Gelişmiş Arama
Ziyaret
9114
Güncellenme Tarihi: 2012/03/10
Soru Özeti
Hz Zehra (s.a) hangi yılda dünyaya gelmiştir?
Soru
Zahiren Hz Zehra’nın (s.a) doğum yılı hakkında ulema ve tarihçiler arasında birçok ihtilaf vardır ve bu ihtilafların çokluğu beni hayrete düşürmüştür. En güçlü ihtimalin hangisi olduğunu bilmek istiyorum? a) Zahiren İmam Sadık’tan (a.s) Hz Zehra (s.a) vefat ettiğinde 18 yaşı olduğuna dair rivayet var, neticede bi’setin 5. yılında dünyaya gelmiştir. Bu rivayet senet ve sahih olma açısından ne kadar güvenilir? b) Şeyh Tusi Misbahu’l Müçtehit kitabında Hz Zehra’nın (s.a) bi’setin ikinci yılında dünyaya geldiğini beyan etmesinin yanı sıra bi’setin beşinci yılında da olduğuna dair bir rivayet nakil etmiştir (Beyrut baskısı 1411, s. 793). c) Şia ve Sünni tarihçilerinin arasındaki ihtilaf ve Ehlisünnetin geneli Hz Zehra’nın (s.a) doğum yılını bi’setten beş yıl önce olduğunu söylemişlerdir. Bunun sırrı ve bu sırra kaynaklık eden şey nedir. Tarihi bakış açısıyla bu iki görüş arasında nasıl bir hüküm verebiliriz?
Kısa Cevap

Eski zamanlarda imkanların az olması ve dakik zabıt tutma ve kaynakları dikkatli saklamaya özen göstermeme vb … tarihi olay ve vakıalarda ve büyük şahsiyetlerin doğum, ölüm ve şahadet tarihleri hakkında görüş farklılıklarının bulunması olağan ve doğaldır. Bu nedenle tarih ve hadis kitaplarında Hz Zehra’nın (s.a) doğum tarihi hakkında 3 görüş zikredilmiştir. Bu görüşler şöyledir: Bi’setten beş yıl önce Cemadi-ül âhir ayının yirmisinde; Peygamber Efendimizin (s.a.a) bi’setinden beş yıl sonra Cemadi-ül âhir ayının onunda; bi’setten iki yıl sonra Cemadi-ül âhir ayının yirmisinde.

Hz Zehra (s.a) bi’setten beş yıl sonra dünyaya geldi ve vefat ettiğinde de 18 yaşı olduğunu söyleyen görüş Şeyh Tusi’den sonra Şii hadisçiler ve müteahir tarih yazarları arasında kabul görülmüştür. Var olan bazı delil ve karineler bu görüşü diğer nazariyelere karşı tercih etmemize sebebiyet vermiştir.

Ayrıntılı Cevap

Tarihi olay ve vakıalarda ve aynı zamanda büyük şahsiyetlerin doğum, vefat ve şahadet yılları hakkında görüş farklılıklarının bulunması olağan ve doğaldır. Onlardan bir tanesi de Hz Zehra’nın (s.a) doğum yılı hakkındaki görüş farklılığıdır. Bu tür görüş ihtilaflarının asıl sebebi birçok kitap ve birinci elden kaynakların yok olmasına neden olan dikkatli zabıt tutmama ve kaynakları dikkatli saklamaya özen gösterilmemesidir. Tarih ve hadis kitaplarında Hz Zehra’nın (s.a) doğum tarihi hakkında 3 görüş zikredilmiştir. Bunlar şöyledir: Bi’setten önce beşinci yılın Cemadi-ül âhir ayının yirmisinde; Peygamber Efendimizin (s.a.a) bi’setinden sonra beşinci yılın Cemadi-ül âhir ayının onunda; Bi’setten sonra ikinci yılın Cemadi-ül âhir ayının yirmisinde. Bu bağlamda var olan görüşleri  bi’setten önce ve biseten sonra iki kısımda inceleyeceğiz:

Birincisi: Bi’setten önce dünyaya gelmesi: Bi’setten önce beşinci yılın Cemadi-el âhir ayının yirmisinde: bu tarih aşağıdaki kaynaklarda gelmiştir:

  1. Misbahu’l Müçtehid kitabında şöyle nakledilmiştir. Ehlisünnet (amme) kaynak kitaplarında nakil edildiği rivayete göre Hz Zehra’nın (s.a) doğumu bi’setten beş yıl önce Cemadi-el âhir ayının yirmisinde olmuştur.[1]

Bu görüş (doğumu bi’setten beş yıl önce, vefat ederken yirmi dokuz yaşında idi) tarihçiler arasında taraftarı çoktur. Ancak bu tarihi benimseyenlerin sözlerinin bir olmaması ve bazen farklı olmasından dolayı bu tarih kabul edilemez! Örneğin; “İbni Sa’d” Hz Zehra’nın (s.a) hayatı[2] hakkında “Vakıdi’nin” beyanını kabul ediyor ve şöyle devam ediyor:

Peygamber’in (s.a.a) hanımı Hatice’den (s.a) olan evlatları sırasıyla şunlardır: …, daha sonra Fatma, sonra Ümmü Külsüm ve Abdullahın Müslüman olduğu döneminde. Çocuklarının her birsinin arasında bir yaş farkı vardı.[3] Buna binaen eğer Abdullah bi’set yılında dünyaya gelmiş olduğunu kabul edersek Fatıma (s.a) beş yaşında değil, iki yaşında olması gerekir. Hakeza buna binaen Peygamber de (s.a.a)  otuz beş yaşında değil otuz sekiz yaşında olması lazım gelir. Böylece Peygamber’in kızı 25 buçuk veya 26 yaşındayken vefat etmiş olmalı 29 yaşında değil.

  1. Bi’setten sonra dünyaya geldiğini söyleyen görüş: Yakubi ve Mes’ud’i hangi yıl olduğunu belirtmeksizin bisetten sonra söyleyen bu görüşe yakin etmişlerdir.[4]  Peygamber Efendimizin (s.a.a) kızının bi’setten sonra dünyaya geldiğini söyleyenler, bu doğum hakkında üç farklı tarih zikretmektedirler:

Birincisi: Peygamber (s.a.a) peygamberliğe seçildiği yılda yani kırk yaşında iken bu doğum gerçekleşti. Yakubi bu tarihi dikkate alarak “Fatıma vefat ettiği zaman 23 yaşında olduğunu söylemektedir.”[5]  

Peygamber efendimiz bisetten sonra 23 yıl yaşadı ve Fatıma (s.a) Peygamber’in (s.a.a) vefatından sonra 75 gün veya 6 ay yaşadı. Bu konu hakkında tarihçiler arasında görüş ayrılığı var olmakta.

İkincisi: Bi’set’in ikinci yılı, Peygamber (s.a.a) 41 yaşında iken Fatma (s.a.a) dünyaya geldi. Farklı kaynak kitaplarında bu tarih belirtilmiştir:

  1. Abdullah b. Muhammed b. Süleyman b. Cafer-i Haşemi babalarından (a.s) naklen bu tarihi benimsemiştir. Aynı şekilde Hakim, İbni Abdulbar, Şeyh Mufid, Tusi ve Nuveyri’de bu tarihi benimsemişlerdir.[6] Daha fazla kişiler (her ne kadar diğer tarihleri de nakletmiş olsalar bile) bu tarihi kabul etmişlerdir. Buna binaen Hz Zehra (s.a) vefat ettiğinde 21 – 22 yaşında olmalıdır.

Hâkim İmam Cafer’i Sadık’a (a.s) istinaden bu doğum ve vefat tarihini kabul etmiştir ki şöyle diyor: “Fatıma (s.a) 21 yaşındayken vefat etti ve dünyaya geldiğinde de Peygamber (s.a.a) 41 yaşında idi.”[7]   

  1. Misbahu’l Müçtehit kitabında şöyle denilmektedir: “Hz Fatma (s.a) bi’setten iki yıl sonra (Cuma gününde)  Cemadi-el âhir ayının yirmisinde dünyaya geldi.[8]
  2. Tarihi’l Mufid: Hz Fatıma’nın (s.a)  doğum yılı bi’setten iki yıl sonra Cemadi-ül âhir ayının yirmisinde olmuştur. El- Misbah kitabında da aynı şekilde zikredilmiştir. [9]

