Gelişmiş Arama
Ziyaret
7061
Güncellenme Tarihi: 2012/02/14
Soru Özeti
Nehcü’l Belağa’nın bir yerinde Hz. Ali (a.s)’nin Harici olan kimselerden birisine “Ey dişsiz adam” dediğini okudum. Acaba Hz. Ali (a.s)’nin böyle bir hakarette bulunması doğru mudur?
Soru
Nehcü’l Belağa’nın bir yerinde Hz. Ali (a.s)’nin Haricilerden olan bir kimseye “Ey dişsiz adam” dediğini okudum. Acaba Hz. Ali (a.s)’nin böyle bir hakarette bulunması doğru mudur?
Kısa Cevap

Alay ederek, bağırıp çağırarak ve hakarette bulunarak, karşı tarafın şahsiyetini tahrip etmeye çalışan kimseler vardır. İslami açıdan ve “Misliyle karşılık verme” kanununa göre bu tür uygunsuz davranışların önünü almak için, muhatabın hakaret içeren davranışına karşılık verilebilinir. Ne var ki Müminlerin Emiri (a.s) çoğunlukla istidlalle veya susarak haricilerin slogan ve tebliğlerine cevap vermiş ve sadece başka bir çözüm yolunun olmadığı yerlerde karşı tarafın hakaret içeren davranışına karşı misliyle cevap vermiştir ki sizin sorunuz da bu konulardan birisini içermektedir.

Elbette şu noktaya dikkat edilmesi gerekir: “Dişsiz” kelimesi hakareti gerektiren bir kelime değildir ve o zamanın toplumunda fertlerin çoğunun yüz şeklinin zahiri görünümüne uygun lakabı vardı ve söz konusu bu lakap, hakaret olarak telakki edilmiyordu. Bunun örneğini “Malik” için kullanılan “Eşter” lakabında görmek mümkündür.

Ayrıntılı Cevap

Öncelikle sizin söz konusu ettiğiniz Nehcü’l Belağa’nın 182. Hutbesinde geçen ibareyi mütalaa edip sonra cevap vereceğiz.

Haricilerden biri olan Burc b. Mushir’ut Tai’nin “Hüküm ancak Allah’ındır” feryadını duyduğunda Ali (a.s) şöyle buyurdular: “Ey dişleri düşmüş adam, sus! Allah çirkinleştirsin seni! Allah’a andolsun, Hak ortaya çıktığı ve hiçbir şek ve şüphenin olmadığı zaman senden ne bir eser vardı ve nede feryadın işitiliyordu. Batılın, hakkın karşısında savaş açtığı şu anda, sen, hızla büyüyen erkek keçinin boynuzu gibi kendini ortaya atıp ön plana çıkartmaya çalışıyorsun!”

Tarihe baktığımız zaman Hariciler “Hüküm ancak Allah’ındır” sloganını çarpıtıp ortaya atarak Müminlerin Emiri hz. Ali’inin (a.s) Sıffin savaşını sonuçlandırmak için yaptığı çabayı sorguladıklarını, onlardan birçoğunun sahip oldukları zaaf ve dar görüşlülüğünden ötürü imam Ali tarafından kabul görülen sulhu onun aleyhine döndürerek kabul ettiği barıştan ötürü O’nun (a.s.) küfre girdiği için bir gerekçe göstediklierini Ve Nihayet her hükümeti batıl sayarak bir çeşit anarşizme inandıklarını görürüz.

Saygı değer İmam (a.s), defalarca bu tür istidlalin batıl olduğunu mantık ve delille ispat etmeye çalışmıştır.[1]Bu kimselere yumuşak davranmanın faydalı olacağını düşündüğü bazı yerlerde hiç tereddüt etmeden yumuşak davranmıştır. Bunun örneklerinden birisi şöyledir: İmam Ali (a.s) hutbe irat etmekle meşgulken Haricilerden birisi “Hüküm ancak Allah’ındır” sloganı attı, ne var ki imam susarak geçiştirdi. Daha sonra ikinci kişi aynı sloganı tekrar etti ve imamın sessizliğiyle yüz yüze kaldı. İmamın bu sessizliği, sloganın mescidin dört bir yanından işitilmesine kadar devam etti. Bu haldeyken İmam Ali (a.s) onlara doğru dönüp şöyle buyurdu: Doğru olan bu slogandan siz yanlış bir güdü güttüğünüz halde ama her halükarda şu üç ayrıcalığa sahipsiniz:

1. Bizim mescitlerimize gelip ibadet edip namaz kılmakta serbestsiniz.

2. Bizden ayrılmadığınız müddetçe beytülmalden hak ve hukukunuz kesilmeyecektir.

3. Bize karşı savaş açmadığınız müddetçe kesinlikle sizin aleyhinize savaş açılmayacaktır.[2]

Başka bir örnekte şöyledir: Haricilerden birisi İmam Ali’nin (a.s) cemaat namazına katılıp namazın ortasında Kur’an’dan bir ayet okuyarak, İmam Ali’nin geçmişte yapmış olduğu cihadının faydasız ve geçersiz olduğunu söyleyerek O’nu suçlayıp ziyana uğrayanlardan saydı.

