Gelişmiş Arama
Ziyaret
4594
Güncellenme Tarihi: 2008/12/22
Soru Özeti
“Um” olarak adlandırılan Kuran’ın ilk nüshası neredeydi ve nasıl toplatılmıştır?
Soru
“Um” olarak adlandırılan Kuran’ın ilk nüshası neredeydi ve nasıl toplatılmıştır?
Kısa Cevap
Kuran’ın toplatılmasıyla ilgili üç görüş bulunmaktadır:
  1. Kuran’ı Kerim İslam Peygamberi (s.a.a)’in zamanında hazretin denetimi altında kendisi bizzat yazmamış olsa da ilahi hidayet ışığında bir araya getirilmiştir.
  2. Elimizdeki Kuran İmam Ali (a.s) tarafından Peygamberi Ekrem (s.a.a)’in vefatından sonra evden dışarı çıkmadığı dönemde bir araya getirilmiş ve tedvin edilmiştir.
  3. Kuran’ı Kerim İslam Peygamberi (s.a.a)’in vefatından sonra İmam Ali (a.s)’ın dışındaki bazı sahabeler tarafından bir araya getirilmiş ve tedvin edilmiştir.
Tarihçiler Osman’ın desturuyla bir komite tarafından tatbik edilmiş, hazırlanmış ve İslam beldelerine gönderilmiş Mushafların sayısı hakkında ihtilaf etmişlerdir. İbn. Ebu Davut bu nüshaların sayısını altı olarak bildirmekte ve bu nüshaların her birinin o dönemin en önemli İslam merkezlerine gönderildiğini ifade etmiştir. Nüshaların gönderildiği merkezler: Mekke, Küfe, Basra, Şam, Bahreyn ve Yemen. Bu altı nüshaya ek olarak bir nüshada Medine’de saklanmaktaydı. Bu nüshanın adı “Um” ya da “İmam” adıyla adlandırılmıştı. Araştırmacıların görüşüne göre Kuran’ı Kerim’in ilk nüshası Medine şehrinde Osman döneminde bir araya getirilmiş ve “Um” adı verilmiş ve korunmuştur.
Ayrıntılı Cevap
Kuran’ın Toplatılması:
Kuran’ın toplatılmasıyla ilgili üç görüş bulunmaktadır:
  1. Kuran’ı Kerim İslam Peygamberi (s.a.a)’in zamanında hazretin denetimi altında kendisi bizzat yazmamış olsa da ilahi hidayet ışığında bir araya getirilmiştir.
  2. Elimizdeki Kuran İmam Ali (a.s) tarafından Peygamberi Ekrem (s.a.a)’in vefatından sonra evden dışarı çıkmadığı dönemde bir araya getirilmiş ve tedvin edilmiştir.
  3. Kuran’ı Kerim İslam Peygamberi (s.a.a)’in vefatından sonra İmam Ali (a.s)’ın dışındaki bazı sahabeler tarafından bir araya getirilmiş ve tedvin edilmiştir.
Birçok Şia uleması özelliklede son dönem âlimleri ve günümüz araştırmacıları Kuran’ı Kerim’in İslam Peygamberi (s.a.a)’in zamanında kendisinin gözetimi altında bir araya getirildiği görüşündedir.
Bazı Şia âlimleri ise ikinci görüş olan Emir ’el-Müminin Ali (a.s) tarafından bir Kuran’ın bir araya getirildiği görüşünü kabul etmişlerdir. Lakin Ehlisünnetin birçoğu üçüncü görüşü benimsemişlerdir. Oryantalistlerde genellikle bu görüşü kabullenip Hz. Ali (a.s)’ın bir araya getirdiği Kuran’ın Ashap tarafından görmezden gelindiğini yani itina edilmediğini ifade etmişlerdir.
Aşikârdır ki birinci ve ikinci görüşe göre Kuran’ın bir araya getirilmesi Allah Teâlâ’ya mensup olmaktadır. Surelerin ortaya çıkışı, tertibi ilahi vahyin ışığında gerçekleşmiş olacaktır. Zira Allah Resulü (s.a.a) ayeti şerife göre: «ما ينطق عن الهوى ان هو الا وحى يوحى» “Kendi nefsinden konuşmaz (söylediği her söz) ona vahiy edilmiş vahiydir ancak.” Bütün buyrukları özelliklede din hususunda vahyin hidayetiyle iç içedir. Masum İmamlar ’da nebi değillerse de risaletin devamını sağlamakta, Allah tarafından ismet makamına seçilmiş ve ledünnü ilme sahiptiler.  
