Gelişmiş Arama
Ziyaret
11109
Güncellenme Tarihi: 2011/12/07
Soru Özeti
Tabari tarihi güvenilebilinen bir tarih olabilir mi?
Soru
Acaba Tabari tarihine güvenilebilinir mi? Örneğin aşağıdaki konu bağlamında Tabari şöyle diyor: İmam Hasan ve İmam Hüseyin (a.s.) İran’ın Aleyhine ikinci halife (Ömer) tarafından gerçekleştirilen Savaşa katılmışlardır. Bu nakil doğru olabilir mi? Eğer bu nakil doğru ise neden Hz. Ali (a.s.) kendi çocuklarına bu izni vermiştir? İranlıların günahı ne idi ki öldürüldüler?
Kısa Cevap

1-   Tarihi ya rivayi bir kaynağın itibarı o kaynakta bulunan tüm konuların yüzde yüz doğru ve kesin ve teyit edilmiş anlamında değildir. Taberi tarihi de bu kaideden müstesna değildir. Bunun yanı sıra yukarıdaki haber Şia kaynaklarının hiçbirisinde bulunmamaktadır.

1-   Ravilerden (haberi nakledenler) bazıları bu haberin ravisini yani Ali b. Mücahidi güvenilir kişi olarak kabul etmemişlerdir. Muin’in oğlu Yahya, Daris’in oğlu Yahya ve Hasan-i Hasancani’nin oğlu, Ali Mücahidin oğlu Ali hakkında o yalancı ve haber uyduran bir kimsedir diyorlar.

2-   İmam Hasan ve İmam Hüseyin (a.s.) bu savaşa katıldıklarını kabul etsek bile ama ilkin şunu bilmeliyiz ki İmam Ali (a.s.), çocukları ve yaranlarıyla birlikte hâkim olan hükümete muhalif olmaları şu anlama gelmiyor ki camiada gerçekleşen olaylardan bihaber ve camiaya hâkim olan kurallara bağlı kalmamalılar. İkinci olarak da bu haberin doğru olduğunu kabul etsek bile onların diğer kimselerle bu savaşa katılmaları kültürel bir anlam ve yöne sahip olduğu şeklinde yorumlanabilinir. Yani onlarda ordunun diğer erlerinin kenarında savaşan orduyu tadil ediyorlardı. Ordu şehirlere girdiği vakit yersiz yere ve uygunsuz taarruzlarda bulunmalarına engel olurlardı. Kimsenin malına ve canına yersiz yere taarruz etmelerini engellemek için bu savaşa katıldıklarını söyleyebiliriz. Üçüncü olarak tarihin neresinde İran’ın askerleri ve İran’in güçleri bu iki İmamın eliyle katledildiği yazılmıştır ki biz onların hakkını almaya koyulalım?!.

Ayrıntılı Cevap

Bu tarihi meseleyi açıklanması birkaç cihetten dikkat edilmeye ve düşündürmeye şayan zikirdir:

1)   Bildiğiniz gibi Tarihi ya rivayi bir kaynağın itibarı o kaynakta bulunan tüm konuların yüzde yüz doğru ve kesin ve teyit edilmiş anlamında değildir. Taberi tarihi de bu kaideden müstesna değildir. Taberi tarihi muteber olan tarihi kitaplardan olup Ehlisünnetin kaynaklarından bir kaynak kitabıdır. Bu kitapta İmam Hasan ve İmam Hüseyin’in (a.s.) İran’ın Aleyhine ikinci halife tarafından başlatılan savaşa katıldıkları yazılmıştır. Ama Şia’nın hiçbir kaynak kitabında böyle bir haber nakledilmemiştir. Bu haberin Şia kaynaklarında zikredilmemesi bu konunun Şia âlimleri ve tarihçileri tarafından teyit edilmediğine delalet ediyor.

2)   Muin’in oğlu Yahya, Daris’in oğlu Yahya ve Hasan-i Hasancani’nin oğlu Ali gibi ravilerden (haberi nakledenler) bazıları bu haberin ravisini yani Ali b. Mücahidi güvenilir bir kişi olarak kabul etmemişlerdir. Muin’in oğlu Yahya onun hakkında şöyle diyor: O yalancıdır o haber uyduran bir kimsedir. Darisi’nin oğlu Yahya onun hakkında; o yalancı ve haber uyduran bir kimsedir diyor. Hasan-i Hasancani’nin oğlu Ali şöyle diyor: Eba Cafer-i Cemal yani Mihran’ın oğlu Muhammeden Alinin oğlu Mücahit hakkında sordum? O onun hakkında yalancıdır dedi.[1] Buna binaen böyleli bir şahısın haberi ki rical (raviler) uzmanları tarafından teyit edilmemektedir. O halde ondan nakledilen habere nasıl itimat edilebilinir?

