Gelişmiş Arama
Ziyaret
6934
Güncellenme Tarihi: 2011/08/21
Soru Özeti
Bedensel ve ruhsal erginlik arasındaki fark nedir?
Soru
Bedensel ve ruhsal erginlik arasındaki fark nedir?
Kısa Cevap

Bedensel erginlik ferdin evlilik çağına gelmesidir. Bedensel erginliğe ulaşmak insanlar da pek fark etmemektedir ve genellikle erkeklerde Kameri on beş yıl ve bayanlarda ise Kameri dokuz yıldır. Örf ve şeriatın ıstılahında çocuk ergin oldu denildiğinde onun ihtilam olduğu ve yükümlülüğe erdiği kastedilir. Düşünsel erginlik, ruhsal erginliktir. Rüşt erginliği olarak tabir edilen akılsal erginlik insanın düşünsel ve akılsal olarak yarar ve zararı teşhis edebilecek ve malını çarçur etmeyecek ve meyline göre kullanmayacak yaşa gelmesidir.

Ayrıntılı Cevap

Yanıta ulaşmak için üç eksende konuyu incelememiz gerekmektedir:

1. Erginlik ve rüştün anlamı

2. Ruhsal ve bedensel erginliğin tanımı

3. İkisi arasındaki fark

Erginlik yani buluğ Arapçada “beleğe” kelimesinden türeyip hedeflenen şeyin sonuna ulaşmak anlamındadır. Hedeflenen şey mekân veya zaman veyahut belirli bir husus olabilir. Elbette bazen sonuna yaklaşılmasa da hedeflenen şeye yaklaşmak için kullanılmaktadır.[1] Erginlikten kastedilen şey ferdin evlilik çağına ulaşmasıdır. Rüşt kelimesi ise akıl meyvesinin olgunluk ve erginliğe ermesi anlamındadır ve aksi anlamda olan hamlığın karşısında bulunur.[2] Ama örf ve şeriatın ıstılahında çocuk ergin oldu denildiğinde onun ihtilam olduğu, yükümlülüğe erdiği ve bu yüzden de olgunlaştığı kastedilir.[3]

Yükümlülüğün İspatı

Yükümlülük ve bazı hukuksal, ekonomik ve toplumsal hususların ispatı için erginlik ve rüşt gündeme gelir. Yükümlülük sorumluluğu için zikredilen şartlardan biri de erginliktir. Yükümlülük sınırına gelmemiş birisi hiçbir ameli yapma sorumluluğu taşımaz. Her Müslüman erginlik yaşına vardıktan sonra yükümlüler dairesine girer ve bütün ilahî farzları yerine getirmek ve yasakları da terk etmekle görevli olur.[4]

Erginliğin Kısımları

1. Bedensel Erginlik: Bedensel erginliğe ulaşmak insanlar da pek fark etmemektedir ve genellikle erkeklerde Kameri on beş yıl ve bayanlarda ise Kameri dokuz yıldır.[5]

2. Akılsal Ve Ruhsal Erginlik: Akılsal erginliğe ulaşmak bireylerde fark etmektedir. Birisinin yaklaşık yirmi yaşında ve bir başkasının ise daha yüksek yaşlarda bu merhaleye ulaşması mümkündür. Akılsal erginliğe ulaşmakla artık insanın bu tür erginliği yerinde saymaz, bilakis her gün daha mükemmelleşir. Genellikle akılsal rüşt yaşı yirmi ila kırk yaş arasıdır. Kur’an bir yerde insan türü hakkında kırk yaşını rüştün yetkinlik ve akılsal erginliğe ulaşma yaşı olarak tanıtmaktadır. “Nihayet (insan) olgunluk çağına gelip, kırk yaşına varınca şöyle der: Bana ve anne babama verdiğin nimetlere şükretmemi, senin razı olacağın salih amel işlememi bana ilham et.”[6] Bu ayette rüştünün kemaline erdikten sonra Yusuf’a hikmet ve ilim verildiği hatırlatılmaktadır.[7]

3. En Üstün (Eşed) Erginlik: “Eşed” sağlamlık ve de ruhsal ve bedensel kuvvet manasındadır ve en üstün erginlik bu merhaleye ulaşmak anlamındadır. En üstün erginlik Kur’an-ı Mecid’te insan ömrünün değişik devreleri için kullanılmıştır.

