Gelişmiş Arama
Ziyaret
11082
Güncellenme Tarihi: 2008/02/17
Soru Özeti
Bahaîlerin düşüncelerinin yanlış oluşu, necis olmalarının nedeni ve onların inançlarını saflıkla kabul edenlerin durumu hakkında açıklamada bulununuz.
Soru
Bahaîlerin düşüncelerinin yanlış oluşu, necis olmalarının nedeni ve onların inançlarını saflıkla kabul edenlerin durumu hakkında açıklamada bulununuz.
Kısa Cevap

Bab adıyla tanınan Alimuhammed, ilk olarak 1847 yıllarında çok farklı inanç ve kurallar ortaya çıkarmaya başlamıştır. Sonraları onun düşüncelerini kabul eden ve daha da genişleterek Bahaîliği kuran Mirza Hüseyinali Baha'dır. Bu şahıs kitaplarında; kendisinin ve Alimuhammed Bab'ın gelmesiyle İslam dinin geçerliliğini yitirdiğini, İslami hükümlerin yürürlükten kalktığını ve Hz. Muhammed'in risaletinin sona erdiğini dile getirmiştir. Ayrıca kendisinin Bab'dan sonra kabul edilmesi gerekilen önder ve zuhurunun vaat edildiği kimse olarak kabul etmek gerektiğini söylemektedir.

Hüseyinali Baha'nın inancına göre, yüce Allah defalarca yeryüzüne inmiştir ve son inişinde önce Bab'da, sonra da kendisinde cismi özellik kazanmıştır. Yeni şer'i hükümler çıkarmak için de; insanın kızı, kız kardeşi ve diğer yakınları ile evlenmesini mubah, bevl, gaita, köpek, domuz vb. necisleri de pak bilmiştir.

Hâlbuki Bahaîliğin bu ve buna benzer inançlarından hiçbiri sağlam delillerle desteklenmemekte ve kabul edilebilir bir nitelik taşımamaktadır, çünkü:

1- İslam dininde zuhuru vaat edilen Mehdi'nin özellikleri rivayetlerde belirlenmiş ve böylelikle her türlü kötü amacın önü alınmıştır. Bu rivayetlerde belirtilen hiçbir özellik Bab yahut Baha’da bulunmamaktadır.

2- Peygamber efendimizin (s.a.a) hatemiyeti ve son peygamber olduğu, ondan sonra bir peygamberin gelmeyeceği akli ve nakli delillerle ispatlanmış kesin bir inançtır. Kuran-ı Kerim, İslam peygamberi hakkında "Hatemu'n-Nebi" tabiri kullanmaktadır, yani Hz. Muhammed (s.a.a) diğer peygamberlerin risalet ve nübüvvetini sonlandırmıştır, artık ondan sonra hiçbir peygamber gelmeyecektir. Ayrıca İslamiyet, içerisinde hiçbir eksikliğin bulunmadığı mükemmel bir dindir, hem bu dini getiren peygamber bütün hakikatlere ulaşmıştı ve hem de bu dinin mensupları içerisinde her zaman bu hakikatlere ulaşan kimseler bulunmuştur. Ayrıca her türlü tahrif ten de korunmuştur. Demek ki, İslam dinini tamamlayacak yahut düzeltecek yeni bir dine kesinlikle ihtiyaç duyulmamaktadır, zaten buna dayanarak şu düşünceyi dillendirmekteyiz: "İslam dini en mükemmel dindir, insanlık her asırda ve her zamanda tüm ihtiyaçlarının cevabını bu dinde bulacaktır ve ancak pratiğe dökmekle hidayete kavuşacaktır."

