Gelişmiş Arama
Ziyaret
25399
Güncellenme Tarihi: 2011/09/21
Soru Özeti
Namaz esnasında Hz. Ali’nin ayağından kırılmış mızrak parçasını çıkarma hikâyesi doğru mudur?
Soru
Mubidi’nin Keşfu’l-Esrar tefsirinden alıntılanmış aşağıdaki metin benim için bazı sorular icat etti. Metin şudur: “… Kitaplarda şöyle nakletmektedirler: Ali’ye (a.s) bir savaşta bir ok isabet etmiş ve ok kemiğe saplanmıştır. Çok çabalamalarına rağmen oku çıkaramazlar. Et ve deriyi yarmayana ve kemiği kırmayana dek bu ok çıkmaz derler. Büyükler ve onun evlatları eğer durum buysa onun namaza durmasını beklemek gerektiğini; zira namaz zikrinde onun sanki bu dünyadan hiçbir haberi yokmuş gibi göründüğünü belirtirler. Farzları ve sünnetleri bitirmesine kadar beklerler ve sonra o nafilelere ve namaz faziletlerine başlar. Tedavi eden şahıs gelir ve deriyi yarar, kemiği kırar ve oku çıkarır. Ali henüz namazda kendi halindedir. Namaz selamını verince sanki benim acım azaldı diye söyler. Ona sana böyle yapıldı ve senin haberin yoktu derler. O da ben Allah ile münacat ettiğim zaman eğer dünya alt üst olsa veya bana kılıç ve kalkanla vursalar, Allah ile münacattan aldığım lezzetten dolayı benim acıdan bir haberim olmaz, der.” Sonra bu olayı Yusuf ile Mısır kadınlarının olayı ve onların ağaç kavunu yerine kendi ellerini kesmesiyle mukayese etmiştir. Bu hikâye edebiyat ve insanî ilimler bölümünün ortaokul üçüncü sınıftaki edebiyat dersi kitabında yer almaktadır ve Müminlerin Önderinin (a.s) makam ve şanına bir halel gelmesinden kaygılanan benim ve belki de başkaları için soru icat etmektedir. Bu hikâyenin bir aslı var mıdır? Bu hikâye kabul edilebilir mi? Okun mübarek ayağın neresine battığı sorulmamakta mıdır? Ok ayağından çıkarıldığı esnada İmam rükûda mıydı, secdede miydi yoksa ayakta mıydı? Oku çıkardıkları esnada kendisinin dengesi bozulmadı mı? Ve…
Kısa Cevap

Bu hikâye birçok hadis kaynaklarında değişik nakiller ile aktarılmıştır. Elbette bu hikâyeyi aktaran kaynak ve kitaplar birinci el kaynaklar değildir. Lakin birincisi bu hikâye Şia ve Ehli Sünnetin değişik kaynaklarında yer almaktadır. İkincisi, bu kitapların müellifleri ve hikâyenin aktarıcıları tanınmış ve meşhur âlimlerdendir. Üçüncüsü, bu hikâyenin muhtevası akıl ve nakle aykırı değildir, bilakis akıl ve nakil böyle bir hadisenin vaki olabileceğini onaylamaktadır. Bu nedenle ilmî ölçüler esasınca bu hikâyenin aslını nakil ve beyan etmenin bir sakıncası bulunmamaktadır.

Ayrıntılı Cevap

Bu hikâye birçok hadis kaynaklarında değişik nakiller ile aktarılmıştır. Elbette bu hikâyeyi nakleden kaynak ve kitaplar birinci el kaynaklar değildir. Ama birincisi, bu hikaye Deylemi’nin İrşadu’l-Kûlub’ünde ve Envaru’n-Nomaniye, el-Menakibu’l-Murtezeviye, Hilyetü’l-Ebrar, Muntaha’l-Âmal, Mehcebetu’l-Beyza gibi Şia ve Ehli Sünnetin değişik kaynakları ve aynı şekilde Urvetu’l-Vuska gibi fıkıh kitaplarında yer almaktadır.[1] İkincisi, bu kitapların müellifleri ve hikâyenin aktarıcıları tanınmış ve meşhur âlimlerdendir. Üçüncüsü, bu hikâyenin muhtevası akıl ve nakle aykırı değildir, bilakis akıl ve nakil böyle bir hadisenin vaki olabileceğini onaylamaktadır. Bu nedenle ilmî ölçüler esasınca bu hikâyenin aslını nakil ve beyan etmenin bir sakıncası bulunmamaktadır. Bu meselenin aklî açıklaması bağlamında iki delil öne sürülebilir:

