Gelişmiş Arama
Ziyaret
15228
Güncellenme Tarihi: 2012/02/18
Soru Özeti
Al-i İmran suresinin 144. ayeti Resul-i Ekrem’in (s.a.a) şehid olduğunu gösterir mi?
Soru
‘Muhammed, ancak bir peygamberdir. Ondan önce nice peygamberler geldi geçti. Ölürse, yahut öldürülürse topuklarınızın üzerinde gerisin geriye mi döneceksiniz? Topuklarının üzerinde dönen kimse Allah'a hiçbir suretle zarar vermez ve Allah şükredenlerin karşılığını yakında verecektir.’ ayeti (Al-i İmran/144) Resul-i Ekrem’in (s.a.a) şehid olduğunu gösterir mi?
Kısa Cevap

Sorudaki ayetin nüzul sebebinde, Uhud savaşında Müslümanların içinde Peygamberin öldüğünün söylentisi yayıldığı görülmektedir. Birçok Müslüman savaş meydanından kaçmış, bazıları da Peygamberin ölümüyle İslam dininden çıkıp putperestlerin reislerinden güvence dilemek düşüncesindeydiler. Bu arada ayet nazil olarak savaştan kaçan Müslümanları dinlerinde sabit olmadıkları için kınamış, Peygamber yaşasa veya ölse veyahut öldürülse bile dininlerinden dönememeleri gerektiğini vurgulamıştır.

Öyleyse ayette geçen ‘Öldürülse’ kelimesi yalnızca bir faraziye olup, Peygamber öldürülse bile Müslümanlardan dinlerinden dönmemelerini, görevlerini ihmal etmemelerini istemektedir. Dolayısıyla ayette Peygamberin (s.a.a) şehadetine dair herhangi bir delil yoktur.

Ayrıntılı Cevap

Resul-i Ekrem’in (s.a.a) rıhlet veya şehadeti, üzerinde tartışılan ve araştırma yapılan meselelerden olup, tarih ve hadis kitaplarından O’nun (s.a.a) şehadeti için delliller getirilmiştir.[1]

Muhammed, ancak bir peygamberdir. Ondan önce nice peygamberler geldi geçti. Ölürse, yahut öldürülürse topuklarınızın üzerinde (İslamı bırakıp küfür ve cahiliyete) gerisin geriye mi döneceksiniz? Topuklarının üzerinde dönen kimse Allah'a hiçbir suretle zarar vermez ve Allah şükredenlerin karşılığını yakında verecektir.[2] ayetinin Resul-i Ekrem’in (s.a.a) şehadetine delil olması hususuna gelince, önce onun nüzul sebebine bakmak gerekir. Nüzul sebebi şöyledir:

‘Müslümanlarla putperestler arasındaki savaşın en şiddetli anında birisi ‘Muhammed öldü!’ diye bağırdı. Bu söz söylendiği sırada Amr b. Kamie Harisi adındaki kimse bir taş atarak Peygamberimizin mübarek dişinin kırılmasına, alnı ve alt dudağının parçalanmasına neden oldu. Düşman bu fırsatta yararlanıp Peygamberimizi öldürmek istedi. İslamın bayraktarlığını yapanlardan biri olan Mus’ab b. Ümeyr, saldırıları önlerken şehid oldu. O Peygambere çok benzediği için düşman Peygamberin toprağa düştüğünü zannederek bu haberi yüksek sesle savaş meydanının her tarafına yaydılar.[3]

Haberin yayılması putperestlere moral verirken, Müslümanlarıda büyük bir sarsıntıya uğratmıştı. Müslümanların büyük çoğunluğu şaşkınlığa uğramış ve meydandan hızla kaçmışlardı. Bazıları da Peygamberin ölümüyle İslam dininden çıkıp put perestlerin reislerinden güvence dilemek düşüncesindeydiler. Ama onların içinde Ali (a.s), Ebu Dücane, Talha gibi birkaç sahabe kaçmayarak, fedakarca mücadele veriyor ve diğerlerini de istikamete davet ediyorlardı. Sonunda anlaşıldı ki Resul-i Ekrem (s.a.a) yaşıyor ve bu haber yanlışlıkla veya yalan olarak ortaya atılmıştır. Bu arada ayet nazil oldu ve savaştan kaçan Müslümanları dinlerinde sabit olmadıkları için şiddetle kınıyordu.[4] Söz konusu ayet, İslam dinin şahıslara bağlı olmadığını ve eğer Peygamber savaş meydanında öldürülse bile Müslümanların vazifesinin tereddütsüz olarak mücadeleye devam etmeleri ve dinlerinin üzerinde sabit kalmaları manasını ortaya koymaktadır. Zira Peygamberin ölümü veya şehadetiyle İslam sona ermez. Aksine İslam hak din olup ebede kadar kalacaktır.[5]

Demek ki ayette geçen ‘Öldürülse’ kelimesi yalnızca bir faraziye olup, Peygamber öldürülse bile Müslümanlardan dinlerinden dönmemelerini, görevlerini ihmal etmemelerini istemektedir. Dolayısıyla ayette Peygamberin (s.a.a) şehadetine dair herhangi bir delil yoktur.



[1] -Bkz: Dizin: İslam Peygamberinin (s.a.a) Şehadet ve Rıhleti: Soru:4073 (Site:4348)

[2] -Al-i İmran/144

[3] -Mekarim Şirazi, Nasır, Tefsir-i Nümune, c.3, s.115, Daru’l-Kütübü’l İslamiyye, Tahran, HŞ.1374.

[4] -a.g.e.