3)   Hz. Hasan ve hz. Hüseyin’in (a.s.) bu savaşa katıldıklarına dair var olan haberin doğru olduğunu kabul etsek bile farklı yönlerden bunun tevcih edilmesi mümkündür: ilkin: Her ne kadar onlar Hz. Ali gibi bir şahsiyetin çocukları ve Hz. Ali’nin kendisi peygamberden sonra şekillenen hükümete muhalif olanların başında geliyordu. Ona göre peygamberden sonra üç halifeden hiçbirisinin hilafeti meşru değildir, Ama bu şu anlama gelmiyor ki o hazretin kendisi, çocukları ve ona taraftar olan kimseler toplumun içinde gerçekleşen olaylardan uzak, onlardan bihaber ve şehre hâkim olan kanunlara aykırı hareket ederlerdi. Bilakis şehir ile alakalı olan işlerde onlarda diğer insanlar gibi hareket ediyorlardı. Hz. Ali’nin çocuklarının bu savaşa veya diğer savaşlara katıldığını kabul etsek bile bu zaviyeden ve bu açıdan değerlendirilmesi gerekir. Bu konu dünyanın her tarafında kabul görülmektedir. Hükümete muhalif olan hiç kimse hükümete muhalif olduğu bahanesiyle hükümetin kanunlarını dinlemiyorum ve toplum bağlamında gerçekleşen olaylardan kendini uzaklaştıramaz.

İkinci olarak: Bu haberin doğru olduğunu kabul edersek onların diğer insanlarla birlikte savaşa katılmaları kültürel bir yönü var olabilir. Yani onlar diğer insanlarla birlikte şehirlere girdiklerinde onlarla birlikte olanların davranışlarını şehirdeki insanların mallarına ve canlarına karşı yersiz yere ve uygun olmayan davranışlarda bulunmalarına engel olurlardı ve savaşçıların gücünü tadil ediyor görevini üstlenmiş olmuş olabilirler. Günümüzde de tüm askeri güçlerin yardım ve kültürel hata itikadi ve inançsal bölümlere sahip oldukları gibi. İmam Ali’nin kendisi de hükümete muhalif olduğu halde hükümeti tadil etmek için halifelere yardımcı oluyor ve öğüt veriyordu. Onun çocukları da bu savaşlarda birer savaşçı değil belki durumları kontrol etme ve onlara yön verme görevini üstlenmiş olabilirler. Üçüncü olarak; hangi tarihte iranın askerlerinin o iki imamın eliyle öldürüldüğü yazılmıştır? Ta onlardan öldürülmüş olan İranlıların hakkını almaya koyulalım düşüncesi bizde şekillenebilsin. O iki İmamın İranlıların aleyhinde gerçekleşen savaşa katıldıklarını yazan bu tarih katabının kendisi bile onların eliyle her hangi birisinin öldürüldüğüne dair hiçbir işaret söz konusu değildir.



