Allah’la dostluk iki şekilde mümkün olur: 1- Kulların Allah’la dost olması 2- Allah’ın kullarıyla dost olması. Soruda geçen işte bu ikinci kısmıdır, yani kulların Allah tarafından sevilmeleri.
Elbette evrende olan her şey Allah’ın yaratığı ve eseri olduğu için, Allah tarafından sevilmektedir. Ancak ayet ve hadislerde söz konusu olan muhabbetten maksat özel anlamdaki bir muhabbettir, yani kul ile Allah arasındaki perdelerin kalkması, kulun batının nurlanması ve Allah’ın özel lütuf ve merhametine layık duruma gelmesi.
Ayet ve hadislerde genel çerçeveleriyle Allah katında sevimli olmanın yolları açıklanmıştır: Bunlar başlıca Resulullah’a (s.a.a), itaat etmek, Allah’ı sevmek, farz ve müstehap amelleri yerine getirmek, haram ve mekruh işlerden sakınmak olarak sayılabilir.
Diğer bir ifade ile Allah’a kıyamete iman etmek, peygamberlere iman etmek, Hz. Resulullah’a (s.a.a) iman etmek, On iki imam’ı (a.s) kabul etmek, küfür, şirk ve nifaktan uzak durmak, akidede bilinçli olmak, İslam dinine tam olarak amel etmek, dini hükümler arasında ayrım yapmamak , Allah, Resul ve İmamlara karşı tam bir teslimiyet ve itaat içinde olmak, insanlara karşı tecavüz ve haksızlıktan uzak durmak, pratikte Allah ve resulünü sevmek, nefsini erdem sıfatlarlarla süslendirmek, kötü huylardan uzaklaşmak. Bunlar ve benzeri işler kişinin Allah katında, Hz. Resulullah ve Hz. Ali’nin yanında değer kazanmasına sebep olur. Ve insanı Allah katına yaklaşmak olan yaratılış hedefine ulaştırır.
Allah’la dostluk iki şekilde mümkün olur: 1- Kulların Allah’la dost olması 2- Allah’ın kullarıyla dost olması. “Onları sever; onlar da Onu severler”[1]
Soruda geçen işte bu ikinci kısmıdır, yani kulların Allah tarafından sevilmeleri.
Cevaba geçmeden önce iki konuya dikkat etmek gerekir:
1- Muhabbet ve aşk makamı çok yüce bir makamdır ve geniş boyutlara sahiptir. Bu konu çeşitli ayet, hadis ve dualar gibi muteber dini kaynaklarda yer almıştır. Bu yüzden bu konuyu etraflıca incelemek bir kitap yazmayı gerektirir.
2. Allah Teala kendi zat ve cemalini sevmektedir, mahlukat da onun cemalinin bir tecellisi olduğu için yaratıklarını da sevmektedir. Kutsi hadis de şöyle geçiyor: “Ben gizli bir hazine idim, tanınmayı istedim ve yaratıkları yarattım ki tanınayım.”[2]
Gizli bir hazineydi bir kanadını açtı
Toprağı feleklerden daha aydın bir cevher kıldı.[3]
9. asrın ariflerinden olan Abdurrahman Cami de şöyle diyor:
O halvet yerde ki varlığın bir izi yoktu
Yokluğun köşesinde evren gizlenmişti
Bir varlıktı nakışsızdı o
Karşılıklı sohbet yoktu ve bensiz ve sensizdi o
Bir kemaldi bağlılıklardan uzak
Kendi nuruyla kendisi aşıkardı
Onun nuru her yerde tecelli etti
maşuklardan evrende perdelenmiş halde
Evrenin yaratılışının temeli Allah’ın kendi zatına olan aşk ve muhabbetidir. Kendi cemalini aşikar etmek istedi ve yaratılışı kendi cemalinin aynası kıldı.