İmam, iki defa Kur’an’ın hürmetine sustu ve üçüncü defa ise biraz duraklayıp, insanı keskin ve haşinliğe yönlendirmeye çalışan kimselerin karşısında sabır ve metaneti ihtiva eden ayeti okudu ve daha sonra namazına devam etti.[3]

Bunca istidlal ve bağışlamaya karşın, hiç savaş geçmişi olmayan veya ilimden nasibini almayan kimseler vardı ve bu kimselerin İslam camiasında hiçbir varlıkları söz konusu değildi. Bu kimseler, isim ve şöhret aşığı olmaları hasebiyle o günün durum ve şartlarını dikkate alarak Müminlerin Emiri’nin (a.s) şahsiyetini tahrip etme vesilesiyle toplum içinde kendilerini ortaya atarak bir konum edinebilmek için bir alt yapı oluşturmayı düşünüyorlardı.

Böyle bir gurupla ilmi söyleşi yoluyla ve mantıki istidlalle uygun bir neticeye varılamayacağı gayet doğaldır. Anlık mizaç sahibi ve kendini büyük gören bu kimselerin karşısında, onların diliyle konuşmak ve onların yöntemiyle cevap vermekten başka bir çare yoktur ve affın belli bir miktardan öteye geçmesi ise sapır saçma konuşmalara mecal bırakmaktan ve sonuç itibariyle umumi düşüncenin saptırılmasından başka bir netice vermeyecektir.

İmam Ali (a.s) bu konuda Kumeyl ile dertleşmiş ve bazı gevşek kimselerin özelliklerini sayarak bu kimselerin ilimden nasibini almadıklarını veya kendi davranışı için uygun bir yorum getirmeksizin her türlü slogan ardınca kaçtıklarını ve her türlü esinti karşısında yönlerini değiştirdiklerini buyurmuşlardır.[4]

“Burc b. Mushir ‘de bu gurupta yer alan kimselerden bir kimse idi. Bu gurupta yer alan kimselerden olmamış hakikati arayan bir kimse olmuş olsaydı, hiçbir ön hazırlık olmaksızın toplum arasında zamansız feryat etmezdi. Ve İmam Ali’nin sabır ve tahammülünden kötü yönde yararlanmaz ve İmam’a hakaret içerikli davranışlarda bulunmazdı. Kendisi için açıklık kazanmamış meseleleri de toplum içinde değil, İmam’ın kendisine veya İmam’ın yaran ve tabilerine açar istidlal ve mantık yoluyla uygun bir sonuca ulaşabilirdi.

Diğer taraftan şartlara riayet ederek misliyle karşılık vermenin de İslam tarafından kabul edildiğini biliyoruz. Allah-u Teâlâ Kur’an’ı Kerim’de şöyle buyuruyor: O hâlde kim size saldırırsa, size saldırdığı gibi siz de ona saldırın…”[5]

Bu doğrultuda şunu söylemek mümkündür: Eğer fertler tarafından ortaya atılan sloganlar, toplum içinde İmam Ali’ye (a.s) hakaret sayılıyor, onu küfürle suçlamak anlamına geliyor ve söz konusu sloganlardan İmam Ali’nin şahsiyetini tahrip etme amacı güdülüyorsa ve bunun ötesinde eğer şiar edinmiş sloganlar dini kavram ve öğretilerinin saptırılmasına kadar ilerliyorsa İmam Ali (a.s)’nin onlara karşı hakaret içeren davranışta bulunma hakkı doğuyor.

Ne var ki böyle bir hakka sahip olmakla birlikte, daha önce zikrettiğimiz gibi Müttakilerin mevlası Hz. Ali (a.s.) çoğu yerde mantıksal cevap vermeyi veya susmayı tercih ediyordu. Hatta karşı tarafın hakareti hak etmiş olduğunu görmüş olsaydı bile, zahirde hakaret anlamını içeren kelimeleri onlar için kollanmayı uygun gördüğü zamanlarda bile iki yönlü olan kelimelerden istifade ediyordu ki taşıdığı manalardan birisi hakaret içerikli olmasın. Bu bağlamda “Dişleri düşmüş” anlamını ifade eden “eserm” ve iki anlam ifade eden “ibni haik” kelimelerini örnek gösterebilinir.

