Gelişmiş Arama
Ziyaret
14080
Güncellenme Tarihi: 2012/02/18
Soru Özeti
Hz. Peygamber, Ebu Leheb’e ile sıla-i rahimde bulunuyor muydu?
Soru
Hz. Peygamber (s.a.a), Ebu Leheb’e karşı da sıla-i rahim sünnetini uyguluyor muydu?
Kısa Cevap

Sıla-i rahim, akrabalar ile irtibatı sağlayan amele denir. Bunun İslam açısından önemi, kâfir akrabalar ile dahi irtibatın kesilmesinin yasaklanmış olması derecesindedir. Elbette kâfir akrabalar inatçı olur ve İslam’a darbe vurma niyeti taşırsa, İslam onlara sıla-i rahimde bulunmayı yasaklamıştır. Bu yüzden Tebbet suresi, Ebu Lehep ve eşi hakkında nazil olmuş ve Hz. Peygamber (s.a.a) onunla ilişkisini kesmiştir.

Ayrıntılı Cevap

Sıla ilişki ve irtibat manasında ve rahim de yakınlar ve akrabalar anlamındadır. Sıla-i rahim, akrabalar ile ilişkiyi sağlayan amele denir. İslam’da sıla-i rahmin özel bir önemi vardır. İmam Sadık (a.s)[1], kendisine “bazı akrabalarım benim din ve düşüncemden ayrı bir din ve düşünceye sahiptir, onların benim üzerimde bir hakları var mıdır, diye soran bir şahsa şöyle buyurur: Evet, yakınlık ve akrabalık hakkını bir şey kesmez. Eğer senin ile hemfikir ve ortak inanca sahip olurlarsa, o zaman biri akrabalık hakkı ve diğeri de İslam ve Müslümanlık hakkı olmak üzere senin üzerinde iki hakları olur. Bir başka rivayette de şöyle buyurmuştur: Sizler yakınlarınıza sıla-i rahim veya iyilikte bulunun, onlar sizinle ilişkilerini kesse de siz onlarla ilişkinizi kesmeyin. Hz. Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: Sizinle ilişkilerini kesseler de siz akrabalarınızla ilişki kurun.[2] Ama soru şudur: İslam karşıtı ve düşmanı olan kâfir ve müşrik akrabalara da sıla-i rahimde bulunmayı İslam tavsiye etmiş midir? Örneğin Hz. Peygamber (s.a.a); maalesef müşrik olan, şirkte çok inat eden, kendisi ve diğer Müslümanlara inkâr edilmeyen düşmanlıklar, cinayetler ve zulümler yapan Ebu Leheb’e sıla-i rahimde bulunuyor muydu? İki delil ile cevabın hayır olduğunu söylemeliyiz.

1. Yüce Allah şöyle buyuruyor: “Cehennem ehli oldukları açıkça kendilerine belli olduktan sonra, -yakınları da olsalar- Allah’a ortak koşanlar için af dilemek ne Peygambere yaraşır, ne de müminlere.”[3] Çok açık olduğu üzere af dilemek, istiğfar etmek ve dua etmek sıla-i rahim kategorisinden sayılmaktadır. Rivayetlerde sıla-i rahim için minimum ölçüler belirtilmiştir. Selam vermek[4] veya bir miktar su içirmek[5] bu kabildendir; yani onlara selam vermek veya bir miktar su vermek ile sıla-i rahim gerçekleşmektedir. Aynı şekilde rivayetlerde eğer yakınlarınıza ulaşamıyorsanız hayır duası ve kendileri için istiğfar dileyerek onlar ile sıla-i rahimde bulunun diye buyrulmuştur. Ayetten istifade edildiği üzere, ehli hidayet olmadığı ve inatçı olduğu anlaşıldıktan sonra Ebu Lehep gibi müşrikler için Hz. Peygamberin (s.a.a) istiğfar etmemesi gerekmektedir.