1. İmam Ali’nin (a.s) önemli özelliklerinden birisi ibadete aşk duymaktır. Öyle ki Mutezile’ye mensup İbn. Ebi’l-Hadid Nehcü’l-Belağa’ şerhinde şöyle yazmaktadır: “Hz. Ali (a.s) ibadette insanlar arasında en çok ibadet edendi. Namazı ve orucu herkesten fazlaydı ve halk gece namazına ve de zikir ve müstehaplara özen göstermeyi ondan öğrendi.”[2] Hz. Ali (a.s) huşuyla ibadet eder ve tüm varlığıyla Allah’a yönelirdi; öyle ki Sıffin savaşında kendisinin ayağına bir ok isabet eder ve onu çıkaramazlar. Sonra kendisi namaz kılarken secde halindeyken onu çıkarırlar. Ali (a.s) namazı bitirince okun çıktığını fark eder ve okun çıktığını asla hissetmediğine yemin eder.[3] Çünkü dinin direği olan namaz miraç ve münacat çadırının sütunudur ve namaz kılan insan mabuda yükselmekte ve O’nun ile münacat etmektedir. Bu nedenle onun göz, kulak, el ve ayağı kendi elinde değil, mabudun elindedir. Ali b. Ebi Talib’in (a.s) imanı gerçek bilgi esasıncaydı.  Ali (a.s),  Allah’a ibadet etmeyi O’nu ziyaret etmek olarak değerlendirdiğinden, namazı ilahî şuhud ve mabudu ziyaret etmek addettiğinden ve Allah’ı mutlak güzellik bildiğinden, asla kendisini görmez, özgürce Allah’a tapar ve renge bürünen her şeyden bağımsız kalırdı.[4] 

2. Peygamberlerin, imamların ve Allah’ın velilerinin namazdayken halleri her zaman bir hal ve minval üzere değildir. Bazen kalp huzurunu korumakla birlikte kesret âlemi ve maddî mazharlara da dikkat etmekte, onlardan gafil kalmamakta ve bir mesele meydana geldiğinde gerekirse reaksiyon göstermektedirler. Bazen de melekut âlemine odaklanır ve Kibriya’nın temiz zatından başka bir şey görmez ve kendi çevrelerinde olup bitene hiç dikkat etmezler. Hatta bedenlerinden gafil olurlar. Zahiri duyu sistemleri aşk cezbesi ve rabbani irfan esnasında adeta faaliyetini durdurur ve bedenlerine bağlı olan şeyleri duyumsamaz hale gelirler. Namaz esnasında secdedeyken İmam Ali’nin (a.s) ayağından okun çekilmesi bu kabildendir.[5] Bu vakıayla ilgili değişik ve farklı nakiller yapılmıştır ve göründüğü kadarıyla bazılarında aşırılık ve mübalağa hissedilmektedir. Ama bu, hikâyenin aslına bir halel getirmez. Bize göre hikâye Nehcü’l-Belağa Şerhi ve İmam Ali’nin Arifane Hayatı adlı kitaplarından alıntılayarak birinci açıklama bölümünde belirttiğimiz şekliyledir. Bu vakıa İmam Ali’nin (a.s) makam ve şanına bir halel gelmesine bir neden teşkil etmez, bilakis onun yüceltilmesi ve övülmesine vurgu yapar; zira Mısır kadınları Hz. Yusuf’un cemalini görünce nasıl kendilerini kaybetmiş, kontrollerini elden vermiş ve ağaç kavunu yerine ellerini kesmişlerse, Hz. Ali de sadece mutlak güzelliği görmesi ve tüm beden azaları Yüce Allah’ın ve gerçek mabut ve maşukun kontrolünde olması nedeniyle, artık kendini görmemiş ve maddî olgulara dikkat etmemiştir. Bu haldeyken namaz secdesi esnasında onun ayağından oku çekmişlerdir ve kendisi bunu duyumsamamıştır.           



