Gelişmiş Arama
Ziyaret
5209
Güncellenme Tarihi: 2011/05/21
Soru Özeti
İmamın (a.s) varlığının lütuf olması onun devlet ve hilafete ulaşmamasıyla nasıl bağdaşmaktadır?
Soru
Şiiler şöyle söylemektedir: İmamet zorunludur; çünkü imam Peygamberin halifesi olup İslam şeriatını muhafaza etmekte, Müslümanları doğru yola yöneltmekte ve hükümleri çoğalmaktan ve azalmaktan korumaktadır. İmam Allah tarafından belirlenmekte ve atanmaktadır, dünyanın ona ihtiyaç duyması nedeniyle böyle olması gerekmektedir ve bu yüzden imamın belirlenmesi ve atanmasının zorunludur… İmametin zorunlu olması onun ilahi lütuflardan olması nedeniyledir… Çünkü insanların rehber ve önderi olması durumunda bu önder zalimi zulüm etmekten alıkoyacak, onları hayırlı işlere yöneltecek, kötülükten sakındıracak, halkı ıslah ve kurtuluşa daha yakınlaşacak ve fesat daha uzak olacaktır. Bu da lütuftur. Onlara (Şiiler) şöyle söylenmektedir: Ali dışında sizin on iki imamınız liderlik, devlet ve hükümranlığa ulaşmamıştır, zalimi zulümden alıkoyacak, halkı hayra yöneltecek ve kötülük ile şerden uzaklaştıracak güçleri olmamıştır! O halde onlar hakkında asla tahakkuk etmeyen hayali iddialarda nasıl bulunuyorsunuz? Eğer düşünürseniz kendi inanç ve akidenize göre onlar imam değildir; çünkü sizin onlar hakkında iddia ettiğiniz lütuf kendilerinden hâsıl olmamıştır.
Kısa Cevap

Yüce Allah’ın hikmeti; peygamber gönderme ve insanların manevi tekâmülünü sağlama ile ilintili olan kendi hedefinin tahakkuk etmesi için peygamberlerin sonuncusu ve peygamberliği sonlandırıcı olan Peygamber-i Ekrem’den sonraki zaman için Peygamberin vazifelerini ondan sonra yerine getirmeleri gayesiyle bir takım imamlar belirlemeyi gerektirmektedir. Bu esas uyarınca Şia, imamın Allah tarafından belirlendiğine, Peygamberin (vahiy alma dışında) tüm makam ve vazifelerinin imamın yükümlülüğünde olduğuna ve zahiri devlet ve hilafetin de bu vazife ve hususlardan sayıldığına inanmaktadır. Bu esasla, devlet kendisinin elinden alınmış olsa bile masum imamın (a.s) varlığı lütuftur.

