Gelişmiş Arama
Ziyaret
8429
Güncellenme Tarihi: 2010/09/22
Soru Özeti
Peygamber (s.a.a) hasta olduğu müddet boyunca neden Ali (a.s) bir namazda dahi halka cemaat imamlığı yapmamıştır?
Soru
Siz Ali’nin (a.s) Peygamberden (s.a.a.) sonra hak imam olduğunu söylemektesiniz. Öyleyse Peygamber (s.a.a) hasta olduğu müddet boyunca neden Ali (a.s) bir namazda dahi halka cemaat imamlığı yapmamıştır?
Kısa Cevap

Birincisi: Ebubekir’in Ğadir Hum’dan sonra ve Peygamber (s.a.a) hastayken ve de onun emriyle cemaat namazına imamlık yaptığına dair hiçbir muteber delil mevcut değildir. İkincisi: İmametin sıfat ve şartları ilim, masumiyet ve de ilim ve amelde günah ve hatadan korunmadan ibarettir. Halkın cemaat namazına imam olmak da imametin asıl ve temel şartlarından değildir. Bu nedenle cemaat imamı olmamak imamette hiçbir sorun çıkarmaz ve imametin noksanlığı sayılmaz. Artı, Hz. Ali’nin (a.s) diğerlerinden daha çok cemaat namazı kıldığına dair tarihte bir takım deliller mevcuttur.

Ayrıntılı Cevap

Soruyu yanıtlamadan önce birkaç noktayı hatırlatmak gerekir:

1- İmamet Mefhumu:

İmamet sözlükte önderlik ve rehberlik manasındadır ve bir grubun rehberliğini üstlenen herkes ister hak yolda olsun ve ister batıl yolda olsun “imam” olarak adlandırılır.[1] Ama kelam ilmi ıstılahında imamet, “dinî ve dünyevî işlerin tümünde İslam toplumuna kapsayıcı ve kuşatıcı olarak başkanlık etmektir.”[2] Yani imamet tıpkı nübüvvet gibidir. Bu makam sahibinin görevleri, Peygamberin (s.a.a) görevlerini devam ettirir. Aralarındaki fark ise sadece nübüvvette vahiy alma ve bildirmenin olması, ama imamette böyle bir şeyin bulunmamasıdır.

2- İmametin Sıfat ve Şartları:

Şia açısından imametin asıl ve temel şartları şunlardır: Engin bir ilim ve masumiyet (günah ve hata yapmaktan korunma). Dolayısıyla böyle bir şahsı tanımak sadece vahiy yoluyla mümkündür.

3- Müminlerin Önderi Hz. Ali’nin (a.s) İmamet ve Velayeti:

Hz. Ali’nin (a.s) imamet ve velayetinin hakkaniyetini ispat eden birçok ayet ve rivayet mevcuttur. Kısa olması için sadece onlardan bazılarına işaret ediyoruz:

3-1- Ayet-i şerifede şöyle buyrulmaktadır: “Sizin dostunuz ancak Allah’tır, Resulüdür ve Allah’ın emirlerine boyun eğerek namazı kılan, zekâtı veren müminlerdir.”[3] Şia ve Ehli Sünnet’in naklettiği birçok rivayet esasınca bu mübarek ayet Hz. Ali (s.a.a) hakkında nazil olmuş ve Hz. Ali’nin (a.s) velayetini vurgulamaktadir.[4] Özellikle yukarıdaki ayette yer alan “veli” kelimesinin dost ve yaver anlamına gelmesi mümkün değildir; çünkü dostluk ve yaverlik tüm Müslümanlar ile ilgilidir. Sadece rükû halinde infak edenler ile ilgili değildir.

3-2- “Ey Ehli Beyt! Gerçekten Allah, sizden kiri (günah ve çirkinliği) gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister”[5] ayet-i şerifesi Hz. Ali (a.s) ve on bir evladının (a.s) masumiyetine delalet eder. Şia ve Ehli Sünnet âlimleri kanalıyla gelen birçok hadis, bu ayet-i şerifenin Hz. Peygamber (s.a.a) ve onun ehli beyti hakkında nazil olduğunu göstermektedir.[6] Her akıllı ve düşünen insan, devletten ibaret olan en temel toplumsal meselenin en salih bireylerin elinde olması gerektiğini bilir. Dolayısıyla, masumun varlığına rağmen devletin başkalarının elinde olmasını akıl reva görmez.

