Gelişmiş Arama
Ziyaret
8241
Güncellenme Tarihi: 2007/08/23
Soru Özeti
İslami düşüncenin kapsamlılığıyla ilgili dengeli bir proje sunmak mümkün müdür?
Soru
İslami düşüncenin kapsamlılığıyla ilgili dengeli bir proje sunmak mümkün müdür?
Kısa Cevap

İslam, gönderilmiş olan son ve en mükemmel dindir. Bundan dolayı insan hayatını ilgilendiren bütün toplumsal ve ferdi alanlarda bu dinin yol gösterici olması beklentisi içerisindeyiz. “İslam’da sistematik düşünce teorisi “ İslam dininin kapsamlılığıyla ilgili dengeli bir teoridir.

Ayrıntılı Cevap

    “ İslam’da sistematik düşünce teorisi “ değişik sahalardaki İslami düzenleri üreten dengeli bir teoridir. Bu teoriyle ilgili olarak şu ana kadar birkaç değişik yorum yayınlanmıştır:

1.Yorum: Makale şeklinde önsöz “Kur’anda genel iktisat düzeni” (5. Kur’ani kavramlar ve ilimler üzerine araştırma konferansı makaleleri, Kum, Daru’l-Kur’an-ı Kerim ,1996 ,Yaz, s. 330-420)

2. Yorum: Makale” İslam’da sistematik düşünce teorisi” ( İmam Humeyni’nin (r.a) fıkhi Görüşleri kongresinin bütün eserleri, zaman ve mekanın içtihattaki rolü, 3.cilt; içtihat, zaman ve mekan, 1995 Kış , s 401-426)

3. Yorum:  “Velayeti Fakih” kitabının 1. kısmı ( Genç düşünce yayınları, İslami kültür ve düşünce araştıma merkezi, 1998, Tahran)

4. Yorum: “ İçtihadın Kelami İlkeleri “ adlı kitabın son bölümü ( “Akıl evi” Kültür Kurumu, 1999, Kum)

      Şimdi bu teoriyi kısaca açıklamaya çalışacağız:

İslam, gönderilmiş olan son ve en mükemmel dindir. Bundan dolayı insan hayatını ilgilendiren bütün toplumsal ve ferdi alanlarda bu dinin yol gösterici olması beklentisi içerisindeyiz. Gerçekte dinin ana unsurlarını oluşturan bu yol göstericiliği iki kısma ayırmak mümkündür:

1. İslami dünya görüşünün siyaset ve iktisat gibi belli bir alanını ilgilendiren dini unsurlar ki bu unsurlarla İslami dünya görüşü arasındaki ilişki tümelle (külli ile) tikel (cüz’i) arasındaki ilişkidir. Bu unsurlar “var” önermeleri cinsinden olup felsefi-kelami bir yapıya sahiptirler.Allahu Tealanın siyasi alandaki tekvini sultası veya iktisadı alandaki rızık vericiliğini bu önermelere örnek verebiliriz. Biz bu unsurlara felsefe diyoruz. “İslam’ın siyasi felsefesi” İslam’ın siyaset alanındaki öğeleri olup İslam’ın dünya görüşünün belli bir boyutunun tecellisidir.

2. İslami dünya görüşünün özellikle de İslam felsefesinden-birinci sınıf unsurlardan- kaynaklanan dini unsurlar. Bu unsurlar gereklilik “olmalı” önermeleri cinsinden olup itibari boyutuna sahip olan önermelerdir ki kendi aralarında iki kısma ayrılırlar:

      a) Bu unsurlardan bazıları diğerlerine oranla temel olup diğer unsurların açıklanmasını ve belirgenleşmelirini sağlarlar. Bu unsurlar ya ilkeler diye bilinen belli bir alandaki kabullenilmiş asli ölçülerdirler veya dinin belli bir alandaki amaçlarını belirlerler ve biz onlara “ hedefler” diyoruz. İlkeler ve hadeflerin toplamı ekolü oluştururlar. Buna göre İslam’ın siyasi ekolü siyasi ilke ve hedeflerin toplamından ibarettir.

     b) Bir alandaki mevcut ilkelerden faydalanıp o alandaki hedeflere ulaşmak için İslam bir takım unsurlar sunmuştur ki bunlara “düzen” denilmektedir. Bu düzenler gerçekte evrensel bir sistemin kurumları pozisyonundadırlar. Netice itibarıyla beşeri ilgilendiren her alanda; felsefe, ekol ve düzen olmak üzere üç ana unsurla karşı karşıyayız. Bu ana unsurlar arasında mantığa dayalı güçlü bir ilişki vardır.

