Gelişmiş Arama
Ziyaret
9300
Güncellenme Tarihi: 2009/04/08
Soru Özeti
'Allah'ın halifesi' ile 'Rabbin halifesi' arasında ki fark nedir?
Soru
Bakara suresinin 30. ayetinde şöyle buyuruluyor: 'Hani Rabbin meleklere 'Ben yeryüzünde bir halife karar kılacağım, demişti de melekler 'orada fesat çıkaracak ve kan akıtacak birini mi karar kılacaksın? Oysa biz seni överek yüceltiyor ve seni sürekli takdis ediyoruz' demişlerdi. Allah ise 'Ben şüphesiz sizin bilmediklerinizi bilirim' demişti.' Bu ayet göz önüne alındığında Hz. Adem, acaba Allah'ın mı halifesidir yoksa Rabbin mi halifesi?
Kısa Cevap

Bakara suresinin 31. ayeti insanın halife seçilmesinin sırrını, onun bütün ilahi isimleri bilmesine bağlıyor ve buyuruyor: 'Adem'e bütün isimleri öğretti.' Bütün bu isimleri kendisinde toplayan ve onların cilvesi olan tek isim 'Allah' lafzıdır. (Dolayısıyla) İnsan Allah'ın halifesidir, Rabbin halifesi değil; zira Rab, Esma-i İlahi'den biri ve Allah lafzının tecellisidir.

 

Belirtmek gerekir ki:

1-İsimlerden maksat, alemin bütün hakikatlerinin kendisinden kaynaklandığı yüce hakikatlerdir. Âlemin hakikatleri, gayb ve şuhudu da içine almaktadır.

2-İsimlerin öğretilmesi, onların insana verilmesi manasına gelmektedir.

3-İlahi hakikatler, isimlerle zahir olur ve onlarla tecelli etmektedirler.

Öyleyse insan gerçekte ilahi tüm sıfatların cilvegahı, ilahi işleri üstlenen ve Allah'ın diğer yarattıklarına bir halifesidir.

Ayrıntılı Cevap

Soruyu şu şekilde de sorabiliriz: Hz Adem (a.s) kimin halifesi idi ve insan kimin halifesidir? Halifenin manasının, birinin yerine geçen ve onun yerine oturan kişi olduğu göz önüne alınırsa halife olacak kimse, halife olduğu kimsenin vazife ve işlerini kendi çapında onun emriyle yapabilmesi ve onun sıfatlarıyla vasıflanması gerekir. Buna göre Allah-u Teala insana nereye kadar kendi sıfatlarıyla vasıflanması ve Onun işlerini üstlenme liyakatını vermiştir? Ve insanın Yüce Allah’ın bir tecellisi olması ne ölçüdedir?

 

İnsan[1] Kimin Halifesidir?

 

Bakara suresinin 30 ve 31. ayetleri, insanın halifetullah olduğunu ortaya koymaktadır.

 

Şöyle ki: 30. ayette geçen 'Ben yeryüzünde bir halife karar kılacağım' cümlesinden ve birinci tekil şahıs zamirinden bunu söyleyenin Allah-u Teala olduğu ve başkası için değil de kendisi için halife seçtiği anlaşılmaktadır. Bir sonra ki ayette[2] insanın halife seçilmesinin sırrını, onun bütün ilahi isimleri bilmesine bağlayarak buyuruyor: 'Adem'e bütün isimleri öğretti.' Başka bir deyişle ilk ayette insanın kendi halifesi olduğunu belirtiyor, ikinci ayette ise bu halifenin gücünün ölçüsünü ve halifeliğinin sınırlarını beyan ediyor. Allah-u Teala'nın hakikati isimlerle tecelli ettiği için isimler ve onların insana öğretilmesi konularına açıklık getirildiği zaman insan kimin halifesidir ve nereye kadar ilahi işleri üstlenebilir, onun sıfatlarına sahip olabilir ve kendisinde bunu zahir edebilir soruları da açıklığa kavuşacaktır.