2. Kur’an şöyle buyuruyor: “İbrahim’in, babası (amcası Azer) için af dilemesi, sadece ona verdiği bir söz yüzündendi. Onun bir Allah düşmanı olduğu kendisine açıkça belli olunca, ondan uzaklaştı. Şüphesiz İbrahim, çok içli, yumuşak huylu bir kişiydi.”[6] Bu ayette İbrahim’in (a.s) amcası için istiğfar ettiği, sıla-i rahmin bir örneğini sergilediği, ama onun Allah’ın düşmanı olduğunu anladıktan sonra ondan uzaklaştığı ve ilişkisini kestiği beyan edilmiştir. Aziz İslam Peygamberi (s.a.a), peygamberliğin üçüncü yılında yakınlarına çağrıda bulununca Ebu Lehep ona düşmanlık etti, ama Hz. Peygamber o zaman ondan uzak olduğunu ilan etmedi. Bir sonraki merhalede Ebu Lehep düşmanlığını artırınca ve aşikâr kılınca ve Hz. Peygambere ve mesajına karşı savaş açınca ve de Ebu Lehep ve eşi hakkında Tebbet suresi nazil olunca Allah Resulü (s.a.a) onunla ilişkisini kesti.

3. İmam Seccad (a.s), Allah Resulü’ne salâvat gönderirken şöyle buyurmaktadır: “Sana davet etme yolunda yakınlarına düşmanlık etti. Senin hoşnut olman için kabilesiyle savaştı. Senin dinini diriltmek için yakınlarından uzaklaştı. Seni inkâr eden yakınlarını kendisinden uzaklaştırdı. Senin dinini kabul eden yabancıları kendisine yakın kıldı. Senin için en uzak kimseler ile dost oldu ve en yakın kimselere de düşmanlık yaptı.”[7]

Merhum Seyid Ali Han, Sahife’nin şerhinde şöyle demektedir: İlişkisini kesin olarak kesti ve onlardan uzaklaştı. Onlardan ayrıldı ve daha iyi bir tabirle dostluğunu onlar ile bitirdi. Onlara iyilik ve hayır yapmayı sona erdirdi. Allah Resulü’nün kavmi ve aşiretine ve de Kureyş, Beni Muttalib ve Beni Haşim’e karşı olan tavrı, kendisiyle savaşan, kendisini yalancı sayan ve Allah’ın nurunu söndürmek isteyenlerle savaşması ve onlardan birçoğunu Bedir ve Uhud’ta öldürmesi, esir alması ve Allah için kendilerine acıma ve şefkat göstermemesinden ibaretti.[8] Ebu Leheb’in de bu fertlerden olduğu hususunda bir şüphe bulunmamaktadır. Bu nedenle, İslam’ın akrabamız olsa bile inatçı kâfir ve müşrikler ile hiçbir ilişkiyi tasvip etmediği neticesini almaktayız.              



[1] Reyşehri, Muhammed Mehdi, Mizanü’l-Hikmet, c. 4, s. 83.

[2] صلوا ارحامکم وأن قطعوکم  Vesailü’ş-Şia, c. 11, s. 175.

[3] Tövbe, 113, ما کانَ لِلنَّبِیِّ وَ الَّذینَ آمَنُوا أَنْ یَسْتَغْفِرُوا لِلْمُشْرِکینَ وَ لَوْ کانُوا أُولی قُرْبى مِنْ بَعْدِ ما تَبَیَّنَ لَهُمْ أَنَّهُمْ أَصْحابُ الْجَحیمِ»” Bkz: Tabatabai, Muhammed Hüseyin, el-Mizan, c. 9 ve 10, s. 282, Menşurat-ı Zevi’l-Kurba, Bi Ca, Bi Ta.

[4] Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyuruyor: صلوا أرحامکم فی الدنیا ولو با السلام Biharü’l-Envar, c. 71, s. 104.

[5] İmam Sadık (a.s) şöyle buyuruyor: صل رحمک ولو بشربة من ماء, Biharü’l-Envar, c. 74, s. 117.