FELSEFE

      Bu konuda felsefeden bahsedildiğinde maksat İslam felsefesinde revaçta olan metefizik/ tabiat ötesi felsefesi değildir. Asıl maksat matematik felsefesi, sanat felsefesi ve benzeri tamlamalı felsefelere yakın bir manadır. O zaman siyaset sahasında “İslam’ın siyasi felsefesini” aradığımızda gerçekte İslam’ın siyaset alanındaki inanç olgu ve göstergeleri sayılacak unsurları arıyoruz ve bunlar İslam siyasi ekolünün ilkeleri pozisyonundadırlar. Allahın insanlar üzerindeki tekvini hakimiyeti , İslam’da insanın tanımı, halkın seçim hakkıyla ilahi irade arasındaki ilişki , Allahın rablığı ve siyasi hakimiyet gibi konular bu alanın kapsamına girmektedirler.

EKOL

     Bir alandaki ilke ve hedeflerin toplamının adıdır. İlke , belli bir alanda din tarafından sunulan kesin ölçütler olup o alandaki düzenin alt yapısının oluşma zeminini hazırlar. Hedefler, dinin her sahada insan için çizmiş olduğu amaçlardan ibarettir. O zaman İslam’ın siyasi ekolü; İslam’ın siyasi ilkeleri ve siyasi hedeflerinin toplamından ibarettir.

Allahu Tealanın kabul ettiği hakimiyetler dışında insanlarının birbirlerine olan hakimiyetlerinin kaldırılması ve velayetin/hakimiyetin kendi dönemlerinde sadece masumlara has olması gibi konular İslam’ın siyasi ilkeleri zümresinden sayılırlar. Ancak; toplumsal adaletin sağlanması, insanların siyasi haklarının korunması ve insanların tekamülü için uygun zeminlerin hazırlanması gibi meseleler İslam’ın siyasi hedefleri arasındadır.

DÜZEN

    İslam her alanda kendi ekolüne dayalı olarak,birbirleriyle özel bir ilişkiye ve uyuma sahip evrensel kurumlar sunar ve bu kurumlarda ilkelere dayalı olarak hedeflerin gerçekleşmesini sağlarlar. Her alanda var olan bu evrensel kurumlara “düzen” diyoruz. O zaman İslam’ın siyasi düzeni o alndakievrensel kurumların toplamından ibarettir.

KURUM

Kurum bir düzendeki kuruluşlar , fertler ve o alanda var olan unsurlar arasındaki belirlenmiş ilişki modelidir. Her kurum dört temel özelliğe sahiptir:

a) Evrensellik: Düzenin kurumları belli şartlara bağımlı değildirler.

b) Uygulanabilirlik: Düzenin kurumları ilkelere dayalı olarak hedefleri gerçekleştirebilecek kabiliyette olmalıdır. Dolayısıyla kurumun pratik gerçekleşme ve uygulanma özelliği olmalıdır.

c) Ilkelere dayalı, hedefler doğrultusunda: Düzen ilkelere dayanarak ekolün hedeflerine ulaşmayı sağladığından, onun kurumları bir taraftan ekolün ilkelerine dayalı olup diğer taraftan ekolün hedeflerine yöneliktir.

d) Evrensel hukuku oluşturma: Dinin evrensel hükümleri bir taraftan her alanda evrensel kurumlar oluşturur ve diğer taraftan bu kurumlarla diğer kurumlar arasındaki ilişkileri belirler. Dolayısıyla düzenin kurumları evrensel hukuka dayalı olarak oluşmuştur.

   Bu açıklamalardan sonra düzendeki kurumu; “Ekolün herhangi özel şartlara bağlı olmadan ilke ve hedeflerinin evrensel hukuka dayalı nesnel tecellilsi olarak” tanımlamak mümkündür. Bu kurumlar “belli bir davranış” veya “kuruluş” kalıbında kendilerini gösterirler. İslam’ın bazı kurumlarını şöyle sayabiliriz: Yasama kurumu, iktisat kurumu, yürütme kurumu, yargı kurumu…

HUKUK

    Bazı araç ve yöntemler  dayalı olarak belli bir toplumda bir düzeni uygulama için, pratikte insanlara yol gösteren kanunların toplamına hukuk diyoruz. Hukuk her alanda ( siyasi , iktisadi, kültürel…) iki kısma ayrılır :

1) Sabit Hukuk: Bu hukuk, düzenin kurumlarını oluşturan ve ekolün ilke ve hedeflerine dayalı olarak koyulan evrensel kanunlardır.

2) Değişken Hukuk: Zaman ve mekan açısından özel durumlar için yapılmış ve araç ve yöntemlerle alakalı olan kanunlara denir. Dini ilkelerde sabit ve değişken hukuk bazen ayrı ayrı beyan edilmişse de birçok yerde sabit hüküm özel durum göz önünde bulundurularak açıklanmış ve her iki hükmü içine alacak şekilde sunulmuştur.

