Gelişmiş Arama
Ziyaret
37571
Güncellenme Tarihi: 2012/05/17
Soru Özeti
Soru 25367: Kuranın Birçok Suresinin Başında “elif-lam-mim” şeklinde harfler (hurufi Mukata’a) var olmaktadır. Bazı müfessirler bile bunların manasını bilmiyor. Kuranı kerim her zaman için beşere kılavuzluk yapan bir kitap olmasına rağmen neden şifre içerikli bu kelimeleri kendisinde barındırıyor. Allah faydasız bir söz söylememelidir?
Soru
Soru 25367: Kuranın Birçok Suresinin Başında “elif-lam-mim” şeklinde harfler (hurufi Mukata’a) var olmaktadır. Bazı müfessirler bile bunların manasını bilmiyor. Kuranı kerim her zaman için beşere kılavuzluk yapan bir kitap olmasına rağmen neden şifre içerikli bu kelimeleri kendisinde barındırıyor. Allah faydasız bir söz söylememelidir?
Kısa Cevap

Kura’nın içermiş olduğu “hurufi mukata’a” harfleri hakkında birçok şey söylenmiş. Allame Tabatabai bu bağlamda şöyle diyor:  “Hurufi mukata’a” içeren sureler arasında var olan benzerliği dikkate aldığımızda bu harfler ile başında bu harflerin bulunduğu surelerin içeriği arasında özel ve has bir irtibatın var olduğu ihtimalini vermek mümkündür.

Dolayısıyla bu harfler Allah ile peygamberi arasında bazı şifrelerdir ki manaları gizlidir bizim sahip olduğumuz normal anlama yetimizle bu manaları anlayamayız. Anlayabildiğimiz tek şey şundan ibarettir ki bu harfler ile bu harfleri içinde bulunduran surelerin içerikleri arasında bir irtibat vardır.

Muasır araştırmacılardan bir başkası  bazı surelerin başında gelen “Hurufi mukata’alar” hakkında bazı noktalara varmış. Bu noktaları elektronik cihazlarla tespit etmiştir. O şu neticeye ulaşmış: Müfret ve mürekkep harfler ile başlayan 29 surenin her birisinde var olan harflerin miktarı bu surenin kendisinde zikredilen harflerin miktarından daha fazladır. Buna binaen birkaç önemli noktaya varabiliriz:

  1. Ulumu’l - Kuran” ilminde Hurufi mukataa şeklinde isimlendirilmiş olan bu harfler anlamsız harfler değildir.
  2. Bu harfler Allah ile resulünün arasında bazı şifreler konumundadır. Başka kimselerin bu şifrelerin hangi anlama geldiğini ve hangi manaya işaret ettiğini bilmemeleri bu harflerin anlamsız olduğuna delil olamaz.
  3. Umum için hidayet kitabı olan bir kitapta havas ve ünlü insanlar için de bazı kilit noktaları yerleştirmek hidayetçi olmasıyla tezat teşkil etmez. Şifre konumunda olan bu harfler günümüz dünyasındaki insanın sorunlarını doğrudan doğruya çözmeyle irtibatı olmayabilir ama peygamber (s.a.a.) bu şifreli harflerden yararlanarak beşere daha iyi bir şekilde kılavuzluk yapabilmiş ve netice itibariyle beşeri sapık vb… Sorunlarını çözebilmiş olabilir.

Bütün bunların yanı sıra “hurufi mukataadan” bahis etmek derun-i dini (dinin içsel meselesinden) bir konudur. Yani bu konudan bahis etmek Allah, peygamber vb. konuları işleyip bahis ettikten sonra konu ediliyor. Bu nedenle biz ilkin Allah’ı hekim ve âlim sıfatı olmak üzere tüm güzel sıfatlara sahip olduğunu kabul ediyor, hikmet ve ilim sahibi olan bir varlık hiçbir zaman boş ve anlamsız bir iş yapmaz ve bir söz söylemez inancına varıyoruz. Bu inançtan sonra eğer “hurufi mukataa” gibi bir konuyla karşılaşır ve manasını, delilini ve sırrını bulamadığımız takdirde şu kısa ve icmal cevapla cevaplandırabiliriz: Hekim ve ilim olmak üzere tüm kemal sıfatlarına haiz olduğuna inandığımız Allah’ın söylemiş olduğu sözler ve yaptığı işler kesinlikle anlamsız, boş ve hedefsiz değildir. Dolayısıyla şu neticeye varıyoruz ki Kuranı kerimde zikredilmiş olan bu harfler beyhude değildir.