3- Yüce Allah'ın bir cisimde bulunmasının, Baha gibi bir kimsenin bedeninde kendisini göstermesinin, batıl ve yanlış bir düşünce olduğu çok açıktır. Allah'ın cisimde olmayacağı inancı dinin zaruriyatlarındandır ve bunu inkâr ettikleri için de necis olduklarına hüküm verilmiştir. Elbette Bahaîliğe inana fakat sonra yanlış olduğunu anlayan kimse eğer tövbe eder Allah tarafından bağışlanacaktır. Bir daha bu tür yanlış ve batıl inançları, dile getirmesi caiz değildir.

Ayrıntılı Cevap

Bahaîlere göre Hüseyinali Baha'nın yazmış olduğu iki kitap çok önemlidir, onlar bu iki kitabı "şeriat ve vahiy" olarak telakki etmektedirler. Bu kitaplardan birincisi; Kitab-ı İykan'dır, sözde Bağdat'ta kendisine vahyedilmiştir. İkincisi; Kitab-ı Akdes ki, bunun da Akka'da kendisine vahyedildiğini iddia ediyor. Bu kitapların dışında yine bir takım yazıları ve mektupları bulunmaktadır, örneğin: Kitab-ı Mübin, Kelimat-ı Meknune, Heft Vadi.

Mirza Hüseyinali'nin bu kitaplarda söylemiş olduğu ana inancı şu şekilde özetleyebiliriz: Kendisinin ve Bab'ın zuhuru ile İslam dini kaldırılmıştır, Hz. Muhammed'in risaleti sona ermiş ve onun yerine Cemal-ı Akdesi İlahi'nin risaleti ve hâkimiyeti başlamıştır. Kendisine vahyedilen bu iki kitap önceki tüm kitapları kapsamakta ve onları yürürlükten kaldırmaktadır, artık ahkâmla ilgili her konuda müracaat edilecek tek kitap onunkidir.[1] Allah, Hüseyinali Baha'nın bedeninde tecelli etmiş ve cismaniyet kazanmıştır, bundan sonrada defalarca bu şekilde bir bedende dünyaya gelecektir, ama bu Hz. Muhammed, Bab ve Baha'dan bin yıl sonra olacaktır, bin yıldan önce Allah tecessüm bulmayacaktır.[2]

Mübin adlı kitabında kendisini tanrıların tanrısı ilan etmektedir.[3]

Kitab-ı Akdes'te diyor: Allah'ın kullarına ilk farz kıldığı şey; vahyin kaynağının ve tecellisinin bilinmesidir ki oda benim. Ben, evrenin yaratılışında ve onun idaresinde Allah'ın yerinde bulunmaktayım.[4]

Ayyam-ı Tis'e kitabında doğumu hakkında şunları yazıyor: Lem yelid ve lem yuledin doğmuş olduğu bu sabahlara aferinler olsun.[5]

Kitab-ı İykan'da şöyle diyor: Eğer Hüseyin Beşreviye[6] olmasaydı, Allah arşa oturmazdı.

Yine Kitab-ı Mübin'de İngiltere kraliçesine hitaben şunları yazıyor: Ey Britanya'daki Kraliçe! Rabbinin sesine kulak ver ki kâinatın efendisi ve kralıdır o. Aziz ve hakîm olan benden başka bir tanrınız yoktur.[7]

Abdulbaha'nın Mektuplar kitabında, Hüseyinali Baha'dan şu şiir nakledilmekte: Bütün ilâhlar, benim emrimin sızıntılarından ilâh oldular. Bütün rabler benim hükmümün esintilerinden rab kesildiler.