A. Bazen erginlik yaşı anlamında kullanılmıştır: [8]وَ لا تَقْرَبُوا مالَ الْیَتِیمِ إِلَّا بِالَّتِی هِیَ أَحْسَنُ حَتَّى یَبْلُغَ أَشُدَّهُ “Rüştüne erişinceye kadar, yetimin malına ancak en güzel şekilde yaklaşın, verdiğiniz sözü de yerine getirin.”

B. Bazen kırk yaşına ulaşma anlamında kullanılmıştır: [9]حَتَّى إِذا بَلَغَ أَشُدَّهُ وَ بَلَغَ أَرْبَعِینَ سَنَةًNihayet (insan) olgunluk çağına geldiğinde …”

C. Bazen ihtiyar olmadan önceki dönem için kullanılmıştır: ثُمَّ یُخْرِجُکُمْ طِفْلًا ثُمَّ لِتَبْلُغُوا أَشُدَّکُمْ ثُمَّ لِتَکُونُوا شُیُوخا[10]ً “O, … sonra sizi (ana rahminden) çocuk olarak çıkaran, sonra olgunluk çağına ulaşmanız, sonra da ihtiyarlamanız için sizi yaşatandır.”

Tabirlerdeki bu farklılık insanın ruh ve beden istihkâmına ermek için bir takım merhaleleri kat etmesi gerektiği hakkında olabilir ve şüphesiz erginlik yaşına ulaşmak bunlardan biridir. Genellikle fikir ve akılda bir tür erinlikle beraber olan kırk yaşına varmak da başka bir merhaledir. Aynı şekilde insanın iniş yayını kat etmesinden ve de çürüme ve gevşemeye yüz tutmasından önce başka bir merhale de vardır.[11]

İnsanın Düşünsel Yetkinliği (Rüşt)

Çocukluk karşısında yer alan bedensel erginliğin tersine, rüşt sefihliğin karşısında yer alır.

Sefih

Rüştün manasını daha iyi anlamak için onun karşısında yer alan sefihin manasını bilmemiz gerekir. Tekiller kitabında (Arapça) şöyle yazılmaktadır: Sefih, orijinal olarak yolda yüründüğünde denge sağlayamayacak kadar bir tür az kilolu olma ve bedensel hafifliğe denir. Sonra bu münasebetle düşünsel rüşt taşımayan bireyler için kullanılmıştır. Aklın hafifliğinin maddî hususlarda veya manevî hususlarda olması da fark etmez. Yüce Allah Kur’an’da şöyle buyuruyor: “Mamafih Allahın sizi başına diktiği mallarınızı sefihlere vermeyin de bunlarda yapacağınız tasarruf ile onları besleyin ve giydirin ve kendilerine güzel güzel nasihat edin”[12] Bu ayet, mallarını telef edecek ve kötü bir şekilde harcayacak erkek veya kadın, akraba veya yabancı bir sefihe vermemeleri için herkese bir emirdir.[13] Yukarıdaki ayette sefihlikten kastedilen, bir şahsın kendi mallarının sahipliğini üstlenemeyecek, malî muamelelerde menfaatini sağlayamayacak ve deyim yerindeyse kandırılacak kadar malî işlerde yeterli rüştten yoksun olmasıdır.

Mali Tasarruflarda Erginlik Ve Rüştün Şart Olması

Bedensel erginlik ve de ruhsal ve düşünsel erginliğe ek olarak rüşt de mali tasarruflarda şarttır. İslam erginlik meselesini her yerde bir şekilde tanımlamıştır. İbadet, hadler ve diyet meselelerinde erginliği şerî yaşa yani evlilik yaşına ulaşmak olarak tanımlamıştır. Ama malî tasarruflar, ikrar ve benzeri şeyler bağlamında başka bir şart daha eklemiştir. Bu, rüşt haddine varmaktır. Bu, İslam’ın kendi kanunlarını oluşturma merhalesinde gösterdiği lütuflardandır; çünkü İslam rüşt meselesini şart koşmasaydı ve malî tasarruflar ve benzeri şeylerde rüştü lağıv etseydi, yetimler gibi fertlerin toplumsal hayat düzeni zedelenir ve tasarruf ve ikrarlarının neticesinde diğer bireyler bundan kötü bir şekilde istifade edip onları kandırırdı. En kolay yolla yani birkaç hoş söz ve yalan vaatler ile tüm yaşam gereçlerini yetimlerin ellerinden alır ve bir veya birkaç zarar muamelesiyle onlara karar günler yaşatırlardı. O halde rüşt aklın bu tür işlerde gerekli ve lazım gördüğü bir şarttır. Ama ibadet gibi hususlarda rüşte hiçbir gerek duyulmadığı herkes için açıktır. Hadler ve diyetler gibi hususlar da böyledir. Çünkü zinanın kötü olduğu ve buna mürtekip olanın hadde mahkûm olacağını ve hakeza insanları vurup öldürmenin çirkin olduğu ve bunu yapanın diyet hükümlerine maruz kalacağını bilmek ve idrak etmenin rüşte bir gereksinimi yoktur. Her insan rüşt haddine varmadan önce de bu teşhisi yapabilme gücüne sahiptir ve insanın bu hususlara dönük idraki rüşte ulaşmadan ve ona ulaştıktan sonra fark etmemektedir.[14]

