Gelişmiş Arama
Ziyaret
11841
Güncellenme Tarihi: 2012/05/09
Soru Özeti
‘Kadınların akılları güzelliklerindedir, erkeklerin güzellikleri ise akıllarındadır’ hadisinin senedi muteber midir? Ve ‘Kadınların akılları güzelliklerindedir’ sözünden maksat nedir?
Soru
Bir hadiste ‘Kadınların akılları güzelliklerindedir, erkeklerin güzellikleri ise akıllarındadır.’ diye buyurulmuştur. Buna göre a) Hadisin senedi muteber midir? b) Özellikle hadisin ikinci bölümündeki karşıtlık ve karine göz önüne alındığında ‘Kadınların akılları güzelliklerindedir’ sözünden maksat nedir?
Kısa Cevap

Hadis her ne kadar güvenilir kaynaklarda gelmişse de sahih ve güvenilir hadislerden sayılmamaktadır. İslamda Allah’a yakınlaşmak ve insaniyet konusunda kadınla erkek arasında fark yoktur. Akıl  yönünden kadınla erkek arasında fark varsa da bu alet olan akıl konusundadır. Yani dünyayı idare eden ilimlerin öğrenildiği akıldır. Bu yüzden ‘A’lem (en bilgin) veya Uzman olan kimse Allah’a en yakındır.’ denmez, ‘Etka (en takvalı olan) Allah’a en yakındır’ denir. Kaldı ki kadın insani akıl ve düşüncesini duygularının inceliğinde, söz ve davranışlarının güzelliğinde gösterebilir. Nitekim erkekte, hünerini insani düşüncesinde ve akli tefekküründe göstermekle görevlidir ve gösterebilir. Hadisten anlaşılabilecek bir diğer nokta, kadının alet olan aklının, güzelliğinin etkisinde kalabilmesidir. Yani kadın çalışan biri olsa da her şeyden önce sevgili bir eş, şefkatli bir anne ve yetenekli bir ev kadınıdır. Erkek ise ilimle süslendiği zaman, akılcı tedbirleri sayesinde ailesi ve toplumu için faydalı olur.

Ayrıntılı Cevap

‘Kadınların akılları güzelliklerindedir, erkeklerin güzellikleri ise akıllarındadır.’ hadisi birçok güvenilir kaynakta rivayet edilmiştir.[1] Şeyh Saduk’un Maani’l-Ahbar ve Emali adlı eserleri, Allame Meclisi’nin Biharu’l-Envar’ı, Şeyh Tabersi’nin Mişkatu’l-Envar Fi-Gureri’l-Ahbar adlı eseri bunlardan birkaçıdır. Yine Şeyh Hür Amuli el-Fevaidu’l-Tusiyye eserinde hadisi açıklayarak çeşitli açılardan ele almıştır. Bununla birlikte hadisin senedinde güvenilir olmayan birkaç kişi olduğundan güvenilmeyen hadislerin içinde yer almıştır.

Sorunun ikinci bölümüne geçmeden önce birkaç noktayı hatırlatmak gerekir:    

Hadisten ilk bakışta kadınların dış güzellikleri olduğu ve akılın kadınların güzellik ve cemallerinde bulunduğu, ama erkeklerin güzelliklerinin akıllarında olduğu anlaşılmaktadır. Başka bir ifadeyle görünüşte kadının güzellik, erkeğinde aklın peşinde olması istenmiştir. Zira erkeklerin güzelliği akıl sahibi olmalarındadır. Ancak bu hadis galiba ilk bakışta anlaşılan manasından öteye daha derin bir manaya işaret etmektedir. Belirtmek gerekir ki bir hadisin tam olarak anlaşılabilmesi için başka hadisler de göz önüne alınarak daha dakik bir mana çıkarılmalıdır. Yoksa bir hadis, tek başına ve amacı göz önüne alınmadan sadece tercüme edilerek değerlendirilemez. Çünkü Masumların (a.s) nurlu sözleri insanın hidayeti için olup belli bir zaman ve mekanla sınırlı değildirler; içerikleri genelde her dönemde insan yaşamının siyasi, toplumsal, ekonomik ve kültürel olmak üzere bütün yönlerine uygun insan yetiştirme kanunlarına sahiptir. Bu yüzden İslam dini bütün parçaları birbiriyle bağlantılı geniş kapsamlı bir dindir. İslamın üzerinde önemle durduğu konulardan biri kadın ve erkeğin ‘Allah’a yakın olmak’ konusunda olduğu gibi yaratılışta eşit olmalarıdır. Bu açıdan bakıldığında İslama göre kadınla erkek arasında fark yoktur. ‘İnsan, dini görevlerini yerine getirerek ruhunu maneviyatla doyurursa ilahi kurba nail ve Onun sıfat ve isimlerinin mazharı olur. Böyle bir yetenek kadın ve erkeğe ortak olarak verilmiştir ve her ikiside yüce derecelere ulaşabilirler. Bu makama ulaşmanın yolu da birdir. O da iman ve salih ameldir.’[2]

Dolayısıyla insanın yaratılışında değer, itibar ve Allah Teala’ya yakın olmak açısından kadınla erkek arasında bir fark yoktur.

