Gelişmiş Arama
Ziyaret
16795
Güncellenme Tarihi: 2011/12/20
Soru Özeti
İmam Hüseyin (a.s) ile Yezidin, Abdullah b. Selam’ın karısı olan Ureyneb’e aynı zamanda elçi
Soru
1) Abdullah b. Selam’ın karısı Ureyneb hakkında hakkında söylenenler ve Yezid b. Muaviye ile İmam Hüseyin’in (a.s) aynı zamanda ona elçi gönderdikleri meselesi doğru mudur? 2) Doğruysa bu meselenin ayrıntılarını yazar mısınız? 3) Size göre İmam Hüseyin’in (a.s) bu olaya karışmaktaki hedefi neydi? 4) Rivayet edildiği gibi Ureyneb olayından dolayı Yezidin İmam Hüseyin’e olan kini, kanlı Kerbela olayının nedenlerinden biri olabilir mi? Bu konuda daha fazla bilgi edinmek için Farsça kitaplar tanıtır mısınız?
Kısa Cevap

Kimi tarih kitaplarında şöyle yazar: Her türlü şehveperestlik imkanına sahip olan Yezid, bu sefer İshak’ın kızı ve Abdullah b. Selam’ın iffetli karısı Ureyneb’e göz koyarak onunla evlenmeyi istiyordu. Babası Muaviye’de düzenbazlıkla bu iffetli Müslüman kadını kocasından ayırıp oğlu Yezidin günah dolu yatağına atmak istiyordu. Hüseyin b. Ali’nin (a.s) bu çirkin meseleden haberi olunca Muaviyenin karşısına dikilerek onun bu oyununu bozdu ve İslam kanunlarına göre kadını kocası Abdullah b. Selam’a geri verdi. Bu şekilde bu Müslüman ve pak aileyi Yezidin şerrinden korumuş oldu.

Bu nakilde birçok şüpheler var, ancak böyle bir şeyin doğru olduğunu varsayarsak, bunun İmam Hüseyin’e herhangi bir eksiklik ve kusur getirecek tarafı yoktur. Aksine Onun, İslam toplumunun namusunu korumak için nasıl bir siyaset, anlayış ve merhamete sahip olduğunu gösteriyor.

Hiç bir güvenilir kaynakta Kerbela olayının nedenleri arasında Yezidin bu olaydan dolayı İmam Hüseyin’e kin güttüğü için Onunla savaştığına dair bir delil yoktur.

Ayrıntılı Cevap
 

Kimi tarih kitaplarında bu olay şöyle anlatılır: Muaviye’nin halifeliği zamanında güzellikte, edepte ve mükemmelikte meşhur olan İshak’ın kızı Ureyneb adında mümin bir kadın yaşıyordu. O zaman veliaht olan Yezid, ona aşık olmuştu. Ama o evlenme girişiminde bulunmadan önce Ureyneb, Irak’ta tanınmış simalardan amcasının oğlu Abdullah b. Selam ile evlendi ve mutlu bir yaşam sürmeye başladı.

Muaviye, Yezidin ona olan tutkusunu öğrenince onu arzusuna kavuşturacağına dair söz verdi. O sıralarda Abdullah Irak’ta Muaviye’nin memuru idi. Onu Irak’tan Şam’a çağırıp, Ebu Hureyre ve Ebu Derda aracılığıyla kızını onunla evlendirmek istediğini söyledi. Bahane olarak ise onu halifenin damadı olmaya layık gördüğünü öne sürüyordu.

Abdullah bu öneriyi kabul etti. Ebu Hureyre ve Ebu Derda bunu hemen Muaviyeye ulaştırdılar. Muaviye daha önce kızına ‘O ikisi yanına elçilik için gelirlerse kabul et, ama onlara de ki: Abdullah karısını boşarsa onunla evlenirim’ demesini tenbihlemişti. Abdullah onun hilesine kanarak karısını boşadı. Muaviyeden ise sözünü yerine getirmesini istedi. Muaviye ona ‘Eğer kızım razı olursa kabul ederim’ dedi. Beraberce Muaviyenin kızının yanına gidip Ureyneb’i boşadığını söylediler. Muaviyenin kızı dedi ki: ‘Bu konuda düşünüp meşveret etmem gerekir.’