3-3- Peygamber (s.a.a) “yakın akrabalarını uyar” ayetinin inmesinden sonra Hz. Ali (a.s) hakkında şöyle buyurur: “Bu benim kardeşim, vasim ve size halifemdir. Onun sözünü dinleyin ve kendisine itaat edin.”[7]

3-4- Peygamber (s.a.a) bir başka yerde de bir grup ashabına Hz. Ali (a.s) hakkında şöyle buyurmuştur: “Ali benden ve ben ondanım ve o benden sonra tüm müminlerin velisidir.”[8]

3-5- Selman, Ebuzer ve Mikdad (r.a) Allah Resulü’nden şunu duyduklarını naklederler: Ali (a.s) hak iledir ve hak da Ali (a.s) iledir.”[9]

3-6- Allah Resulü (s.a.a) müminlerin önderine (a.s) şöyle buyurmuştur: “Hak seninledir ve hak senin dil, kalp ve iki gözün arasındadır. İman senin kan ve etine karışmıştır. Tıpkı benim kan ve etime karıştığı gibi.[10]

3-7- İbn. Abbas şöyle demektedir: Allah Resulü’nün şöyle buyurduğunu duydum: Ben, Ali, Hasan, Hüseyin ve Hüseyin’in dokuz evladı temiz ve masumuz.”[11]

Bu ayet ve rivayetlerce Hz. Ali (a.s), imametin sıfat ve şartlarını taşımaktadır ve onun hakkaniyeti de ispatlanmıştır.[12] Hz. Ali’nin (a.s) Peygamber (s.a.a) hastalığı zamanında neden halka cemaat imamlığı yapmadığına ilişkin sorduğunuz sorunun yanıtı bağlamında ise şöyle diyoruz: Evvela; Peygamberin (s.a.a) hayatı döneminde cemaat imamı olmanın imametin şartlarından olduğuna dair bir delil mevcut değildir. İkincisi; müminlerin önderi Hz. Ali’nin (a.s) Peygamberin (s.a.a) yerine namaz kıldığı durumlar diğerlerinkinden daha çoktur.[13] Mesela Peygamber (s.a.a) Tebuk savaşı için Medine’den çıktığı zaman, Ali b. Ebu Talib’i (a.s) hem namaz kılması ve hem de Medine’nin diğer işlerini yürütmesi için kendi yerine bırakmıştır. Bu bağlamda Peygamber (s.a.a) Ali’ye (a.s) şöyle buyurmuştur: “Senin bana yönelik yakınlığın Harun’un Musa’ya olan yakınlığıdır. Ancak benden sonra bir peygamber gelmeyecektir.”[14] İkincisi; cemaat namazı kılmak diğerlerinden üstün olmanın delili değildir. Çünkü Saad b. Ubade, Zeyd b. Harise ve Osman gibi şahıslar ve başkaları da Peygamber (s.a.a) yerine cemaat namazı kılmışlardır.[15] Böyleyken hilafet ve velayet bağlamında hiç kimse onların özel bir erdeme sahip olduğunu iddia etmemiştir. Bundan aldığımız netice şudur: Küçük imametin büyük imamet ile hiçbir ilişkisi yoktur ve hilafet ve velayet bağlamında baz alınabilecek hiçbir erdemi ispat veya iptal etmemektedir. Artı, Ebubekir’in Ğadir Hum’dan sonra ve Peygamber (s.a.a) hastayken ve de onun emriyle cemaat namazına imamlık yaptığına dair hiçbir muteber delil mevcut değildir. Ebubekir’in (Peygamberin hastalığı zamanında) namaz kılmak için mescide gitme hikâyesi görüldüğü kadarıyla Ayşe’nin planıydı. Peygamber (s.a.a) bunu fark edince hasta halde mescide gelmiş, Ebubekir’i kenara itmiş ve bizzat kendisi cemaate namaz kıldırmıştır.[16]


[1] Misbah Yezdi, Muhammed Taki, Amuzeş-i Akaid, s. 298.