1. Hadiste ‘Akıl’ kelimesi geçtiğinden bu kelimeyi incelemek gerekir. Bazı filozoflar akılı ‘Teorik Akıl’ ve ‘Pratik Akıl’ diye ikiye ayırmışlardır. Teorik akıl ile anlıyor, pratik akıl ile amel ediyor. Yakin, cezm, zan, vehm, hayal, vb. şeyler teorik aklın işidir; niyyet, azim, ihlas, irade, sevgi, tevella, teberra, takva, adalet, vs. ise pratik aklın işidir ve insandaki fazilet ölçüsü buna göredir.[3] İnsanı ilahi kurba yaklaştıracak ve diğerlerinden üstün edecek olan akıl, zihni bilgi deposu yapan akıl değil, pratik akıldır. Allah katında değeri olan şey, fazilet ve üstünlüğün ölçüsü olan şey, amelde ihlasın olmasıdır. O halde ‘Kadın erkek arasında teorik akılda fark varsa bu fark alet olan akıldadır; yani dünyanın idare edilmesi amacıyla insanın bilimleri öğrenebilmesine zemin hazırlayan akıldır. Bu yüzden ‘Çok bilgili olan Allah’a yakındır’ denmez, ‘En takvalı olan Allah’a yakındır’ denir.’[4]

Dolayısıyla kadınla erkek arasında hüküm vermek isteyen kimse, ilimin ıstılah manasını (yani teorik aklı) ölçü edinmemelidir, aksine pratik akılı insanın kurbunun vesilesi ve faziletinin ölçüsü edinmelidir. Bu durumda kadın ve erkeğin güzelliği, ‘Rahmana ibadet edilen ve cennetler kazanılan’ akıldadır. O zaman da hem ‘erkeklerin güzelliği akıllarındadır’ denir, hem de ‘kadınların güzelliği akıllarındadır.’ denir.[5]

2. İnsanın ruhunun güzelliği imanındadır gerçeği, ayetlerde ve hadislerde defalarca zikredilmiştir. Nitekim Allah Teala buyuruyor: ‘Allah, imanı size sevdirdi ve onu gönüllerinizde bezedi.’[6] Ayetten anlaşılan şey şudur: Allah imanı kalplerin sevdiği şey olarak kıldı ve onu insanın ruhunun süsü yaptı. İnsanın ruhu, mücerret olduğundan imanda maddi değil manevidir. Bu manevi şey yani iman, o mücerret şeyin yani insan ruhunun cemal ve güzelliğinin kaynağı olmuştur. Zira erkeklik ve kadınlığın insanın hakikatında (yani ruhunda), imanda vb. şeylerde etkisi yoktur. Yani insanın hakikatı, iman vb. şeyler ne kadındır, ne de erkek. Bunlar mücerret olup, kadın ve erkekte eşittir. ‘Öyleyse Allah katında üstünlük sağlayan iman gerçeği, kadın ve erkek olarak görülemez.’ Dolayısıyla Hz. Ali’nin ‘Kadınların akılları...’ hadisinden vasıflandırma manasını değil, emir manası anlayabiliriz. Yani hadis-i şerif kadının aklını cemalinde özetleyerek onun kınanmasına, erkeğinde cemalinin aklında olduğu söylenerek övülmesine neden olacak iki insan sınıfını vasfetmemektedir. Manası belkide kınama değil emir veya yapıcı bir vasfetme olabilir. Yani kadın aklını ve düşüncesini duygunun inceliğinde, güzel söz ve davranışta vb. şeylerde gösterebilmeli veya buna görevlidir. Nitekim erkekte hünerini insani düşüncesinde ve akılcılıkta tecelli ettirmelidir.’[7]

Kadın aklını sevgi, şefkat, sadakat, paklıkla dolu hüner ve güzel davranışlarında göstermelidir. Bu mesele, toplumsal fazilet için değerli bir dayanak olacaktır. Zira kadın aklıyla evinde sağlayacağı güzellik ve davranışıyla toplumu ıslah edebilir.