İşraki Haveri, Rehik-i Mahtum kitabında şunları yazıyor: Muhammed peygamberin nübüvvetiyle peygamberlik son buldu, buda artık peygamberin gelmeyeceğini bizzat Allah'ın Baha ile zuhur edeceğini gösterir.[8]

 

Bahaîlikteki İnançlar Ve Kurallar

Bahaîliğin dinî vazifeleri Kitab-ı Akdes'te toplanmıştır, onlardan bazıları şunlardır:

- Babanın eşi hariç, yakınlar dâhil tüm kadınlarla evlilik yapılabilir: "Haram kılındı sizlere sadece babalarınızın eşleri."[9]

- Evli birisiyle zina yapmanın cezası yoktur.[10]

- Her şey paktır, hatta bevl, gaita, köpek, domuz, sperm vb. paktır, bunlar necis sayılmazlar.[11]

- Hac sadece erkeklere farzdır. O da Bağdat'ta Baha'nın yahut Şiraz'da Bab'ın evini ziyaret etmekle yerine getirilmiş olur.[12]

- Çocuk edinmek için evlilik farzdır. Eğer evlenen biri kendi eşinden hamile kalamıyorsa, bir başkasından yardım alabilir. Ancak yardım alacağı kimsenin Bahaîlerden olması gerekir.

- Altın ve gümüş tabakta yemek yemenin bir sakıncası yoktur, müzik helâldir, erkekler ipek elbise giyebilirler.

- Kıble, Baha'nın kabrinin bulunduğu Akka şehridir.[13]

Ayrıca Kitab-ı Akdes'te şunları da okumaktayız: Bahaîler devlete, devlet başkanlarına ve hâkim sisteme itiraz etme hakkına sahip değillerdir, bunun yerine kalpler ve gönüllerle ilgilenmek gerekir.[14]

Dikkat edilmesi gerekilen bir nokta da; Bahaîlerin bulundukları her ülkede, oraya hâkim olan inanç sistemiyle kendilerini uyuşturmaya çalışmalarıdır. Örneğin, Hindistan'da Hindu inancında olan Allah'ın cisimde tecelli edip, bir beden de bulunması inancını daha çok kabullenmektedirler. Amerika ve Avrupa'da yaşayanlar eşitlik, insan hakları gibi değerleri ön plana çıkarmaktadırlar. Şintoların yanında birçok tanrıya inandıklarını söylemekteler, Hıristiyanların içinde Allah'ın insan şeklinde yeryüzüne indiğini ve Müslüman toplumlarda da tevhidi kabul ettiklerini dile getirmekteler.[15]

 

Bahaîliğin Reddine Deliller

1- Mirza Hüseyinali Baha'nın yukarıda getirmiş olduğumuz sözlerinden, onun açıkça Bab'a inandığını ve kaiimiyetini kabul ettiğini görmekteyiz. Hâlbuki İslamiyet'te nakledilen güvenilir hadislerde, beklenen Mehdi'nin özellikleri hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde belirtilmiştir.[16] O özelliklerden bazıları şunlardır:

Babasının ismi Hasan'dır (hadis: 147) , annesi kenizlerin efendisi ve üstün bir kadındır (hadis: 9) , on ikinci ve son imamdır (hadis: 136) , Hz. Ali'nin (a.s)   evlatlarındandır (hadis: 214 ), Allah Resulünün (s.a.a) kızı Hz. Fatıma'nın (s.a) evlatlarındandır (hadis: 192), Hz. Hasan (a.s) ve Hz. Hüseyin'in (a.s)   evlatlarındandır[17] (hadis: 107), imam Hüseyin'in (a.s)   evlatlarındandır (hadis: 185), Hz. Hüseyin'in (a.s)   soyundan dokuzuncu evladıdır (hadis: 148), Hz. Zeynel Abidin'in (a.s)   evlatlarındandır (hadis: 185), imam Bakır'ın (a.s) soyundan yedinci evladıdır (hadis: 103), imam Sadık'ın (a.s) soyundan altıncı evladıdır (hadis: 99), imam Kazım'ın (a.s) soyundan beşinci evladıdır (hadis: 98), imam Rıza'nın (a.s) soyundan dördüncü evladıdır (hadis: 95), imam Taki'nin (a.s) soyundan üçüncü evladıdır (hadis: 60), ve imam Taki'den (a.s)   sonra imam olan Hasan Askeri'nin (a.s) oğludur (hadis:146) . Onun için iki gizlilik dönemi bulunmaktadır.