Bir süre sonra Ureyneb’in iddetide doldu. Onlar yeniden Muaviyenin kızının yanına gittiler. Ama o ‘Ben böyle bir evliliği faydalı görmüyorum’ diyerek onu reddetti. Bunun üzerine Muaviye Ebu Derda’yı Ureyneb’i kendi oğluna istmesi için Irak’a gönderdi. Ebu Derda Irak’a geldiğinde İmam Hüseyin’de (a.s) Irak’ta idi. Önce İmamın huzuruna varmayı sonra görevini yerine getirmeyi kararlaştırdı. İmamın huzuruna varınca İmam ondan ‘Neden Irak’a geldin?’ diye sordu. O da konuyu arzetti. İmam buyurdu: ‘Bende Ureyneb’i istemesi için birini göndermek istiyordum. Onun yanına gittiğinde benimde talip olduğumu söyle.’ Ebu Derda, Ureyneb’in yanına gittiğinde İmam ve Yezidden taraf elçiliğe geldiğini söyledi. Ureyneb ondan, hangisiyle evlenmesinin daha iyi olacağını sorduğunda o da İmamla evlenmesinin onun için daha iyi olacağını söyledi. Ureyneb de İmam Hüseyin’i seçti; İmam Yezidin vereceği mihriyeyi vererek onunla evlendi.

Ureyneb’in Şam’da olan kocası Abdullah ise Muaviyenin vefasızlığına uğradı; Muaviye onun maaşını dahi kesti. Abdullah, eşinin yanına bıraktığı emanetleri almak için Irak’a geldi ve İmam Hüseyin’in yanına gitti. İmam’a emanetleri almak istediğini arzetti. Sonra eski eşinin yanına gidip emnatlerini aldı. Onlar birbirlerini gördüklerinde geçmiş günlerini hatırlayıp ağlamaya başladılar. İmam (a.s) bu sahneyi görünce ikisine de acıdı ve şöyle buyurdu: ‘Ben ona üç talak verdim. Allahım! Ben onunla güzelliği ve malı için evlenmediğimi sen biliyorsun. Onu kocasına saklamak için evlendim.’

Sonra ona bütün mihriyesini vermelerini emretti. Onlar teşekkür için İmam’a mal vermek istediklerinde İmam kabul etmeyerek şöyle buyurdu: ‘Bana verilmesini ümit ettiğim mükafat, (dünyadaki) maldan daha iyidir.’ Onlarda yeniden beraberce yaşamaya başladılar.[1]

Bu olayın yalan olduğunu gösteren bazı karineler var. Örneğin:

1- Rivayet mürseldir; herhangi bir senet zikredilmediğinden incelenmeye alınamıyor. Zira İbn-i Kutaybe (el-İmamet ve’s-Siyaset kitabının yazarı) hicri 213 yılında Küfe’de dünyaya gelen hicri 3. asrın yazarlarındandır. İmam Hüseyin (a.s) ise hicri 61 yılında Kerbela’da şehid oldu. Dolayısıyla İbn-i Kutaybe İmam Hüseyin’in şehadetinden 152 yıl sonra dünyaya gelmiştir. Yani bu olay yaşanırken o henüz dünyaya gelememiş, olayın yaşandığı dönemde yoktu. Buna göre olayı isimlerini zikretmediği kimse ya da kimselerden nakletmelidir. Bu durumda bizim ravileri inceleme imkanımızda kalmıyor. Belkide yalancı biri bu olayı uydurup ona söylemiştir.

2- Olayda Muaviye, Abdullah b. Selam ve Ureyneb’in arasında vasıta olan Ebu Derda, meşhur görüşe göre Osmanın halifeliği zamanında ölmüştür (birçok tarihçi onun hicri 38 ya da 39 yılında öldüğünü yazmıştır.)[2] Buna göre o, Muaviyenin hükumetinin son döneminde ve Yezidin veliahtlığı zamanında böyle bir olayın içinde nasıl olabilir?

3- Olay, birinci derecede meşhur kaynaklarda yer almamıştır. Onu anlatan en meşhur kitap el-İmamet ve’l-Siyaset kitabıdır. Ancak bazıları, onun İbn-i Kutaybe’ye ait olduğundan da şüpheleri var.[3]

4- İmam Hüseyin’in (a.s),Hz. Ali’nin (a.s) şehadetinden sonra ve aşura kıyamından önce Irak’a gelip sonra da Medine’ye döndüğüne dair hiç bir senet yoktur. Halbuki yukarıdaki rivayete göre Ureyneb olayı aşura kıyamından önce olmuştur.

