Eğer “egemen felsefe” tabirini gündemde olan ve ciddi felsefe olarak tanımlar ve “hali hazırı” da “çağdaş” olarak yorumlarsak, çağdaş Batı felsefesinin en önemli iki ekolü pozitivizm ve egzistansiyalizmdir. Eğer “hali hazırı” şimdi olarak (2010) tanımlarsak, Batı felsefesi pozitivizm ve egzistansiyalizmden sonra önemli bir felsefi akıma tanıklık etmemiştir. Yirminci yüzyıl felsefeleri bu iki felsefi okulun dallarıdır. Bununla birlikte yirminci yüzyılın ikinci yarısında ikinci dünya savaşı ve neticelerinin etkisiyle Batıda modernizmi eleştiren ve kritiğe tabi tutan bir takım filozoflar ortaya çıkmıştır. Genel olarak bu filozoflar, postmodern filozoflar olarak adlandırılmaktadır.
Soru maalesef çok genel ve muğlâktır. Tam bir şekilde dile getirilmemiştir. Bu yüzden gerektiği şekilde tam bir cevap beklentisi içinde olunmaması gerekir. Eğer “egemen felsefeyi” gündemde olan, ciddi ve yaygın felsefe olarak tanımlarsak ve “hali hazırı” da çağdaş tabiri ile tanımlarsak, çağdaş Batı felsefesinin en önemli iki ekolü Fransız filozofu Agust Kont’un kurduğu pozitivizm felsefesi ve Danimarkalı filozof ve mütekellim Kirkukur’un tesis ettiği egzistansiyalizm felsefesidir. Bu filozofların her ikisi de on dokuzuncu yüzyılda yaşamıştır. Bu iki okul tesis edildikten bugüne dek Batıdaki felsefi departmanlarda yükseliş trendine geçmiş ve egemen olmuştur. Bu iki okul arasında nitelenmeyen bir düşmanlık da her zaman sürmüştür.[1] Bu düşmanlık çok sert olmuştur; öyle ki hiçbir yerde iki felsefi sistem arasında bu kadar bir düşmanlık olmamıştır. Hatta rasyonalistler ve ampiristler arasında bile bu denli bir düşmanlık yaşanmamıştır.[2]Eğer “hali hazırı” şimdiye (2010) yorumlarsak, Batı felsefesi pozitivizm ve egzistansiyalizmden sonra önemli bir felsefesi sisteme tanıklık etmemiştir ve yirminci yüzyıl felsefeleri bu iki felsefi ekolden türemiştir. Bununla birlikte yirminci yüzyılın ikinci yarısında ikinci dünya savaşının ve ondan kaynaklanan olayların etkisi altında Batıda modernizmi eleştiren ve kritiğe tabi tutan filozoflar ortaya çıkmıştır. Onlar, Amerikan kültür ve toplumu ekseninde postmodern yaşam sloganıyla ortaya çıkan yeni yaşam tarzı eşliğinde evrenin durumuna yeni bir perspektif ile bakmışlardır. Bu filozoflar genel olarak postmodern filozoflar olarak adlandırılmaktadır. Bunlar postmodern kavramı çatısı altında toplanabilecek ortak özellikler taşımaktadırlar. Lakin bu filozofların her biri bu kültürel yeni olgu hakkında kendine özgü bir tanım dile getirmiştir. Bu filozofların ortak yönlerinden biri, daha önceleri filozoflar için yasak bölge addedilen genel kültür ve bütünüyle genelin kabul ettiği meselelere yönelik eğilimleridir. Mishall Fuko, Jan Budriyar, JackDarida, Jan FransovaLiyotar ve Heyavani Vatimo en önemli postmodern filozoflar sayılmaktadırlar. Bazıları, Niche ve HaidiGer’in düşüncelerini postmodern filozofların gerçek alt yapısı ve kaynakları olarak değerlendirmiştirler. Özellikle HaidiGer’in yazdığı sarsıcı “Felsefenin Sonu” makalesi yeni bir düşünce şeklinin başlangıcını bildirmektedir. Şüphecilik özü itibari ile felsefi bir sistem sayılmaz ve sadece metodik bir önem taşır. Elbette şüphecilik değişik kısımlara ayrılır ve Batı felsefesi tarihinde değişik çağlarda yeni bir okulun şekil alması paralelinde bir mukaddime sıfatıyla her zaman var olmuştur.
[1] Tarihi Felsefe-i Garb, c. 4, Mustafa Melikiyan, Kum: PejuheşgahıHovze ve Danişgah, Aban 1379, s. 13.
[2] a.g.e, s. 14.