‘Okumuş olan, şehadet ve fedakarlık öğretisini bilen kadın, şefkatli bir anne rolünde, evladını şehadete teşvik eder ve yola çıktığında onu uğurlarken toplumda ‘tarif aklını’[8] ince şekilde gösterir. Veya savaş meydanından dönen kahraman evladını, aklının ağır düşüncesinin şevk ve intizar elbisesinin güzelliğinde gösterir. Nitekim yetenekli erkekler zarif hünerleri, toplumda ‘tarif aklı’ yansıtma mukabil gücüne sahiptirler. Özetle kadın beğenilmiş hikmetleri hünerin zarifliğinde göstermeli, erkek ise hünerin zarifliklerini beğenilmiş hikmetlerde göstermelidir. Yani kadının celali onun cemalinde gizliyken, erkeğin cemali onun celalinde gizlidir. Ve bu iş bölümü ne kadın için bir kınanmadır ne de erkek için bir övgü. Aksine her birinin kendi özel işiyle ilgilenmesi için verilmiş ameli düstur ve kılavuzdur. Kendi özel düsturuna itaat eden takdir edilir, etmeyen ise kınanmayı hakkeder. Demek ki kadınla erkeğin farkı doğru düşünceleri sunma şeklinde kendini gösterir. Yoksa kadında erkek gibi ilim öğrenme liyakatine sahiptir ve takdir ve övgüye layıktır.[9]

3. Hadis-i Şeriften anlayacağımız ve yukarıda anlatılanlarla ilişkisi olan bir başka nokta kadın ve erkeğin ruhsal yapılarındaki farka yapılan vurgudur. Buna hadiste çok güzel bir şekilde vurgu yapılmıştır. Zira bu meseleyi bilmemek bazılarının kadını aşağı derecede görmesine neden olmuştur.

Üstat Mutahhari bu konuda şöyle diyor: ‘Beni şaşırtan şeylerden biri bazılarının kadınla erkek arasındaki fiziksel ve ruhsal farkta erkeği tam, kadınıda eksik görmesidir. Yaratılışta kadının eksik yaratılmasının onun faydasına olduğunu telkin etmeye çalışıyorlar.’[10]

Ama İslam gerçekte, geçmişte ve günümüzde kadın haklarının ayaklar altına alınmasına neden olan kimsenin önem vermediği hakikate dikkat çekmiştir. Geçmişte kadına zulmetmek, onu bir hayvan, miras bırakılan bir mal gibi görmek, hiç bir hak ve hukukunun olmaması gibi şeyler bugün de köşe bucakta kalan geri kalmış toplumlarda görülmektedir. Modern toplumlarda da kadının durumu geçmişten daha iyi bir seviyede değil. Günümüz dünyasında kadın erkek haklarının eşitliği bahanesiyle kadını iş alanına ve topluma çekmiş, güzelliğini bir köle gibi ucuz fiyata satmaktadırlar.

Günümüz kadın, cemal ve güzelliğini, çocuğunu aşkla yetiştirmek, sevgi öğretilerini şefkatle kulağına fısıldamak için çaba sarfeden bir anne değil, sadece cinsel bir mal olarak görülmektedir. Artık kadın ailenin, aile de sağlam toplumun temelini atamamaktadır. Onun şu andaki rolü şehvetperestlerin şehvetlerini söndürmektir. Ve tabi burada ilk kurban kadın, sonra ailedir.

Hadis-i Şerif ‘Kadınların akılları güzelliklerindedir’ dediğinde, kadının, cemal ve güzelliğine önem verdiğinde bunun, yuva kurmada, erkeği aşk, sevgi ve duygu ocağına çekmede etkili olacağı gerçeğini ortaya koymaktır. Bu güzellik, kadının aklını ve diğer yeteneklerini etkilemektedir. Dolayısıyla kadının güzelliği iş ortamlarına çekilmemelidir.

Kadının güzelliği insaniyet ışığıyla yandığı zaman sıcak bir aile ortamı oluşturabilir. Öyle ki aile fertleri, başarılı bir ailenin temelini atan anne sevgisiyle doyurulduğu zaman din alimi, bilgin, fedakar asker, büyük arif, şerefli işçi, uzman bir doktor, yetenekli bir yazar, güçlü bir sanatkar olabilir. Her başarılı erkeğin arkasında başarılı bir kadının olduğu inkar edilemez bir gerçektir.