Üçüncü görüşü benimseyenler surelerin ve tertibin ilahi kaynaklı olduğunu ispatlayamayacakları gibi bunun böyle olduğunu reddetmiş olmaktadırlar. Sahabenin kişisel tercih ve yeğlemelerini bu konuda müessir bilmiş olurlar.[1] Zira bu görüşe göre Peygamberin vefatından sonra sahabe bir araya gelerek İmam Ali (a.s)’ı müdahil etmeden kendileri Kuran’ı günümüzde ki şekliyle bir araya getirmiş ve tedvin etmiş olmaktadırlar.
Kuran’ın İlk Nüshası:
Üçüncü görüşe göre İslam Peygamberi (s.a.a)’in vefatından ve İmam Ali (a.s)’ın Mushaf’ının (Hükümet eden Güç tarafından) kabul edilmemesinden sonra bir kısım sahabe ezcümle Abdullah ibn. Mesut, Miktat ibn. Esvet ve Ebu Musa Eş’eri[2] Kuran’ın bir araya getirilmesine meşgul oldular.
Sahabe kendi bilgi, birikim ve liyakatleri hasebince ayetleri bir araya getirmeye ve Kuran’ın surelerini düzenlemeye koyuldular. Her biri kendine özgü bir Mushaf bir araya getirdi. Bu işin üstesinden gelemeyenlerde diğerlerinden onlar için bir Mushaf kopyalamasını, ayet ve Kuran surelerini onlar için bir araya getirmesini istediler. Bu şekilde ve İslam devletinin sınırlarının genişlemesiyle Mushafların sayısı günden güne artış yaşadı.[3] 
Mushaf toplayanlar muhtelif insanlardı ve birbirleriyle bağlantıları da yoktu. Diğer bir taraftan salahiyet, yetenek ve birikim bakımından bir eşitlik söz konusu değildi. Ellerindeki nüshaların her biri yöntem, tertip, kıraat ve… açısından diğerleriyle bir değildi. Mushaflar arasındaki fark ve kıraat farkı halk arasında ihtilafa yol açmaktaydı.  Bu farklılıklar hilafetin merkezi Olan Medine’de Kuran muallimlerinin öğrencilerine farklı şekillerde eğitim vermesine kadar varmıştı.
Bu ihtilaflar sahabenin Osman’dan Mushafları tekbir Mushaf’a indirgemesi beklentisi içinde olmalarının altyapısını oluşturdu. Osman ilk başta Zeyd ibn. Sabit, Said ibn. As, Abdullah bin. Zübeyir ve Abdullah ibn. Haris ’ten müteşekkil olan dört kişiyi bu işi yapması için görevlendirdi. Daha sonra bazı sahabelerin itirazı üzere sekiz kişiyi daha bu gruba ilave etti. Bu yapıda ayetlerin imlası Peygamberin seçkin sahabesi Ebi ibn. Keeb riyasetinde gerçekleşti.  Bu ekip Mushafları toprakları genişlemiş İslam ülkesinin çeşitli bucaklarından ve merkezlerinden toplayıp bunların arasından Kuranı bir araya getirdiler. Diğer Mushaflar Osman’ın emriyle ya yakıldı yâda kaynar suya atıldı.[4]
Masum İmamlar(a.s) mevcut olan Kuran’ı teyit ederek tilavetin bu Kuran’a göre eda edilmesini öğütlediler. Örneğin Hz. Ali (a.s) bu çalışmaya onay verdiğini açıklamıştır. İbn. Ebi Davut, Suveyd ibn. Gufeyle’den nakleder İmam Ali (a.s) şöyle buyurdu: “ Allah’a ant olsun Osman Mushaf (Kuran) hakkında bizlere danışmadan hiçbir şey yapmadı.”[5]
Başka bir rivayette Ali (a.s) buyuruyor: “ Eğer Mushaflar konusu bana bırakılsaydı; bende Osman’ın yaptığının yapardım.”[6]
Osman tarafından mushafların teke indirilmesi için görevlendirilen komite görevini üç ana başlık altında yürüttü:
  1. Kaynakların toplanması ve Müslümanlar arasında dağıtılacak sahih Mushaf’ın temini.
  2. Hazırlanmış Mushafların sıhhatinden ve aralarında ihtilaf olmadığından emin olunması için birbiriyle karşılaştırılması.
  3. Bütün İslam beldelerinde bulunan mushafların ve Kuran’ın yazılmış olduğu sahifelerin toplatılması ve ortadan kaldırılması.[7]
Maalesef bu komite üç aşamada da gerekli olan özveriyi ve dikkati göstermedi ve görevlerini yerine getirmede biraz toleranslı davrandılar. Özellikle ikinci aşamada zira Mushafların karşılaştırılması daha fazla dikkate ve incelemeye ihtiyaç duymaktaydı.