Ayrıntılı Cevap

Bu sorunun uygun cevabına geçmeden önce kurandaki “hurufi mukataa” hakkında açıklanmış olan iki anlayışı ve iki görüşü açıklayacağız.

Kur’nda yer alan “hurfi mukataa” hakkında çok sözler söylenmiş.[1] Bu bağlamda söz söyleyen müfessirler arasından ilkin (yani Allahın hekim sıfatına sahiptir boş söz söylemez ve boş iş yapmaz) onu Allame Tabatabai’nin konuyla alakalı açıklamasını getiririz ve sonra başka bir müfessirin bu konudaki görüşlerini zikreder ve en sonda da netice almaya çalışacağız.

Allame Tabatabi (r.a.) şöyle diyor: Kuranın 29 suresinde “hurfi mukataa” gelmiş. Bu surelerin bazıları bir harf ile başlamış:  “Sad”, “”Kaf” ve “Nun” gibi. Bazıları iki harf ile başlamış; “Ta-ha”, “Ya-sin” ve “Ha-mim” gibi. Bazıları üç harfle başlamış; “elif-lam -mim”, “elif – lam - ra”, “ta – sin - mim” gibi. Bazıları da dört harfle başlamış: “elif – lam – mim – sad”, “elif – lam – mim – ra” gibi. Bazı sureler de beş harfle başlamış: “kaf – ha - ya – ayn – sad”, “ha – mim – ayn – sin – kaf”, gibi. Diğer taraftan da bu harfler (kullanım sayısı bakımından) bir biriyle farklıdır. Onlardan bir kısmı sadece bir yerde zikredilmiştir. “nun” gibi. Bazıları da birkaç surenin başında gelmiş; “elif – lam – mim”, “elif – lam – ra”, “ta - sin – mim” ve “ha – mim” gibi.

Bu iki noktayı dikkate alarak eğer “elif-lam-mim” ve “elif-lam-mim- ra” gibi başlangıcı aynı “hurufi mukataa” sahip olan surelere dikkat edersek bu sureler içerik bakımından da bir biriyle benzer durumda ve aynı akışa sahip olduğunu fark ederiz. Öyle ki bu sureler arasında var olan benzerlik başka surelerde söz konusu değildir.

Bu serelerin birçoğunun ilk ayetlerinde müşahede edilen benzerlik şu manayı tekit etmektedir; örneğin “hamim” ile başlayan surelerin ilk ayetleri “tilke ayatu’l - kitab” şeklindedir. Veya bu manayı ifade eden başka ibarelerdir. “elif - lam - ra” harfleriyle başlayan sureler de aynı şekildedir. Bu surelerin ilk eyetleri de  “tilke ayatu’l - kitab” ibaresiyle veya aynı manayı içeren farklı ibarelerle başlamış. “Ta sin” veya “elif lam mim” harfleriyle başlayan surelerin ilk ayetleri de genellikle “kitapta şüphe yoktur” anlamını ifade eden “la retbe fihi” şeklindeki ayetler veya aynı anlamı içeren başka ibareler oluşturuyor.

Ararlarında var olan bu benzerlik dikkate alındığı zaman bu harfler ile bu harfleri kendinde barındıran surelerin içeriği arasında has bir irtibatın var olduğu ihtimalini vermek mümkündür. Bu ihtimali teyit eden şey şu: “elif – lam – mim – sad “ şeklinde başlayan Araf suresi “elif – lam - mim” ve “sad” surelerinde ele alınmış konuları söz konusu etmiş. Ve hakeza “elif – lam – mim - ra” harfleriyle başlayan “rad” suresi “elif  - lam - mim” ve “elif - lam - mim - ra” ile başlayan surelerin konularını ele almıştır.