Buna göre evrenin bütün yaratıkları Allah tarafından sevilmektedir.[4] Ancak burada söz konusu olan muhabbet özel muhabbettir; özellikle insanların Allah tarafından sevilmeleri kastedilir. Bu konu ileride açıklanacaktır. Allah Teala insanların Allah tarafından sevilebileceklerini açıklamıştır. Nitekim şöyle buyurmuştur: “De ki eğer Allah’ı seviyorsunuz bana uyun ki Allah da sizi sevsin.”[5] Ve Maide suresinde de şöyle buyurur: “O onları sever onlar da onu severler.”[6] Kutsi hadis de şöyle diyor: “Eğer (bana) sırt çevirenler, benim onlara olan iştiyakımı bilselerdi iştiyaktan ölürlerdi.”[7]
Kutsi muteber hadiste İmam Cafer Sadık (a.s) Resulullah’tan (s.a.a) şöyle nakleder: “Allah Teala şöyle buyurdu: Gerçekten kul nafileler vasıtasıyla bana yaklaşır öyle ki ben onu severim… [8]
Allah’ın insanı sevmesi, insanların birbirlerini sevmesi anlamında değil, bu sevginin özelliği hakkında söyleyebileceğimiz şey şu ki bu dostluk neticesinde Allah aradaki perdeyi kaldırır böylece dostları kalp gözüyle Onu müşahede eder ve sonuç olarak kul Allah’a yaklaşır. Şöyle ki ezelden beri Hak Teala böyle bir kulun batınını arındırmaya teveccüh etmiş öyle ki Ondan başkası hiçbir şey onun kalbinde yerleşmez. Kendisiyle kulu arasındaki engelleri kaldırır, kul artık haktan başka bir şeyi duymaz, haktan başka bir şeyi görmez ve haktan başka bir şeyi konuşmaz.”[9]
Allah tarafından sevilmenin yolu:
Allah katında sevimli kul olmanın başlıca yolu, kulun Allah’ın kendisinden neleri istediğini ayrıntılarıyla bilmesi ve o işleri yerine getirerek onun teveccühünü kendi üzerinde toplaması ve sonuçta Ona yakınlık kazanmasıdır.
Ve Allah katında sevimli olmayı koruyabilmek için ömrünün sonuna kadar bu durumu sürdürmesi gerekir. Yine Allah’ın nelerden hoşlanmadığını, nelerin onun gazabına yol açtığını bilmesi ve bu işlerden de uzak durması gerekir.
Bu bilinç ve marifeti elde etmenin en kolay yolu Kur’an-i Kerim ve masumların sözlerine baş vurmaktır. Çünkü Allah’ın kelamı her türlü tahriften uzaktır ve Allah katında sevimli olan her şey onda açıklanmıştır.
İman ve amel onun katında sevimli olmayı ve onun rahmetine kapsamında yer almayı gerektir. Yine Kur’an, Allah’ın gazabına sebep olacak ve onun rahmetinden kovulmaya yol açacak fikir, inanç ve davranışları bize açıklamaktadır. Eğer insan inanç ve davranış yönünden kendisini Kur’an ile mutabık kılarsa, Peygamber’in ve Ehl-i Beyt İmamlarının davranış ve hayatlarını kendisine örnek yaparsa bu maksada yani Allah yanında sevilen bir kul olma makamına ulaşır. Ayet ve hadisler genel çerçeveleriyle Allah katında sevimli olmanın yollarını açıkladıkları gibi bazen bunun ayrıntılarını da bildirmiş ve hak yolunun saliklerine kılavuzluk etmiştir.
1- Resulullah’a (s.a.a) uymak: İşaret edildiği üzere Allah Teala kendi kulunun Ona sevimli oluşunun şartını Resullulah’a uymak olduğunu açıklamış ve şöyle buyurmuştur: “De ki eğer Allah’ı seviyorsunuz, bana uyun ki Allah da sizi sevsin”[10]
Bu ayet-i kerime de Allah katında sevimli olmanın genel ölçüsünün Resulullah’a (s.a.a) ister söz ve ister pratikte uymak olduğu bildirilmiştir. Nitekim bir çok ayette de bu itaat ve uyuma emredilmiştir:
“Resul size neyi getirdiyse ona tutun”[11] “Allah’a itaat edin ve Resul’a itaat edin”[12] “Allah’a ve resulüne itaat edin ve birbirinizle çekişmeyin.”[13]
2- Farızalar, nafileleri ve müstehap amelleri yerine getirmek
Bir çok hadiste yer aldığına göre Allah katında mahbup olmanın yolu farz ve nafileleri yerine getirmektir. Bu gibi hadisleri etraflıca ele alıp kurb-i faraiz ve kurb-i nevafil’in farklarını açıklamak sözün uzamasına sebep olur. Sadece biz bu hadislerden bir örnek vererek dini metinlerde yer alan Allah’ın yakınlığına ve muhabbetini kazanmaya sebep olacak bazı özel amellere değinmekle yetineceğiz.
