Bir şehir veya köyün ikamet edilen yerlerinin arasında sahibi belli olmayan araziler olabilir. Bu arazilerin kesinlikle sahipleri vardır, ama kimler olduğu belli değildir. Dolayısıyla sahibi meçhul malların hükmündedirler. Bu yüzden başkaları (sahiplerinin dışında) kimse tapu çıkararak onlara sahip olamaz. Onlara sahip olabilmek için şer’i hakimden (veliyy-i fakih’ten) satın almalı veya tasarruf için (herhangi bir alma satma olmadan) ondan izin alınmalıdır.
Hadisler ve muteber İslami kaynaklara göre topraklar bikaç kısıma ayrılır:
1- Sahibi belli olan topraklar. Böyle toprakların hükmü bellidir, yani her türlü alma, satma ve tasarruf sahibinin izni ve rızasıyla olmalıdır.
2- Asalaten ölü topraklar. Şimdiye kadar bayındırılmamış topraklardır. Bu kısım ‘enfal’den olup Masum İmam’ın (a.s) malıdır. Hz. İmam Humeyni bu kısım hakkında şöyle buyuruyor: ‘Asalaten ölü topraklar Masum İmam’ın (a.s) malıdır. Ancak gaybet döneminde kim onu bayındırlaştırsa, ister İslam ülkesinde olsun, ister küfür ülkesinde, ister Irak gibi haraç arazisinden olsun ister olmasın, bayındır eden kimse ister Müslüman olsun, ister kafir, ona sahip olur.’[1]
Hz. Ayetullah Mekarim Şirazi’de bu kısım hakkında şöyle buyuruyor: ‘Ölü topraklar kayıtla kimsenin mülkü olmaz. Onu bayındır etmesi gerekir. Yani ekin biçine hazır hale getirmelidir.’[2] Ancak bu alanda İslam cumhuriyetinin bir kanunu varsa ona uyulmalıdır.
3- Sahip ya da sahiplerinin vazgeçtiği ve gözden çıkardığı veya başka yere göç ettiği için mülkünden çıkardığı veyahut doğal afetler ve belalardan dolayı yok olan, yine önceden bayındır edilen ama şimdi terkedildiğinden dolayı yeniden ölü toprağa dönüşen arazilere sonradan ölü durumuna düşen araziler denir. Bunlar ‘enfal’den olup Masum İmam’ın (a.s) malıdır.
Hz. İmam Humeyni şöyle buyuruyor: ‘Geçmişte yaşayıpta artık kendilerinden eser kalmayan milletlerin arazileri gibi sonradan ölü durumuna düşen arazilerin sahibi yoksa bunların hükmü asaleten ölü olan araziler gibidir.’[3]
Yine şöyle buyuruyor: ‘Sonradan ölü durumuna düşen arazilerin sahibinin olduğu bilinse ama meçhul olsa ve ona sahibi meçhul dense ihtayat gereği şer’i hakimin izniyle onda tasarruf etmeli, bayındır edilmeli ve onun sahibi de aranmalıdır. Sahibinin veya şer’i hakimin bulunmasından ümit kesilse satın alınmalı ve parası fakirlere verilmeli yahut kiralanıp kirası sadaka olarak verilmelidir.’[4]
Dolayısıyla bir şehir veya köyde ikamet edilen yerlerin arasında kalıpta sahibi belli olmayan araziler varsa bunlara sahibi meçhul araziler denir. Bu arazilerin sahipleri kesinlikle vardır, ama kim oldukları bilinmiyor.[5] Bu yüzden başkaları (sahiplerinin dışında), tapu çıkararak onlara sahip olamaz. Onlara sahip olabilmek için şer’i hakimden (veliyy-i fakih’ten) satın alınmalıdır.
Hz. Ayetullah Hamanei kendisinden sorulan ‘Sahibi bilinmeyen arazide bir ev yaptım. Onu içindeki evle birlikte müşterinin rızası ve bilgisi dahilinde satarsam, yani müşteri, arazi sahibinin meçhul olduğunu ve satıcının sadece evin sahibi olduğunu bilirse, orayı ona satmak caiz midir?’ soruya şöyle cevap verdiler: ‘Sahibi meçhul olan arsada yapılan ev şer’i hakimin izniyle yapılmışsa ev sahibi yalnızca evi satabilir. Arsayı satma hakkı yoktur.’[6]
Hatırlatmak gerekir ki, her türlü bayındır ve ihya etmek ölü toprakların sahibi olmaya neden olmaz. Bayındır etmek aşağıdaki şartlara sahip olursa mülkiyete neden olur:
a) Bayındır edilecek toprak daha önceden Müslümanın tasarrufunda olmamalıdır.
b) O toprak başkasının mülkü olmamalıdır.
c) Mukaddes Şari’(kanun koyucu) tarafından ibadet yeri olarak tayin edilen yerler olmamalıdır. Meş’ar, Mina, Arafat vs. gibi.
d) Masum İmamın (a.s) ayırdığı (ve bağışladığı) yerlerden olmamalıdır.
e) Başkası önceden onu kendisine maletmiş olmamalıdır.[7]
[1]- İmam Humeyni, Necat-ul İbad, Kitab-u İhya-i Mevat, Mesele:1, s.346
[2]- Tevzih-ul Mesail’in Şerhi (İmam Humeyni), c.2, s.921, Mesele:15.
[3]- İmam Humeyni, a.g.e. Kitab-u İhya-i Mevat, Mesele:2, s.346
[4]- İmam Humeyni, a.g.e. Kitab-u İhyai Mevat, Mesele:3, s.347
[5]- Kifayet-ul Ahkam, c.2, s.548: Dördüncüsü: Arazinin bilinen sahibi olmazsa, arazi bayındır ise o, sahibi meçhül maldır.
[6] - Ecvibet-ul İstiftaat (Farsça), s.344.
[7]- Şeyh Murteza Ensari, el-Mekasib, c.2, s.70-71.