[2] a.g.e.

[3] Maide, 55.

[4] Tefsir-u Nuri’l-Sakaleyn,c. 1, s. 643; Minhacu’l-Berae, c. 2, s. 350; daha fazla bilgi için “İhkaku-l’Hak” kitabı c. 2 ve “el-Ğadir” c. 2 ve “el-Muracaat” eserlerine müracaat edin. Tefsir-i Numune, c. 4, s. 426.

[5] Ahzab, 33.

[6] Sahih-i Müslim, Kitab-i Fezail-i Sahabe, bab. 9; Mecmei’z-Zevayid, Haysemi, c. 9, s. 203.

[7] Tehzibu’l- Asar, İbn. Cerir Taberi, c. 3, s. 62.

[8] Sünen-i Tirmizi, c. 5, s. 632; Sünen-i Nisaî, c. 5, s. 132.

[9] Biharu’l-Envar, c. 38, s. 30.

[10] el-Ğadir, c. 3, s. 179.

[11] Yunabiu’l-Mevedde, s. 534.

[12] Elbette mezkûr iki ayet-i şerifenin bizim iddiamıza delalet etmesi uzun bir açıklamaya ihtiyaç duymaktadır ve bu makalede bunu yapmak olanaksızdır.  

[13] Biharu’l-Envar, c. 22, s. 249.

[14] Es-Siretu’l-Nebeviyye, İbn. Hişam, c. 4, s. 519-520.

[15] a.g.e.