Daha fazla bilgi edinmek için “Cinsel Erginlikten Toplumsal Erginliğe” adresine müracaat ediniz.



[1] Kamus-ı Kur’an, c. 1, s. 227.

[2] Tabatabai, Muhammed Hüseyin, tercüme, Musevi Hemedani, Seyid Muhammed Bakır, Tercüme-i El-Mizan, c. 4, s. 275, Naşır: Defter-i İntişarat-ı İslamî Camia-i Müderrisin-i Havza-i İlmiye-i Kum, Kum, 1374 ş, çap-ı pencom.

[3] Mecmeu’l-Bahreyn, c. 5, s. 6.

[4] Tevzihü’l-Mesail, (el-Mahşi lil-İmam Humeyni), c. 1, s. 3.

[5] Erginliğin alametleri üç şeyden biridir: Birincisi, karın altında cinsel organın üst kısmında kalın kılların çıkmasıdır. İkincisi, meninin gelmesidir (cinsel rüşte erme ve ihtilam olmadır. Bu devrede insan evlenme salahiyeti kazanır). Üçüncüsü ise erkeklerde on beş ve kızlarda da dokuz Kameri yılın tamamlanmasıdır. Buna göre, bu alametlerden her biri tek başına erginlik ve şerî yükümlülük haddine varmanın göstergesidir.

[6] Ahkaf, 15.

[7] Cefarî, Yakub, Tefsir-i Kevser, c. 5, s. 363, tefsir-i süre-i Hamd ta Taha Kevser

[8] İsra, 34.

[9] Ahkaf, 15.

[10] Mümin, 67.

[11] Mekarim Şirazi, Nasır, Tefsir-i Numune, c. 9, s. 364 ve 365, Naşır: Daru’l-Kütübi’l-İslamiye, Tahran, 1374 ş.

[12] Nisa, 5.

[13] Tercüme-i Cevamiu’l-Cami’, c. 1, s. 554 ve 555.