Bu gibi benzeri hadislerde zuhurunun vaat edildiği Mehdi'nin özellikleri tek tek buyrulmuştur ve bu özelliklerden hiçbiri Bab ve Baha'da bulunmamaktadır, bu yüzden âlimlerimiz onların bu iddiasına sert bir şekilde karşı çıkmışlardır.

2- Hüseyinali Baha, Alimuhammed Bab'ın kaimiyetini ve onun yeni bir din getirdiğini kabul etmekte, sonra Allah'ın bedeninde kendisini gösterdiğini ve başlı başına bir şeriat insanlığa sunduğunu söylemektedir. Oysa tüm Müslümanların ortak görüşüne göre; Hz. Muhammed (s.a.a) son peygamberdir ve ondan sonra ne yeni bir peygamber gelecek ve ne de yeni bir din. İslam âlimleri bu çok açık inanç için birçok nakli ve akli deliller getirmişlerdir.

Nakli Deliller:

Yüce Allah, Kuran'ı Kerim'de açıkça Hz. Peygamberin (s.a.a) " Hatemen Nebiyyin " olduğunu buyurmaktadır: "Muhammed içinizden hiçbir erkeğin babası değildir, lâkin Allah’ın resulü ve peygamberlerin sonuncusudur (hatemen nebiyyin)." [18] Arap literatüründe "hatem" son veren anlamında kullanılmıştır, eskiler yüzüğün kaşına çizim yaparlardı ve onu mühürlemek için kullanırlardı, bu özelliğe sahip yüzüklere hatem denir, ama kaşı çizimsiz olan yüzükler için "fetehe" kelimesi kullanılır.[19]

İbn-i Kesir kendi yazmış olduğu tefsirde, bu ayetin tefsirini yaparken Peygamberden (s.a.a) bir hadis nakletmekte ve hatemun nebi oluşunu diğer peygamberlere bir üstünlüğü olarak buyurmaktadır.

Nehcül Belağa'da da kaç yerde Hz. Ali (a.s)   Peygamber efendimizden (s.a.a) "hatemu resul" olarak bahsetmektedir.[20]

Bunların dışında Kuran'ı Kerim'de yine bazı ayetlerden nübüvvetin son bulduğuna dair delil getirebiliriz: Bir: İslamiyet'in tüm zaman ve mekânlardaki insanlar için olduğunu bildiren ayetler.[21] İki: İslam dinini tek ilahi hak din olarak tanıtan ayetler. Bu ayetlerden istisnasız diğer dinlerin, tüm zaman ve mekânlarda İslam'ın mukabilinde batıl olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla Bahaîlerin: "Peygamberin hatemul enbiya olmasından maksat, diğer peygamberlerin ziynet ve süsü olduğudur" sözü tamamen yanlıştır, zira bu söz ne sözlük anlamıyla uyuşmakta ve ne de müfessirlerin, sahabelerin anlamalarıyla bağdaşmaktadır.[22]

Ayrıca Allah Resulünün (s.a.a) buyurmuş olduğu hadislerden de şu anlaşılmaktadır: İslam peygamberinden sonra başka bir peygamber olmayacaktır. Bunu beyan eden rivayetlerde, Bahaîlerin başka anlamalara yoracağı hatem kelimesi de kullanılmamıştır.[23] Örneğin Hz. Peygamber (s.a.a), Hz. Ali'ye (a.s)   hitaben şöyle buyuruyor: "Ya Ali! Sen bana Harun'un Musa'ya olan nisbeti gibisin, fakat benden sonra peygamber gelmeyecektir."

