Gelişmiş Arama
Ziyaret
6320
Güncellenme Tarihi: 2009/08/20
Soru Özeti
Allah Teala bir şahsiyete ve kendini bilme özelliğine sahip mi?
Soru
Allah Teala bir şahsiyet ve kimliği var mı ve kendini bilme özelliğine sahip mi? Ben bunu anlayabilmiyorum, ama eğer ona bir şahıs (insan ya da fertteki gibi değil elbette), gözüyle bakmazsak ve kendi bilincinde olmazsa, onu nasıl bağışlayıcı bilebiliriz; ondan ilim talep etmiyor muyuz? Alsında bağışlama ve ilim sıfatı yalnızca kendi bilincinde olan bir varlık için söz konusu edilebilir. Bunlara dayanarak Allah Teala’nın belli bir kimliği ve şahsiyeti var mı ve kendi bilincinde midir? Eğer sahip değilse ona nasıl ibadet ediyoruz, onunla nasıl konuşuyoruz ve ondan nasıl istekte bulunuyoruz? Bunları açıklar mısınız?
Kısa Cevap

İslam, Hıristiyanlık dininin aksine Allah Tealayı bir insan olarak görmemiş ve Allah Teala’yı sınırlı bir varlık olarak telakki etmemiştir. Onun insani bir vücuda sahip bir varlık olduğuna inanmaktadır. İşte bu yüzden İslam dininde Allah Teala:

1.             İnsanla karşılaştırılmaz.

2.             İnsanda bulunan benzer sıfatlar ona isnat edilirken insandaki sınırlılıklardan tecrit edilmelidir.

3.             Böyle bir yaratıcının, özel bir kimliğe sahip oluşu kendi bilincinde oluşu, insansı bir anlamda değil elbette; sahip olduğu dergâha yüz çevirmek, ibadet ve dua etmek insandaki sınırlıkları ona atfetmeği gerektirmez.

Çünkü Allah Tealanın şahsiyeti, vücudunun sınırsız olmasıyla özdeştir. Allah Tealanın, kendi bilincinde oluşu sınırsız zatına olan bilgisidir. Aynı şekilde dua ve ibadet, zatının sınırlı olmasını gerektirmez. Çünkü dua ve ibadet, insanın kendi çapında Onun hakkında genel bir bilinç elde etmesiyle gerçekleşebilir.
Ayrıntılı Cevap

Anlaşıldığı üzere, soruyu soran kimse, Hıristiyanlık dininin öğretilerinden etkilenerek Allah Teala için insani bir yapı ve kalıp telakki etmiştir. Hıristiyanlık kültüründe Allah (God) insansı (personal) bir yapıya sahiptir. Yani bu kültürde Allah’a insansı bir yapı sahip bir varlık olarak bakılmaktadır. İşte bu yüzden Allah Teala’nın sınırlı olmasını Onun bir kimlik ve şahsiyete sahip olması için gerekli sanılmış ve konuyu kavranamamıştır. Oysa bu düşünce doğru değil ve böyle bir gereklilik şart değil ve Allah Teala’nın kimliği zatının sınırsız olmasıyla da çelişmemektedir.

İslami açıdan ve İslami öğretiler üzere Allah Teala kendine ait bir şahsiyete sahiptir. Bu bakış açısından Allah Teala insani yapı ve vücuda sahip değildir. İşte bu yüzden O, insanla karşılaştırılamaz insanın taşıdığı sıfatların özellikleri onda tatbik edilemez. Yani bu sıfatlar insanda taşıdığı sınırlılıklar ve eksikliklerden tamamen tecrit edildikten sonra Allah Teala’ya isnat edilme kabiliyetine ulaşır.

Bu esas uyarınca şöyle denilmelidir: Allah Teala kendine ait bir şahsiyete sahiptir. Ancak Onun varlığı terkip ve bileşimden uzak olduğu için kimlik ve şahsiyeti varlığının kapsamlılığı ve kuşatıcılığı ve sınırsızlığıyla belirginleşir.[1]

Allah Tealanın, kendini bilmesi, sınırsız zatına olan ilmidir.