İmam Cafer Sadık (a.s) Peygamber’in şöyle dediği aktarmıştır: “Allah Teala şöyle buyurdu: Kulum farzları yerine getirmekten daha sevimli bir şeyle, bana yaklaşmaz. Kulum nafilerleri de yerine getirerek sürekli bana yaklaşır ve o dereceye varır ki ben onu severim. Onu sevdiğimde onun duyma vesilesi olan kulağı, görme vesilesi olan gözü ve konuşmasını sağlayan dili ve işlerini yapma aracı olan eli olurum…”[14]
Buna benzer bir hadis de İmam Muhammed Bakır’dan nakledilmiştir. [15]
Bu tür hadislere dikkat ettiğimizde Allah’a sevimli kul olmanın doğurduğu önemli sonuçların da neler olduğu anlaşılır. Kısacası bu muhabbetin semeresi içte nurun oluşması ve ilahi yakınlığa ulaşma sonucu engellerinin kaldırılmasıdır ki bunların hepsi ilahi lütuf sayesinde gerçekleşir.[16]
İmanın da bu muhabbetin bir semeresi olduğu hadisler de açıklanmıştır. Peygamber’den (s.a.a) nakledilen bir hadiste şöyle buyurmuştur: “Allah dünyayı sevdiği ve sevmediği herkese verir, ancak imanı sadece sevdiği kullarına verir.”[17] Çünkü mahbubun sevene nazar etmesi onun lütfü sayılır böylece sevenin sevgisi daha da artar ve o artık kendisine bakmaz. Bu yüzden Nudbe duasında şöyle geçmektedir: “Allah’ım bize kerim yüzünle yönel, bizim sana yaklaşmamızı da kabul buyur, bize rahmet nazarınla nazar eyle, öyle ki o nazarın sayesinde senin katındaki keramet ve onuru tamamlayalım ve sonra kendi cömertliğin hakkına o nazarını bizden geri çevirme.”[18]
Bu açıklamalardan Allah katında mahbup olmanın bazı genel ilkeleri açıklandı, şimdi bazı ayrıntılara da değinelim. Bu örnekler Kur’an ayetlerinde Allah katında sevilen işler olarak yad edilmiştir.
Allah ve Peygamer’e iman etmek, iyi işlere süratle koşmak, hataları telafi etmek, Allah’tan bağışlanma dilemek, Allah yolunda aşikar ve gizli harcamada bulunmak, öfkesini yenmek, halkın hatalarına göz yummak, onlara iyilik yapmak, sürekli Allah’ı anmak, kendi hataları üzerinde diretmemek ve riba (faiz) yememek[19], Allah’a tevekkül etmek, zorluklar karşısında sabretmek ve şikayetçi olmamak, insanlarla meşveret etmek, insanlarla yumuşak şekilde davranmak,[20] takvalı olmak, Allah’la, Peygamber’le ve halkla yaptığı ahitlerinin üstünde durmak,[21] ihlaslı olmak, tevbe etmek, kötülüklerden ve müstehcen işlerden uzak durmak,[22] kendi göz, kulak, dil, karın ve belini haram yolda kullanmaktan alı koymak,[23] baba, anneye saygı göstermek ve akrabalara iyi davranmak,[24] din önderlerini özellikle Resulullah’ı saygı ve salavatla anmak,[25] eğer bir görev üstlenirse adaletli davranmak[26], Allah yolunda harcadığına üzülmemek, bir makam, mal ve imkana kavuşursa mağrur olmamak[27] ve Allah yolunda mal ve canından geçmek…[28]
Hadislerde de bazı işler ilahi muhabbet kazanmak aracı olarak zikredilmiştir:
Allah’ın katında sevilen şeylere rağbet etmek,[29] Peygamber ve Ehl-i Beyt’ini sevmek,[30] Allah’ı sevmek,[31] ilim elde etmeğe çalışmak,[32] çok lailahe illellah demek ve tekbir getirmek,[33] iyi amelleri sürdürmek ve..[34]
Buna karşılılık aşağıdaki gruplar Allah katından kovulmuş, lanete uğramış ve gazaba uğramış kimseler olarak tanıtılmışlardır.