[6] Tövbe, 114, «وَ ما کانَ اسْتِغْفارُ إِبْراهیمَ ِلأَبیهِ إِلاّ عَنْ مَوْعِدَةٍ وَعَدَها إِیّاهُ فَلَمّا تَبَیَّنَ لَهُ أَنَّهُ عَدُوُّ لِلّهِ تَبَرَّأَ مِنْهُ إِنَّ إِبْراهیمَ َلأَوّاهٌ حَلیمٌ»  Mümtehine, 4,

 «قَدْ کانَتْ لَکُمْ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ فی إِبْراهیمَ وَ الَّذینَ مَعَهُ إِذْ قالُوا لِقَوْمِهِمْ إِنّا بُرَآؤُا مِنْکُمْ وَ مِمّا تَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللّهِ کَفَرْنا بِکُمْ وَ بَدا بَیْنَنا وَ بَیْنَکُمُ الْعَداوَةُ وَ الْبَغْضاءُ أَبَدًا حَتّى تُؤْمِنُوا بِاللّهِ وَحْدَهُ إِلاّ قَوْلَ إِبْراهیمَ ِلأَبیهِ َلأَسْتَغْفِرَنَّ لَکَ وَ ما أَمْلِکُ لَکَ مِنَ اللّهِ مِنْ شَیْ‏ءٍ رَبَّنا عَلَیْکَ تَوَکَّلْنا وَ إِلَیْکَ أَنَبْنا وَ إِلَیْکَ الْمَصیرُ»

[7] Sahife-i Seccadiye (a.s), s. 48, tercüme-i Mühendis Yasir Arap, çap-ı evvel, 1370, İntişarat-ı Guli,

 و کاشف فی الدعاء الیک حامّتَهُ * وحارب فی رضاک أسْرَتَهُ * وقطع فی احیاء دینک رِحَمَهُ * وأقصی الادْنینَ علی جُحودهم * وقَرَّبَ الاقصین علی استجابتهم لک * و والی فیک الابعدین * وعادی فیک الاقربین *.