Üçüncüsü: Peygamber Efendimizin (s.a.a) bi’setinden beş yıl sonra Cemadi-el âhir ayının onu zikredilmiştir: bu tarih aşağıdaki kaynaklarda nakledilmiştir:

  1. Usul- u Kafi’de İmam Sadık’dan (a.s) rivayet edildiğine göre: “Resûlullah (s.a.a) kızı Fâtıma (s.a) bi’seten beş yıl sonra dünyaya geldi. On sekiz yıl ve yetmiş beş gün sonra hayata veda etti.”[10]
  2. Menakıb kitabında rivayet edildiğine göre Fatıma (s.a) bisetten beş yıl ve miraç gecesinden üç yıl sonra Cemadi-ül ahirin onunda dünyaya geldi”[11]
  3. Hz Fatma (s.a), Allah’u Teala babasının nübüvvetini zahir ve ayan ettikten beş yıl sonra dünyaya geldi.[12]

Bu görüş esasınca Hz Zehra (s.a) vefat ettiğinde on sekiz yaşında idi. Bu nazariye sadece Şeyh Tusi’den (d 460) sonra Şii muhaddisler ve müteahhir tarih yazarları yanında kabul görülmüştür. Var olan bazı delil ve karineler de bu görüşü diğer nazariyelere karşı tercih etmemize sebep olmuştur. Bu görüşün doğruluğunu gösteren en önemli delil ve karine Müslim’in nakil ettiği hadistir:

“Ebu cehil, Allah Resulü (s.a.a) secde halindeyken başına koyunların artıklarını döktü. Birisi Hz Fatma’yı (s.a) haber etti. O zamanlar fazla yaşı olmayan ve küçük bir kız olan Fatma (s.a) geldi ve babasının yüzünü temizledi ve müşriklere beddua etti.”[13]  

Bu olay Ebu Talip’in vefatından sonra, yani bi’setten on bir veya on iki yıl sonra vuku bulmuştur. Rivayette Hz Fatıma (s.a) fazla yaşı olmayan, küçük bir kız olarak nitelendirilmesi onun küçük yaşta olduğu ve bisetten sonra dünyaya geldiğine dair şahitlik etmektedir. Eğer hazret bisetten beş yıl önce dünyaya gelmiş olsaydı o zamanlarda 16 veya 18 yaşında olması gerekirdi ki bu durumda “fazla yaşı olmayan küçük kız” vasfı söylenmezdi.

Bu rivayet Hz Fatıma’nın (s.a.a) bisetten sonra ikinci veya beşinci yılda dünyaya geldiğine şahitlik etmekte ve diğer tarihleri ret etmektedir. Başka karinelerin varlığı – her ne kadar zayıf ve ihtilaflı olsa da – bizim sözümüzü tekit etmektedir.[14]     

 


[1] Tusi, Muhammed bin el-Hasan, Misbahu’l Müçtehid, Beyrut: intişaratı müessesei fıkhı şia, h.k. 1411, c. 1, s. 793. 

[2] El-Haşimi El-Basri, Muhammed b. Sa’d b. Meni’a (doğum: 230), Tabakatu’l Kübra, Araştırma Muhammed Abdu’l Kadir A’ta, Beyrut: Daru’l Kitabu’l İlmiye, 1410/1990. c. 8, s 16 – 29.

[3] A.g.e c. 1, s. 106

[4] Yakubî Ebi Vazih, Ahmed b. Ebi Yakub b. Cafer b. Veheb vazihu’l katibu’l Abbasi maruf (292’de hayattaydı), “Tarih-i Yakubî”, Beyrut: Darı Sadır, b.t.y. c. 2, s. 20; El- Mes’udi, ebu’l Hasan Ali ibni’l Hüseyin b. Ali (doğum: 346), “Murucu’z Zehep ve Me’adini’l Cuvher”, Tahkik: Es’ad Dager, baskı 2, Kum: Daru’l Hicret, hk 1409, c. 2, s. 291. 

[5]Tarih-i Yakubî”, c. 2, s. 115.

