Gelişmiş Arama
Ziyaret
12521
Güncellenme Tarihi: 2012/04/04
Soru Özeti
Neden Kuran ayetleri nüzul tertibi esasına göre toplanmadı?
Soru
Kuran ayetleri neden nüzul tertibi (ilk olarak Mekki ve sonra Medeni) esasına göre toplanmadı?
Kısa Cevap

Peygamber(s.a.a)’den Kuran’ın nüzul tertibi esasına göre toplanmasına dair bir destur bizlere ulaşmamıştır. Kuran’ın toplanması birkaç merhalede gerçekleşmiştir. İmam Ali (a.s) Kuran’ı, nüzul tertibi esasına göre topladı ama sonuçta halifelerin topladığı genellik kazanmış ve Ehlibeyt (a.s) da şimdiki Kuran’ı tam anlamıyla teyit etmişlerdir.

Ayrıntılı Cevap

Kuran’ın toplanması hakkında üç ana görüş mevcuttur[1]:

  1. Nüzul esnasında her bir surenin ayetleri tam olarak nazil oluyordu ve sure bitmeden başka bir sure başlamazdı.
  2. Her bir sure için birkaç ayet nazil olur ve sureler aşamalı olarak tamamlanıyordu. Bu görüşe göre şöyle bir soru akla gelebilir. Acaba ayetlerin surelere yerleştirilmesi Peygamber’in (s.a.a) emriyle mi gerçekleşiyordu yoksa sahabe zamanında mı böyle bir iş gerçekleşti?
  3. Şuanda mevcut olan hem ayetlerin hem de surelerin tertibi, sahabe zamanında şekil almıştır.

Birinci Görüşün Tahlili:

Suyuti, El-İtkan kitabında Peygamber’in (s.a.a) ve Müslümanların “Bismillahirrahmanirrahim”in başlamasıyla bir önceki surenin bittiğini ve yeni bir surenin başladığını anladıklarına dair rivayetler nakletmiştir.[2] Bu rivayet genel olarak Peygamber (s.a.a) zamanında da surelerin kâmil şekilde nazil olduğunu gösteriyor. Ama ulemanın ortak görüşü olan risaletin evvelinde “Alak” suresinin sadece birkaç ayetinin nazil olduğu[3] ve bazen bir ayetin nazil olduğu, Peygamber’in (s.a.a) de onu münasip bir sureye yerleştirdiği[4] bilgisi bu farzın güvenilir olmadığını göstermektedir.

İkinci Görüşün Tahlili:

Birinci bölümde de belirttiğimiz gibi tarihte birçok ayet Peygamber’in (s.a.a) emriyle çeşitli ayetlere yerleştirilmiştir. İlk olarak Ebu Bekir tarafından toplanan ve sonraları Osman zamanında ikinci defa toplanan Kuran’da hiçbir ayetin yeri değişmemiştir ve temelde ayetlerin derlenmesinde hiçbir müdahaleleri olmamıştır. “Fatiha” suresi gibi bazı sureler her ne kadar kâmil olarak nazil olsa da[5], Kuran’daki uzun sureler gibi diğer bazı sureler zamanla ve zahiren orantılı olarak (yani her bir sureden bir miktar ayetin nazil olması ve zamanlar surelerin tamamlanması) nazil olmuştur.

Bu alanda merhum Tebersi şöyle diyor: “Nüzul tertibinde, surelerin düzeninin riayeti, her surenin başlangıcıyla alakalıdır. Eğer bir sureden birkaç ayet nazil olsa ve o sure bitmeden başka bir sure kâmil şekilde nazil olsa hatta bu arada birkaç sure daha nazil olsa ve sonra ilk surenin kalan ayetleri nazil de olsa tertibin geçerliliği (surelerin Mekki ve Medeni olmaları) her surenin başlangıç ayetlerinin nüzulüne göredir.”[6]

Bu duruma göre, ayetlerin farklı surelerde derlenmesi ve yerleştirilmesi Peygamber’in (s.a.a) emriyleydi. Ama Osman zamanında Kuran’ın farklı nüshaları toplandı ve herkes başkalarının Kuran’ında olmayan kendi nüshasının doğruluğunun ispatı için o ayetlerin, Peygamber’den (s.a.a) duyduğuna dair iki şahit getiriyordu ve o nüsha da yerine yerleştiriliyordu.[7]

Üçüncü Görüşün Tahlili:

Ayetlerin düzeni konusunda yaklaşık olarak[8] ortak bir görüş mevcuttur. Ayetlerin düzenlenmesi Peygamber’in (s.a.a) emriyle ve kayıtla gerçekleşen bir iştir.[9] Ama daha önce de dediğimiz gibi her ne kadar Kuran’ın Peygamber (s.a.a) zamanında da toplandığına dair rivayetler olsa da,[10] bazı alametlere göre surelerin tertiplenmesi sahabe zamanında gerçekleşmiştir.[11] Eğer bu görüşü kabul edersek –güçlü de bir görüştür- Kuran’ın toplanması genel anlamda üç merhalede gerçekleşmiştir; Peygamber (s.a.a) zamanında, ilk ve ikinci halife döneminde ki nihayetinde üçüncü halifeye ulaşan dönemde.[12]

Kuran’ın Toplanması:

Kuran Peygamber (s.a.a) zamanında, Onun emriyle bazı sahabeler aracılığıyla toplanmıştır. Bu toplama vahiy kelamının yazımıdır. Ebu Bekir zamanında perakende haldeki levhalar ve parça halindeki ayetler levhalarda ( şimdiki kitaplara benzer bir mecmua) toplandı. Sonuçta Osman zamanında bu birçok Mushaf ki Araplar sayesinde farklı kıraatlere müptela olmuştur, tek bir Mushaf da toplandı.[13]

Ali (a.s) Mushaf'ı:

Ali (a.s), Peygamber’in (s.a.a) vefatından sonra Kuran’ı toplanması ile meşgul oldu. Bu Kuran’ın (Mushaf’ın) özelliği ayet ve surelerin nüzulüne göre dakik olarak düzenlenmesiydi.[14] Yani Mekki olanlar Medenilerden önce yer alıyordu.[15] Ama bu Kuran, hilafet iddiası taşıyan bazı sahabeler tarafından kabul görmedi.[16] Sonuçta ise son olarak üçüncü halifenin bir araya getirdiği Kuran, Ali (a.s) tarafından da kabul edildi.[17]

Bahsedilen konuları nazara alarak şu neticeyi alabiliriz:

  1. Kuran ayetleri tedrici nüzulüne göre bazen kâmil bir sure şeklinde bazen de bir sureden birkaç ayet şeklinde nazil oluşu.
  2. Kuran ayetlerinin nüzulünde, ayetlerin orantılı olarak farklı surelere nazil olması.
  3. Sahabeden bazıları Peygamber’in (s.a.a) desturu (nüzulün düzenine göre değil) ve kendi derlemesiyle Kuran’ı bir araya getiriyordu.
  4. Ayetlerin derlenmesi Peygamber’in (s.a.a) emriyle ve kayıtla gerçekleşmiştir.
  5. Bir söyleme göre surelerin derlenmesi, sahabe zamanında ve özellikle Osman zamanında gerçekleşti.
  6. Kuran’ın toplanması Peygamber (s.a.a) zamanında, vahyin yazımıyla olmuştur. Birinci ve ikinci halife zamanında perakende olan levhalar toplandı ve bir mecmuada toplandı. Osman zamanında birkaç yıldır süre gelen farklı kıraat sorunları çözümlendi.
  7. İmam Ali (a.s) Kuran’ı, nüzul tertibine göre topladı ama Osman aracılığıyla toplanan Kuran da İmam tarafından kabul gördüğü için Müslümanlar arasında vahdeti koruyarak kendi topladığı Kuran’ı kaldırdı.

 


[1] Bakınız 71 ve 1625. soru

[2] İbni Abbas şöyle diyor: Allah Resulü (s.a.a), “Bismillahirrahmanirrahim” nazil olana kadar surenin ne zaman biteceğini bilmiyordu. Bezzar ayrıca şunu da ekliyor: “Bismillah” nazil olduğunda bir surenin bittiği ve diğer bir surenin başladığı belli olurdu. El-Mizan, C.12, S.186

[3] Marifet, Muhammed Hadi, Ulum-i Kuranî, S.76, Muessese’yi Et-temhid, Kum, 1999

[4] Marifet, Muhammed Hadi, Ulum-i Kuranî, S.77; İbni Aşur, Et-Tahrir vet-Tenvir, C.1, S. 90; Tirmizi İbni Abbas’tan, O da Osman b. Affan’dan naklederek diyor ki:

«كان رسول اللّه صلّى اللّه عليه و سلّم مما يأتي عليه الزمان و هو تنزل عليه السور ذوات العدد- أي في أوقات متقاربة- فكان إذا نزل عليه الشي‏ء دعا بعض من يكتب الوحي فيقول ضعوا هؤلاء الآيات في السورة كذا».