Mushafların toplatılması ve yok edilmesi aşamasında Osman şu şekilde amel etti: çeşitli beldelere birilerini göndererek Kuran’ın yazılmış olduğu sahifelerin ve mushafların toplanmasını sağladı ve daha sonra onların yakılmasını emretti.[8]
Osman ilk başta mushafların teke indirilme işinin kolay olduğunu sanıyordu. İşte bu yüzden bu işi yapacak yeterli liyakati olmayan bir grup kurdu. Sonradan bu işin üstesinden gelebilecek içlerinde «سیّد قرّا» “Karilerin efendisi” ve Ebi ibn. Keeb gibi seçkin sahabenin olduğu liyakatli ve yetkin bir ekibe tevessül etti.[9]
Diğer taraftan Osman bütün Müslümanlara kimin elinde Peygamberden duyduğu Kuran’ın bir bölümü varsa bu komiteye teslim etmesini ilan etti.[10] Bu genel ilan sonucunda halk ellerinde bulunan üzerine Kuran’ın yazılmış olduğu levhaları, tahtaları ve kemikleri komiteye teslim etti.
Tarihçiler hazırlanmış, karşılaştırılarak eşleştirilmiş İslam beldelerine gönderilmiş Mushafların sayısı hakkında ihtilaf etmişlerdir. İbn. Ebu Davut bu nüshaların sayısını altı olarak bildirmekte ve bu nüshaların her birinin o dönemin en önemli İslam merkezlerine gönderildiğini ifade etmiştir. Nüshaların gönderildiği merkezler: Mekke, Küfe, Basra, Şam, Bahreyn ve Yemen. Bu altı nüshaya ek olarak bir nüshada Medine’de saklanmaktaydı. Bu nüshanın adı “Um” ya da “İmam” adıyla adlandırılmıştı.[11]
 Öyleyse araştırmacıların görüşüne göre Kuran’ı Kerim’in ilk nüshası Medine şehrinde Osman döneminde bir araya getirilmiş ve “Um” adı verilmiş ve saklanmıştır. Her bölgeye gönderilen Mushaf o beldenin merkezinde korunmaktaydı. Onun üzerinden diğer nüshalar kopyalanarak halkın eline ulaşması sağlanmaktaydı. Yalnızca bu nüshaların kıraati resmiyet taşımakta olup Eşleştirilmiş nüshanın kıraatiyle farklılık taşıyan nüsha resmiyet taşımayan, geçersiz ve yasak nüsha hükmünde olup kullanılması cezai gerektirmekteydi.[12]
Medine’de bulunan Mushaf temel kaynak hükmünde olup; eğer islam beldelerinde gönderilen Mushaflar arasında bir ihtilaf yaşanırsa ihtilafın ortadan kalkması ve tashihi için Medine Mushaf’ı ölçü kabul edilmekteydi. Bu Mushaf’a göre diğer Mushaflar tashih edilmekteydi.[13]
 
 
 
 

[1] 71 numaralı cevaptan iktibas edilmiştir. Site: 314.
[2] Muhammet Hadi, Marifet, Ulum Kuran, s.125, Müesseseyi ferhengi temhit, yaran çap, 4.bk, Kum, 1381.şemsi.
[3] Ulum Kuran, 132.s.
[4] Ulum Kuran, 133; Muhammet Hadi, Marifet, Tarih Kuran, 84- 139.s, tahran, semt, 1357.şemsi.
[5] Siyuti, Celaluddin, El’itkan fi ulum Kuran, 1.c, 59.s, yeni baskı.
[6]  İbn. El’cezri, En’neş fi kıraat’il-eşer, 1.c, 8.s, Mektebe Mustafa Muhammet yayınları, Mısır.
[7] Ulum Kuran, 142.
[8] Ulum Kuran, 143.
[9] Esgalani, ibn. Hacer, Tehzib Et’tehzib fi esma’i-rical, 1.c, 187.s, meclisi dairet’ul-mearif En’nizamiye.
[10] Secistani, Süleyman, El’Mushaf, 24.s, Mektebe’tur-Rahmaniye, Mısır.
[11] El’Mushaf, 34.s.
[12] Ulum Kuran, 146.s.
[13] Ulum Kuran, 146.s.
Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Bakî'yi ziyaret edenler ve bunların içerisinde özellikle İranlılar, niçin ağlıyorlar?
    7583 Yeni Kelam İlmi 2008/02/17
    Bu soruya cevap verebilmek için, öncelikle ağlamanın içyüzünü ve nerelerde, nasıl kullanıldığını bilmemiz gerekmektedir.Ağlamanın bir dış yönü ve bir de iç yönü bulunmaktadır; öncelikle insanın iç dünyasında bir takım duygusal ve psikolojik etkileşimler olur, bununla birlikte beyinde bazı çalışmalar oluşur ve bu gözden yaşların dökülmesi olarak kendisini gösterir.İnsanın ...