[6]Müstedrek”, c. 3, s. 176, hadis 4769; İbni Abdu’l Bir, Ebu amr Yusuf bin Abdullah bin Muhammed (d.t. 463), “El- İsti’ab fi Marifeti’l Ashab”, - El- Esabe Haşiyesinde – c. 4, s. 374; Biharu’l-Envar, c. 43, s. 8, Şeyh Müfid’in Hadaiku’r Riyaz kitabından nakil; Tusi, Misbahu’l Müçtehid, s. 554, Hindistan baskısı; Kef’emi, El- Misbah, s. 512, Daru’l Kitap İlmiyeyi Kum baskısı; Nihayetu’l Erb, c. 18, s. 213.       

[7] Müstedrek, c. 3, s. 178, hadis 4765.

[8] Meclisi, Muhammed Bakır, Biharu’l-Envar, c.43, s.9, Daru’l Vefa, Beyrut, hk 1404, 110 ciltlik.

[9] Hilli, Raziyu’d-Din Ali b. Yusuf, “El- Adedu’l Kaviyye”, s. 219, intişaratı kitabhane, Ayetullah Mer’aşi Necefi, Kum, hk 1408, bir ciltlik; Misbahu’l Müçtehid, s. 793. 

[10] Kafi, c. 1, s. 458, hadis 10, Abdullah ibni Cafer ve Sa’d ibni Abdullah bütün bunlar İbrahim ibni Mehziyardan, o da kendi kardeşi olan Ali ibni Mehziyardan, o da Hasan ibni Mehbubdan, ibni Mahbub da Hişam ibni Salimden, ibni Salim de Habib ibni Secistaniden şöyle naklediyor: “Ebu Cafer den (s.a.a) şöyle söylediğini duydum:  “Muhammedin (s.a.a) kızı Fatma (s.a.) peygamberin bisetinden beş sene sonra doğdu. Vefat ederken on sekiz yaşında ve yetmiş beş gün sahibi idi”.

[11] Şöyle nakil edilmiştir: “Fatma (s.a) Mekkede bisetten beş ve miraç gecesinden de üç yıl sonra cemadiel aherin onuncu gününde dünyaya geldi. (Meclisi, Muhammed Bakır, Biharu’l-Envar, c.95, s.196: Daru’l Vefa, Beyrut, hk 1404, 110 ciltlik.; Hilli, Raziyud-Din Ali bin Yusuf, El- Adedi’l Gaviyye, s. 220, intişaratı kitabhane, Ayetullah Mer’aşi Necefi, Kum, hk 1408, bir ciltlik.

[12] Hilli, Raziyud-Din Ali bin Yusuf, El- Adedi’l Kaviyye, s. 219, “Fatma (s.a) babasının nübüvveti Allah tarafından izhar edildikten beş sene sonra dünyaya geldi”. intişaratı kitabhane, Ayetullah Mer’aşi Necefi, Kum, hk 1408, bir ciltlik.

[13] Sahih-i Müslim, s. 3, Kitabu’l Cihad ve’s Seyr, hadis 107.