Başka bir yerde İmam Ali (a.s), o zamanın valisi olan ve verdiği cihat emrine karşı çıkan bencil bir kimseyi tahkir etmek için “ibni haik” (örgücü çocuğu) kelimesini uygun görmüştür.[6] O zamanın şartlarına göre ilk bakışta “örgücülük” mesleği, düşük bir meslek olarak görülüyordu ama başka rivayetleri dikkate alarak[7] şöyle bir sonuca ulaşılması mümkündür: Gerçekte İmam bu sözüyle o mesleği aşağılamak maksadını gütmemiştir, bilakis o kimsenin “Yalan uyduran ve yalancı” bir kimse olduğunu vurgulamak istemiştir.

“Dişsiz” anlamını ifade eden “eserm” bir bağlamda sadece bir ferdin özelliğinin açıklayıcısı olup hakaret anlamı sayılmayabilir. “Gözü yarık” veya “Kaşı yarık” anlamına gelen “Eşter” lakabı, Ali (a.s)’nin çok değerli ordu komutanı “Malik” için hakaret içerikli bir anlamı taşımıyor olması gibi.

Başka bir anlamda belki de “Dişsiz” lakabı, istidlal ve mantık zaafının dolaylı ve kapalı (kinayeli) bir anlatım tarzı olabilir ki hariciler için bu söz konusuydu; zira mantıksız insan, dişsizlikten ötürü normal konuşmaktan mahrum olan fert gibidir.

Buna binaen bu açıklama doğrultusunda Allah’ın veli kullarının söylem ve davranışlarının tamamının, zahiri manada tefsir edilmemesi gerektiğini kabul etmemiz gerekir.

 



[1] Örnek unvanında bakınız: Nehcü’l Belağa, Kum: Daru’l Hicre Yayınevi,  40. Hutbe s. 82.

[2] Temim Mağribi, Nu’man b. Muhammed, De’aimü’l İslam, Mısır: Daru’l Mearif, 1385 h. k, c. 1, s. 393.

[3] Şeyh Tusi, Muhammed b. Hsan, “Tehzibu’l Ahkam”, Tahran: Daru’l Kütübü’l İslamiye, h. ş, c. 3, s. 35, hadis, 39.

[4] Nehcü’l Belağa, Kum: Daru’l Hicret Yayınevi, Hikmetli sözler 147, s. 496.

[5] Bakara, 194.

[6] Mecsisi, Muhammed Bakır, Biharu’l Envar, Beyrut: Müessesetu’l Vefa, 1404 h. k, c. 32, s. 86.

[7] Kuleyni, Muhammed b. Yakup, “Kafi, Tahran: Daru’l Kutübü’l İslamiye, 1365, h. ş, c. 2, s. 340, Onuncu rivayet.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Rastgele Sorular

