Her şeyden önce köleliğin İslam dini tarafından temelleri atılan bir kurum olmadığını, bilakis bu fenomenin İslam’ın doğduğu çağda dünyanın tüm bölgelerinde yaygın olan bir realite olduğunu bilmeliyiz. İslam köle sahiplerine ciddi bir zarar vermeksizin ve mevcut toplumsal dengeyi ani ve hızlı bir girişimle ortadan kaldırmaksızın imkânların elverdiği ölçüde ve değişik yöntemlerle köleliğin kökünü kurutmak istemiştir.[1] İslam’ın kölelerin özgürleşmesi hakkında önerdiği yollar, neticede tedricen İslam dünyasında kölelik düzeninin ortadan kalkmasına neden olmuştur. Ama dikkat edilmesi zorunlu iki nokta burada mevcuttur:
1. Küçükler ve köle çocuklarının babalarının ardılınca aynı şekilde kölelikte kalmasının nedeni neydi, diye bazen bir soru sorulmaktadır. Yanıt olarak söylemek gerekir ki; bu tür bireylerin kölelikte kalması, kendileri için yaratılan tüm sorunlarla birlikte, bir taraftan da onlar için bir tür toplumsal temin düzeni sağlıyordu ve bu neticede kendilerinin faydalarınaydı. Bu hususta 3048. soruyu (site: 3337) da lütfen okuyunuz.
2. İkinci nokta şu hususla ilgilidir: Hâlihazırda İslam toplumlarında ister olgun olsun, ister küçük olsun keniz ve köle bulundurmak mümkün müdür, mümkün değil midir? Cevap olarak İslam toplumunda bugün böyle bir şeyin mümkün olmadığını belirtmek gerekir. Çünkü İslamî olmayan ülkeler ile savaşarak veya başka yollarla şartlar oluşsa ve Müslüman olmayan bireyler esir alınsa ve İslamî birincil hükümler esasınca onların köle ve keniz olarak elde tutulması imkânı medyana gelse bile, İslam ülkelerinin de imzalamış ve onaylamış olduğu köleliği yasaklayan uluslararası anlaşma ve konvansiyonlar gereğince ve Kur’an-ı Kerim’deki birçok ayetin ahit ve anlaşmaya vefa göstermeyi İslam toplumunun vazifelerinden biri sayması[2] hasebiyle, hiçbir İslam ülkesi ve onların vatandaşları şahısları köle ve keniz sıfatıyla bulunduramaz ve bu husustaki uluslararası mevcut kanunları çiğneyemez.
[1] Bu hususta 5393. (site: 5626) ve 13911. (site: 13702) soruları lütfen okuyun.
[2] İsra, 34, Maide, 1; Tövbe, 4; Nahl, 91.