  • Eğer yanlış hayallere dalarak ya da namahrem birisiyle çet yaparak insandan bir su çıkarsa ona gusül etmesi farz olur mu?
    8793 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/06/06
    Ehl-i Beyt’ten gelen hadislere dayalı olarak değerli taklid mercilerinin yazmış oldukları fetva ve ilmihal kitaplarında meninin tespiti için birkaç belirti ve alamet zikredilmiştir. Taklid mecileri şöyle demişlerdir:“Eğer insanın meni olup olmadığını bilmediği bir sıvı ondan çıkarsa şu belirtileri taşıdığı takdirde meni olduğuna hükmedilir:
  • İslami öğretiler acısından ’Kısas’ mı yoksa af ve bağışlama mı daha üstündür?
    2860 عفو و بخشش 2020/01/19
  • ilim ve bilginin önemliliğine değinen ayetleri açıklar mısınız?
    15158 Tefsir 2011/07/19
    Kuranı kerim saadet ve kemale hidayet ve kılavuzluk yapan bir kitaptır. Hidayet etme konusu da akıl ve ilim yoluyla ancak mümkündür. Bunun dışında hidayetin gerçekleşmesi imkânsızdır. Bu nedenle ilim ve bilgi kuran nezdinde çok önemli bir yere sahiptir. Bu önemlilik o denlidir ki kuranı ...
  • Şüphesine itina etmemesi gereken kesirü’ş-şekk, şüphelerinin hiç birisine mi itina etmemelidir?
    7369 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/02/15
    ‘Kesirü’ş-Şekk’in (Çok Şüphe Edenin) şüphesi yoktur.’ kaidesine göre çok şüphe eden kimse şüphesine itina etmemelidir. Fakihlerin çoğuna göre bu kaide sadece namaza özgü olmayıp, abdest, gusül ve teyemmüm gibi namazın mukeddamatını da kapsarken hac, muameleler, itikatlar gibi terkipli ibadetleri de içine almaktadır. Bu görüşte olanlar ‘Kesirü’ş-Şekkin şüphesi ...
  • Neden esir düşmüş evli kadınlar hakkında Müslümanlara helal olduğuna dair ayet nazil olmuştur?
    6538 Gayri Müslimlerle İlişki 2019/01/22
    Kutsal islam şeriati evli kadınlarla evlilik yapmayı haram bilmektedir. Bu hükümden sadece savaşta esir düşmüş ve belirli şartlara haiz olanlar istisna edilmiştir. Allah teala kafirlerden esir düşmüş esir kadınlar batıl inançlarından beraat ettikten sonra ve rahimleri önceki eşlerinden arınmış ise nikah kıymayı helal etmiştir. Başka bir tabirle ...
  • Ayat namazı kılarken Bismillahirrahmanirrahim’i surenin bir ayeti sayarak bir bölüm olarak okuyabilir miyiz?
    7456 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/07/28
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Akıl din ile neden çelişir?
    11906 Yeni Kelam İlmi 2010/07/24
    Akıl, insanların içsel hücceti olup kemal yolunda kendilerine rehberlik eder. Şeriat (din) ise kirlilik girdabından insanları kurtarmak ve onları insanî kemal ve saadete sevk etmek için dışsal bir hüccettir. Buna göre zahir ve batın hüccetlerin birbiriyle çatışır olması mümkün değildir. Akıl bir fenomen ve her fenomen ...
  • Kura bağlı az su kur hükmünü taşır mı?
    5741 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/12/18
    Kur suyu kapsamayan leğen suyu az sudur ve şehrin (kur veya akan) boru suyuna bağlı olan az su temizlemede ve necis olmada kur suyu hükmünü taşır; yani necis eşyaları (necasetin kendisi bertaraf olduktan sonra) bir defa yıkamayla temizler. Aynı şekilde onun sıçramaları temizdir ve necaset ile temas etmeyle necis ...
  • İslam dini zor ve çetin bir din midir?
    9904 دین اسلام 2015/06/29
    En kâmil ilahi din olan İslam’ın temeli kolaylık ve yumuşaklık üzerine kurulmuştur. Kolaylık ve yumuşaklık İslam’ın hüküm ve kanunlarında mevcuttur. İslam’ın temellerinin apaçık ve kavramlarının da basitliği her akıllı ve uygar insan için anlaşılır niteliktedir ve her temiz ve sağlıklı fıtrat onun basit, anlaşılır, mantıklı ve makul ...

En Çok Okunanlar