[16] Resul Caferyan, Sire-i Resul-i Hoda (s.a.a), s. 674; İbn. Ebi’l-Hadid, Şerh-u Nehci’l-Belağa, c. 9, s. 197.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Bir malın humusu verildikten sonra ona yeniden humus vacip olur mu?
    5411 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/04/07
    Bilindiği üzere humus, füru-u dinden olup İslam’ın önemli farzlarından biridir ve ibadet sayılmaktadır. Bu yüzden kurbet kastıyla (Allah’ın emrini yerine getirmek niyetiyle) yerine getirilmelidir.Mal ve sermayeye humus geldiğinde bir kere humusları verilirse üzerinden uzun yıllar geçse de ona artık humus gelmez. Ama mal ...
  • Kur’an’da gelen ‘Sadugatihinne ve ‘Ucurehunne’ neyin hakkındadır?
    6206 Tefsir 2012/02/22
    ‘Sadugatihinne’[1] daimi evlilik hakkındadır ve mehir için ‘Sıdak’ denmiştir.[2] Bu kelimenin geçtiği ayet, kadınların kesin haklarının birinden bahsetmekte ve koca, karısı bağışlamadığı sürece[3] karısının mehrini ödemesi ...
  • Hz Ali’nin kendi hilafeti döneminde omzunda kırbaç taşıyarak sokak ve çarşıda hareket ettiği ve suçluları cezalandırdığına dair nakledilen hadis doğru mudur?
    6452 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/04/15
    Hz Ayetullah Uzma Mekarim Şirazi’nin (Allah ömrünü uzatsın) Bürosu: Bu içerikte nakledilen rivayet sadece Hz Ali’nin Küfe’de bulunduğu, çarşıda gezdiği ve halkın tavsiyeleri ciddiye alması için yanında belirtilen kırbacı yanında taşımasıyla ilgilidir. Hz. Ayetullah Uzma Safi Gülpeygani’nin (Allah ömrünü uzatsın) Bürosu:
  • Ehl-i beyt’i neden birkaç kişide sınırlıyorsunuz?
    6841 Eski Kelam İlmi 2008/02/18
    Ehl-i Beyt’in on dört masumlarda sınırlandırılması, beşeri bir sınırlandırma değildir. Tathir ayetinden ve Peygamber (s.a.a.)’den gelen rivayetlerden anlaşılan bir sınırlamadır.Bu iddianın ispatlanması için birçok rivayet delil olarak getirilebilir.1) Kuran-ı Kerim, Peygamber (s.a.a)’e Arapça olarak indirilen ilahi bir kelamdır. Allah’ın ...
  • Eğer taklit mercileri zamanın imamı (a.s) tarafından seçiliyorsa müçtehit ve veliyy-i fakihi tanıtan diğer kaynakların rolü nedir?
    5068 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/08/08
    Dikkatleriniz için teşekkür ederiz. 1393. sorunun yanıtında işaret ettiğimiz gibi İmam belirgin bir şahsı hâkimiyete atamamış, sadece fakihleri genel bir şekilde atamıştır. Bundan dolayı zamanın imamı (a.s) tarafından mercilerin seçilme ve teyit edilmesinden kasıt, özel bir şahsın seçilmesi ve teyit edilmesi değildir. Sadece masum (a.s) ...
  • Niçin İslami düşünceyi açıklamak için her yönlü kamil bir sistematik teoriye ihtiyaç vardır?
    6900 Yeni Kelam İlmi 2007/08/23
    Şimdiye kadar din bilginleri, evrensel ve belli dönemlere ait unsurları içeren İslami öğretiler karşısında tikelci bir yöntem kullanmışlardır. Böyle bir yöntem ve yaklaşım İslami araştırmaların sistematik bir yapıya sahip olmasını önlemiştir. İslami düşünceyi oluşturan öğeler birbirleriyle aralarında bir düzene tabii tutulmadan bir araya toplanmıştır. Bu bir araya ...
  • Dört seçkin kadın ve babalarının ismi nedir?
    19865 تاريخ بزرگان 2010/05/19
    İnsanlık tarihi boyunca tevhid yolunda ve ilahi hedefler uğruna büyük fedakârlıklar gösteren Evliya ve Salihlerin içinde kadınlarda vardır. Onların namı insanlığın karanlık tarihinde parlamaktadır. İslami rivayet ve kaynaklarda büyüklük, fazilet ve yüce makamlarından ötürü en üstün kadınlar ve cennet kadınlarının en üstünleri olarak yad edilen, yücelikle övülen ...
  • Babam şehid olmuştur ve ben o dönemde ergin değildim ve onun ne kadar namaz kazası olduğunu bilmiyorum. Yükümlülüğüm nedir?
    5088 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/18
    Büyük taklit mercilerinin görüşüne göre, eğer babanın kazası varsa, onun vefat etmesinden sonra en büyük oğlunun kaza namazlarını yerine getirmesi farzdır. Babanın vefat ettiği zamanda oğlun ergin olup olmaması bir şeyi değiştirmez.[1] Eğer oğul kaza namazlarının sayısını bilmiyorsa, kesin ...
  • Bütün amellerimizi nasıl halis niyetle yerine getirebiliriz?
    10593 Teorik Ahlak 2009/12/20
    İhlâs; yapılan her işte ve kullukta asıl hedefin, başkalarının değil de Allah-u Teâlâ’nın rızasını kazanmak için olmasıdır. Bunun için öncelikle ihlâsa mani olan şeyleri yani; riyakârlığı, dünyaya bağlılığı ve şeytanın vesveselerini ortadan kaldırmak gerekmektedir. Sonra imanı güçlendirme, Allah-u Teâlâ’yı tanıma, ihlâsın değeri ...
  • Mecbur kalınca günah işlemenin hükmü nedir?
    8733 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/03/07
    Dini öğretilere göre şer’i sorumluluklar insanın ihtiyar ve özgür iradesine bağlıdır; yani insan özgür iradesiyle güzel bir ameli yaparsa mükafatı hakkeder. Dolayısıyla şia fıkhında sorumluluğun kaldırıldığı yerlerden biri mecburiyettir. Müslüman biri haram müzik dinlemek gibi özgür iradesiyle yapmayacağı bir ameli mecburiyetten dolayı yaparsa burada ...

En Çok Okunanlar