Gelişmiş Arama
Ziyaret
10919
Güncellenme Tarihi: 2011/02/03
Soru Özeti
kehf süresinin 103. ve 104. Ayetlerini göz önünde bulundurarak iyi olan bir işi kötü ve benimsenmeyen bir işten ayırt edebilmesinin yolu ve mikyası nedir?
Soru
kehf süresinin 103. ve 104. Ayetlerinden Allah u Teâlâ;"yaptıklarını, iyi iş olarak nitelendirdikleri halde amellerinin dünyada boşa gittiği kimselerden" haber vermektedir. İyi olduğunu sanarak İşlediğimiz işlerin gerçekten iyi olup olmadığını nasıl anlayabiliriz?
Kısa Cevap

İşaret edilen ayeti kerimeler insanların en çok ziyan etmiş olan kişilerin ve en talihsiz olan efratların kimler olduğunu açıklamaktadırlar. Gerçek iflas ve en büyük hüsran, insanın kendi maddi ve manevi sermayesini yanlış ve sapık bir istikamette sarf ederek elden vermesi ve aynı zamanda yaptığı bu işini de iyi nitelendirmesidir. Kendi çalışmasının neticesinden de ne bir fayda görmüş ne bir ders çıkarabilmiş ve nede bu işin tekrarlanmaması için tedbir alarak kendisini güvence altına almayan kimseler en çok zarar edenlerdir.  

Ameldeki bu hüsran ve sapıklık, emare (direktif veren) olarak nitelendiren nefse tabi olmaktan ve (sapık) düşünce ve inançtan meydana gelmektedir. Ama eğer insan eylemlerini doğru ve salim düşünce, inanç ve fıtrata mutabık şekilde gerçekleştirirse, hiçbir zaman sapıklığa kaymamış, dolayısıyla iyi işleri kötü işlerden ayırt edebiliyor konumdadır. Allah u Teâlâ'nın buyurduğu gibi: " Ey iman edenler! Eğer Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız; O, size iyiyi kötüden ayırt edecek bir anlayış verir ve sizin kötülüklerinizi örter, sizi bağışlar. Allah, büyük lütuf sahibidir".[i]



[i] Enfal 29.

Ayrıntılı Cevap

İlkin kehf süresinin 103. ve 104. Ayetlerini ele alalım.

 (Ey Muhammed!) De ki: “Amelce en çok ziyana uğrayan kimlerin olduğunu size haber vereyim mi? iyi iş yaptıklarını sandıkları hâlde, dünya hayatındaki çabaları kaybolup gidenlerdir"!

Genel itibariyle kötü ve beğenilmeyen amellerin iyi olarak algılanması, düşüncede gerçekleşen hatadan kaynaklanıyor. Bununda farklı amillerden kaynaklanması mümkündür. Aşağıda mümkün olan bu amilleri sıralamaya çalışacağız:

1-  Nefsani arzuların peşine takılmak: çok emir veren anlamında olan "emare" olarak bilinen nefsin arzularına tabi ve takvasız olmanın neticesi, insanın kendi yanlış eylemlerini güzel ve iyi saymasıdır. Başka bir beyanla; eğer insan-insanın kendisini iyiliklere sevk eden ve onu rabbine muhalefet etmekten sakındıran- fıtratının isteği doğrultusunda hakikati arama peşinde dolaşırsa, iyi olan işi kötü ve beğenilmeyen işlerden ayırt edebilir. Allah u Teâlâ kuranı kerimde şöyle buyurmaktadır: "Ey iman edenler! Eğer Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız; O, size iyiyi kötüden ayırt edecek bir anlayış verir ve sizin kötülüklerinizi örter, sizi bağışlar. Allah, büyük lütuf sahibidir".[1] Başka bir yerde şöyle buyurmaktadır: "Hakka yönelen bir kimse olarak yüzünü dine çevir. Allah’ın insanları üzerinde yarattığı fıtrata sımsıkı tutun. Allah’ın yaratmasında hiçbir değiştirme yoktur. İşte bu dosdoğru dindir. Fakat insanların çoğu bilmezler".[2] Yani fıtrat insanı Allaha doğru çağırıyor. Ama insan işleyeceği günah ile insanın iç âleminde var olan bu çağrıyı yok edebiliyor. Neticede insan şeytanın arkasından gider ve onun işi iyi olan eylemleri kötü olan eylemlerden ayırt edemiyor duruma gelir. Allah u Teala kuranı kerimde şöyle buyurmaktadır: "Âd ve Semûd kavimlerini de helâk ettik. Bu, onların (harap olmuş) yurtlarından size besbelli olmuştur. Şeytan, onlara işlerini süslemiş ve onları doğru yoldan alıkoymuştur. Hâlbuki onlar gözü açık kimselerdi",[3] Kuranı kerim, şeytanın, kendisine tabi olanların eylemlerini iyi gösterdiğine açık bir şekilde değinilmiştir.

2-  Batıl düşünce ve ikide: aslında ve gerçekte kötü olan şeyleri iyi olarak algılamak, insanın gerçekleştirecek amellerinin neticelerinin ne olduğu hakkında yeterli düşünmediğinden kaynaklanmaktadır. Uzamasın diye bu kadarıyla yetiniyoruz. Sizi daha fazla bilgi edinmek için rivayet içerikli kitaplara müracaat etmek size tavsiye edilmektedir.   



[1] Enfal 29.

[2] Rum 30.

[3] Ankebut 38.

Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Zifaf gecesinin adabı nasıldır?
    23925 Pratik Ahlak 2011/07/18
    Zifaf gecesi gelinle güveyin (damat) şer’i yolla karı koca olama akdini yaptıktan sonra birlikte kalacakları ilk gecedir. Bu gece her fert için kendi hayatında çok önemli ve çok mübarek bir gecedir. Bu nedenle İslami kaynaklarda bu gece için birçok adap zikredilmiştir. Mübarek oluşuna kaynaklık yapan evlilik hakkında ...
  • Niçin Hz. Âdem’in (a.s) hatası yüzünden yer küresinde kalmaya mecbur olup sonuçta günaha bulaşıp cezalandırılmalıyız?
    15204 Eski Kelam İlmi 2010/06/02
    Hz. Âdem başta olmak üzere bütün Enbiyalar (a.s) her çeşit günah ve hatalardan masum ve beridirler. Hz. Âdemin yaptığı şey ise irşad-i bir emre muhalefetti. Dolaysıyla yapılan bu muhalefete günah denilmez. Aslında insanın ve Hz. Âdemin yeryüzüne gelişi ilahi bir takdir olup ...
  • “Dinde zorlama yoktur, olgunluk sapıklıktan ayrılmış belli olmuştur” ayetinin anlamının çeşitli tefsirleri dikkate alarak açıklayınız.
    12521 Tefsir 2007/10/25
    Farklı tefsirleri nazara aldığımızda ayetin anlamı ile ilgili beş ana görüş ortaya konulmuştur. Bu görüşler arasında doğru olan görüş şudur ki, ayet genel, kapsamalı ve insani bir anlam taşımaktadır. O da şudur: Din bir inançla ilgili kalbi bir konudur. Bu konuyla ilgili zorlama gerçekleşmesi mümkün değildir. Kul ...
  • Ahbaricileri nasıl cevaplandırmalıyız?
    6636 Eski Kelam İlmi 2012/08/01
    Ahbariciliğin mebnasını iki kısma ayırabiliriz: Birincisi epistemolojiktir. Diğeri dini öğretileri elde etmek için takip edilen yöntem problemidir. Epistemolojik bağlamda ahbariler dini öğretileri elde etmek için kabul gördükleri tek bilgi kaynağı rivayetlerdir. Ahbariler “kütübi arb’ada”; dört kitapta (Şianın rivayetler bazında kabul gördükleri dört kaynak kitap) zikredilen tüm rivayetler ...
  • İlahi meşiyyet ile insanın iradesinin ilişkisi nasıldır?
    10850 Eski Kelam İlmi 2007/11/24
    İnsan, varlığını ve varlığıyla ilgili bütün özelliklerini yüce Allah'tan alan mümkün bir varlıktır. Allah, kendi tekvini iradesi ile onu seçme özgürlüğü ve iradesi olan bir varlık olarak yarattı. Bu ayrıcalığı ile ona diğer varlıklar karşısında üstünlük bağışladı. O halde insan, Allah'ın teşrii iradesine (kanun koyma iradesine) muhatap olan en üstün ...
  • Ehlisünnet arasında değişik şekillerde yaygın olan teravih namazının Ehlibeyt mezhebindeki yeri nedir?
    8227 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/05/27
    Teravih, Ramazan ayı gecelerinde yatsı namazında sonra kılınan nafile namazlara denir.[1] Ehlisünnet bu namazlara ikinci halifelerinin emriyle başlamış ve onu cemaatle kıla gelmişlerdir.[2] Belirttiğiniz gibi onun rekât sayısı farklıdır.[3] Ama Ehlibeytten gelen rivayetler esasınca, aziz İslam Peygamberi (s.a.a) ...
  • Neden Şia geçici evliliği (muta) caiz bilmektedir?
    27933 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2013/04/23
    Başlangıçta bu meselenin fıkhi konulardan olduğuna ve özel bir alan ve ortamda ilgili uzmanlar tarafından incelenmesi gerektiğine dikkat etmeliyiz. Burada kısaca konuları beyan edecek ve konunun detaylarını ayrıntılı cevaba bırakacağız. 1. Geçici evlilik, hiçbir evlilik engeli taşımayan, iki tarafın rızasıyla ve belirli bir zamana kadar belirlenmiş bir ...
  • Şia’nın bakışında sihir nedir? Nasıl iptal edilebilir?
    12586 Tefsir 2011/01/20
     Sihir olağanüstü bir fiil olup bazen bir tür hipnotizma ve hokkabazlıktır ve bazen de sadece ruhsal, hayali ve telkinsel yöne sahiptir. Bazen tanınmamış fiziksel ve kimyasal özelliklerden yararlanarak, bazen bir takım cisim ve unsurlardan istifade ederek ve bazen de şeytanlardan yardım alma yoluyla gerçekleşir. Sihirbazlar sapık ...
  • Neden baldızla evlenmenin haram oluşu zamanın değişmesiyle birlikte değişmemektedir?
    14073 فلسفه غرب 2009/12/20
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Bir annenin çocuğuna süt verme süresi ne kadardır?
    8528 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/08
    Bu konuda fakihlerin bazı görüşlerine yer veriyoruz: Fakihlerin çoğuna göre çocuğa süt vermenin en az süresi yirmi bir aydır.[1] Bazılarına göre ise iki yıla kadar süt vermek caiz ve müstehaptır. Bu açıdan baktığımızda fakihlerin çoğunun bu konudaki görüşlerinin arasında fazla bir fark ...

En Çok Okunanlar