[1] El-muzci, “Tehzibul-Kemal”, c. 21, s. 1118-119(el-mektebetu eş-şamile) kitabın hüviyeti yazılmamış.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Ehlisünnet Kur’an’da velayeti nasıl tefsir etmektedir?
    6771 Tefsir 2012/08/12
    Şia’nın inancına göre, müminlerin önderi Hz. Ali’nin (a.s) velayeti A’li İmran suresinin 55. ayetinde açıkça beyan edilmiştir. Belirtilen veli ve velayetten ne kastedildiği hususunda Şii ve Sünni âlimleri arasında ihtilaf vardır. Ehlisünnet bunu sevgi ve dostluk velayeti manasında yorumlamış, Şiiler ise yönetim ve imamet velayeti manasında değerlendirmiştir.
  • İslam öğretileri acısından diğer mahlûkatlar için bir hukuk tarif edilmiş midir?
    7407 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/08/11
    Dini kaynaklarda bu konuyla ilgili birçok rivayet bulunmaktadır. Bunlardan anlaşıldı kadarıyla hak ve hukuk kavramı sadece insanlara özgü kavramlar değildir. Bilakis diğer bütün mahlûkatlarında hak ve hukuka sahip oldukları anlaşılmaktadır. Örneğin “men la yehzer’ul-fakih” kitabında bir bölüm hayvanın sahibine hakkı olarak adlandırılmış ve bu konuyla ilgili hadisler ...
  • Neden Müslüman erkeğin ehl-i kitap kadınla evlenmesi caizdir, ama Müslüman kadının ehl-i kitap erkekle evlenmesi caiz değildir?
    14019 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2011/04/13
    Çünkü, 1) Daimi evlilik iki taraf içinde yasaktır. Sadece geçici evlilikte Müslüman erkek ehl-i kitap kadınla evlenebilir. 2) Ahkamın hikmetini bilmek iyi bir şey olsa da kulu hedeflenen menzile götüren şey, onun Allah’a kayıtsız ve şartsız itaat etmesidir. Bazı hükümlerin felsefesi hakkında ihtimaller verilebilir. Örneğin bu hüküm hakkında ...
  • Allah-u Teâlâ’nın hilesinin anlamı nedir?
    8355 Tefsir 2012/06/11
    Arap lügatinde hile (mekr), bir kimseyi hedefin­den (hedef iyi ya da kötü olsun) alı koymaktır. Bu anlam esasınca hile her zaman ve her yerde kötü değildir. Bu kelimenin Allah-u Teâlâ’ya nispet verilmesi, zararlı komployu hünsa etmek anlamındadır ve bozguncular hakkında kullanıldığında, programları ıslah etmenin önünün ...
  • Hz. Ali'yi Allah bilen bir kimsenin evinde İmam Hüseyin için düzenlenmiş merasime katılmak caiz midir?
    9276 Eski Kelam İlmi 2011/06/20
    İmam Hüseyin ve onunla birlikte şehit olan ashabı için yas tutmak ve bu doğrultuda düzenlenen merasimlere katılmanın Allah katında büyük sevabı ve mükâfatı vardır. Ama doğal olarak eğer bu tür merasimler ehlibeytin (a.s.) öğretilerine ters ve muhalif olan öğretilerin tebliğ ve güçlenmesine neden oluyor ise bu gibi merasimlere katılmanın hiçbir ...
  • Kedinin kılının hükmü nedir?
    15522 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/10/22
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Nisa suresinin 11. ayetinde ‘Babalarınızdan, oğullarınızdan hangisi size daha faydalıdır, bilemezsiniz.’ buyurulan cümlenin manası nedir?
    7707 Tefsir 2012/04/15
    Nisa suresinin 11. ayetinde birinci dereceki kimselerin miras bölüşümünün nasıl olacağı göz önüne alınarak müfessirler ayetin ‘Babalarınızdan, oğullarınızdan hangisi size daha faydalıdır, bilemezsiniz.’ bölümünün manası hakkında çeşitli ihtimaller vermişlerdir. Buna göre bu cümlenin manası şunlardan biri olabilir: 1- Baba, anne ve evlatlarınızdan hangisinin dünyada size ...
  • Hangi imamın başka imamlardan farklı kendine özgü özellikleri vardır?
    7191 Masumların Siresi 2012/03/04
    Dini öğretilerimize göre Masum İmamların varlıkları iki yönlüdür. Biri nurani varlıkları, diğeri maddi varlıklarıdır. Nur varlıkları açısından onların hepsinin nuru birdir. Ama maddi ve cismi varlıkları açısından zaman ve mekan şartlarına göre her birinin kendine has özellikleri vardır. Örneğin İmam Ali cesarette ve hitapta, İmam Hüseyin cihad ve ...
  • Nisa suresinin 78 ve 79. ayetleri esasınca, kötülükler Allah’a mı yoksa insana mı isnat edilmektedir?
    13848 Tefsir 2011/05/21
    Bu ayetler birkaç surette açıklanabilir:1. Allah her şeyi yaratmıştır, ama yaratılışın varlıksal kemalini engelleyen şeyler anlamındaki gerçek kötülük ve şer yokluktan başka bir şey değildir ve bundan dolayı yaratılacak bir kabiliyet de taşımamaktadır. Ama Allah’ın mahlûklarının birbirleriyle takışması nedeniyle bu kötülük meydana geldiği için kötülükler de Allah’a isnat ...
  • Allah falan kulunu kendi haline bırakmış deniliyor, bunun anlamı nedir?
    7499 Eski Kelam İlmi 2012/09/15
    Bu kur’an’sal bir kavramdır. Allahu Teala kuranı kerimde şöyle buyuruyor: “nesullahe fe nesiyehu; onlar Allahı unuttular, öyle ise Allah (da) onları unuttu”. Bunun anlamı şudur: Dünyada bazı insanlar Allah ı unuttukları için Allah da onları kıyamet gününde unuttur. Yani bunlara teveccüh etmiyor, kıyametin hayırlarından ve bereketlerinden mahrum ...

En Çok Okunanlar