Akli Deliller:

İnsanoğlu yaratılışı ve fıtratı gereği Allah'ı arayan bir varlıktır.[24] Lakin bu fıtrat sayesinde kabul edilen her dinin, hak olacağı diye bir şey söz konusu değildir. Fıtrat sadece Allah'ı bulma ve ona tapınmaya doğru bir eğilimdir, hakkı bulmak için fıtratın yanı sıra basiretten de yararlanılmalıdır. Yüce Allah insanoğlu için iki çeşit peygamber göndermiştir; bunlardan biri her insanda bulunan akıl, diğeri de dışarıda bulunan peygamberlerdir. Peygamberler, aklın yetersiz olduğu yerlerde ona yardımcı olmak, aklın ulaşamadığı öğretilere insanı ulaştırmak için gelmişlerdir.[25] Peygamberler hidayetin açık yolunu bizlere göstermek için gelmişlerdir.[26]

Fakat peygamberler iki kısıtlama ve bir tehlike ile karşı karşıyaydılar; bu kısıtlamalardan birincisi bizzat o peygamberden[27] ve ikincisi de muhataplarından[28] kaynaklanmaktaydı. Tehlike ise, getirmiş olduklarının tahrif edilip, değiştirilmesidir. İşte bu yüzden gelen yeni din eski dini tamamlayan ve onu düzenleyendir, demek ki peygamberler birbirlerini tamamlamaktadırlar. Öyleyse tüm peygamberlerin en üstünü, ilahi öğretide doruklara ulaşmış bir peygamber geldiğinde artık peygamberlik sona ermiştir, çünkü ondan daha üstün ve onu tamamlayacak başka hiçbir peygamber bulunmamaktadır. Peygamberler ümmetlerinin önderleriydi ve O (s.a.a) peygamberlerin önderi. Diğer taraftan Peygamberimizin (s.a.a) ümmetinden hiç olmazsa bir grubu; akli ve kültürel yönden üstün öğretileri olduğu gibi alabilecek kapasitedeydiler.[29]

Bu iki kısıtlamanın ortadan kalkmasıyla, İslam tüm mesajını yani ilahi hidayetin hepsini sunabilmiştir (bir kısmını da önceki peygamberler sunmuştu). Bu da İslam'ın mükemmel[30] ve son din olduğunu gösterir. Diğer taraftan tahrif tehlikesi bulunmaktaydı, öyleyse son din tahriften ve gelecek zamanlarda değişime uğramaktan korunmuş olmalıdır. İslam dini tahriften korunmayı da iki faktör ile gerçekleştirmiştir: Bir: asıl kaynağın tahriften korunması.[31] İki: Her dönemin ihtiyaçlarına cevap vermek için doğru yöntemlerin belirlenmesi. Bu yöntemleri bilen herkes ana kaynaklara müracaat ederek gereksinimleri karşılaya bilir.[32]

Tüm bunlardan çıkaracağımız sonuç; İslam dininin mükemmel ve insanlık için yeterli bir din olduğudur, dolayısıyla son dindir ve yeni bir dine yahut peygambere gerek duyulmamaktadır.

3- Hüseyinali Baha sadece yeni bir din ve şeriat getirdiği iddiasıyla yetinmemiş, üstelik bir de Allah'ın kendisinde hulul ettiğini söylemiştir. Açıkça Allah'ın bir bedende var olacağını ve cismi özellikler kazanacağını söylemiştir. Bu asılsız sözlerin yanlış olduğu o kadar açıktır ki, delil getirmeye bile gerek duymuyoruz.

Velhasıl Bahaîliğin bu tür inançları Müslümanların, onların dinin zaruriyatını inkâr ettikleri kanısını taşımalarına neden olmuştur.[33] Dinin zaruriyatını inkâr eden kimse kâfir hükmündedir, kâfir ise necistir.[34] Bu delilden başka, fıkıh kitaplarında kâfirlerin necis olduklarına dair diğer deliller genişçe işlenmiştir.[35]

Yüce Allah, kim olursa olsun kullarının her türlü günahını affedendir. Bahaîliğe inan ve onları yanlış görüşlerini kabul eden kimse, eğer tövbe eder, o düşünceleri bırakır ve İslami inançları kabul ederse, şüphesiz Allah affedecektir. Fakat sonra Bahaîliğin inançlarını başka yerlerde itiraf etmesi ve bu inançları dile getirmesi doğru olmadığı gibi, caiz de değildir.[36]



[1] Mekatib-i Abdulbaha, c. 1,s. 343.