[8] Hüseyni, Medeni Şirazi, Seyid Ali Han, Riyazü’s-Salikin, c. 1, s. 365 ve 366, çap: 6, İcmaatü’l-Müderrisin.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Bir malın humusu verildikten sonra ona yeniden humus vacip olur mu?
    5411 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/04/07
    Bilindiği üzere humus, füru-u dinden olup İslam’ın önemli farzlarından biridir ve ibadet sayılmaktadır. Bu yüzden kurbet kastıyla (Allah’ın emrini yerine getirmek niyetiyle) yerine getirilmelidir.Mal ve sermayeye humus geldiğinde bir kere humusları verilirse üzerinden uzun yıllar geçse de ona artık humus gelmez. Ama mal ...
  • Kur’an’da gelen ‘Sadugatihinne ve ‘Ucurehunne’ neyin hakkındadır?
    6206 Tefsir 2012/02/22
    ‘Sadugatihinne’[1] daimi evlilik hakkındadır ve mehir için ‘Sıdak’ denmiştir.[2] Bu kelimenin geçtiği ayet, kadınların kesin haklarının birinden bahsetmekte ve koca, karısı bağışlamadığı sürece[3] karısının mehrini ödemesi ...
  • Hz Ali’nin kendi hilafeti döneminde omzunda kırbaç taşıyarak sokak ve çarşıda hareket ettiği ve suçluları cezalandırdığına dair nakledilen hadis doğru mudur?
    6452 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/04/15
    Hz Ayetullah Uzma Mekarim Şirazi’nin (Allah ömrünü uzatsın) Bürosu: Bu içerikte nakledilen rivayet sadece Hz Ali’nin Küfe’de bulunduğu, çarşıda gezdiği ve halkın tavsiyeleri ciddiye alması için yanında belirtilen kırbacı yanında taşımasıyla ilgilidir. Hz. Ayetullah Uzma Safi Gülpeygani’nin (Allah ömrünü uzatsın) Bürosu:
  • Ehl-i beyt’i neden birkaç kişide sınırlıyorsunuz?
    6841 Eski Kelam İlmi 2008/02/18
    Ehl-i Beyt’in on dört masumlarda sınırlandırılması, beşeri bir sınırlandırma değildir. Tathir ayetinden ve Peygamber (s.a.a.)’den gelen rivayetlerden anlaşılan bir sınırlamadır.Bu iddianın ispatlanması için birçok rivayet delil olarak getirilebilir.1) Kuran-ı Kerim, Peygamber (s.a.a)’e Arapça olarak indirilen ilahi bir kelamdır. Allah’ın ...
  • Eğer taklit mercileri zamanın imamı (a.s) tarafından seçiliyorsa müçtehit ve veliyy-i fakihi tanıtan diğer kaynakların rolü nedir?
    5068 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/08/08
    Dikkatleriniz için teşekkür ederiz. 1393. sorunun yanıtında işaret ettiğimiz gibi İmam belirgin bir şahsı hâkimiyete atamamış, sadece fakihleri genel bir şekilde atamıştır. Bundan dolayı zamanın imamı (a.s) tarafından mercilerin seçilme ve teyit edilmesinden kasıt, özel bir şahsın seçilmesi ve teyit edilmesi değildir. Sadece masum (a.s) ...
  • Niçin İslami düşünceyi açıklamak için her yönlü kamil bir sistematik teoriye ihtiyaç vardır?
    6900 Yeni Kelam İlmi 2007/08/23
    Şimdiye kadar din bilginleri, evrensel ve belli dönemlere ait unsurları içeren İslami öğretiler karşısında tikelci bir yöntem kullanmışlardır. Böyle bir yöntem ve yaklaşım İslami araştırmaların sistematik bir yapıya sahip olmasını önlemiştir. İslami düşünceyi oluşturan öğeler birbirleriyle aralarında bir düzene tabii tutulmadan bir araya toplanmıştır. Bu bir araya ...
  • Dört seçkin kadın ve babalarının ismi nedir?
    19865 تاريخ بزرگان 2010/05/19
    İnsanlık tarihi boyunca tevhid yolunda ve ilahi hedefler uğruna büyük fedakârlıklar gösteren Evliya ve Salihlerin içinde kadınlarda vardır. Onların namı insanlığın karanlık tarihinde parlamaktadır. İslami rivayet ve kaynaklarda büyüklük, fazilet ve yüce makamlarından ötürü en üstün kadınlar ve cennet kadınlarının en üstünleri olarak yad edilen, yücelikle övülen ...
  • Babam şehid olmuştur ve ben o dönemde ergin değildim ve onun ne kadar namaz kazası olduğunu bilmiyorum. Yükümlülüğüm nedir?
    5088 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/18
    Büyük taklit mercilerinin görüşüne göre, eğer babanın kazası varsa, onun vefat etmesinden sonra en büyük oğlunun kaza namazlarını yerine getirmesi farzdır. Babanın vefat ettiği zamanda oğlun ergin olup olmaması bir şeyi değiştirmez.[1] Eğer oğul kaza namazlarının sayısını bilmiyorsa, kesin ...
  • Bütün amellerimizi nasıl halis niyetle yerine getirebiliriz?
    10593 Teorik Ahlak 2009/12/20
    İhlâs; yapılan her işte ve kullukta asıl hedefin, başkalarının değil de Allah-u Teâlâ’nın rızasını kazanmak için olmasıdır. Bunun için öncelikle ihlâsa mani olan şeyleri yani; riyakârlığı, dünyaya bağlılığı ve şeytanın vesveselerini ortadan kaldırmak gerekmektedir. Sonra imanı güçlendirme, Allah-u Teâlâ’yı tanıma, ihlâsın değeri ...
  • Mecbur kalınca günah işlemenin hükmü nedir?
    8733 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/03/07
    Dini öğretilere göre şer’i sorumluluklar insanın ihtiyar ve özgür iradesine bağlıdır; yani insan özgür iradesiyle güzel bir ameli yaparsa mükafatı hakkeder. Dolayısıyla şia fıkhında sorumluluğun kaldırıldığı yerlerden biri mecburiyettir. Müslüman biri haram müzik dinlemek gibi özgür iradesiyle yapmayacağı bir ameli mecburiyetten dolayı yaparsa burada ...

En Çok Okunanlar