Gelişmiş Arama
Ziyaret
8842
Güncellenme Tarihi: 2008/11/09
Soru Özeti
İmam Ali (a.s) kendi yönetimi zamanında muta kısıtlamasının kaldırılması yönünde açık bir söz söylemiş midir?
Soru
Ömer’in mutayı yasaklamasından sonra, İmam Ali (a.s) kendi yönetimi zamanında muta kısıtlamasının kaldırılması yönünde açık bir söz söylemiş midir?
Kısa Cevap
Din adına bidat işleyen insanlar onu hiçbir şekilde terk etmeye hazır değildiler. Örneğin tarihte şöyle nakledilmiştir: Kufe ehli, Müminlerin Önderinden (a.s) ibadette bir bidat sayılan Ramazan ayının nafilesini (teravih namazı) cemaat ile kıldırması için bir imam seçmesini istedi. Hz. Ali (a.s) bunu kabul etmedi ve bu amelin bidat oluşandan onları haberdar kıldı. Onlar, Hz. Ali’yi (a.s) terk ettiler, kendi aralarından bu namaz için bir imam seçtiler ve sen bizi öncekilerin sünnetinden alıkoyuyorsun diye itirazda bulundular. Geçici evlilik hususunda, ikinci halifenin yasağına yönelik imamlar ve Hz. Ali (a.s) birçok defa muhalefet etmiş ve bu tür yasakların zararları hakkında halkı bilgilendirmişlerdir.
Ayrıntılı Cevap
Bildiğiniz gibi Hz. Peygamberin (s.a.a) vefatından sonra hazineyi paylaştırmada Arap ile Acem arasında fark gözetmek, yolculukta oruç tutmak, abdestte ayakları yıkamak, mübarek Ramazan ayının nafilesini (teravih namazı) cemaat ile kılmak, hac ve kadın mutasını haram kılmak gibi birçok bidat ortaya çıkmıştır. Bu bidatler zamanla halk arasında özellikle avam arasında sünnet olarak dile geldi, halk bunları din adıyla yapmaya başladı ve terk etmeye yanaşmadı. Örneğin tarihte şöyle nakledilmiştir: Kufe ehli, Müminlerin Önderinden (a.s) ibadette bir bidat sayılan Ramazan ayının nafilesini (teravih namazı) cemaat ile kıldırması için bir imam seçmesini istedi. Hz. Ali (a.s) bunu kabul etmedi ve bu amelin bidat oluşandan onları haberdar kıldı. Onlar, Hz. Ali’yi (a.s) terk ettiler ve kendi aralarından bu namaz için bir imam seçtiler.  Hz. Ali (a.s) oğlu Hasan’ı (a.s) onlara yolladı.[1] Onlar sen bizi öncekilerin sünnetinden alıkoyuyorsun diye itirazda bulundular. Oysaki onlar bunun bidat olduğunu ve Hz. Peygamberin (s.a.a)  bunu yasaklamış olduğunu biliyordular[2]; zira Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştu: “Ey insanlar Ramazan’ın akşam nafilesi bidattir. Ramazan ayında nafileyi cemaat ile kılmayın … az sünnet çok bidatten daha iyidir. Her bidat sapkınlıktır ve her sapkınlık da ateştedir.”[3] Hz. Ali (a.s) zahiri hilafete ulaştıktan sonra önceki halifeler döneminde yapılan bazı icraatları neden düzeltmediği hakkında şöyle buyurdu: “Eğer ben yapılan sapkınlıkları düzeltmek, gasp edilmiş mallar ve yağmalanmış hazineyi yerine aktarmak istersem ordumda bulunan asker bana kılıç çeker ve halk sünnet ve ilahi kitaba muhalif olarak amel edenin ben olduğumu düşünür; örneğin Ömer Ramazan ayında müstahap bir namazı haksız yere sünnet haline getirdi. Hâlbuki böyle bir sünnet yoktu. Ondan sonra ve benim hilafet dönemimde Ramazan ayında müstahap namazları cemaat ile kılmak için bize cemaat imamı atamak isteyen kimseler geldi. Ben onlara müstahap namazların cemaat ile kılınamayacağını söyledim ama kendileri giderayak “Ramazan elden gitti” diye bağırdılar…” Ömer döneminde kök salan yanlış sünnetlerden birisi de mutadır ki şimdilik bu yasağın kaldırılmasının ve hakkında oluşturulan menfiliğin giderilmesinin imkânı bulunmamaktadır.”[4] Elbette geçici evlilik bağlamında, ikinci halifenin yasağına yönelik imamlar ve Hz. Ali (a.s) birçok defa muhalefet etmiş ve bu tür yasakların zararları hakkında halkı bilgilendirmişlerdir. Örneğin, sahih bir hadiste nakledildiği üzere Hz. Ali’nin şöyle buyurmuştur: Hac mutası ve kadınlar mutasının helal olduğuna dair emir verirdim.[5]
 

[1] Allame Hilli, Nehcü’l-Hak ve Keşfu’l-Sıdk, tercüme-i Kohensal, Ali Rıza, s. 298, Naşır Aşura, Meşhed, 1389 ş, çap-ı evvel.