Dolayısıyla kadın asıl hüner ve vazifesinden fazla gafil olmamalı ve çoğusu gereksiz olan iş alanlarına girmemelidir. Ama girerse bilmeli ki onun hüner ve yeteneği gerçekte sevgi ve rahmet icat etmektir. Aile, huzurunu onun yaratılışına borçludur. Öyleyse hadisten anlayacağımız şey kadının alet olan aklının güzelliğinin etkisinde kalmasıdır. Yani kadın bir şirketin müdürü, uzman bir doktor, güçlü hitabete veya üstatlık vb. gibi yeteneklere sahip olsa da o, her şeyden önce sevgili bir eş, şefkatli bir anne ve yetenekli bir ev hanımıdır.

Ama erkek yaratılışta, yaşam kavgasında ve toplumda değirmenin altındaki taş gibidir. Erkeğin güzelliği para kazanmakta, aklı ise yaşamı idare etmesindedir. İlimle donamış ve akılcı tedbirlerini kullanarak ailesine ve topluma faydalı olan bir erkek güzeldir. Aklı ve idaresi ne kadar çok olsa güzelliği de o kadar parlak olur.

İlgili dizinler:

-İmam Ali’nin (a.s) Sözlerinde Kadınları Akıl ve İmanı, 16855 (Site: 16636)

-İmam Ali’nin (a.s) Kadınları Aklı Konusundaki Görüşü, 5390 (Site: 5623)

-Akıl ve Faaliyet Alanları, 2264 (Site: 2400)

-Teorik Hikmet ve Pratik Hikmet, 507, (Site:548)

 


[1] -Maani’l-Ahbar adlı kitapta hadisin senedi şöyle getirilmiştir: Muhammed bin Ömer bin Muhammed bin Salim bin el-Berra el-Ciani el-Hafız bize anlattı, o da Ahmed bin Ubeydullah Sakafi Ebu’l-Abbas’tan o da İsa bin Muhammed el-Katib’den, o da el-Medaini’den, o da Gıyas bin İbrahim’den, o da Cafer bin Muhammed’den, o da babasından, o da ceddinden Ali bin Ebi Talib’in şöyle buyurduğunu rivayet eder: ‘Kadınların akılları güzelliklerindedir, erkeklerin güzellikleri ise akıllarındadır.’

[2] -Cemşidi, Esedullah, Cestari Der Hesti Şinasi-i Zen, s.52, Müessese-i Amuzeş-i Pejuheş-i İmam Humeyni, Kum, 1388.

[3] -Cevadi Amuli, Abdullah, Zen Der Ayine-i Celal ve Cemal, s.255, İsra, Kum, 4. Baskı, HŞ.1378

[4] -a.g.e.

[5] -a.g.e. s.258

[6] -Hucurat/7

[7] -a.g.e. s.33-35

[8] -Latif, hoş, beğenilmiş.