[14] Tercüme-i el-Mizan, c. 4, s. 275 ve 276.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Ehlisünnet Kur’an’da velayeti nasıl tefsir etmektedir?
    6771 Tefsir 2012/08/12
    Şia’nın inancına göre, müminlerin önderi Hz. Ali’nin (a.s) velayeti A’li İmran suresinin 55. ayetinde açıkça beyan edilmiştir. Belirtilen veli ve velayetten ne kastedildiği hususunda Şii ve Sünni âlimleri arasında ihtilaf vardır. Ehlisünnet bunu sevgi ve dostluk velayeti manasında yorumlamış, Şiiler ise yönetim ve imamet velayeti manasında değerlendirmiştir.
  • İslam öğretileri acısından diğer mahlûkatlar için bir hukuk tarif edilmiş midir?
    7407 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/08/11
    Dini kaynaklarda bu konuyla ilgili birçok rivayet bulunmaktadır. Bunlardan anlaşıldı kadarıyla hak ve hukuk kavramı sadece insanlara özgü kavramlar değildir. Bilakis diğer bütün mahlûkatlarında hak ve hukuka sahip oldukları anlaşılmaktadır. Örneğin “men la yehzer’ul-fakih” kitabında bir bölüm hayvanın sahibine hakkı olarak adlandırılmış ve bu konuyla ilgili hadisler ...
  • Neden Müslüman erkeğin ehl-i kitap kadınla evlenmesi caizdir, ama Müslüman kadının ehl-i kitap erkekle evlenmesi caiz değildir?
    14019 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2011/04/13
    Çünkü, 1) Daimi evlilik iki taraf içinde yasaktır. Sadece geçici evlilikte Müslüman erkek ehl-i kitap kadınla evlenebilir. 2) Ahkamın hikmetini bilmek iyi bir şey olsa da kulu hedeflenen menzile götüren şey, onun Allah’a kayıtsız ve şartsız itaat etmesidir. Bazı hükümlerin felsefesi hakkında ihtimaller verilebilir. Örneğin bu hüküm hakkında ...
  • Allah-u Teâlâ’nın hilesinin anlamı nedir?
    8355 Tefsir 2012/06/11
    Arap lügatinde hile (mekr), bir kimseyi hedefin­den (hedef iyi ya da kötü olsun) alı koymaktır. Bu anlam esasınca hile her zaman ve her yerde kötü değildir. Bu kelimenin Allah-u Teâlâ’ya nispet verilmesi, zararlı komployu hünsa etmek anlamındadır ve bozguncular hakkında kullanıldığında, programları ıslah etmenin önünün ...
  • Hz. Ali'yi Allah bilen bir kimsenin evinde İmam Hüseyin için düzenlenmiş merasime katılmak caiz midir?
    9276 Eski Kelam İlmi 2011/06/20
    İmam Hüseyin ve onunla birlikte şehit olan ashabı için yas tutmak ve bu doğrultuda düzenlenen merasimlere katılmanın Allah katında büyük sevabı ve mükâfatı vardır. Ama doğal olarak eğer bu tür merasimler ehlibeytin (a.s.) öğretilerine ters ve muhalif olan öğretilerin tebliğ ve güçlenmesine neden oluyor ise bu gibi merasimlere katılmanın hiçbir ...
  • Kedinin kılının hükmü nedir?
    15522 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/10/22
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Nisa suresinin 11. ayetinde ‘Babalarınızdan, oğullarınızdan hangisi size daha faydalıdır, bilemezsiniz.’ buyurulan cümlenin manası nedir?
    7707 Tefsir 2012/04/15
    Nisa suresinin 11. ayetinde birinci dereceki kimselerin miras bölüşümünün nasıl olacağı göz önüne alınarak müfessirler ayetin ‘Babalarınızdan, oğullarınızdan hangisi size daha faydalıdır, bilemezsiniz.’ bölümünün manası hakkında çeşitli ihtimaller vermişlerdir. Buna göre bu cümlenin manası şunlardan biri olabilir: 1- Baba, anne ve evlatlarınızdan hangisinin dünyada size ...
  • Hangi imamın başka imamlardan farklı kendine özgü özellikleri vardır?
    7191 Masumların Siresi 2012/03/04
    Dini öğretilerimize göre Masum İmamların varlıkları iki yönlüdür. Biri nurani varlıkları, diğeri maddi varlıklarıdır. Nur varlıkları açısından onların hepsinin nuru birdir. Ama maddi ve cismi varlıkları açısından zaman ve mekan şartlarına göre her birinin kendine has özellikleri vardır. Örneğin İmam Ali cesarette ve hitapta, İmam Hüseyin cihad ve ...
  • Nisa suresinin 78 ve 79. ayetleri esasınca, kötülükler Allah’a mı yoksa insana mı isnat edilmektedir?
    13848 Tefsir 2011/05/21
    Bu ayetler birkaç surette açıklanabilir:1. Allah her şeyi yaratmıştır, ama yaratılışın varlıksal kemalini engelleyen şeyler anlamındaki gerçek kötülük ve şer yokluktan başka bir şey değildir ve bundan dolayı yaratılacak bir kabiliyet de taşımamaktadır. Ama Allah’ın mahlûklarının birbirleriyle takışması nedeniyle bu kötülük meydana geldiği için kötülükler de Allah’a isnat ...
  • Allah falan kulunu kendi haline bırakmış deniliyor, bunun anlamı nedir?
    7499 Eski Kelam İlmi 2012/09/15
    Bu kur’an’sal bir kavramdır. Allahu Teala kuranı kerimde şöyle buyuruyor: “nesullahe fe nesiyehu; onlar Allahı unuttular, öyle ise Allah (da) onları unuttu”. Bunun anlamı şudur: Dünyada bazı insanlar Allah ı unuttukları için Allah da onları kıyamet gününde unuttur. Yani bunlara teveccüh etmiyor, kıyametin hayırlarından ve bereketlerinden mahrum ...

En Çok Okunanlar