Buradan istifade ediliyor ki bu harfler Allah ile peygamberi arasında şifreler konumundadır ki anlam ve manaları bizden gizlidir. Sahip olduğumuz normal “anlama” yetisiyle sadece bu harfler ile bu harflere sahip olan surelerin içeriği arasında bir irtibatın var olduğu ihtimalini vermenin ötesinde başka bir anlamlar ve manalar verebilir durumda değildir.[2]

Konunun devamında muasır müfessirlerden birisinin bu bağlamda arz etmiş olduğu bir noktayı arz etmek lütuftan arî değildir.

Birkaç sene önce Amerika oturumlu Mısırlı araştırmacı “Dr. Reşat”  bazı surelerin başında zikredilen “hurufi mukatta’a” hakkında elektronik cihazlar vesilesiyle bazı noktaları keşfetmiş. Kendisi bu bağlamda şu neticeye varmıştır: Her surenin başında var olan “hurufi mukatta’a” ile bu harflere sahip olan surenin ayetlerindeki harfler arasında bir irtibat var. Kendi bu iddiasını bir surette elektronik cihazlarla ispatladı ve şu neticeye vardı ki “hurufi mukatta’a” tek harf veya birkaç (mürekkep) harfe sahip olan 29 surenin her birisinde var olan harflerin miktarı o surenin kendisinde bulunan diğer harflerden daha fazladır. yani surenin başında zikredilen mukataa şeklindeki harfler bu surenin kendisinde diğer harflere oranla daha fazla tekrarlanmış, dolayısıyla miktarca diğer harflere oranla daha fazladır.

Bu buluşa binaen şöyle bir şeyde anlaşılmış olur ki Kur’an’ın has lügatlerinde, cümlelerindeki terkip şeklinde ve kuran ayetlerinde var olan mucizeliğin yanı sıra harflerinde de mucizelik vardır. Zira Kur’an’ın harflerinde de özel bir hesap, uyumluluk ve has bir nazım dikkate alınmıştır.

Bu buluşlar bakara suresinin başında zikredilen Hurufi mukataa hakkında zikredilmiş görüşleri açıklıyor ve ispatlıyor. Bu görüşlerden birisi şudur ki bu harfler içinde bulunduğu surenin sahip olduğu ayetlerdeki kelimelerin uyumluluğuna ve mucizeliğine işaret ediyor. Bu görüş ve buluşlar daha iyi gerçeklere ulaşmak ve daha iyi hakikatleri bulmak için birer pencere olabilirler.[3]

Zikredilen konulara dikkatle birkaç önemli noktaya varabiliriz.

 

  1. “Ulumu’l - kuran” ilminde “hurufi mukataa” şeklinde isimlendirilmiş olan bu harfler anlamsız harfler değildir. Zira bunlar için birçok fayda zikredilmiştir. Eğer kendi söylediklerine müracaat ederseniz onlara “hurufi mermuz” yani rumuzlu harfler tabir etmişsiniz. Rumuzlu kelimesinin manası nedir? Sizden sorarlarsa batıl ve boş anlamında olduğunu söylemezsiniz.
  2. Müfessirlerden naklederek açıkladığımızı dikkate aldığımızda bu harflerin Allah ile resulünün arasında bazı şifreler konumunda olduğu anlaşılır. Elbette bu harflerin sahip olduğu bazı şifreler beşer tarafından anlaşılabilir değil ve her şifrede öyle sırlar saklıdır ki bu sırlardan başkaları onlardan habersizdir. Elbette başka kimselerinin bu şifrelerin işaret ettiği manayı veya manaları bilmemeleri bu harflerin anlamsız olduğuna delil olamaz.
  3. Umum için hidayet kitabı olan bir kitapta havas ve ünlü insanlar için bazı kilit noktaları yerleştirmek hidayetçi olmasıyla tezat teşkil etmez. Şifre konumunda olan bu harfler günümüz dünyasındaki insanın sorunlarını doğrudan doğruya çözmeyle irtibatı olmayabilir ama peygamber (s.a.a.) bu şifreli harflerden yararlanarak beşere daha iyi bir şekilde kılavuzluk yapabilmiş ve netice itibariyle beşeri sapık vb… noktalardaki sorunlarını daha kolay çözmüş olabilir.