Sahip olduğu dergâha yüz çevirmek, ibadet ve dua etmekte zatının sınırlı olmasını gerektirmez. İnsan Allah Teala’nın zatını tanıma kudretine sahip olmasa da, (çünkü sınırlı olan ilmimizle sınırsız olan varlığı bilmek mümkün değildir[2]) ama varlığımızın boyutları ölçüsünde onu tanıma kapasitesine sahibiz. Aslında bütün mahlûkat bilfiil olarak onu tanımaktadırlar. Gerçi bazıları bu bilgilerinin bilincinde değiller veya ilimlerini tatbik etmede hataya duçar olmuşlardır.[3] “O bütün cahillerin de bildiği ve tanıdığı yüce bir varlıktır.”[4]

Diğer bir yandan, Allah dışında bütün mahlûkat zaten (özleri itibariyle) Allah Teala’ya bağımlıdırlar.[5] İnsan, bir yandan Allah Teala’ya ve diğer yandan kendi ihtiyaçlarına olan marifeti sebebiyle, ihtiyaçlarını karşılamak için elini ihtiyaçsız olanın kapısına uzatmaktadır. Bu da Allah Teala’nın zatının özüne bilgiyi gerektirmez. Buna göre şöyle bir eleştiri de kendiliğinden anlamsızdır: Nasıl olur da mümkün olan bir varlık vacip olan bir varlığın zatını bilimiyle kuşatabilir?

Evet, Peygamber’in buyurduğu gibi: ‘‘(Ey Allah’ım) Ben, seni, senin layık olduğun tanıma gibi tanıyamadım.’’[6] Yâda ‘‘Sana layık bir kullukla sana kulluk edemedim.’’[7] demek gerekir. Çünkü Allah Tea’lanın layık olduğu, hak ettiği bir ibadet ancak Allah Tea’lanın özünün, hakikatinin tanınması ile mümkündür. Böyle bir şey ise sınırlı varlıklar olan insan ve diğer yaratıklar için mümkün değildir. Ancak bütün bunlarla birlikte, beşerin kendi varlık sınırları çerçevesinde Allah’ı tanımasına ve Ona ibadet etmesine engel teşkil etmez.

Başka bir tabirle Allah Teala’nın zatı, “geybil guyub” makamında belirli bir isme, resme, nişaneye sahip olmasa da (çünkü bu makamda zaten tektir), tecelli makamında nişanelere, sıfatlara, isimlere sahiptir.[8] Her mahlûk sahip olduğu makam ve irtibat ölçüsünde Allah Teala’nın zatına marifet kazanabilir ve Onun dergâhında ve katında Onunla birlikte olabilir. Bu irtibat sayesinde onun dergâhına yüz çevirmekte ve dua, ibadetle meşgul olmaktadır.

Son olarak tekrar hatırlatılmalıdır ki: Allah Teala’nın bir şahsiyete sahip olması sınırsız, sonsuz olmasıyla çelişmez. İşte bu yüzden onu kendimize muhatap alıyor, hacetlerimizi talep edip Ona ibadet ediyoruz.

 



[1] Allame Tabatabai, Nihayetu’l-Hikme; Muhammed Mehdi Mümin, Şerhu Nihayeti’l-Hikme, ,C.1,S.159.

[2] Cevadi Amuli, Abdullah, Tehriru’t-Temhid, S.18.

[3] Tehriru’t-Temhid, s.19.

[4] Şeyh Saduk, Et-Tevhid, Babu’t-tevhid ve nefyu’t-teşbih, S.15.

[5] Tehriru’t-Temhid, s.21, "یا ایها الناس انتم الفقراء الی الله و الله هو الغنی الحمید". Ey insanlar siz Allah’a muhtaçsınız; İhtiyaçsız ve övgüye layık olan Allah’tır. Fatır,15.

[6] Miretu’l-Ukul,c. 8, s. 148.

[7] Ade

[8] Aştiyani, Celaluddin, Temhidu’l-Kevaid’in Mukaddimesi, s.62-64.