 

İsimlerden Maksat Nedir?

İsim, alamet ve nişane demektir. İsim, zihni kavramların alamet ve nişanesi, zihni kavramlar hakikatlerin özünün ismidir, hakikatlerin özü ise -ister gaybi olsun ister şuhudi- yaratıcısının isim ve alametidir. Burada şu soru akla gelebilir: Söz konusu ayette insana öğretilen ilahi isimlerden maksat nedir? Acaba sözler mi, zihni kavramlar mı yoksa hakikatların özü mü?

 

Sırf sözleri veya kavramları bilmek meleklere göre Adem'e secde etmek için yeterli şeyler değildi; zira 'sözleri kemal haddinde bilmek, kalplerdeki maksatlara ulaşmak içindir. Melekler ise kalplerdeki maksatları bilmek için sözlere gerek duymazlar. Onlar sözler aracı olmadan da kalplerdeki niyetleri bilirler.'[3]

 

Buna gore zihinsel kavramaları anlamak ve hakikatlerin suretini derketmek meleklerin makamından aşağıdır; zira onlar alemdeki bazı hakikatlerin kavramlarıyla değil kendisiyle irtibat halindedirler. Alemin bütün hakikatleri onlara meşhud olmasa da onların derki huzuridir (yani öğrenilerek değil bizzat varlıkla ilişki sayesinde oluşan bilgi), husuli (mefhum ve suretlerini idrak etmekle) değil. Bu yüzden onların insana secde etmesinin nedeni insanın yanlızca hakikatlerin mefhumunu bilmelerinden dolayı değildir. Öyleyse isimlerden maksat, hem hakikatlerdir, hem de hakikatlerin özüdür. Meleklerin onları yüklenmeye ve zirvesine kanat açmaya kabiliyetleri yoktu. Daha sonra gelen ayetler de isimler, alemin gaybi hakikatleri olarak nitelenmiştir. Söz konusu ayette buyuruluyor: 'Allah 'Ben göklerin ve yerin bütün gizliliklerini biliyorum; sizin açıkladığınızı ve gizlemekte olduğunuzu da bilirim, diye size söylememiş miydim' demişti.' [4]

Bazı müfessirlere göre Bakara suresinin 30 ila 33. ayetler gösteriyor ki, öğretilen isimlerden maksat 'Ben şüphesiz sizin bilmediklerinizi bilirim' [5] cümlesinden kastedilen şey ve gökelrin ve yerin gaybi diye nitelenen şeylerdir. Yani sizin bilmediğiniz, ama benim ilmimde olan şeyi insana verdim. Demek ki isimler, madde aleminin üstünde olan ve bazı gaybi mertebelere sahip meleklerin kavramlarının üstünde olan gaybi hakikatlerdir. Alemin bütün hakikatlerinin kaynaklandığı ister gaybi olsun ister şuhudi- alemin bütün hakikatlerine şamil olan hakikatler.[6]

 

Öğretmenin Anlamı

Yukarıda zikredilenlerden ve Hz. Adem (a.s)'ın isimleri vasıtasız öğrenmesinden[7] anlıyoruz ki, öğretmekten maksat:

1-İsimlerin, yanlızca mefhumları değil, aynı zamanda şuhudi ve huzuri olarak verilmesidir.

 

2-Burada İlm-i Ledunni yani Allah'tan doğrudan ilim almak söz konusudur; çünkü ilim, ister mefhum ve suret olarak olsun, isterse kendisi olsun, bir şeye sahip olmaktır.

İlahi öğretimin zikredilen (ledunni ve şuhudi) manasından olan bu iki özellik, Allah-u Teala'nın, Adem ve insana esma-i hüsnasının hakikatının özüne sahip etmiş, bütün isimlerinin ayet ve nişanesi yapmıştır.