[2] Hatemiyet-i Peyamber-i İslam, s.72 – 75.

[3] Aynı, s. 229. Bu iddiasını yine 323. sayfada açıkça tekrar etmiştir.

[4] Kitab-ı Akdes, s.1.

[5] Aynı, s.50.

[6] Hüseyin Beşreviye, Baha'nın Bab'a inanıp, onu kabul etmesini sağlayan kimsedir. Danişname-i Cehan-i İslam, c.4,s.733.

[7] Kitab-ı Mübin, s.80.

[8] Rehik-i Mahtum, c.1,s.78.

[9] Kitab-ı Akdes, s.253.

[10]  Aynı, s.300.

[11]  Aynı, s.142.

[12]  Aynı, s.68.

[13]  Hatemiyet-i Peyamber-i İslam, s.82.

[14]  Kitab-ı Akdes, s.225.

[15]  Bkz: Hatemiyet-i Peyamber-i İslam, s.72- 85; Firek ve Mezahib-i Kelami, s.343- 350.

[16]  Bkz: Lütfullah, Safi Gulpeygani, İmamet ve Mehdeviyet, c.3,s.63- 70. Bu değerli ve bilimsel eserde Hz. Mehdi'nin (a.f) 40 özelliği sıralanmıştır ve bu özelliklerin hiçbiri Bab ile uyuşmamaktadır.

[17] İmam Bakır'ın eşi, imam Hasan'ın kızı Fatıma olduğu için bu yönden Hz. Mehdi imam Hasan'ın soyundan da gelmektedir.

[18]  Ahzap- 40.

[19] İrabu'l-Kuran Ve Beyanihi, c.3,s.44; Akrebu'l-Mevarid, c.1,s.257 ve c.3,s.319.

[20] Nehc'ül Belağa'nın71, 172 ve 133. hutbeleri.

[21] "Âlemlere uyarıcı olsun diye…" (Furkan,1). "Biz seni bütün insanlara ancak müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik…" (Sebe,28).

[22]  el- Mizan, c.16,s.345.

[23] Bu konuda Peygamberden (s.a.a) çok fazla rivayet bulunmaktadır, öyle ki Mir Hamid Hüseyin Abakat eserinde başlı başına bir cilt ayırmıştır.

[24] Bu düşüncenin; Kurani, akılsal, tarihsel ve psikolojik delillerini, araştırmacı- yazar Mehdi Hadevi'nin yazmış olduğu Baverha Ve Porseşha kitabında, s. 17- 21'de bulabilirsiniz. Ayrıca bkz: Allame Meclisi, Biharu'l Envar, c.8,s.1,h.1.

[25] Baverha Ve Porseşha, s.46- 58.

[26] Aynı, s.21- 24.

[27] Peygamberlerin hepsinin makamı ve derecesi bir değildi, bu yüzden ilahi öğretileri almakta bir takım sınır ve kısıtlamalar içerisindeydiler.

[28] Peygamberlerin muhatapları, sadece bilgi, akli kabiliyet ve yetiştiği kültür oranında ancak o peygamberin öğretilerinden yararlana bilmekteydiler. Zaten daha fazlasını kaldıramazlardı, bu yüzden peygamberler muhataplarının anlayamayacağı hakikatleri söylemezlerdi. Aynı, s.24.