Esfar, c. 8, s. 3

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Bir malın humusu verildikten sonra ona yeniden humus vacip olur mu?
    5411 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/04/07
    Bilindiği üzere humus, füru-u dinden olup İslam’ın önemli farzlarından biridir ve ibadet sayılmaktadır. Bu yüzden kurbet kastıyla (Allah’ın emrini yerine getirmek niyetiyle) yerine getirilmelidir.Mal ve sermayeye humus geldiğinde bir kere humusları verilirse üzerinden uzun yıllar geçse de ona artık humus gelmez. Ama mal ...
  • Kur’an’da gelen ‘Sadugatihinne ve ‘Ucurehunne’ neyin hakkındadır?
    6206 Tefsir 2012/02/22
    ‘Sadugatihinne’[1] daimi evlilik hakkındadır ve mehir için ‘Sıdak’ denmiştir.[2] Bu kelimenin geçtiği ayet, kadınların kesin haklarının birinden bahsetmekte ve koca, karısı bağışlamadığı sürece[3] karısının mehrini ödemesi ...
  • Hz Ali’nin kendi hilafeti döneminde omzunda kırbaç taşıyarak sokak ve çarşıda hareket ettiği ve suçluları cezalandırdığına dair nakledilen hadis doğru mudur?
    6452 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/04/15
    Hz Ayetullah Uzma Mekarim Şirazi’nin (Allah ömrünü uzatsın) Bürosu: Bu içerikte nakledilen rivayet sadece Hz Ali’nin Küfe’de bulunduğu, çarşıda gezdiği ve halkın tavsiyeleri ciddiye alması için yanında belirtilen kırbacı yanında taşımasıyla ilgilidir. Hz. Ayetullah Uzma Safi Gülpeygani’nin (Allah ömrünü uzatsın) Bürosu:
  • Ehl-i beyt’i neden birkaç kişide sınırlıyorsunuz?
    6841 Eski Kelam İlmi 2008/02/18
    Ehl-i Beyt’in on dört masumlarda sınırlandırılması, beşeri bir sınırlandırma değildir. Tathir ayetinden ve Peygamber (s.a.a.)’den gelen rivayetlerden anlaşılan bir sınırlamadır.Bu iddianın ispatlanması için birçok rivayet delil olarak getirilebilir.1) Kuran-ı Kerim, Peygamber (s.a.a)’e Arapça olarak indirilen ilahi bir kelamdır. Allah’ın ...
  • Eğer taklit mercileri zamanın imamı (a.s) tarafından seçiliyorsa müçtehit ve veliyy-i fakihi tanıtan diğer kaynakların rolü nedir?
    5068 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/08/08
    Dikkatleriniz için teşekkür ederiz. 1393. sorunun yanıtında işaret ettiğimiz gibi İmam belirgin bir şahsı hâkimiyete atamamış, sadece fakihleri genel bir şekilde atamıştır. Bundan dolayı zamanın imamı (a.s) tarafından mercilerin seçilme ve teyit edilmesinden kasıt, özel bir şahsın seçilmesi ve teyit edilmesi değildir. Sadece masum (a.s) ...
  • Niçin İslami düşünceyi açıklamak için her yönlü kamil bir sistematik teoriye ihtiyaç vardır?
    6900 Yeni Kelam İlmi 2007/08/23
    Şimdiye kadar din bilginleri, evrensel ve belli dönemlere ait unsurları içeren İslami öğretiler karşısında tikelci bir yöntem kullanmışlardır. Böyle bir yöntem ve yaklaşım İslami araştırmaların sistematik bir yapıya sahip olmasını önlemiştir. İslami düşünceyi oluşturan öğeler birbirleriyle aralarında bir düzene tabii tutulmadan bir araya toplanmıştır. Bu bir araya ...
  • Dört seçkin kadın ve babalarının ismi nedir?
    19865 تاريخ بزرگان 2010/05/19
    İnsanlık tarihi boyunca tevhid yolunda ve ilahi hedefler uğruna büyük fedakârlıklar gösteren Evliya ve Salihlerin içinde kadınlarda vardır. Onların namı insanlığın karanlık tarihinde parlamaktadır. İslami rivayet ve kaynaklarda büyüklük, fazilet ve yüce makamlarından ötürü en üstün kadınlar ve cennet kadınlarının en üstünleri olarak yad edilen, yücelikle övülen ...
  • Babam şehid olmuştur ve ben o dönemde ergin değildim ve onun ne kadar namaz kazası olduğunu bilmiyorum. Yükümlülüğüm nedir?
    5088 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/18
    Büyük taklit mercilerinin görüşüne göre, eğer babanın kazası varsa, onun vefat etmesinden sonra en büyük oğlunun kaza namazlarını yerine getirmesi farzdır. Babanın vefat ettiği zamanda oğlun ergin olup olmaması bir şeyi değiştirmez.[1] Eğer oğul kaza namazlarının sayısını bilmiyorsa, kesin ...
  • Bütün amellerimizi nasıl halis niyetle yerine getirebiliriz?
    10593 Teorik Ahlak 2009/12/20
    İhlâs; yapılan her işte ve kullukta asıl hedefin, başkalarının değil de Allah-u Teâlâ’nın rızasını kazanmak için olmasıdır. Bunun için öncelikle ihlâsa mani olan şeyleri yani; riyakârlığı, dünyaya bağlılığı ve şeytanın vesveselerini ortadan kaldırmak gerekmektedir. Sonra imanı güçlendirme, Allah-u Teâlâ’yı tanıma, ihlâsın değeri ...
  • Mecbur kalınca günah işlemenin hükmü nedir?
    8733 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/03/07
    Dini öğretilere göre şer’i sorumluluklar insanın ihtiyar ve özgür iradesine bağlıdır; yani insan özgür iradesiyle güzel bir ameli yaparsa mükafatı hakkeder. Dolayısıyla şia fıkhında sorumluluğun kaldırıldığı yerlerden biri mecburiyettir. Müslüman biri haram müzik dinlemek gibi özgür iradesiyle yapmayacağı bir ameli mecburiyetten dolayı yaparsa burada ...

En Çok Okunanlar