5- Bu rivayete göre İmam (a.s) Ureyneb’i bir defada üç talak vermiştir. Oysa bu bizim şeriatımıza göre yanlıştır ve İmamın verdiği talak, bir talak sayılır.[4]

6- Talak’ın şartlarından biri iki adil şahidin talak’a şahid olmalarıdır. Kur’an buyuruyor: Sizden adalet sahibi iki kişiyi tanık bulundurun[5] İmam Sadık’da (a.s): ‘Talak ancak iki adil şahidin yanında gerçekleşir.’[6] diye buyurmaktadır. Oysa rivayete göre bu önemli şart yerine getirilmemiş ve kimse ona şahid olmamıştır.

Yukarıdaki karinelerin her biri tek başına bizim bu olayın doğruluğuna olan güvenimizi sarsmaktadır. Ancak onların hepsini bir kenara bırakıp, rivayetin doğru olduğunu kabul edersek, bu olay İmam Hüseyin’e (a.s) eksiklik ve kusur getirmez. Aksine bunlar Onun (a.s) fazilet, siyaset, anlayış ve merhametinin göstergesidir. İmam bu işi yalnız ve yalnız Yezidin kötü ve şeytani emeline engel olmak için yaptı ve bir ailenin dağılmasını önledi.

Bu tarihi nakile göre İmam Hüseyin (a.s) o kadını Muaviyenin hilesinden kurtararak kocasına geri veriyor. Hatta rivayette özellikle İmamın (a.s): ‘Allahım! Ben onunla güzelliği ve malı için evlenmediğimi sen biliyorsun.’ diye buyurduğu ve kadının kocasına olan bağlılığını görünce onu boşayıp kocasına verdiği belirtilmiştir.

Yine rivayette İmam Hüseyin’in (a.s), mazlumu koruyup himaye etmeye ne kadar düşkün olduğu görülmektedir.

Şu noktayada dikkat çekmek gerekir ki hiç bir güvenilir kaynakta Kerbela olayının nedenleri arasında Yezidin bu sebepten dolayı İmam Hüseyin’e kin güttüğü için Onunla savaştığına dair bir delil yoktur.

Daha fazla bilgi için el-İmamet ve’s-Siyaset (Farsça çevirisi), s.212-216’ya bakabilirsiniz.

 



[1] -Deyneveri, Ebu Muhammed Abdullah b. Müslim b. Kutaybe, el-İmamet ve’s-Siyaset, (Ali Şiri’nin çalışması), c.1, s.217 ve sonrası, Neşr-i Daru’l-Ezva, Beyrut,

[2] -İbn-i Esir, el-Kamil Fi’t-Tarih, c.3, s.129, İntişarat-ı Dar-u Sadır, Beyrut, Hicri 1385, Miladi1965; İbn-i Abdulbir, el-İstiab, c.3, s.1229-1230 (Ali Muhammed el-Bicavi’nin çalışması), İntişarat-ı Daru’l Cuyel, Beyrut, 1. Baskı, Hicri:1414, Miladi:1992; İbn-i Hacer Askalani, el-İsabe Fi Temyizi’l Sahabe, c.4, s.622 (Adil Ahmed Abdulmevcud ve Ali Muhammed Muavvaz’ın çalışmaları), İntişarat-ı Daru’l Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut, 1. Baskı, Hicri:1415, Miladi:1995;

[3] -Dairetu’l Maarif-i Bozorg-i İslami, c.10, Makale:3918 (el-İmamet ve’s-Siyaset), İntişarat-ı Merkez-i Dairetu’l Maarif-i Bozorg-i İslami, Tahran, 1376.

[4] -Hür Amuli, Vesail-uş Şia, c.22, s.21, Naşir: Alu’l-Beyt.