DİNİ HÜKÜMLER VE BEŞERİ HAYATIN DEĞİŞİK ALANLARI

     İslam’ın insan hayatının belli bir sahasında sunduğu değerler, diğer sahalarda sunduğu değerlerle sıkı bir ilişkiye sahiptirler. Çünkü İslam’ın siyasi felsefesi iktisadi felsefesi gibi aynı dünya görüşünden kaynaklanmış, siyasi ekol ve düzen de ona göre şekillenmiştir. Dolayısıyla İslam’ın siyasi ve iktisadi; felsefesi, ekolü ve düzeni arasında çok sıkı bir ilişki vardır. Bu yakınlık onlar arasında tam bir ahenk ve birliktelik oluşturmuştur.

ÖZEL DURUMLARA BAĞIMLI UNSURLAR VE EVRENSELLİK

    Din kendi başına her ne kadar da özel unsurlara sahip değilse de gönderilen / mürsel din muhatapların durumunu göz önünde bulundurarak bu tip unsurları bünyesinde barındırır. Son dinde bu kaidenin dışına çıkmamıştır.

   Özel durum ve şartlarla bağımlı unsurlar, bir veya birkaç unsurun ya da bir unsurun belli bir bölümün tatbiki sonucu oluşurlar. İslam’da felsefe veya ekol olarak adlandırdığımız şeyler özel durumlara bağlı unsurların tesiri altında değildirler. Dinin bu tip unsurları insanın ve evrenin sabit boyutuna yönelik oluşturulmuşlardır. Ancak şartların değişimi düzende tesir eder. Gerçekte evrensel kurumlar şartların değişimine göre özel durum kurumları şeklinde tecelli ederler ki biz onlara araçlar-yöntemler diyoruz. Örnek verecek olursak sadrı İslam’da gördüğümüz siyasi ve iktisadi kurumlar gerçekte İslam’ın o dönemdeki siyasi ve iktisadi araçları ve yöntemleriydi ki Rasulullah (s.a.a) nın şahsı vasıtasıyla şekillendirilmişlerdi. Değişik zamanlarda zamanın şartları ve İslam’ın düzeni göz önünde bulundurularak o zamana uygun modeller üretilmelidir. Buna göre İslami düzenin çerçevesi belirlendikten sonra zamanın siyasi şartları göz önünde bulundurularak “İslam’ın siyasal sistemi” oluşturulmalıdır ki bu vesileyle arzulanan siyasi idareye ulaşılsın.

Daha fazla bilgi için kaynaklar:

1. Mehdi Hadevi Tahrani, Velayet ve Diyanet, Hikmet Ocağı Kültür Merkezi, Kum,2. Baskı,2001

2. Mehdi Hadevi Tahrani, İçtihadın Kelami İlkeleri, Hikmet Ocağı Kültür Merkezi, Kum,1.Baskı, 1997

3. Mehdi Hadevi Tahrani, İslam’ın Ekonomik Ekol ve Düzenleri Hikmet Ocağı Kültür Merkezi, Kum,1.Baskı, 1998.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Cennette uyumak mümkün müdür?
    31928 Eski Kelam İlmi 2012/01/18
    Uyku bedenin taşıdığı yorgunluklara verdiği tabii bir reaksiyondur ve bildiğimiz gibi cennete giren hayırsever insanlar Kur’an-ı Kerim’in açıkça belirttiği üzere orada hiçbir yorgunluğa duçar olmayacaktır. Bu nedenle, rivayetlerde açıklandığı üzere cennete giren insanlar ölüm, uyku, rahatsızlık ve fakirlik gibi maddî dünyayla irtibatlı hususlarla karşılaşmayacaktır. ...
  • Tütün (sigara ve nargile içmek) kullanmanın hükmü nedir?
    9211 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/10/30
    Hz. Ayetullah Mehdi Hadevi Tahrani’nin (ömrü uzun olsun) belirtilen soru hakkındaki görüşü şudur: “Tütün kullanmak, zararlı olması nedeniyle mutlak olarak haramdır.” Belirtmek gerekir ki; Ayetullah Mehdi Hadevi Tahrani’nin tütün kullanımının haram olduğuna değin fıkhî fetvasının delili onun zararlı olmasıdır ve Ayetullah Mekarim Şirazi’nin fetvasının fıkhî dayanağı da tütünün zararlı ...
  • Hamd suresinden sonra Elhamdülillah Rabbi’l-Alemin söylemek sadece tabi olanlar için mi müstehaptır, yoksa cemaat imamı için de müstehap mıdır?
    7584 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/18
    Hz. Ayetullah Uzma Hamaney’in (ömrü uzun olsun) Bürosu:Tabi olanlar için müstehaptır.  Hz. Ayetullah Uzma Sistani’nin (ömrü uzun olsun) Bürosu:Namazda müstehap olan şey, imamın arkasında namaz kılan fertlerin imamın Hamd suresini okumasının ardından Elhamdülillah Rabbi’l-Alemin cümlesini söylemesi ve namazda tevhid suresini şahsen okuyan kimsenin de ”kezalik Allah” ...
  • İslam devletinde medeni kurumların yeri nedir?
    7820 Düzenler 2010/12/04
    Toplumda halk kitleleriyle devlet arasındaki kuruluşlara medeni kurumlar denir. Köy ve şehirlerdeki kooperatifler, dernekler, spor kulüpleri ve birlikler (okul-aile birliği gibi) vb. medeni kurumlara örnek teşkil etmektedirler. Medeni kurumların varlığı halkçı düzenlerin temel özelliklerinden biridir. Bir işi ve mesleği olan herkes bu kurumlara üye olabilirler. Medeni kurumlar, toplumsal ...
  • Acaba istimna (mastürbasyon) günah mıdır? Ondan kurtulmanın yolu nedir?
    542892 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2008/06/22
    İstimna (mastürbasyon) diye bilinen kendini tatmin etme büyük günahlardandır ve haramdır[i] ve ağır bir cezası vardır.İstimna ve kendini tatmin etmenin en güzel yolları pratik risalelerde şartları açıklanan evliliktir (daimi ve ya geçici). ...
  • Acaba mezi, vezi, vedi necismidir?
    7662 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2019/04/07
    İnsan bedeninde idrar yolundan meni ve idrar dışında dışarı çıkan sıvılar bir kaç kısma ayrılır: Büyük abdesten sonra açığa çıkan ve azda olsa yapışkanlık taşıyan sıvı; bu sıvı “vedi” olarak adlandırılır. Cinsel birliktelik sırasında orgazm öncesi ve meninin gelmesinden önce açığa çıkan sıvı; bu ...
  • evlenmek ve aile yuvasını kurumak, tarihin ilk başlarından beri insan yaşamının en önemli meselelerinden ve Beşiri toplumların en köklü erkânlarından olmuştur. Böyleli önemli konuların dirayet ve akli kurallar çerçevesinde gerçekleştirilmesinin gerekliliği açıktır. Zira bir ailenin geleceği ve yazgısı evlenmek olgusuyla başlıyor. Bu olgu kendi akıbetinde binlerce konuyu; neslin türenmesi, eğitim, ...
    8877 Pratik Ahlak 2010/11/08
    evlenmek ve aile yuvasını kurumak, tarihin ilk başlarından beri insan yaşamının en önemli meselelerinden ve Beşiri toplumların en köklü erkânlarından olmuştur. Böyleli önemli konuların dirayet ve akli kurallar çerçevesinde gerçekleştirilmesinin gerekliliği açıktır. Zira bir ailenin geleceği ve yazgısı evlenmek olgusuyla başlıyor. Bu olgu kendi akıbetinde binlerce konuyu; ...
  • Bir yaratıcısı olmaksızın baştan beri tanrı nasıl mevcuttur?
    11230 Eski Kelam İlmi 2012/08/21
    Tanrının baştan beri nasıl mevcut olduğu sorusu, gerçekte neden tanrı kendi başına ve zatıyla vardır ve her varlığın bir yaratıcısı ve meydana getiricisi bulunmaktadır, diye belirtilen sorunun başka bir ifadesidir. Gerçekte soru şudur: Tanrı nasıl meydana gelmiş ve kim O’nu yaratmıştır? Cevap için birkaç soruya dikkat etmeniz ...
  • Bu asırda kızları köleliğe çekmek caiz midir?
    7131 Eski Kelam İlmi 2011/10/23
    Her şeyden önce köleliğin İslam dini tarafından temelleri atılan bir kurum olmadığını, bilakis bu fenomenin İslam’ın doğduğu çağda dünyanın tüm bölgelerinde yaygın olan bir realite olduğunu bilmeliyiz. İslam köle sahiplerine ciddi bir zarar vermeksizin ve mevcut toplumsal dengeyi ani ve hızlı bir girişimle ortadan kaldırmaksızın imkânların elverdiği ölçüde ve ...
  • Günahta ısrar etmek cezanında artmasına neden olur mu?
    30297 Pratik Ahlak 2010/10/07
    Günahta ısrar etmek, deyimi iki manada kullanılmaktadır: 1)Günahı tekrarlamak, 2)Günah işledikten sonra tövbe ve istiğfar etmemek.Günahta ısrar etmenin çok kötü sonuçları vardır. Ayet ve rivayetlerde bu durum şiddetle kınanmış ve küçük günahın büyük günaha dönüşmesi, takva dairesinden çıkılması, bedbahtlık, itaat etmemek, insanı küfür ve ...

En Çok Okunanlar