Gelişmiş Arama

Bu soruya cevap vermek için ilk önce bu imamların zamansal konumlarının farklılıkları ve Şialar dışında diğer İslami mezheplerin onlara yönelik bakışlarının farklılıklarını bilmek gerekir. Ardından İmam Ali (a.s) için Nehcü’l-Belağa’nın yazılması ve diğer imamlar için benzeri kitapların telif edilmemesinin nedeni anlaşılmalıdır. Bu esas uyarınca aşağıdaki noktalara dikkat ediniz:

  1. Bildiğimiz gibi her ne kadar kısa bir zaman için olsa da İslam toplumunda halife ve Müslümanların hâkimi sıfatıyla yer alan tek imam Hz. Ali’ydi (a.s). Hz. Ali (a.s) beş yıl Müslümanların yöneticiliğini mübarek elleriyle yürüttü. Doğal olarak hâkimiyetin bu büyük imamın elinde bulunduğu dönemde kendisi hem uzun hutbeler verme ve gerekli nasihatleri halka iletmede daha fazla bir hareket özgürlüğüne sahipti ve hem de ravi ve kâtipler rahat bir şekilde onun beyanatlarını kaydedebiliyor ve başkalarına iletebiliyordu. Öte taraftan diğer İslami fırkalar her ne kadar onu Şialar gibi Hz. Peygamberin (s.a.a) aralıksız halifesi bilmese de kendisini olgun halifelerden biri saymakta ve sözlerini de kendi kitaplarında nakletmekteydiler.[1]
  2. İmam Bakır (a.s) ve İmam Sadık’ın (a.s) din usullerini açıklamak için gösterdikleri çabaların çoğu Emevi devletinin zayıf olduğu ve gücün Abbasilere geçtiği dönemde gerçekleşmiştir. Bu zaman diliminde ilimleri yaymak ve binlerce uzman öğrenci yetiştirmek için bu büyük imam için uygun bir ortam meydana gelmişse ve Ehlisünnetin birçok âlimi de onlardan yararlanmışsa da, her haliyle İmam Ali’nin (a.s) konumu gibi bir ortam kendileri için meydana gelmemiştir. Onlar hem kendi canlarını ve hem de taraftarlarının canlarının tehlikeye düşmemesi ve çatışan taraflardan birinin kötü şekilde istifadesine neden olmaması için davranış ve sözlerinde ihtiyatı gözetmeleri gerekiyordu! Bu esas uyarınca İmam Ali’nin hutbeleri gibi uzun hutbelere daha az yer vermiş ve birçok yerde halkın sorularını yanıtlamışlardır. Hatta İmam Bakır (a.s) birçok yerde kendi sözlerini Cabir gibi bir takım ravileri vasıta karar kılarak Hz. Peygamber (s.a.a) ve Hz. Ali’nin (a.s) sözlerine istinat ediyordu. Böylece diğer İslami fırkaların da onları rahat bir şekilde kabul etmesini hedefliyordu![2]
  3. İmam Ali (a.s), bu iki imam ve diğer imamların beyanatlarının kendi hayat dönemlerinde belirgin bir külliyat şeklinde özel bir kitapta tedvin ve telif edilmediğini hatırlatmak gerekir. Her ravi ve müellif bu sözlerin bir bölümünü naklediyordu. Bazı raviler sadece kendi rivayetlerini “asıl” adındaki bir kitapta toplamakta, onları başkalarına sunmaktaydı. Bunlar, “dört yüz usul” adıyla toplanmıştı ve Allame Meclisi bu usullerin bazılarını Biharu’l-Envar kitabının başında dile getirmiştir. Bu kitap ve usuller ilk rivayet külliyatı sıfatıyla anılmış ve sonra “dört kitap” adıyla bir araya getirilmiştir. Bu kitaplardaki hadisler bu iki imama özgü değildir, bilakis tüm imamların hadislerini içermektedir. Elbette sizin sorunuzda da işaret edildiği gibi bu usullerde yer alan rivayetlerin çoğunluğu beşinci ve altıncı imamlara aittir ve bunun delili de bu iki büyük imamın sahip olmuş olduğu nispi özgürlük idi.