 

Yukarıda söylenenler ve yine ayetin bütün isimlerin öğretilmesine delalet etmesi ve bütün isimleri kapsayan, bütün isimlerin cilvesi olan ismin 'Allah' lafzı olduğu göz önüne alındığında insan Rabbin halifesi değil Allah'ın halifesi olduğu görülecektir. Zira Rab, ilahi isimlerden biri ve Allah isminin bir cilvesidir. Gerçekte insane bütün ilahi sıfatların tecellisi ve yaratılmışlar arasında ilahi görevleri üstlenecek bir varlıktır.

 

Daha fazla bilgi için aşağıda ki kaynaklara başvurulabilir:

1-el-Mizan, Bakara suresi, 30 ila 34. ayetlerin tefsiri

2-Tefsir-i Tesnim, (Cevadi-i Amuli), c.3, s.17 ve 321



[1] -Söz konusu ayete ait diğer tefsiri delillerden, halifeliğin yalnızca Hz. Adem (a.s)'a özgü olmadığı, bütün insanların halife olma kabiliyeti olduğunu görmekteyiz. Bu yüzden konuyu Hz. Adem (a.s) açısından değil de genel olarak insan için ele aldık. Bkz: Tesnim, c.3, s.41 ve 293; Misdak-ı Halifetullah Ez Didgah-ı Kur'an, 1984. soru (Site:2023)

[2] -'Adem'e bütün isimleri öğretti, sonra onları meleklere sunarak, 'Eğer doğru sözlü iseniz, bunların isimlerin bana söyleyin' dedi.

