Cevabın tam olarak açıklığa kavuşması için bir kaç konuyu dikkate almak gerek:
1. Allame-i Tababtabai Zer âlemi hakkındaki bir görüşü[1] red etmek üzere şöyle söyler: Öncelikle bu görüş nefsin cismaniyyetü’l-hudus olmasıyla uyuşmamaktadır; ikinci olarak bu iddia şunu gerektirir: İnsanların bu dünyada yaptıkları küfür ve iman gibi şeyler orada (zer âleminde) yaptıklarının aynısıdır.[2]
2.Allame-i Tabatabai'nin zer alemi hakkındaki görüşü şöyledir: İnsanın yaşamı bir kaç kademelidir onun bir kademesi dünya yaşamından önce[3] olan zer alemidir. İnsanlar o âlemde toplu halde Rablerinin huzurunda bulunmaktadırlar. İnsanlar o hayatta Rablerinden habersiz ve Ondan uzak değillerdir. O kademede Allah’ın birliğini ve rububiyyetini müşahede etmekte ve görmektedirler bu müşahede etmek ve görmek akli delillerle değil de kendilerini görmek ve tanımak sonucunda oluşmaktadır. Daha açık bir tabirle onlar söz konusu âlemde Allah’tan kopuk ve ayrı değillerdir; hatta Onu bir an bile gayip olarak görmezler. İşte bu yüzden Onun varlığını ve Ondan gelen her hakkı itiraf ederler. Buna göre şirke ve günahlara bulaşmak bu bulunduğumuz dünya kademesinin getirdiği şeylerdir.[4]
Elbette şunuda söylemeliyiz ki Allame-i Tabatabai'nin görüşüne çeşitli tenkitler edilmiştir. O tenkitleri öğrenip daha fazla bilgi edinmek için Ayetullah Cevadi Amuli'nin yazdığı "Kur'anda fıtrat" kitabına müracaat edebilirsiniz.
[1].Zer âlemi hakkındaki görüşlerden birisi şudur: "Allah Teala bu türün (insan) ilk ferdini almış ve ondan insan oğlunun ve neslinin türemesine sebep olan spermi ayırmış ve o spermi kıyamete kadar gelecek olan insanların sayısına bölmüştür ve o insanların her birini dünyada gireceği kalıbı yani akılı, eti, gözü, ve diğer uzuvları vererek kendi varlığına şahit etmiş ve ondan ahit ve söz almıştır ve bu ahit alındıktan sonra onu tekrar doğal yaratılış sürecini kat etmesi için sperme geri göndermiştir" Tabataba-i Seyyit Muhammed Hüseyin, el-Mizan, farsca tercüme. Musevi Hemedani, Seyyit Muhammed Bakır, c. 8, s. 411 yayınlar bürosu Kum ilim Havzası müderrisleri, baskı, Kum.
[2].A.d.e. s. 413 ve 414
[3].Bu öncelik zaman önceliği değildir
[4]. bk.aynı eser, s. 416-421