Bütün bunların yanı sıra Hurufi mukatta’a’dan bahis etmek derun-i dini (dinin içsel meselesinden) bir meseledir. Yani bu konudan bahis etmek Allah, peygamber vb. konuları işleyip bahis ettikten sonra gelmektedir. Bu nedenle biz Allah’ı güzel sıfatlar ve hikmet sahibi olan bir varlık olarak tanıdık ve Allah Teâlâ boş ve anlamsız bir iş yapmayacağı anladıktan[4] sonra her ne zaman “hurufi mukataa” gibi bir konuyla karşılaşır ve anlamını, delil ve sırrını bulamadığımızda şöyle kısa ve icmalli bir cevapla cevaplandırabiliriz. Hekim ve ilim olmak üzere tüm kemal sıfatlarına haiz olduğuna inandığımız Allah’ın söylemiş olduğu sözler ve yaptığı işler kesinlikle anlamsız, boş ve hedefsiz değildir. Dolayısıyla şu neticeye varıyoruz ki Kuranı kerimde zikredilmiş olan bu harfler beyhude değildir.

 


[1] Bu bağlamda bkz: indeks: “ manayı huruf-i mukataa ” şomarei {HYPERLINK "/tr/archive/tr2473."} . Bu sitede mevcuttur müracaat ediniz.

[2] TABATABAYİ, Muhammed Hüsyein “ Tefsiri el-Mizan ”, farsça tercümesi: MUSEVİYİ HEMEDANİ, seyit Muhammed Bakır, baskı, 5, Kum: defteri intişarati İslami camiayi mudderisin havza’yı ilmiye’i kum, 1374, şemsi, c. 18, s. 7 ve 8.

[3] TALAKANİ, seyit Mahmut, “ Pertu’yi ez Kuran ”, Tahran: naşır; şirket-i sehami intişarat, 1363, şemsi, c. 5, s. 8, pavereki, c. 4, s. 157.