[2] Keraceki, Ebu’l-FethKemere-i, Kenzu’l-Fevaid ve et-Taaccub, Muhammed Bakır, Gencine-i Maarif-i Şia, tercüme-i Kenzu’l-Maarif-i Şia, Kenzu’l-Fevaid ve et-Taaccub, c. 2, s. 303, Naşır: Çaphane-i Firdevsi, Tahran, çap-ı evvel, Tusi, Tehzibu’l-Ahkam, c. 3, s. 70, çap-ı Daru’l-Kütüb-i İslamiye, Tahran, çap-ı çarom, 1365 ş, çap-ı evvel, Nehcü’l-Hak ve Keşfu’l-Sıdk, tercüme-i Kohensal, s. 298.
[3] Kemere-i, Muhammed Bakır, Gencine-i Maarif-i Şia, tercüme-i el-Fevaid ve’t-Taaccub, c. 2, s. 303.
[4] Allame Meclisi, Biharü’l-Envar, heman, c. 43, s. 172.
[5] Kuleyni, Rovza-i Kafi, tercüme-i Kemere-i, c. 1, s. 105, Kitab Furuşi İslamiye, Tahran, 1383 k, çap-ı evvel; Alemu’l-Huda Horosani, Nehcü’l-Hitabe-Sohanan-i Peyamber (s.a.a) ve Emirü’l-Müminin (a.s), c. 2, s. 128, Naşır-i Kitabhane-i Sadr, Tahran, 1374 ş, çap-ı dovvom.
Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Bir malın humusu verildikten sonra ona yeniden humus vacip olur mu?
    5411 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/04/07
    Bilindiği üzere humus, füru-u dinden olup İslam’ın önemli farzlarından biridir ve ibadet sayılmaktadır. Bu yüzden kurbet kastıyla (Allah’ın emrini yerine getirmek niyetiyle) yerine getirilmelidir.Mal ve sermayeye humus geldiğinde bir kere humusları verilirse üzerinden uzun yıllar geçse de ona artık humus gelmez. Ama mal ...
  • Kur’an’da gelen ‘Sadugatihinne ve ‘Ucurehunne’ neyin hakkındadır?
    6206 Tefsir 2012/02/22
    ‘Sadugatihinne’[1] daimi evlilik hakkındadır ve mehir için ‘Sıdak’ denmiştir.[2] Bu kelimenin geçtiği ayet, kadınların kesin haklarının birinden bahsetmekte ve koca, karısı bağışlamadığı sürece[3] karısının mehrini ödemesi ...
  • Hz Ali’nin kendi hilafeti döneminde omzunda kırbaç taşıyarak sokak ve çarşıda hareket ettiği ve suçluları cezalandırdığına dair nakledilen hadis doğru mudur?
    6452 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/04/15
    Hz Ayetullah Uzma Mekarim Şirazi’nin (Allah ömrünü uzatsın) Bürosu: Bu içerikte nakledilen rivayet sadece Hz Ali’nin Küfe’de bulunduğu, çarşıda gezdiği ve halkın tavsiyeleri ciddiye alması için yanında belirtilen kırbacı yanında taşımasıyla ilgilidir. Hz. Ayetullah Uzma Safi Gülpeygani’nin (Allah ömrünü uzatsın) Bürosu:
  • Ehl-i beyt’i neden birkaç kişide sınırlıyorsunuz?