  • Ehlisünnet Kur’an’da velayeti nasıl tefsir etmektedir?
    6771 Tefsir 2012/08/12
    Şia’nın inancına göre, müminlerin önderi Hz. Ali’nin (a.s) velayeti A’li İmran suresinin 55. ayetinde açıkça beyan edilmiştir. Belirtilen veli ve velayetten ne kastedildiği hususunda Şii ve Sünni âlimleri arasında ihtilaf vardır. Ehlisünnet bunu sevgi ve dostluk velayeti manasında yorumlamış, Şiiler ise yönetim ve imamet velayeti manasında değerlendirmiştir.
  • İslam öğretileri acısından diğer mahlûkatlar için bir hukuk tarif edilmiş midir?
    7407 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/08/11
    Dini kaynaklarda bu konuyla ilgili birçok rivayet bulunmaktadır. Bunlardan anlaşıldı kadarıyla hak ve hukuk kavramı sadece insanlara özgü kavramlar değildir. Bilakis diğer bütün mahlûkatlarında hak ve hukuka sahip oldukları anlaşılmaktadır. Örneğin “men la yehzer’ul-fakih” kitabında bir bölüm hayvanın sahibine hakkı olarak adlandırılmış ve bu konuyla ilgili hadisler ...
  • Neden Müslüman erkeğin ehl-i kitap kadınla evlenmesi caizdir, ama Müslüman kadının ehl-i kitap erkekle evlenmesi caiz değildir?
    14019 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2011/04/13
    Çünkü, 1) Daimi evlilik iki taraf içinde yasaktır. Sadece geçici evlilikte Müslüman erkek ehl-i kitap kadınla evlenebilir. 2) Ahkamın hikmetini bilmek iyi bir şey olsa da kulu hedeflenen menzile götüren şey, onun Allah’a kayıtsız ve şartsız itaat etmesidir. Bazı hükümlerin felsefesi hakkında ihtimaller verilebilir. Örneğin bu hüküm hakkında ...
  • Allah-u Teâlâ’nın hilesinin anlamı nedir?
    8355 Tefsir 2012/06/11
    Arap lügatinde hile (mekr), bir kimseyi hedefin­den (hedef iyi ya da kötü olsun) alı koymaktır. Bu anlam esasınca hile her zaman ve her yerde kötü değildir. Bu kelimenin Allah-u Teâlâ’ya nispet verilmesi, zararlı komployu hünsa etmek anlamındadır ve bozguncular hakkında kullanıldığında, programları ıslah etmenin önünün ...
  • Hz. Ali'yi Allah bilen bir kimsenin evinde İmam Hüseyin için düzenlenmiş merasime katılmak caiz midir?
    9276 Eski Kelam İlmi 2011/06/20
    İmam Hüseyin ve onunla birlikte şehit olan ashabı için yas tutmak ve bu doğrultuda düzenlenen merasimlere katılmanın Allah katında büyük sevabı ve mükâfatı vardır. Ama doğal olarak eğer bu tür merasimler ehlibeytin (a.s.) öğretilerine ters ve muhalif olan öğretilerin tebliğ ve güçlenmesine neden oluyor ise bu gibi merasimlere katılmanın hiçbir ...
  • Kedinin kılının hükmü nedir?
    15522 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/10/22
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Nisa suresinin 11. ayetinde ‘Babalarınızdan, oğullarınızdan hangisi size daha faydalıdır, bilemezsiniz.’ buyurulan cümlenin manası nedir?
    7707 Tefsir 2012/04/15
    Nisa suresinin 11. ayetinde birinci dereceki kimselerin miras bölüşümünün nasıl olacağı göz önüne alınarak müfessirler ayetin ‘Babalarınızdan, oğullarınızdan hangisi size daha faydalıdır, bilemezsiniz.’ bölümünün manası hakkında çeşitli ihtimaller vermişlerdir. Buna göre bu cümlenin manası şunlardan biri olabilir: 1- Baba, anne ve evlatlarınızdan hangisinin dünyada size ...
  • Hangi imamın başka imamlardan farklı kendine özgü özellikleri vardır?
    7191 Masumların Siresi 2012/03/04
    Dini öğretilerimize göre Masum İmamların varlıkları iki yönlüdür. Biri nurani varlıkları, diğeri maddi varlıklarıdır. Nur varlıkları açısından onların hepsinin nuru birdir. Ama maddi ve cismi varlıkları açısından zaman ve mekan şartlarına göre her birinin kendine has özellikleri vardır. Örneğin İmam Ali cesarette ve hitapta, İmam Hüseyin cihad ve ...
  • Nisa suresinin 78 ve 79. ayetleri esasınca, kötülükler Allah’a mı yoksa insana mı isnat edilmektedir?
    13848 Tefsir 2011/05/21
    Bu ayetler birkaç surette açıklanabilir:1. Allah her şeyi yaratmıştır, ama yaratılışın varlıksal kemalini engelleyen şeyler anlamındaki gerçek kötülük ve şer yokluktan başka bir şey değildir ve bundan dolayı yaratılacak bir kabiliyet de taşımamaktadır. Ama Allah’ın mahlûklarının birbirleriyle takışması nedeniyle bu kötülük meydana geldiği için kötülükler de Allah’a isnat ...
  • Allah falan kulunu kendi haline bırakmış deniliyor, bunun anlamı nedir?
    7499 Eski Kelam İlmi 2012/09/15
    Bu kur’an’sal bir kavramdır. Allahu Teala kuranı kerimde şöyle buyuruyor: “nesullahe fe nesiyehu; onlar Allahı unuttular, öyle ise Allah (da) onları unuttu”. Bunun anlamı şudur: Dünyada bazı insanlar Allah ı unuttukları için Allah da onları kıyamet gününde unuttur. Yani bunlara teveccüh etmiyor, kıyametin hayırlarından ve bereketlerinden mahrum ...

En Çok Okunanlar