Ayrıntılı Cevap

Ehli Sünnet, imamın makamını dünyevi işlerin sorumluluk ve önderliği haddinde bilmekte ve onu sultan ve padişahlar kategorisinde görmektedir. Bu yüzden onların bakışında böyle bir imamın asıl rolü insanlara hükmetmek ve onların dünyevi işlerini halledip çözmektir. Bu iş de zahiri devlete ihtiyaç duymaktadır ve bu yüzden böyle bir imamın varlığı devleti ele geçirmeksizin lütuf sayılmamaktadır. Şia’nın bakışında ise Peygamberin vahiy alma dışındaki tüm iş ve makamları masum imamın yükümlülüğündedir. Nitekim Şia ve Ehli Sünnet Allah Resulü’nün Ali’ye (a.a) hitaben şöyle buyurduğunu nakletmişlerdir: “Senin benim yanımdaki konumun Harun’un Musa’nın yanındaki konumu gibidir. Sadece bir farkla ki benden sonra başka bir peygamber gelmeyecektir.” Bu esas uyarınca İmam Ali (a.s) ilk imam ve sonraki imamlar da onun halifeleri sıfatıyla Peygamberin yerde kalmış tüm makamlarını üstlenmeleri gerekmektedir. Bu nedenden ötürü imam (günah, hata ve yanlıştan) masum olmalıdır. Masum insanın kim olduğunu belirlemek de insanların gücünü aştığı için imam Allah tarafından belirlenmekte ve atanmaktadır; her ne kadar Peygamber-i Ekrem’in (s.a.a) vefatıyla vahyin ve Kur’an ayetlerinin inişi kesilse de dini korumak, insanların dinî önderliği, din hüküm ve buyruklarının açıklanması, Kur’an ayetlerinin tefsiri, dinsel şüphelerin giderilmesi, halkın eğitim ve öğretimi, en yüksek seviyede iyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmak, kritik hayati durumlarda halka (Müslümanlar) danışmanlık yapmak, yersiz ve dertlilere yer vermek, halka önderlik etmek, onlar arasında yargıda bulunmak ve devlet yönetmek gibi onun diğer hayati ve hassas görev ve yükümlülükleri yürürlükten kalkmamalıdır. Evet, imamın görevlerinden birisi devlet kurmak ve İslam toplumunun önderliğini üstlenmektir. Ama imamın varlık felsefesi bu değildir ve bunun imkânsızlaşmasıyla imamın varlık felsefesi yok olmaz. Bu anlamıyla Şia imameti dinin usullerinden saymakta ve onun varlığını Allah’ın lütfüyle zorunlu bilmektedir. Devlet, imametin sadece küçük dallarından biridir.[1] Bu hayati makam ve vazifeler nedeniyle imamın varlığı lütuftur ve zahirde devlet ve güç elinde olmasa ve hilafet makamı gasp edilmiş olsa bile halk ve toplum için birçok bereket taşımaktadır. Buna ek olarak halk arasında olan, onlarla yaşayan ve kendilerinin ilmî ve diğer sorunlarını bertaraf eden bir imamın, onların fazilete yönelmesinde, kötülük ve günahtan uzak durmasında etkili bir rolü olacaktır. İşte bu yakınlaştırıcı ve uzaklaştırıcı olmak lütuf manasındadır.[2] Çünkü imamlar (a.s) masumdur; ama diğer insanlar masum değildir; onlar nefsanî isteklerinin tesiri altında kalabilir, insaniyet sınırlarını aşabilir ve günaha bulaşabilirler. Dolayısıyla her zaman kendilerini sapmadan koruyacak birisine ihtiyaç duymaktadırlar.

Daha fazla bilgi için şu başlığa müracaat ediniz: İmametin Aklî Delilleri, 614. Soru (Site: 671).



[1] Mutahari, Mürteza, Mecmua-ı Asar, c. 4, s. 841-945, çap-ı nohom, Sadra, Tahran, 1386 ş.