[5] Ulum-i Kuranî, S. 76

[6] Tabersi, Fazıl b. Hasan, Mecmeul-Beyan fi Tefsiril-Kuran, mütercimlerin tercümesi, C. 26, S.147, Feraheni Yayınevi, Tahran, 1981; Ulum-i Kuranî, S. 89

[7] Tercüme’yi EL-Mizan, C. 12, S. 174

[8] Şia’nın Muhammed b. Habibullah Sebsivari Necefi gibi “El-Cedid fi Tefsiril-Kuranil-Mecit C.2, S. 420” müfessirleriyle ve gayri imami olan ŞEvkani gibi “Fethul-Kadir, C.1, S. 86” müfessirlerle bu konuda muhalefet etmişlerdir.   

[9] Suyuti, El-İtkan fi Ulumil-Kuran, C.1, S.71; Ulum-i Kuran, S. 119

[10] El-İtkan, C.1, S.69; Buhari, Muhammed b. İsmail, Sahihi Buhari, C.4, S. 1907, Dar b. Kesir, Beyrut, 1407 h.k.

[11] Ali b. Süleyman El-Abid, Cem’ul-Kuran Hifzan ve Kitabetun, S: 70, Birinci konu:

الأدلة على كتابة القرآن الكريم في عهده صلى الله عليه وسلم ، ما رواه البخاري ومسلم عن ابن عمر  « أن رسول الله صلى الله عليه وسلم نهى أن يُسَافر بالقرآن إلى أرض العدو » .

* وفي لفظ لمسلم أن رسول الله صلى الله عيه وسلم قال : « لا تسافروا بالقرآن ، فإني لا آمنُ أن يناله العدو »،بیجا،بیتا

[12] Mukriyzi, Ahmet b. Ali, Emtaul-İsma’, C. 4, S.239, Darul-Kutubil-İlmiye, Beyrut, 1420 h.k.

[13] Bakınız: Cem’ul-Kuran Hifzan ve Kitabetun, S: 70 (Peygamber (s.a.a) zamanında Kuran’ın toplanmasıyla ilgili); El-İtkan, C.1, S. 69 ve 70 (Ebu Bekir ve Osman’ın Kuran’ı toplaması ile ilgili ve bu konuyla ilişkili olan yerler)

[14] Daha önce de deiğimiz gibi bazı ayetler Peygamber’in (s.a.a) emriyle kendilerine has yerlere yerleştirilmiştir.

[15] Ulum-i Kuranî, S. 121, Muhammed b. Sa’d, Et-Tabakatul-Kubra, Tercüme Mehdi Damğani, C.2, S. 324, Kültür ve Düşünce Yayınevi, Tahran, 1995

[16] Ulum-i Kuranî, S. 122

[17] Ali (a.s) hilafeti zamanında Kufe’ye ulaştığında halk, Osman’ın yaptığı iş için serzenişte bulundu. Zira o halka Kuran’ın tek bir nüshasını sunmuştu. Ali (a.s) sesini yükselterek susmalarını istedi ve buyurdu ki: O her ne yaptıysa bizimle meşveret ederek ve muvafakat ederek yaptı. Ben de eğer Onun yerinde olsaydım böyle yapardım ve aynı yoldan giderdim. Bakınız: A’sam b. Kufi, El-futuh, Tercüme, Mestufi Herevi, S. 997, Neşr’i İntişarat ve Amuzeş’i İnkılab’i İslami, Tahran, 1993; Ulum-i Kuranî, S. 122-123