  4. Masum imamlar hayatta oldukları müddetçe tüm ravilerden nakleden rivayetlerin hepsini içeren kapsayıcı ve geniş kitaplara pek ihtiyaç duyulmamaktaydı. Bu ihtiyaç, gıyap asrının gelmesiyle masum imama direkt bir şekilde ulaşmanın takriben imkânsız hale geldiği bir zamanda kendini gösterdi. Bunun ardından Şia âlimleri bu sözleri toplama teşebbüsünde bulundular. Bu esas uyarınca bu külliyatların çoğunluğunun üç ile beşinci asırlarda telif edildiklerini gözlemlemekteyiz. Dört kitap, Tuhefu’l-Ukul ve Nehcü’l-Belağa gibi kitaplar bu çerçevede değerlendirilebilir. Bu kitapların çoğunluğu tüm masumların sözlerini içermekte ve Nehcü’’l-Belağa ve Gureru’l-Hikem gibi bazıları ise bir imamın beyanatlarına özgü bulunmaktadır.
  5. Bugün İslami ilimlerde fakih ve araştırmacıların ihtiyaç duyduğu şey, hadis ve masumların sözlerinin sınıflandırılması ve konuya göre fihristleştirilmesidir. Her masumun sözünün özel bir kitap halinde özel bir mecmuada bir araya getirilmesine gerek yoktur. Elbette bu husus da faydasız değildir, ancak itibar açısından tüm masumların sözlerinin eşit yüksek bir derecede yer alması ve bu açıdan bir farkın bulunmaması nedeniyle ve öte taraftan (her zaman olmasa da) alimlerimiz için fıkhi ve kelamsal ipham ve soruları giderip yanıtlamak için rivayet ve hadislerin belirli fasıl ve konularından yararlanmaları sebebiyle, bugün elimizde bulunan şeyin daha zorunlu olduğu gözükmektedir.
  6. Bu asırlarda gücü tamamıyla ele geçirmiş Abbasi halifeleri diğer Ehlisünnet mensupları gibi Hz. Ali’ye yönelik pek bir hassasiyet göstermemekte ve hatta zahirde ona saygılı davranmaktaydılar. Bu nedenle Hz. Ali’nin sözlerini bir araya getirme ve Nehcü’l-Belağa adında bir kitapta tedvin etme ile ilgili olarak Seyit Rezi’nin çabası, Abbasi hilafetinin merkezi olan Bağdat’ta herhangi bir muhalefet ile karşılaşmadı; zira bu fasih sözlerin ekseriyeti daha önceden Ehlisünnetin kitaplarında mevcut idi.[3] Lakin diğer imamların ve özellikle hadislerin çoğunluğunun kendilerinden nakledildiği besinci ve altıncı imamların sözlerini içeren bağımsız ve ayrı şekilde tedvin edilmiş kitaplar haline getirmek Abbasi halifelerinin hassasiyetine yol açabilirdi. Örneğin İmam Sadık (a.s) Abbasi hilafetinin kuruluşunun başında bir takım muhalefetler sergilemiş[4] ve sonraki diğer imamlar da bir şekilde onlar ile çatışmışlardır. İlk imam dışında ve hatta Abbasiler döneminden önce yaşayan imamlara ait tedvin edilmiş eserlerin yayınlanması, hilafetin Hz. Ali (a.s) ailesine özgü olduğu görüşünü güçlendirebilirdi. Böyle bir husus Abbasilerin hoşuna gitmiyordu. Bu nedenle Şia âlimleri bir hassasiyet yaratmamak için imamlardan nakledilen rivayetleri Nebevi ve Alevi rivayetler ile birlikte Kafi, Tehzip ve Fakih gibi kitaplarda zikretmişlerdir.
  7. Bu yöntem Biharu’l-Envar ve Vesailu’ş-Şia gibi sonraki asırlarda bir araya getirilen külliyatlarda da uygulandı. Her ne kadar yüzdelik olarak bu hadis kaynaklarında yer alan rivayetlerin çoğunluğu beşinci ve altıncı imam ile ilgili olsa da her haliyle onları diğer rivayetlerden ayırmak için bir ihtiyaç duyulmamaktaydı. Ama sonraki yıllarda her masumun hadislerini ayrı bir şekilde belirleme ve bağımsız bir kitapta nakletme çabaları gerçekleşti. Bu bağlamda bu iki büyük imam hakkında Azizullah Atardi’nin telif ettiği Müstenedü’l-İmam Bakır (a.s) ve Müstenedü’l-İmam Sadık (a.s) adlı kitaplara işaret edilebilir. Bunların her biri birkaç ciltte bir araya getirilmiştir.[5] Aynı şekilde tamamlanmasıyla birlikte her masuma ait hadislerin ayrı bir şekilde hadis disketlerinde görülebileceği çalışmalar da hali hazırda sürmektedir. Kesinlikle kaynak hadis kitapları ve işaret edilen istinatlara müracaat etmeyle siz de rivayetlerin çoğunluğunun bu iki imamdan nakledilmiş olduğu neticesine ulaşacaksınız.