[9] -a.g.e. s.35-36

[10] -Mutahhari, Murteza, Nizam-ı Hukuk-u Zen Der İslam, s.200, Sadra, 21. Baskı, Kum, HŞ.1374.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Bir malın humusu verildikten sonra ona yeniden humus vacip olur mu?
    5411 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/04/07
    Bilindiği üzere humus, füru-u dinden olup İslam’ın önemli farzlarından biridir ve ibadet sayılmaktadır. Bu yüzden kurbet kastıyla (Allah’ın emrini yerine getirmek niyetiyle) yerine getirilmelidir.Mal ve sermayeye humus geldiğinde bir kere humusları verilirse üzerinden uzun yıllar geçse de ona artık humus gelmez. Ama mal ...
  • Kur’an’da gelen ‘Sadugatihinne ve ‘Ucurehunne’ neyin hakkındadır?
    6206 Tefsir 2012/02/22
    ‘Sadugatihinne’[1] daimi evlilik hakkındadır ve mehir için ‘Sıdak’ denmiştir.[2] Bu kelimenin geçtiği ayet, kadınların kesin haklarının birinden bahsetmekte ve koca, karısı bağışlamadığı sürece[3] karısının mehrini ödemesi ...
  • Hz Ali’nin kendi hilafeti döneminde omzunda kırbaç taşıyarak sokak ve çarşıda hareket ettiği ve suçluları cezalandırdığına dair nakledilen hadis doğru mudur?
    6452 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/04/15
    Hz Ayetullah Uzma Mekarim Şirazi’nin (Allah ömrünü uzatsın) Bürosu: Bu içerikte nakledilen rivayet sadece Hz Ali’nin Küfe’de bulunduğu, çarşıda gezdiği ve halkın tavsiyeleri ciddiye alması için yanında belirtilen kırbacı yanında taşımasıyla ilgilidir. Hz. Ayetullah Uzma Safi Gülpeygani’nin (Allah ömrünü uzatsın) Bürosu:
  • Ehl-i beyt’i neden birkaç kişide sınırlıyorsunuz?
    6841 Eski Kelam İlmi 2008/02/18
    Ehl-i Beyt’in on dört masumlarda sınırlandırılması, beşeri bir sınırlandırma değildir. Tathir ayetinden ve Peygamber (s.a.a.)’den gelen rivayetlerden anlaşılan bir sınırlamadır.Bu iddianın ispatlanması için birçok rivayet delil olarak getirilebilir.1) Kuran-ı Kerim, Peygamber (s.a.a)’e Arapça olarak indirilen ilahi bir kelamdır. Allah’ın ...
  • Eğer taklit mercileri zamanın imamı (a.s) tarafından seçiliyorsa müçtehit ve veliyy-i fakihi tanıtan diğer kaynakların rolü nedir?
    5068 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/08/08
    Dikkatleriniz için teşekkür ederiz. 1393. sorunun yanıtında işaret ettiğimiz gibi İmam belirgin bir şahsı hâkimiyete atamamış, sadece fakihleri genel bir şekilde atamıştır. Bundan dolayı zamanın imamı (a.s) tarafından mercilerin seçilme ve teyit edilmesinden kasıt, özel bir şahsın seçilmesi ve teyit edilmesi değildir. Sadece masum (a.s) ...
  • Niçin İslami düşünceyi açıklamak için her yönlü kamil bir sistematik teoriye ihtiyaç vardır?
    6900 Yeni Kelam İlmi 2007/08/23
    Şimdiye kadar din bilginleri, evrensel ve belli dönemlere ait unsurları içeren İslami öğretiler karşısında tikelci bir yöntem kullanmışlardır. Böyle bir yöntem ve yaklaşım İslami araştırmaların sistematik bir yapıya sahip olmasını önlemiştir. İslami düşünceyi oluşturan öğeler birbirleriyle aralarında bir düzene tabii tutulmadan bir araya toplanmıştır. Bu bir araya ...
  • Dört seçkin kadın ve babalarının ismi nedir?
    19865 تاريخ بزرگان 2010/05/19
    İnsanlık tarihi boyunca tevhid yolunda ve ilahi hedefler uğruna büyük fedakârlıklar gösteren Evliya ve Salihlerin içinde kadınlarda vardır. Onların namı insanlığın karanlık tarihinde parlamaktadır. İslami rivayet ve kaynaklarda büyüklük, fazilet ve yüce makamlarından ötürü en üstün kadınlar ve cennet kadınlarının en üstünleri olarak yad edilen, yücelikle övülen ...
  • Babam şehid olmuştur ve ben o dönemde ergin değildim ve onun ne kadar namaz kazası olduğunu bilmiyorum. Yükümlülüğüm nedir?
    5088 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/18
    Büyük taklit mercilerinin görüşüne göre, eğer babanın kazası varsa, onun vefat etmesinden sonra en büyük oğlunun kaza namazlarını yerine getirmesi farzdır. Babanın vefat ettiği zamanda oğlun ergin olup olmaması bir şeyi değiştirmez.[1] Eğer oğul kaza namazlarının sayısını bilmiyorsa, kesin ...
  • Bütün amellerimizi nasıl halis niyetle yerine getirebiliriz?
    10593 Teorik Ahlak 2009/12/20
    İhlâs; yapılan her işte ve kullukta asıl hedefin, başkalarının değil de Allah-u Teâlâ’nın rızasını kazanmak için olmasıdır. Bunun için öncelikle ihlâsa mani olan şeyleri yani; riyakârlığı, dünyaya bağlılığı ve şeytanın vesveselerini ortadan kaldırmak gerekmektedir. Sonra imanı güçlendirme, Allah-u Teâlâ’yı tanıma, ihlâsın değeri ...
  • Mecbur kalınca günah işlemenin hükmü nedir?
    8733 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/03/07
    Dini öğretilere göre şer’i sorumluluklar insanın ihtiyar ve özgür iradesine bağlıdır; yani insan özgür iradesiyle güzel bir ameli yaparsa mükafatı hakkeder. Dolayısıyla şia fıkhında sorumluluğun kaldırıldığı yerlerden biri mecburiyettir. Müslüman biri haram müzik dinlemek gibi özgür iradesiyle yapmayacağı bir ameli mecburiyetten dolayı yaparsa burada ...

En Çok Okunanlar