[5] -Talak/2

[6] -Hür Amuli, a.g.e, c.22, s.25.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Yemek yemek için ev sahibinden izin almak gerekir mi?
    6842 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/02/14
    İslami açıdan insanın yemeğinin helal ve pak olmasının yanı sıra mubah da olması gerekir yani o yemeğin sahibi de razı olmalıdır ve biz de onun razılığını bilmeliyiz. Başkalarını malını izinleri olmaksızın kullanmak haramdır. Ancak bir kimse başkasını yemek için evine davet etmiş yemek sofrasını açmış veya bir bağ sahibi ...
  • Bu asırda kızları köleliğe çekmek caiz midir?
    6938 Eski Kelam İlmi 2011/10/23
    Her şeyden önce köleliğin İslam dini tarafından temelleri atılan bir kurum olmadığını, bilakis bu fenomenin İslam’ın doğduğu çağda dünyanın tüm bölgelerinde yaygın olan bir realite olduğunu bilmeliyiz. İslam köle sahiplerine ciddi bir zarar vermeksizin ve mevcut toplumsal dengeyi ani ve hızlı bir girişimle ortadan kaldırmaksızın imkânların elverdiği ölçüde ve ...
  • Çocukken bir defa kız kardeşimin sütünü içmiş olan amcakızım ile evlenebilir miyim?
    7868 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/22
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Allah gerçekleşmeden önce insan amelini nasıl bilmektedir?
    6359 Eski Kelam İlmi 2011/08/21
    Bizim için böyle bir sorunun meydana gelmesinin sebebi, Allah ile zaman arasındaki bağı doğru anlamamamızdır. Allah ezeli, ebedi ve zaman üstüdür; yani Allah zamanı kuşatmıştır ve onunla sınırlı değildir. Esasen Allah geçmişte gelecek hakkında bilgi sahibidir diye bir şey söylememiz doğru değildir; çünkü Allah için geçmiş ve gelecek diye ...
  • Eğer birisi ramazan ayında tutmamış orucunu bir sonraki ramazan ayına kadar kaza etmezse hükmü nedir?
    6682 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2015/09/14
    sorunuzun üç sureti var: biz mercii taklitlerin görüşlerini dikkati nazarda tutarak sorununuzun her bir suretini ayrı ayrı cevaplandırırız. Bir: eğer hastalıktan ötürü orucunu tutmamış ve hastalığı bir sonraki ramazana kadar devam etmişse, tutmamış oruçlarının kazası farz değildir ve her gün yerine yaklaşık on sir (750 gram) denkliğinde ...
  • Eğer bir kız ve erkek evlenmeyi kararlaştırırlarsa ve aralarında ilişki olursa, ama erkek ahdine vefa göstermez ve kızı terk ederse günah işlemiş sayılır mı?
    9322 Pratik Ahlak 2011/08/21
    İslam ahit ve anlaşma dini olup ahde vefa göstermeyi müminlerin alamet ve sıfatlarından biri saymaktadır. Peygamber-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: Müminler şart ve taahhütlerine bağlıdır.[1] Maalesef bazı insanlar bu önemli hususa bağlı değildir ve menfaat, heves ve arzularının ...
  • Ben hastayım ve cep haclığımı da babamdan alıyorum. Bunun dışında param yoktur ki orucumun kefaretini verebileyim, Acaba yine orucumun kefaret üzerimde farz mıdır? Bu senenin kefaret miktarı kaç tümendir?
    6170 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/14
    Fukahanın (fıkıh âlimleri) fetvası esasınca orucunu kasten (amdi olarak) ve her hangi bir mazereti olmaksızın yiyen bir kimse üç çeşit kefaretten birisini seçmek arasında muhayyerdir. Birincisi: Bir köle azat etmek. Günümüz dünyasında köle konusu mevcut olmadığından dolayı bu şık kendiliğinden devre dışı kalıyor.
  • İmam Ca'fer Sadık'a göre Kur'an karisinin özellikleri
    12688 Kur’anî İlimler 2011/07/19
    İmam Cafer Sadık (a.s) Kur'an karisi için bir takım özellikler ve vasıflar zikretmiştir. Bu cümleden şu vasıfları zikredilebilir: Ehl-i Beyt'in velayetini bilmesi, Kur'an'ı doğru okuması, Kur'an'ı okurken ondan etkilenmesi, abdestli olması, doğru bir kimse olması ve yağcılıktan uzak durması, Kur'an'a karşı tevazu ve huşu göstermesi, ilim öğrenmek yolunda çaba göstermesi, ...
  • Hangi surede hay ve kayyum sıfatları yer almaktadır?
    17459 Tefsir 2010/11/08
    Hay ve kayyum Yüce Allah’ın iki zatî sıfatıdır. “Hay” “diri” manasında ve “kayyum” da “zatıyla kaim olan ve başkalarının kendisiyle kaim olduğu varlık” anlamındadır. Bu iki sıfat beraber bir şekilde Kur’an surelerinin üç ayetinde yer almaktadır:1. Bakara suresi 255. ayet: “
  • Dinin afetleri nelerdir?
    12217 Din Felsefesi 2010/08/22
    Din, kendisinde hata, yanlış, hasar ve afetin yer alamayacağı kutsî ve ilahî bir olgudur. Hata ve yanlış yapma beşerî hususlarla ilgilidir. Din ve dindarlığın hasarlarını bilme bahsindeki hasar ve afet, dinin hakikatiyle ilgili değildir. Bilakis insanların dine bakış tarzları, insanın dini anlama ve telaki etme şekli, ...

En Çok Okunanlar