 

[1] Elbette İslam toplumunun çok az bir yüzdeliğini teşkil eden ve Ehlibeyte düşmanlık gösteren Nasibi ve haricilerin hesabı ayrıdır.

[2] Rical-ı Keşi, s. 41, İntişaratıDanişgahıMeşhed, 1348 h.ş.

[3] İbn. Ebi’l-Hadid, Şerhi Nehcü’l-Belağa, c. 1, s. 204, Kitaphanei Ayetullah Mer’aşi, Kum, 1404 h.k.

[4] Meclisi, Muhammed Bakır, Biharu’l-Envar, c. 47, s. 162, babı 6, Müessese-i el-Vefa, Beyrut, Lübnan, 1404 h.k.

[5] Bu muhterem müellif diğer masum imamlar hakkında da böyle bir çalışma yapmıştır.

 

Rastgele Sorular

  • Ramazan ayında toplardamara enjeksiyon yapılmasının hükmü nedir?
    5822 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/02/18
    Muhterem taklit mercilerinin bu husustaki görüşleri farklıdır. Tam bir cevap verilmesi için taklit merciinizi belirlemelisiniz. Bununla birlikte muhterem mercilerin görüşlerini aşağıda belirtiyoruz.İmam Humeyni, Ayetullah Behçet ve Ayetullah Hamaney: Eğer iğne besin ve güçlendirici bir özelliğe sahipse, farz ihtiyat gereği bu tür enjeksiyondan sakınılmalıdır. Ama tedavi yönü bulunuyorsa ve ...
  • Acaba peygamber nurdan yaratılmış mı yoksa çamurdan mı? Acaba varlıklar peygamberin hatırası için mı yaratılmış yoksa peygamber diğer varlıklar için mi yaratılmış?
    16866 Eski Kelam İlmi 2012/09/09
    Yukarıdaki soru iki ayrı bölüme sahiptir. Dolayısıyla her birisini ayrı cevaplandırıyoruz. Bir: Birçok rivayetlerde peygamberin (s.a.a) yaratılışı nurdan olduğunu açık bir şekilde (tasrih) dile getirilmiştir. Ama bilinmelidir ki bu rivayetlerin maksadı peygamberin (s.a.a) nurani hakikatidir, onun cismani boyutu değildir. Bilakis peygamber (s.a.a) maddi ve cismani ...
  • Spor hareketleri müzikle yapılırsa sakıncası olur mu? Bu hareketler dans hükmüne girer mi?
    13105 Pratik Ahlak 2010/10/12
    Dans ve müzik birbirinden ayrı iki konu olup her birinin kendine özgü hükümleri vardır. Yani haram dansla haram müzik bir arada olursa insan iki haram iş yapmış olur.Fakihlerin çoğu, oynak ve fesat amaçlı eğlence ortamlarına uygun müziklerin haram olduklarını ...
  • Gençlerin dinden kaçmalarının nedenleri ve eserleri nedir?
    9763 Pratik Ahlak 2011/04/21
    Din insanın saadet ve kurtuluş reçetesidir. Dindarlık birey ve topluma sayısız eserleri olan tüm hayat boyutlarını içeren dinsel öğreti ve değerleri kurumsallaştırmaktır. Gizli ve açık bir takım etkenler dindarlığı tehdit etmektedir ve bu tehditlerden birisi de dinden kaçmaktır. Elbette hiç kimse tamamıyla din ile ...
  • İmam Cevad (a.s)'ın (İmam Muhammed Taki) kaç tane erkek çocuğu vardı?
    8254 تاريخ بزرگان 2011/08/30