    6841 Eski Kelam İlmi 2008/02/18
    Ehl-i Beyt’in on dört masumlarda sınırlandırılması, beşeri bir sınırlandırma değildir. Tathir ayetinden ve Peygamber (s.a.a.)’den gelen rivayetlerden anlaşılan bir sınırlamadır.Bu iddianın ispatlanması için birçok rivayet delil olarak getirilebilir.1) Kuran-ı Kerim, Peygamber (s.a.a)’e Arapça olarak indirilen ilahi bir kelamdır. Allah’ın ...
  • Eğer taklit mercileri zamanın imamı (a.s) tarafından seçiliyorsa müçtehit ve veliyy-i fakihi tanıtan diğer kaynakların rolü nedir?
    5068 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/08/08
    Dikkatleriniz için teşekkür ederiz. 1393. sorunun yanıtında işaret ettiğimiz gibi İmam belirgin bir şahsı hâkimiyete atamamış, sadece fakihleri genel bir şekilde atamıştır. Bundan dolayı zamanın imamı (a.s) tarafından mercilerin seçilme ve teyit edilmesinden kasıt, özel bir şahsın seçilmesi ve teyit edilmesi değildir. Sadece masum (a.s) ...
  • Niçin İslami düşünceyi açıklamak için her yönlü kamil bir sistematik teoriye ihtiyaç vardır?
    6900 Yeni Kelam İlmi 2007/08/23
    Şimdiye kadar din bilginleri, evrensel ve belli dönemlere ait unsurları içeren İslami öğretiler karşısında tikelci bir yöntem kullanmışlardır. Böyle bir yöntem ve yaklaşım İslami araştırmaların sistematik bir yapıya sahip olmasını önlemiştir. İslami düşünceyi oluşturan öğeler birbirleriyle aralarında bir düzene tabii tutulmadan bir araya toplanmıştır. Bu bir araya ...
  • Dört seçkin kadın ve babalarının ismi nedir?
    19865 تاريخ بزرگان 2010/05/19
    İnsanlık tarihi boyunca tevhid yolunda ve ilahi hedefler uğruna büyük fedakârlıklar gösteren Evliya ve Salihlerin içinde kadınlarda vardır. Onların namı insanlığın karanlık tarihinde parlamaktadır. İslami rivayet ve kaynaklarda büyüklük, fazilet ve yüce makamlarından ötürü en üstün kadınlar ve cennet kadınlarının en üstünleri olarak yad edilen, yücelikle övülen ...
  • Babam şehid olmuştur ve ben o dönemde ergin değildim ve onun ne kadar namaz kazası olduğunu bilmiyorum. Yükümlülüğüm nedir?
    5088 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/18
    Büyük taklit mercilerinin görüşüne göre, eğer babanın kazası varsa, onun vefat etmesinden sonra en büyük oğlunun kaza namazlarını yerine getirmesi farzdır. Babanın vefat ettiği zamanda oğlun ergin olup olmaması bir şeyi değiştirmez.[1] Eğer oğul kaza namazlarının sayısını bilmiyorsa, kesin ...
  • Bütün amellerimizi nasıl halis niyetle yerine getirebiliriz?
    10593 Teorik Ahlak 2009/12/20
    İhlâs; yapılan her işte ve kullukta asıl hedefin, başkalarının değil de Allah-u Teâlâ’nın rızasını kazanmak için olmasıdır. Bunun için öncelikle ihlâsa mani olan şeyleri yani; riyakârlığı, dünyaya bağlılığı ve şeytanın vesveselerini ortadan kaldırmak gerekmektedir. Sonra imanı güçlendirme, Allah-u Teâlâ’yı tanıma, ihlâsın değeri ...
  • Mecbur kalınca günah işlemenin hükmü nedir?
    8733 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/03/07
    Dini öğretilere göre şer’i sorumluluklar insanın ihtiyar ve özgür iradesine bağlıdır; yani insan özgür iradesiyle güzel bir ameli yaparsa mükafatı hakkeder. Dolayısıyla şia fıkhında sorumluluğun kaldırıldığı yerlerden biri mecburiyettir. Müslüman biri haram müzik dinlemek gibi özgür iradesiyle yapmayacağı bir ameli mecburiyetten dolayı yaparsa burada ...

En Çok Okunanlar