[2] Hilli, Hasan b. Yusuf, el-Elfeyn, s. 202, çap-ı evvel, Mektebetü’l-Elfeyn, Kuveyt, 1405 h.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Bir malın humusu verildikten sonra ona yeniden humus vacip olur mu?
    5411 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/04/07
    Bilindiği üzere humus, füru-u dinden olup İslam’ın önemli farzlarından biridir ve ibadet sayılmaktadır. Bu yüzden kurbet kastıyla (Allah’ın emrini yerine getirmek niyetiyle) yerine getirilmelidir.Mal ve sermayeye humus geldiğinde bir kere humusları verilirse üzerinden uzun yıllar geçse de ona artık humus gelmez. Ama mal ...
  • Kur’an’da gelen ‘Sadugatihinne ve ‘Ucurehunne’ neyin hakkındadır?
    6206 Tefsir 2012/02/22
    ‘Sadugatihinne’[1] daimi evlilik hakkındadır ve mehir için ‘Sıdak’ denmiştir.[2] Bu kelimenin geçtiği ayet, kadınların kesin haklarının birinden bahsetmekte ve koca, karısı bağışlamadığı sürece[3] karısının mehrini ödemesi ...
  • Hz Ali’nin kendi hilafeti döneminde omzunda kırbaç taşıyarak sokak ve çarşıda hareket ettiği ve suçluları cezalandırdığına dair nakledilen hadis doğru mudur?
    6452 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/04/15
    Hz Ayetullah Uzma Mekarim Şirazi’nin (Allah ömrünü uzatsın) Bürosu: Bu içerikte nakledilen rivayet sadece Hz Ali’nin Küfe’de bulunduğu, çarşıda gezdiği ve halkın tavsiyeleri ciddiye alması için yanında belirtilen kırbacı yanında taşımasıyla ilgilidir. Hz. Ayetullah Uzma Safi Gülpeygani’nin (Allah ömrünü uzatsın) Bürosu:
  • Ehl-i beyt’i neden birkaç kişide sınırlıyorsunuz?
    6841 Eski Kelam İlmi 2008/02/18
    Ehl-i Beyt’in on dört masumlarda sınırlandırılması, beşeri bir sınırlandırma değildir. Tathir ayetinden ve Peygamber (s.a.a.)’den gelen rivayetlerden anlaşılan bir sınırlamadır.Bu iddianın ispatlanması için birçok rivayet delil olarak getirilebilir.1) Kuran-ı Kerim, Peygamber (s.a.a)’e Arapça olarak indirilen ilahi bir kelamdır. Allah’ın ...
  • Eğer taklit mercileri zamanın imamı (a.s) tarafından seçiliyorsa müçtehit ve veliyy-i fakihi tanıtan diğer kaynakların rolü nedir?
    5068 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/08/08
    Dikkatleriniz için teşekkür ederiz. 1393. sorunun yanıtında işaret ettiğimiz gibi İmam belirgin bir şahsı hâkimiyete atamamış, sadece fakihleri genel bir şekilde atamıştır. Bundan dolayı zamanın imamı (a.s) tarafından mercilerin seçilme ve teyit edilmesinden kasıt, özel bir şahsın seçilmesi ve teyit edilmesi değildir. Sadece masum (a.s) ...
  • Niçin İslami düşünceyi açıklamak için her yönlü kamil bir sistematik teoriye ihtiyaç vardır?
    6900 Yeni Kelam İlmi 2007/08/23
    Şimdiye kadar din bilginleri, evrensel ve belli dönemlere ait unsurları içeren İslami öğretiler karşısında tikelci bir yöntem kullanmışlardır. Böyle bir yöntem ve yaklaşım İslami araştırmaların sistematik bir yapıya sahip olmasını önlemiştir. İslami düşünceyi oluşturan öğeler birbirleriyle aralarında bir düzene tabii tutulmadan bir araya toplanmıştır. Bu bir araya ...
  • Dört seçkin kadın ve babalarının ismi nedir?
    19865 تاريخ بزرگان 2010/05/19
    İnsanlık tarihi boyunca tevhid yolunda ve ilahi hedefler uğruna büyük fedakârlıklar gösteren Evliya ve Salihlerin içinde kadınlarda vardır. Onların namı insanlığın karanlık tarihinde parlamaktadır. İslami rivayet ve kaynaklarda büyüklük, fazilet ve yüce makamlarından ötürü en üstün kadınlar ve cennet kadınlarının en üstünleri olarak yad edilen, yücelikle övülen ...
  • Babam şehid olmuştur ve ben o dönemde ergin değildim ve onun ne kadar namaz kazası olduğunu bilmiyorum. Yükümlülüğüm nedir?
    5088 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/18
    Büyük taklit mercilerinin görüşüne göre, eğer babanın kazası varsa, onun vefat etmesinden sonra en büyük oğlunun kaza namazlarını yerine getirmesi farzdır. Babanın vefat ettiği zamanda oğlun ergin olup olmaması bir şeyi değiştirmez.[1] Eğer oğul kaza namazlarının sayısını bilmiyorsa, kesin ...
  • Bütün amellerimizi nasıl halis niyetle yerine getirebiliriz?
    10593 Teorik Ahlak 2009/12/20
    İhlâs; yapılan her işte ve kullukta asıl hedefin, başkalarının değil de Allah-u Teâlâ’nın rızasını kazanmak için olmasıdır. Bunun için öncelikle ihlâsa mani olan şeyleri yani; riyakârlığı, dünyaya bağlılığı ve şeytanın vesveselerini ortadan kaldırmak gerekmektedir. Sonra imanı güçlendirme, Allah-u Teâlâ’yı tanıma, ihlâsın değeri ...
  • Mecbur kalınca günah işlemenin hükmü nedir?
    8733 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/03/07
    Dini öğretilere göre şer’i sorumluluklar insanın ihtiyar ve özgür iradesine bağlıdır; yani insan özgür iradesiyle güzel bir ameli yaparsa mükafatı hakkeder. Dolayısıyla şia fıkhında sorumluluğun kaldırıldığı yerlerden biri mecburiyettir. Müslüman biri haram müzik dinlemek gibi özgür iradesiyle yapmayacağı bir ameli mecburiyetten dolayı yaparsa burada ...

En Çok Okunanlar