Bu ayetlerin çelişik addedilmesine neden olan nokta, es-sema (gök) kelimesinin bir gök olarak tercüme edilmesidir. Oysaki kelimenin gerçek tercümesi göktür, bir gök değildir. Hatta dilimizdeki tercümede de gök ile gökler arasında bir çelişki ve farklılık bulunmamaktadır; tıpkı “gökte bulut gördüm” ya da “göklerde bulutlar gördüm” dememize benzer. Bu iki cümle bir mana ve mefhumu yansıtmaktadır. Ne “bulutlar” ile “bulut” arasında ve ne de “gökler” ile “gök” arasında bir çelişki mevcuttur.
Sorunuza cevap verirken çelişkinin tüm şartlarını taşıdıkları zaman ancak iki cümlenin çelişik olarak değerlendirilebileceğini ilkönce bilmeliyiz. Örneğin eğer bir şahıs bir defa “ben namazımı mescitte kılıyorum” ve başka bir defa da “ben birçok mescidin cemaat namazında hazır bulunmaktayım” derse, birisinde tekil kelimeler ve diğerinde ise çoğul kelimeler kullanması nedeniyle, biz bu iki cümlenin çelişkili olduğunu iddia edemeyiz. Bu şekilde Arap dilinde ve bunun başında Kur’an-ı Kerim’de kavramların kullanımına dikkat etmek suretiyle, es-sema kelimesinin gök anlamında olduğunu ve gökler ile arasında pek bir fark bulunmadığını ve “semavat” (gökler) ile çelişkili olacak “bir sema” manasında olmadığını idrak edeceğiz. Bu kavramı kullanan Kur’an’daki onlarca ayetin hepsi, bu manayı kastetmiştir. Örneğin eğer Allah Kur’an’da [1]"و ما خلقنا السماء و الأرض و ما بینهما باطلا" diye buyurmuşsa, bunun manası “biz göğü, yeri ve ikisi arasındakileri boş yere yaratmadık” demektir. Elbette sorunuzda “es-sema” kelimesine dönük yaptığınız tercüme uyarınca yukarıdaki ayetin manası şöyle olmalıdır: “biz bir göğü, yeri ve ikisi arasındakileri boş yere yaratmadık” ve bu tercümeye göre, diğer gökler boş yere yaratılmış olmalıdır!!). Veya [2]"ما یخفی علی الله من شیء فی الارض و لا فی السماء" diye buyrulursa, onu “yerde ve sadece “bir gökte” olan şeyler Allah’ın bakışından gizli değildir” (ama Allah diğer göklerde olanları bilmeyebilir!!), diye tercüme edeceksiniz. Arap diline aşina olan hiçbir kimsenin böyle tercümeleri kabul etmeyeceği apaçıktır. Bu esas uyarınca, Hadid suresinin yirmi birinci ayetindeki “es-sema” kelimesinin “bir gök” manasında olmadığı ve dolaysıyla Âli İmran suresinin yüz otuz üçüncü ayetiyle bir çelişki arz etmediğinden emin olunuz. Bu, gökler ile pek bir farklılık arz etmeyen gök manasına gelmektedir. Kur’an mutlak anlamda gök hakkında olmayan ve özellikle bazı gökler bağlamında bir konuyu beyan etmek istediğinde, “es-sema” (gök) kavramından istifade etmemiş, “en aşağı gök” anlamında “es-semau’d-dünya”[3] ve “göklerin her biri” anlamında “küllü sema”[4] gibi kelimeler kullanmıştır. Evet, mesela ayette "جنة عرضها کعرض السماء الدنیا" yani eni en düşük gök kadar olan cennete koşun, diye buyrulsaydı, cennetin enini tüm gökler kadar bilen diğer ayetler ile çelişki arz etme ihtimali mevcut olabilirdi. Ama böyle bir ayet mevcut değildir.