[29] Son din, hem kendi döneminin insanlarının kültürel ve akli kapasiteleriyle yakından alakalıdır ve hem de gelecek nesillerinkiyle. Dolayısıyla son dinin değiştirilmekten koruyup ve olduğu gibi kavrayarak gelecek nesillere aktarmayı başaracak kimseler bulunacaktır. Bunu genel olarak düşünmek ve her insanın tek başına dine müracaat etmesiyle onu anlayacağını ve koruyacağını düşünmek doğru değildir. Öyleyse hatemiyetin ve bir dinin son din olmasının nedeni; muhataplarının fikri yönden mükemmel olmaları ve artık dine ihtiyaç duymamaları yahut o öğretileri anlamak için artık peygambere gereksinimleri olmaması değildir.

[30]  Mükemmel din; insanların her zaman ve her mekânda karşılaştıkları tüm ihtiyaçlarına cevap verebilen dindir. İslam dini bu özelliği kendisinde bulunduran yegâne dindir. Bkz: Baverha ve Porseşha, s.59- 81.

[31]  Bkz: Mebani-i Kelami-i İçtihad, Mehdi Hadevi, s.45- 59.

[32] Merhum İmam Humeyni, bu yöntemin adını "Fıkh-i Cevahiri" yahut "Fıkh-i Sünneti" olarak buyurmaktadır. Bkz: Baverha Ve Porseşha, s.28- 31.

[33]  Mecme Fıkhi İslami, s.84- 85.

[34]  İmam Humeyni, Tehrir'ul Vesile, c.1,s.118- 119.

[35]  Muhammedali Girami, el-Muallegat Alal Urvetul Vuska, c.1,s.86-90.