[4] Müminün, 115.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Bir malın humusu verildikten sonra ona yeniden humus vacip olur mu?
    5411 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/04/07
    Bilindiği üzere humus, füru-u dinden olup İslam’ın önemli farzlarından biridir ve ibadet sayılmaktadır. Bu yüzden kurbet kastıyla (Allah’ın emrini yerine getirmek niyetiyle) yerine getirilmelidir.Mal ve sermayeye humus geldiğinde bir kere humusları verilirse üzerinden uzun yıllar geçse de ona artık humus gelmez. Ama mal ...
  • Kur’an’da gelen ‘Sadugatihinne ve ‘Ucurehunne’ neyin hakkındadır?
    6206 Tefsir 2012/02/22
    ‘Sadugatihinne’[1] daimi evlilik hakkındadır ve mehir için ‘Sıdak’ denmiştir.[2] Bu kelimenin geçtiği ayet, kadınların kesin haklarının birinden bahsetmekte ve koca, karısı bağışlamadığı sürece[3] karısının mehrini ödemesi ...
  • Hz Ali’nin kendi hilafeti döneminde omzunda kırbaç taşıyarak sokak ve çarşıda hareket ettiği ve suçluları cezalandırdığına dair nakledilen hadis doğru mudur?
    6452 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/04/15
    Hz Ayetullah Uzma Mekarim Şirazi’nin (Allah ömrünü uzatsın) Bürosu: Bu içerikte nakledilen rivayet sadece Hz Ali’nin Küfe’de bulunduğu, çarşıda gezdiği ve halkın tavsiyeleri ciddiye alması için yanında belirtilen kırbacı yanında taşımasıyla ilgilidir. Hz. Ayetullah Uzma Safi Gülpeygani’nin (Allah ömrünü uzatsın) Bürosu:
  • Ehl-i beyt’i neden birkaç kişide sınırlıyorsunuz?
    6841 Eski Kelam İlmi 2008/02/18
    Ehl-i Beyt’in on dört masumlarda sınırlandırılması, beşeri bir sınırlandırma değildir. Tathir ayetinden ve Peygamber (s.a.a.)’den gelen rivayetlerden anlaşılan bir sınırlamadır.Bu iddianın ispatlanması için birçok rivayet delil olarak getirilebilir.1) Kuran-ı Kerim, Peygamber (s.a.a)’e Arapça olarak indirilen ilahi bir kelamdır. Allah’ın ...
  • Eğer taklit mercileri zamanın imamı (a.s) tarafından seçiliyorsa müçtehit ve veliyy-i fakihi tanıtan diğer kaynakların rolü nedir?
    5068 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/08/08
    Dikkatleriniz için teşekkür ederiz. 1393. sorunun yanıtında işaret ettiğimiz gibi İmam belirgin bir şahsı hâkimiyete atamamış, sadece fakihleri genel bir şekilde atamıştır. Bundan dolayı zamanın imamı (a.s) tarafından mercilerin seçilme ve teyit edilmesinden kasıt, özel bir şahsın seçilmesi ve teyit edilmesi değildir. Sadece masum (a.s) ...
  • Niçin İslami düşünceyi açıklamak için her yönlü kamil bir sistematik teoriye ihtiyaç vardır?
    6900 Yeni Kelam İlmi 2007/08/23
    Şimdiye kadar din bilginleri, evrensel ve belli dönemlere ait unsurları içeren İslami öğretiler karşısında tikelci bir yöntem kullanmışlardır. Böyle bir yöntem ve yaklaşım İslami araştırmaların sistematik bir yapıya sahip olmasını önlemiştir. İslami düşünceyi oluşturan öğeler birbirleriyle aralarında bir düzene tabii tutulmadan bir araya toplanmıştır. Bu bir araya ...
  • Dört seçkin kadın ve babalarının ismi nedir?
    19865 تاريخ بزرگان 2010/05/19
    İnsanlık tarihi boyunca tevhid yolunda ve ilahi hedefler uğruna büyük fedakârlıklar gösteren Evliya ve Salihlerin içinde kadınlarda vardır. Onların namı insanlığın karanlık tarihinde parlamaktadır. İslami rivayet ve kaynaklarda büyüklük, fazilet ve yüce makamlarından ötürü en üstün kadınlar ve cennet kadınlarının en üstünleri olarak yad edilen, yücelikle övülen ...
  • Babam şehid olmuştur ve ben o dönemde ergin değildim ve onun ne kadar namaz kazası olduğunu bilmiyorum. Yükümlülüğüm nedir?
    5088 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/18
    Büyük taklit mercilerinin görüşüne göre, eğer babanın kazası varsa, onun vefat etmesinden sonra en büyük oğlunun kaza namazlarını yerine getirmesi farzdır. Babanın vefat ettiği zamanda oğlun ergin olup olmaması bir şeyi değiştirmez.[1] Eğer oğul kaza namazlarının sayısını bilmiyorsa, kesin ...
  • Bütün amellerimizi nasıl halis niyetle yerine getirebiliriz?
    10593 Teorik Ahlak 2009/12/20
    İhlâs; yapılan her işte ve kullukta asıl hedefin, başkalarının değil de Allah-u Teâlâ’nın rızasını kazanmak için olmasıdır. Bunun için öncelikle ihlâsa mani olan şeyleri yani; riyakârlığı, dünyaya bağlılığı ve şeytanın vesveselerini ortadan kaldırmak gerekmektedir. Sonra imanı güçlendirme, Allah-u Teâlâ’yı tanıma, ihlâsın değeri ...
  • Mecbur kalınca günah işlemenin hükmü nedir?
    8733 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/03/07
    Dini öğretilere göre şer’i sorumluluklar insanın ihtiyar ve özgür iradesine bağlıdır; yani insan özgür iradesiyle güzel bir ameli yaparsa mükafatı hakkeder. Dolayısıyla şia fıkhında sorumluluğun kaldırıldığı yerlerden biri mecburiyettir. Müslüman biri haram müzik dinlemek gibi özgür iradesiyle yapmayacağı bir ameli mecburiyetten dolayı yaparsa burada ...

En Çok Okunanlar