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Rastgele Sorular

  • Caiz olmamak haram olmak manasında mıdır?
    10834 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/08/03
    Şerî hükümler yükümlülük ve vaziyet hükümleri diye iki kısma ayrılır. Yükümlülük hükümleri, baştan direkt olarak yükümlü bireylerin amel ve işlerine taalluk eden farz, haram, müstehap, mekruh ve caiz (mubah) hükümlerine denir.[1] Vaziyet hükümleri ise baştan ve direkt olarak bireylerin ...
  • Ehlisünnet’in görüşünü dikkate alarak Şia fıkhına göre yolculukta namazı kasır etmek ruhsat mıdır yoksa vacip midir?
    9507 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/06/10
    Kesin ve tartışmasız olan şu ki beş vakit namaz ilkin iki rekâtlı şeklinde teşri ve farz kılınmıştır. Şunda da şüphe yok ki ikametgahta (haderde/ kendi memleketi ve vatanında) kılınan namazlara ikişer rekât izafe edilmiştir. Şu halde zihinlere takılan soru şu: Yolculukta kılınan namazlara da iki rekât izafe ...
  • Yaşayan anne ve babaya yönelik yapılan hayırlar doğru mudur?
    18461 Pratik Ahlak 2011/04/11
    Her insan iyi işler yapıp sevabını başkalarına ve bu cümleden olmak üzere anne ve babasına bağışlayabilir. Böyle bir durumda bu hayırlı amelin sevabı onlara ulaşacak ve buna ek olarak aynı sevabın benzeri veya hatta ondan daha fazlası ameli bağışlayan için de göz önünde bulundurulacaktır. ...
  • Dünya Siyonizm’i nedir?
    9536 تاريخ کلام 2011/11/12
    Dünya Siyonizm’i, 1897 tarihinde yaklaşık yüz elli yıl önce çeşitli ülkelerin Yahudilerden iki yüz kırk ileri gelen Yahudi aracılığıyla İsviçre’de kurulan bir teşkilatın adıdır.Tarihi kaynaklarda belirtildiğine göre “Dünya Siyonizm”inin kuruyucusu Theoder Hortzel adında bir şahıstır. Dünya Siyonizm’i 1897 tarihinde İsviçre’de düzenlenen ...
  • Eğer birisi oruçluyken eşiyle oynaşır ve bedeni gevşer ama meni gelmez ise görevi nedir? Eğer meni gelirse görevi nedir?
    7254 Cünüpte Şüphe Etmek 2018/12/08
    Meni bedeninizden dışarı çıkmadığı sürece cenabet olmazsınız ve gusül size farz olmaz. Taklit Mercilerin bu konuda fetvaları şöyle: “Eğer meni mecrasından hareket eder ama dışarı çıkmaz ise veya insan dışarı çıkıp çıkmadığından şüphe duyarsa gusül almak vacip olmaz.”[1] Buna göre cenabet olmadığı için orucu ...
  • Her yarım saatte tuvalet ihtiyacı olan ve tekerlekli sandalyeyle amellerini yapmak zorunda olan hastanın temettü haccındaki vazifesi nedir?
    10268 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/09/22
    Haccın şartlarından birisi beden gücünün yerinde olmasıdır. Yani, hacca gitmek ve amelleri çok zorluk ve meşakkat olmadan yerine getirmek için yeterli güce sahip olmak gerekmektedir. Hac kocanız için zor ve meşakkati olur ve bu  dayanılmaz bir hal alırsa aslında hac ona farz değildir. Ancak bu hastalığa yakalanmadan ...
  • Abdest alırken ve zorunlu bir durum yokken bir başka şahıs elimize su dökerse, bu bir sakınca ifade eder mi?
    31495 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/04/04
    Abdestin bir takım şartları vardır ve onlardan her birine riayet etmeme durumunda abdest geçersizdir. Abdestin şartlarından birisi, bizzat insanın yüzünü ve ellerini yıkması ve de baş ve ayaklarını mesh etmesidir. Eğer bir başkası insana abdest aldıracak olursa veya yüz ve ellere su ulaştırmada ve baş ve ayakları ...
  • Kutsal kitapta teslis mevcut mudur?
    6982 Eski Kelam İlmi 2012/01/23
    Tarihçilerin geneli, kutsal kitabın hiçbir yerde açıkça teslisi beyan etmediği hususunda ortak görüş taşımaktadır. İlyade Ansiklopedisi teslis hakkında şöyle yazmaktadır: … Kutsal kitapta teslisi ispat eden bir ayet bulmak kilise için ciddi bir krize yol açmıştır. Bununla birlikte bazı Hıristiyanlar kutsal kitaptan kendi görüşlerince teslisi beyan eden bir takım ...
  • Tesnim adlı tefsir kitabında kuranın sübut ve ispat makamına işaret edilmiştir. Bu iki makam arasındaki farkı nedir?
    8863 Tefsir 2012/04/02
    Kuran’ın sübut makamı, Kuran’ın kendi başına hüccet olduğu anlamındadır. Bu asılca bu mukaddes kitap kendi kendince asıl itibariyle hüccet sayılmaktadır. Ama Kuran’ın ispat makamı kuranı kerimin zati itibarıyla hüccet olmasının yanı sıra diğer metinleri ve farklı akideleri ispatlama ve onları değerlendirme ölçüsü kabiliyetine sahiptir olması anlamındadır. Çok ...
  • Hz. Ali'yi Allah bilen bir kimsenin evinde İmam Hüseyin için düzenlenmiş merasime katılmak caiz midir?
    9272 Eski Kelam İlmi 2011/06/20
    İmam Hüseyin ve onunla birlikte şehit olan ashabı için yas tutmak ve bu doğrultuda düzenlenen merasimlere katılmanın Allah katında büyük sevabı ve mükâfatı vardır. Ama doğal olarak eğer bu tür merasimler ehlibeytin (a.s.) öğretilerine ters ve muhalif olan öğretilerin tebliğ ve güçlenmesine neden oluyor ise bu gibi merasimlere katılmanın hiçbir ...

En Çok Okunanlar