[36]  Bu konu hakkında ayrıca bakınız: Prof. Abdülbaki Gölpınarlı, 100 Soruda Tarikatlar.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Bir malın humusu verildikten sonra ona yeniden humus vacip olur mu?
    5411 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/04/07
    Bilindiği üzere humus, füru-u dinden olup İslam’ın önemli farzlarından biridir ve ibadet sayılmaktadır. Bu yüzden kurbet kastıyla (Allah’ın emrini yerine getirmek niyetiyle) yerine getirilmelidir.Mal ve sermayeye humus geldiğinde bir kere humusları verilirse üzerinden uzun yıllar geçse de ona artık humus gelmez. Ama mal ...
  • Kur’an’da gelen ‘Sadugatihinne ve ‘Ucurehunne’ neyin hakkındadır?
    6206 Tefsir 2012/02/22
    ‘Sadugatihinne’[1] daimi evlilik hakkındadır ve mehir için ‘Sıdak’ denmiştir.[2] Bu kelimenin geçtiği ayet, kadınların kesin haklarının birinden bahsetmekte ve koca, karısı bağışlamadığı sürece[3] karısının mehrini ödemesi ...
  • Hz Ali’nin kendi hilafeti döneminde omzunda kırbaç taşıyarak sokak ve çarşıda hareket ettiği ve suçluları cezalandırdığına dair nakledilen hadis doğru mudur?
    6452 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/04/15
    Hz Ayetullah Uzma Mekarim Şirazi’nin (Allah ömrünü uzatsın) Bürosu: Bu içerikte nakledilen rivayet sadece Hz Ali’nin Küfe’de bulunduğu, çarşıda gezdiği ve halkın tavsiyeleri ciddiye alması için yanında belirtilen kırbacı yanında taşımasıyla ilgilidir. Hz. Ayetullah Uzma Safi Gülpeygani’nin (Allah ömrünü uzatsın) Bürosu:
  • Ehl-i beyt’i neden birkaç kişide sınırlıyorsunuz?
    6841 Eski Kelam İlmi 2008/02/18
    Ehl-i Beyt’in on dört masumlarda sınırlandırılması, beşeri bir sınırlandırma değildir. Tathir ayetinden ve Peygamber (s.a.a.)’den gelen rivayetlerden anlaşılan bir sınırlamadır.Bu iddianın ispatlanması için birçok rivayet delil olarak getirilebilir.1) Kuran-ı Kerim, Peygamber (s.a.a)’e Arapça olarak indirilen ilahi bir kelamdır. Allah’ın ...
  • Eğer taklit mercileri zamanın imamı (a.s) tarafından seçiliyorsa müçtehit ve veliyy-i fakihi tanıtan diğer kaynakların rolü nedir?
    5068 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/08/08
    Dikkatleriniz için teşekkür ederiz. 1393. sorunun yanıtında işaret ettiğimiz gibi İmam belirgin bir şahsı hâkimiyete atamamış, sadece fakihleri genel bir şekilde atamıştır. Bundan dolayı zamanın imamı (a.s) tarafından mercilerin seçilme ve teyit edilmesinden kasıt, özel bir şahsın seçilmesi ve teyit edilmesi değildir. Sadece masum (a.s) ...
  • Niçin İslami düşünceyi açıklamak için her yönlü kamil bir sistematik teoriye ihtiyaç vardır?
    6900 Yeni Kelam İlmi 2007/08/23
    Şimdiye kadar din bilginleri, evrensel ve belli dönemlere ait unsurları içeren İslami öğretiler karşısında tikelci bir yöntem kullanmışlardır. Böyle bir yöntem ve yaklaşım İslami araştırmaların sistematik bir yapıya sahip olmasını önlemiştir. İslami düşünceyi oluşturan öğeler birbirleriyle aralarında bir düzene tabii tutulmadan bir araya toplanmıştır. Bu bir araya ...
  • Dört seçkin kadın ve babalarının ismi nedir?
    19865 تاريخ بزرگان 2010/05/19
    İnsanlık tarihi boyunca tevhid yolunda ve ilahi hedefler uğruna büyük fedakârlıklar gösteren Evliya ve Salihlerin içinde kadınlarda vardır. Onların namı insanlığın karanlık tarihinde parlamaktadır. İslami rivayet ve kaynaklarda büyüklük, fazilet ve yüce makamlarından ötürü en üstün kadınlar ve cennet kadınlarının en üstünleri olarak yad edilen, yücelikle övülen ...
  • Babam şehid olmuştur ve ben o dönemde ergin değildim ve onun ne kadar namaz kazası olduğunu bilmiyorum. Yükümlülüğüm nedir?
    5088 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/18
    Büyük taklit mercilerinin görüşüne göre, eğer babanın kazası varsa, onun vefat etmesinden sonra en büyük oğlunun kaza namazlarını yerine getirmesi farzdır. Babanın vefat ettiği zamanda oğlun ergin olup olmaması bir şeyi değiştirmez.[1] Eğer oğul kaza namazlarının sayısını bilmiyorsa, kesin ...
  • Bütün amellerimizi nasıl halis niyetle yerine getirebiliriz?
    10593 Teorik Ahlak 2009/12/20
    İhlâs; yapılan her işte ve kullukta asıl hedefin, başkalarının değil de Allah-u Teâlâ’nın rızasını kazanmak için olmasıdır. Bunun için öncelikle ihlâsa mani olan şeyleri yani; riyakârlığı, dünyaya bağlılığı ve şeytanın vesveselerini ortadan kaldırmak gerekmektedir. Sonra imanı güçlendirme, Allah-u Teâlâ’yı tanıma, ihlâsın değeri ...
  • Mecbur kalınca günah işlemenin hükmü nedir?
    8733 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/03/07
    Dini öğretilere göre şer’i sorumluluklar insanın ihtiyar ve özgür iradesine bağlıdır; yani insan özgür iradesiyle güzel bir ameli yaparsa mükafatı hakkeder. Dolayısıyla şia fıkhında sorumluluğun kaldırıldığı yerlerden biri mecburiyettir. Müslüman biri haram müzik dinlemek gibi özgür iradesiyle yapmayacağı bir ameli mecburiyetten dolayı yaparsa burada ...

En Çok Okunanlar