[3] -el-Mizan, c.1, s.116-117

[4] -Bakara/33

[5] -Bakara/30

[6] -Tesnim, c.3, s.169

[7] -31. ayette geçen 'Alleme' (öğretti) kelimesi meleklerin isimlerin öğretilmesinde vasıta olmadığını göstermektedir.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Bir malın humusu verildikten sonra ona yeniden humus vacip olur mu?
    5411 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/04/07
    Bilindiği üzere humus, füru-u dinden olup İslam’ın önemli farzlarından biridir ve ibadet sayılmaktadır. Bu yüzden kurbet kastıyla (Allah’ın emrini yerine getirmek niyetiyle) yerine getirilmelidir.Mal ve sermayeye humus geldiğinde bir kere humusları verilirse üzerinden uzun yıllar geçse de ona artık humus gelmez. Ama mal ...
  • Kur’an’da gelen ‘Sadugatihinne ve ‘Ucurehunne’ neyin hakkındadır?
    6206 Tefsir 2012/02/22
    ‘Sadugatihinne’[1] daimi evlilik hakkındadır ve mehir için ‘Sıdak’ denmiştir.[2] Bu kelimenin geçtiği ayet, kadınların kesin haklarının birinden bahsetmekte ve koca, karısı bağışlamadığı sürece[3] karısının mehrini ödemesi ...
  • Hz Ali’nin kendi hilafeti döneminde omzunda kırbaç taşıyarak sokak ve çarşıda hareket ettiği ve suçluları cezalandırdığına dair nakledilen hadis doğru mudur?
    6452 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/04/15
    Hz Ayetullah Uzma Mekarim Şirazi’nin (Allah ömrünü uzatsın) Bürosu: Bu içerikte nakledilen rivayet sadece Hz Ali’nin Küfe’de bulunduğu, çarşıda gezdiği ve halkın tavsiyeleri ciddiye alması için yanında belirtilen kırbacı yanında taşımasıyla ilgilidir. Hz. Ayetullah Uzma Safi Gülpeygani’nin (Allah ömrünü uzatsın) Bürosu:
  • Ehl-i beyt’i neden birkaç kişide sınırlıyorsunuz?
    6841 Eski Kelam İlmi 2008/02/18
    Ehl-i Beyt’in on dört masumlarda sınırlandırılması, beşeri bir sınırlandırma değildir. Tathir ayetinden ve Peygamber (s.a.a.)’den gelen rivayetlerden anlaşılan bir sınırlamadır.Bu iddianın ispatlanması için birçok rivayet delil olarak getirilebilir.1) Kuran-ı Kerim, Peygamber (s.a.a)’e Arapça olarak indirilen ilahi bir kelamdır. Allah’ın ...
  • Eğer taklit mercileri zamanın imamı (a.s) tarafından seçiliyorsa müçtehit ve veliyy-i fakihi tanıtan diğer kaynakların rolü nedir?
    5068 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/08/08
    Dikkatleriniz için teşekkür ederiz. 1393. sorunun yanıtında işaret ettiğimiz gibi İmam belirgin bir şahsı hâkimiyete atamamış, sadece fakihleri genel bir şekilde atamıştır. Bundan dolayı zamanın imamı (a.s) tarafından mercilerin seçilme ve teyit edilmesinden kasıt, özel bir şahsın seçilmesi ve teyit edilmesi değildir. Sadece masum (a.s) ...
  • Niçin İslami düşünceyi açıklamak için her yönlü kamil bir sistematik teoriye ihtiyaç vardır?
    6900 Yeni Kelam İlmi 2007/08/23
    Şimdiye kadar din bilginleri, evrensel ve belli dönemlere ait unsurları içeren İslami öğretiler karşısında tikelci bir yöntem kullanmışlardır. Böyle bir yöntem ve yaklaşım İslami araştırmaların sistematik bir yapıya sahip olmasını önlemiştir. İslami düşünceyi oluşturan öğeler birbirleriyle aralarında bir düzene tabii tutulmadan bir araya toplanmıştır. Bu bir araya ...
  • Dört seçkin kadın ve babalarının ismi nedir?
    19865 تاريخ بزرگان 2010/05/19
    İnsanlık tarihi boyunca tevhid yolunda ve ilahi hedefler uğruna büyük fedakârlıklar gösteren Evliya ve Salihlerin içinde kadınlarda vardır. Onların namı insanlığın karanlık tarihinde parlamaktadır. İslami rivayet ve kaynaklarda büyüklük, fazilet ve yüce makamlarından ötürü en üstün kadınlar ve cennet kadınlarının en üstünleri olarak yad edilen, yücelikle övülen ...
  • Babam şehid olmuştur ve ben o dönemde ergin değildim ve onun ne kadar namaz kazası olduğunu bilmiyorum. Yükümlülüğüm nedir?
    5088 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/18
    Büyük taklit mercilerinin görüşüne göre, eğer babanın kazası varsa, onun vefat etmesinden sonra en büyük oğlunun kaza namazlarını yerine getirmesi farzdır. Babanın vefat ettiği zamanda oğlun ergin olup olmaması bir şeyi değiştirmez.[1] Eğer oğul kaza namazlarının sayısını bilmiyorsa, kesin ...
  • Bütün amellerimizi nasıl halis niyetle yerine getirebiliriz?
    10593 Teorik Ahlak 2009/12/20
    İhlâs; yapılan her işte ve kullukta asıl hedefin, başkalarının değil de Allah-u Teâlâ’nın rızasını kazanmak için olmasıdır. Bunun için öncelikle ihlâsa mani olan şeyleri yani; riyakârlığı, dünyaya bağlılığı ve şeytanın vesveselerini ortadan kaldırmak gerekmektedir. Sonra imanı güçlendirme, Allah-u Teâlâ’yı tanıma, ihlâsın değeri ...
  • Mecbur kalınca günah işlemenin hükmü nedir?
    8733 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/03/07
    Dini öğretilere göre şer’i sorumluluklar insanın ihtiyar ve özgür iradesine bağlıdır; yani insan özgür iradesiyle güzel bir ameli yaparsa mükafatı hakkeder. Dolayısıyla şia fıkhında sorumluluğun kaldırıldığı yerlerden biri mecburiyettir. Müslüman biri haram müzik dinlemek gibi özgür iradesiyle yapmayacağı bir ameli mecburiyetten dolayı yaparsa burada ...

En Çok Okunanlar