     İmam Muhammed Taki'den sadece iki erkek çocuk İmam Ali Naki ve Musa Mubarka isimlerinde kalmıştır. Diğer erkek çocuklarının olduğu rivayet edilmiş olsa da ensap hakkındaki kaynaklarında da sadece bu iki erkek çocuk hakkında ittifak vardır. Bu konudaki ihtilafın sebebi nesep hakkındaki ilk kaynaklardaki var olan ihtilaf ya da diğer çocuklarından ...
  • İbrahim’in takipçilerini veya Hanif dinine mensup olanları lütfen tanıtır mısınız ve İslam Peygamberinin bu dini takip etmesinin nedenini beyan eder misiniz?
    14204 Eski Kelam İlmi 2012/01/23
    Kur’an-ı Kerim’de hem İbrahim ve hem de İslam Peygamberi, Hanif bir fert olarak tanıtılmıştır ve bunun ardından da diğer Müslümanlar Hanifçe ve sapmaksızın Hz. İbrahim’i takip etmeye çağrılmıştır. İslam’ın bakışında ilahi peygamberlerin öğretileri arasında bir farklılık olmadığından, İbrahim’i takip etmek otomatik olarak Musa, İsa ve diğer peygamberleri de takip ...
  • Miracu’s-Saadet kitabında yer alan ergin halifelerin manası nedir?
    6785 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2011/09/21
    Molla Mehdi Neraki’nin oğlu olan Molla Ahmed Neraki Şia’nın çağdaş âlimlerindendir ve onun Miracu’s-Saadet kitabında yer alan ergin halifelerden maksadı, Peygamberin (s.a.a) halifeleri; yani masum imamlardır. ...
  • Tasavvuf nedir? İmam Humeyni (r.a) bir sofu muydu?
    8898 Pratik İrfan 2012/01/18
    “Tasavvuf”, (Arapçada) “suf” kökünden olup “yün            “ anlamına gelir ve kendini manevî olarak yetiştirme ve dünyevî nimetlerden uzak kalma iddiası taşıyan sofular veya yünlü elbise giyenler tarafından tesis edilen ve tarih boyunca ve bu düşünce tarzının değişik fırkalarınca başka birçok dalın kendisine eklendiği bir ekoldür. “Tasavvuf” öğretilerini ...
  • Kanıtla kabulün arasındaki fark nedir?
    3251 کلیات 2019/08/06
     Kanıt ve kabulBu iki kavramı bir örnek üzerinden şu şekilde açıklayabiliriz: Farz edin bir şehirde bir grup kalp doktoru olsun, bu doktorlar özünde ve hakikatte bilgi ve birikim açısından bir düzeydede olabilir. İçlerinden ‘A’ şahsı yüksek düzeyde bir doktorda olabilir. Yani ‘A’ şahsı  şehirde ...
  • arapça dilinin en kamil dil olduğuna dair delil var mıdır?
    7313 Kur’anî İlimler 2011/03/01
    Arapça dilinin kuran dili olarak seçilmesi elbette ki bu dilin değerli ve şerefli olmasına neden olamuştur. Ancak arapça dilinin kamilliği kuranın kamil olduğ için değildir. Lügat ve kavramdaki genişliği, dilsel sisteminin mühkemliği, türlü tabirlere haiz olması, irabı (kelimenin cümledeki farklı konumlarını belirtilmesi içun son harfının üzerindeki ...

En Çok Okunanlar