[1] Deylemi, İrşadu’l-Kûlub, c. 2, s. 26, İntişarat-ı Nasır, Kum, çap-ı evvel, 1376; Cezayiri, Seyid Nimetullah, el-Envaru’l-Nomaniye, c. 2, s. 371, Çap-ı Şirket-i Çap-ı Tebriz, Keşfi Hanefi, Muhammed Salih, el-Menakıbu’l-Murtezeviye, s. 364; Behrani, Hilyetü’l-Ebrar, c. 2, s. 180; Kumî, Şeyh Abbas, Muntaha’l-Amal, s. 181, Çaphane-i Ahmedî, çap-ı nohom, 1377; Feyz-i Kaşani, Mehcebetü’l-Beyza, c. 1, s. 397 ve 398, Beyrut; Envaru’l-Nomaniye s. 342; ve Aynı şekilde Urvetu’l-Vuska, Muhammed Kazım Yezdi, Bahs-i İbadet, Babu’s-Selat gibi fıkhi kitapları.

[2] Abdülhamid, İbn. Ebi’l-Hadid, Şerh-u Nehci’l-Belağa, c. 1, s. 27, Dar-u İhyai’l-Kütübi’l-Arabiye.

[3] Habibullah, Hoyi, Şerh-u Nehci’l-Belağa, c. 8, s. 152; Cevadi Amuli, Abdullah, Hayat-ı Arifane-i İmam Ali (a.s), s. 63 ve 64. Merkez-i Neşri İsra, çap-ı çarom, 1385.

[4] Cevadi Amuli, Abdullah, Hayat-ı Arifane-i İmam Ali (a.s), s. 62 – 64, ba teğyir ve talhis.

[5] Ba istifade ez “Hayat-ı Arifane-i İmam Ali (a.s), s. 62 ve 63; Mutahari, Murteza, İmamet Ve Rehberi, Kum: Sadra, çap-ı çarom, 1365, ba istifade ez 180 ve 181.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Rastgele Sorular