Kafirler,[35] müşrikler,[36] munafıklar,[37] müstekbirler,[38] çok tartışan inatçılar,[39] böbürlenenler,[40] Allah’ın ve halkın hakkını riayet etmeyenler,[41] refah ve zevke dalanlar,[42] müsrifler,[43] yeryüzünde fesat ve bozgunculuk çıkaranlar,[44] kendi mallarından Allah yolunda doğru şekilde istifade etmeyenler, cimrilik yapanlar,[45] ahitlerini bozan ve düşmanlarla dostluk kuranlar,[46] hainler ve nimete şükretmeyenler,[47] müminleri ve peygamberleri öldürenler,[48] günah işleyenler ve azanlar,[49] kendilerine ve halka haksızlık edenler,[50] Allah’a yönelmeyenler, tövbe etmeyenler, Allah’a karşı tekebbür eden ve başkaldıranlar,[51] dini tahrif edenler,[52] şeytana ve tağuta uyanlar,[53] halkı doğru yoldan saptıranlar ve dindarlar arasında bölücülük ve tefrika çıkaranlar,[54] kötü dilli olanlar ve sözlerinin üzerinde durmayanlar,[55] Allah’a, Resülüne ve Allah’ın dostlarına kendi davranışlarıyla eziyet edenler,[56] Allah yolunda cihat etmekten kaçanlar,[57] günah ehli olanlar ve şükretmeyenler[58] fasıklara uyanlar, [59]Salih işler görmeyen ve Allah’a, peygamberine ve İmam’a iman etmeyip bunlardan ayrılarak düşmanlarına bağlananlar.[60]
Eğer gerçekten Allah’ın rahmetine kavuşmak ve onun katında sevimli kul olmak istiyorsak ikinci grupta yer alan kimselerden ayrılıp birinci grupta yer alanlardan olmaya çalışmalıyız. Marufa emredip kötü işlerden sakındırarak, İslam ve Müslümanları savunarak ve Şia mektebini müdafaa ederek Allah’ın rızasını kazanabiliriz. Böylece hem biz Allah, Peygamber (s.a.a) ve Masum İmamları (a.s) sevdiğimizi gerçekleriz hem de onların bizi sevmelerini sağlarız.[61]
[1] Maide: 54
[2] Bihar, 84 s. 198
[3] Mevlevi, Mesnevi
[4] Bkz İbn-i Sina, El-İşarat vet-Tenbihat, c. 3 s. 359-363; Molla Sadra, Esfar, c. 7 s. 148-160
[5] Al-i İmran, 31
[6] Maide, 54
[7] Şeyh Muhammed Behari Tezkiretu’l-Muttakin s. 134
[8] Kuleyni, Kafi, s. 253, Biharu’l-Envar, ci 70, Mekarimu’l-Ahlak s. 16
[9] Feyz-i Kaşani, Molla Muhsin, Ahlak-i Hasane s. 238-239
[10] Al-i İmran, 31
[11] Haşr, 7
[12] Nisa, 59
[13] Enfal, 46
[14] Kuleyni, Kafi, c. 2 s. 352
[15] Ade s. 352 H. 8
[16] Ahlak-i Hasane s. 238
[17] Feyz-i Kaşani, Muhsin, Mahaccatu’l-Beyza c. 8 s 64
[18] Muhaddis-i Kummi, Şeyh Abbas, Mefatihu’l-Cinan, Nudbe Duası
[19] Al-i İmran, 130, 136, 146, 148
[20] Al-i İmran, 3, 146, 159, 160
[21] Al-i İmran, 76; Tevbe, 4, 7
[22] Tevbe, 108; Bakara, 232
[23] Müminun, 11, 1; Nur, 30-31; Ahzap, 70-71
[24] Lokman, 14-15
[25] Ahzap, 56; Hucurat, 2, 5
[26] Hucurat, 9; Maide 42
[27] Hadid, 23
[28] Saf, 4; Al-i İmran, 154-158
[29] Biharu’l-Anvar, c. 70 s. 70
[30] Ade. c. 57 s. 198
[31] Ade, c. 70 s. 18
[32] Ade, c. 70 s. 304
[33] Mahacctu’l-Beyza, c. 2 s. 275
[34] Biharu’l-Envar, c. 71 s. 216
[35] Bakara, 89-90
[36] Lokman, 13
[37] Fetih, 6; Tevbe, 38. ayetten surenin sonuna kadar
[38] Nehl, 23
[39] Şura, 16, A’raf 55
[40] Hadid, 23; Nisa, 36, Lokman, 18
[41] Bakara, 190; A’raf, 55
[42] Kasas 76
[43] A’raf, 31; En’am, 141
[44] Kasas, 77, Taha, 81; Maide, 64; Bakara, 205
[45] Aynısı
[46] Maide, 50, 63, 80
[47] Hac, 38, Enfal, 58, Nisa, 107
[48] Nisa, 93; Al-i İmran, 112; Bakara, 61
[49] Hucurat, 7
[50] Şura, 40; Al-i İmran, 57 ve 140
[51] A’raf, 55
[52] Maide, 78, Hud, 18
[53] Hud, 59-60; Nisa, 115-118; Ahzap, 64-68
[54] A’raf, 44-45
[55] Saf, 2,3; Hucurat, 11-12 Nur, 23; Nisa, 148
[56] Ahzap, 57,58
[57] Enfal, 16
[58] Bakara, 276
[59] Hud, 59-60
[60] Ra’d, 20-25
[61] Fecr, 28; Al-i İmran, 31