[5] -a.g.e. s.116; Fahr u Razi, Ebu Abdullah Muhammed b. Ömer, Mefatihu’l-Ğayb, c.9, s.377, Dar-u İhyai’t-Terasi’l-Arabiyye, Beyrut, HK.1420.

Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Zifaf gecesinin adabı nasıldır?
    23925 Pratik Ahlak 2011/07/18
    Zifaf gecesi gelinle güveyin (damat) şer’i yolla karı koca olama akdini yaptıktan sonra birlikte kalacakları ilk gecedir. Bu gece her fert için kendi hayatında çok önemli ve çok mübarek bir gecedir. Bu nedenle İslami kaynaklarda bu gece için birçok adap zikredilmiştir. Mübarek oluşuna kaynaklık yapan evlilik hakkında ...
  • Niçin Hz. Âdem’in (a.s) hatası yüzünden yer küresinde kalmaya mecbur olup sonuçta günaha bulaşıp cezalandırılmalıyız?
    15204 Eski Kelam İlmi 2010/06/02
    Hz. Âdem başta olmak üzere bütün Enbiyalar (a.s) her çeşit günah ve hatalardan masum ve beridirler. Hz. Âdemin yaptığı şey ise irşad-i bir emre muhalefetti. Dolaysıyla yapılan bu muhalefete günah denilmez. Aslında insanın ve Hz. Âdemin yeryüzüne gelişi ilahi bir takdir olup ...
  • “Dinde zorlama yoktur, olgunluk sapıklıktan ayrılmış belli olmuştur” ayetinin anlamının çeşitli tefsirleri dikkate alarak açıklayınız.
    12521 Tefsir 2007/10/25
    Farklı tefsirleri nazara aldığımızda ayetin anlamı ile ilgili beş ana görüş ortaya konulmuştur. Bu görüşler arasında doğru olan görüş şudur ki, ayet genel, kapsamalı ve insani bir anlam taşımaktadır. O da şudur: Din bir inançla ilgili kalbi bir konudur. Bu konuyla ilgili zorlama gerçekleşmesi mümkün değildir. Kul ...
  • Ahbaricileri nasıl cevaplandırmalıyız?
    6636 Eski Kelam İlmi 2012/08/01
    Ahbariciliğin mebnasını iki kısma ayırabiliriz: Birincisi epistemolojiktir. Diğeri dini öğretileri elde etmek için takip edilen yöntem problemidir. Epistemolojik bağlamda ahbariler dini öğretileri elde etmek için kabul gördükleri tek bilgi kaynağı rivayetlerdir. Ahbariler “kütübi arb’ada”; dört kitapta (Şianın rivayetler bazında kabul gördükleri dört kaynak kitap) zikredilen tüm rivayetler ...
  • İlahi meşiyyet ile insanın iradesinin ilişkisi nasıldır?
    10850 Eski Kelam İlmi 2007/11/24
    İnsan, varlığını ve varlığıyla ilgili bütün özelliklerini yüce Allah'tan alan mümkün bir varlıktır. Allah, kendi tekvini iradesi ile onu seçme özgürlüğü ve iradesi olan bir varlık olarak yarattı. Bu ayrıcalığı ile ona diğer varlıklar karşısında üstünlük bağışladı. O halde insan, Allah'ın teşrii iradesine (kanun koyma iradesine) muhatap olan en üstün ...
  • Ehlisünnet arasında değişik şekillerde yaygın olan teravih namazının Ehlibeyt mezhebindeki yeri nedir?
    8227 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/05/27
    Teravih, Ramazan ayı gecelerinde yatsı namazında sonra kılınan nafile namazlara denir.[1] Ehlisünnet bu namazlara ikinci halifelerinin emriyle başlamış ve onu cemaatle kıla gelmişlerdir.[2] Belirttiğiniz gibi onun rekât sayısı farklıdır.[3] Ama Ehlibeytten gelen rivayetler esasınca, aziz İslam Peygamberi (s.a.a) ...
  • Neden Şia geçici evliliği (muta) caiz bilmektedir?
    27933 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2013/04/23
    Başlangıçta bu meselenin fıkhi konulardan olduğuna ve özel bir alan ve ortamda ilgili uzmanlar tarafından incelenmesi gerektiğine dikkat etmeliyiz. Burada kısaca konuları beyan edecek ve konunun detaylarını ayrıntılı cevaba bırakacağız. 1. Geçici evlilik, hiçbir evlilik engeli taşımayan, iki tarafın rızasıyla ve belirli bir zamana kadar belirlenmiş bir ...
  • Şia’nın bakışında sihir nedir? Nasıl iptal edilebilir?
    12586 Tefsir 2011/01/20
     Sihir olağanüstü bir fiil olup bazen bir tür hipnotizma ve hokkabazlıktır ve bazen de sadece ruhsal, hayali ve telkinsel yöne sahiptir. Bazen tanınmamış fiziksel ve kimyasal özelliklerden yararlanarak, bazen bir takım cisim ve unsurlardan istifade ederek ve bazen de şeytanlardan yardım alma yoluyla gerçekleşir. Sihirbazlar sapık ...
  • Neden baldızla evlenmenin haram oluşu zamanın değişmesiyle birlikte değişmemektedir?
    14073 فلسفه غرب 2009/12/20
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Bir annenin çocuğuna süt verme süresi ne kadardır?
    8528 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/08
    Bu konuda fakihlerin bazı görüşlerine yer veriyoruz: Fakihlerin çoğuna göre çocuğa süt vermenin en az süresi yirmi bir aydır.[1] Bazılarına göre ise iki yıla kadar süt vermek caiz ve müstehaptır. Bu açıdan baktığımızda fakihlerin çoğunun bu konudaki görüşlerinin arasında fazla bir fark ...

En Çok Okunanlar