  • Karz-ul hasene ev kredisi hesabına humus gelir mi?
    6990 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/13
    Sorunuz büyük taklit mercilerinin bürolarına gönderildi ve şimdiye kadar elimize geçen cevaplar şunlardır:Hz. Ayetullah el-Uzma Hamanaei: Söz konusu meblağın gelirinizden olan miktarına humus gelir, humus yılı başında onun beşte birini vermelisiniz.  Hz. Ayetullah el-Uzma Mekarim Şirazi: Humusunu vermemişseniz, geri kalana humus gelir. ...
  • Kur’an’ın bakışında iblis ile şeytanın farkı nedir?
    59076 Tefsir 2010/08/08
    Kur’an-ı Kerim ayetleri esasınca, İblis çok ibadet etme neticesinde melekler arasına giren cinlerden biridir. Ama Âdem’in yaratılışından sonra Yüce Allah’ın emrine karşı gelmesi ve Âdem’e secde etmemesi nedeniyle ilahî dergâhtan kovulmuştur. Ama şeytan ise insanlardan yahut cinlerden veyahut hayvanlardan olan her isyancı ve aksi varlığa denir. İblis’i şeytan olarak ...
  • Kocası ve aile reisi olmasa bile kendisine kalan miras vasıtasıyla Mekke’ye gitmek kadına farz olur mu?
    5365 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/11/08
    Hac dinin rükün ve zorunluluklarından biridir. Haccın farz olduğunu kabul etmekle birlikte onu terk etmek büyük günahlardan biridir ve inkâr ederek onu terk etmek de dinden çıkmaya neden olur. Şeyh Kuleyni (r.a) muteber bir kanalla Hz. Sadık’tan (a.s) şöyle nakletmektedir: “Zorunlu bir ihtiyaç veya hasta olarak ...
  • Toprağa verildiğimiz vakit, kabirde kendimiz için uygun bir ikametgâh seçebilmemiz için bir yol var mıdır?
    8870 Eski Kelam İlmi 2012/08/21
    Kabre girme esnasında insanın hisleri, kendisi için gözetilmiş yere bağlıdır ve bu yer de insanın dünyada iken yapmış olduğu davranış ve hareketlerine tabidir. Doğal olarak bu değişik durumlarda farklı olacaktır. Yanı sıra öldükten sonra ölen şahsın artık iyi bir davranış sergileme imkânı bulunmaması nedeniyle, tabii olarak onun ...
  • Ben istemeyerek yakın akrabalarımdan birinin haysiyetinin lekelenmesine neden oldum. Allah’ın günahımı bağışlaması için ne yapmalıyım?
    6104 Pratik Ahlak 2014/05/20
    Evvela dini öğretilerde kul hakkının büyük günahlardan sayıldığını ve bağışlanmasının sadece hak sahibinin rıza göstermesi yoluyla olduğunu hatırlatmak zorunlu gözükmektedir; yani eğer bir insan bir müminin hakkını zayi ederse, örneğin bir toplulukta haysiyetini lekelerse yahut malına tecavüz ederse bu kötü ve çirkin fiili telafi etmenin tek yolu ...
  • İbn. Arabî Şii miydi yoksa Sünni miydi?
    21916 تاريخ بزرگان 2011/06/20
    İbn. Arabî’nin şahsiyetinin giriftliği ve İslamî mezhepler ve bu mezheplerin önde gelen şahsiyetlerine karşı takınmış olduğu tavır, onun hangi mezhebe mensup olduğu hakkında görüş ayrılıklarının çıkmasına neden olmuştur. Bazıları onu Ehli Sünnet, bazıları On İki İmam Şia’sı, bazıları İsmailî, bazıları Malikî mezhebine mensup bilmiş ve bazıları mezhep üstü ve ...
  • Bize karşı kötü davranışta bulunan akrabalarımızla sıla-i rahimimiz (ilişkilerimiz) nasıl olmalıdır?
    24118 Pratik Ahlak 2010/07/17
    Sıla-i rahim, soy akrabalığı olan yakınlarla ihsan ve lütufta bulunarak bağ kurmak demek olup herkesin yerine getirmesi gereken şer’i bir vazifedir. Sıla-i rahim yapmanın ömrün uzaması, güzel ahlaklı olmak, rızkın çoğalması gibi bir çok faydası vardır.Sıla-i rahimi bütün akrabalara (kadın, erkek, takvalı, takvasız, ...
  • “Akıl sahipleri” mısdakları kimlerdir? İmam Sadık (a.s) ne buyurmuşlardır?
    3867 Tefsir 2018/12/05
    “ulu’l-elbab” yani akıl, düşünce, idrak, basiret sahipleri ve kalp gözü açık anlamına gelir. Bu kelime cühela, bilgisiz ve hakkı kabul etmede kör kelimelerinin karşıtında kullanılır. İmam Sadık (a.s) dan ulaşan rivayet ışığında “ulu’l-elbab”ın en belirgin ve aşikâr mısdağı Şialardır. Tüzelde imamların velayetini özelde de İmam Ali (a.s) ...
  • Her yarım saatte tuvalet ihtiyacı olan ve tekerlekli sandalyeyle amellerini yapmak zorunda olan hastanın temettü haccındaki vazifesi nedir?
    10277 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/09/22
    Haccın şartlarından birisi beden gücünün yerinde olmasıdır. Yani, hacca gitmek ve amelleri çok zorluk ve meşakkat olmadan yerine getirmek için yeterli güce sahip olmak gerekmektedir. Hac kocanız için zor ve meşakkati olur ve bu  dayanılmaz bir hal alırsa aslında hac ona farz değildir. Ancak bu hastalığa yakalanmadan ...
  • Hz. Mehdi (a.s)'ın yaşadığına dair akli deliller nelerdir?
    15019 Eski Kelam İlmi 2009/07/08
    İmamet konusunda Hz. Mehdi (a.s)'ın varlığı ve imameti hakkında yalnızca akli deliller getirmek yeterli değildir. Akli delillerden genel olarak imameti ve bir imamın her zamanda olması gerektiği konusunda faydalanıyoruz; hadisler ise bu zamanda imamın yalnızca İmam Mehdi (a.s)

En Çok Okunanlar