[14] Nesai’nin rivayeti gibi; Ebu Bekir onu istedi ama Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurdu: Yaşı daha küçüktür. Süneni Nesai, c. 6, s. 62, Daru’l kitabu’l arabiye baskısı. Başka kaynaklardan da buna benzer haberlere gelmiştir. Bu rivayetlere şunlarda eklenmiştir: “Allah’ın hükmünü bekliyorum” ve “o küçüktür”. Tabakatu’l Kübra, c. 8, s. 19. Yine şöyle gelmiştir: “Allah Resulü bu emri (Hz Fatıma’yı (s.a) istemeleri) ikisi için kabul etmedi.” Usdu’l  Gabe, c. 7, s. 221.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Dua psikolojisi hakkındaki kaynakları tanıtır mısınız?
    5662 Pratik Ahlak 2010/10/12
    Dua psikolojisi hakkındaki kaynaklar üç kısımdır:a)Din psikolojisini genel olarak ele alan kaynaklar.Ancak bunlardua psikolojisini özel olarak işlememişlerdir. Örneğin William James’inyazdığı, Muhammed Kaini’nin tercüme ettiği ‘Din ve Revan’ (Din ve Ruh) ve Mesut Azerbaycani’nin yazdığı ‘Revanşinasi-i Din’ (Din Psikolojisi) bu türendir.
  • İçlerinde birkaç iyi ve takvalı kimse var diye günahkâr bir topluma azabın gelmesi gecikebilir mi veya tümüyle uzaklaşabilir mi?
    6581 Tefsir 2012/02/18
    Kur’an-ı Kerim’de ve rivayetlerde, günahkâr bir topluma azabın gelmesinin gecikmesi veya tümüyle uzaklaşmasının bazı nedenlerine değinilmiştir. Aşağıda onlardan birkaçını örnek olarak getiryoruz:1- Peygamberin ve İstiğfar edenlerin varlığı: ‘Oysa sen içlerinde oldukça onları azaplandırmaz ve yine bağışlanma dilerlerken Allah onlara azap vermez.’
  • Müslüman (Muslim) sözcüğünün anlamı nedir?
    73693 Tefsir 2009/10/18
    Kuran-ı Kerim’de Müslüman Allah Teala’nın emirleri karşısında mutlak bir teslimiyet içinde olan kişi anlamına gelir. Müslüman olmak kâmil halisane bir tevhit inancına sarılmayı ve her türlü şirk ve ikili tapınmadan uzak durmayı gerektirir. İşte bu yüzden Kuran-ı Kerim, Hz. İbrahim’i (a.s), Müslüman olarak tanıtmaktadır.
  • İnsan kendi güvenlik ve huzurunu bozan diğer varlıklar karşısında ne tür bir tepki göstermelidir?
    8309 Hayvan Barındırmak Ve Avlamak 2013/03/09
    Eziyet ve rahatsız eden haşerelerin eziyet ve rahatsızlıklarını önleme hakkında ilk önce iki noktaya işaret edilecek ve sonra İslami kaynaklardan alınmış iki tavsiye verilecektir: 1. Tabiat çarkında insanların tüm varlıklar ile en azından hâlihazırda barışçıl bir şekilde yaşaması olanaksızdır. Biz; insanlar ve yırtıcı hayvanların bir şehirde hiçbir ...
  • Gıybeti dinleyen gıybet edenin günahına ortak mıdır?
    3965 Gıybet, Hakaret Ve Gözetleme 2020/01/20
  • Hz. Masumların (a.s) fiil ve sözlerinin delil oluşunun ölçüsü ne kadardır?
    7831 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/06/16
    İslam’ın muteber delillerinden biri Hz. Peygamber (a.s) ve diğer masumların sünneti olup tüm Müslümanlar için Kur’an ayetleri gibi delil teşkil eder ve sünnet masumun söz, fiil ve tavrı diye üç şekilde yer alır. Hadis ve rivayetlerde belirtilen masumların söz ve konuşmaları “masumun sözü” onların yaptığı amel ve ...
  • Hayvana dönüşme nasıl olmaktadır ve şuan yeryüzünde bulunan hayvanlar, hayvana dönüşmüş olan insanlar mıdır?
    27095 Tefsir 2009/05/17
    “Mesh” sözlükte, bir şekilden daha kötü bir şekle dönüşme anlamına gelmektedir; Kuran ve hadis teriminde ise, bazı günahkâr (bazı özel günahlara sahip) kimselere ve ümmetlere nazil olan bir çeşit azaptır.Mesh olan insanlar hayvan (maymun, domuz vb.) şeklindedirler; yani işlemiş olduğu günahın hayvansal şeklini bu dünyada onun insanî şeklinin üzerine ...
  • Kadın evladına süt vermeden dolayı kocasından ücret talep edebilir mi?
    6000 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/04/04
    Şu noktaya dikkat etmek zorunludur: İslam’da fıkhî hükümler ve ahlakî usuller birbirini tamamlar ve aralarında hiçbir ayrılık ve uyuşmazlık bulunmaz.[1] Bundan dolayı fertlerin hakkı sıfatıyla bazı hükümler ispatlanmış olsa da ve yükümlü bu haktan fıkhî bir hüküm sıfatıyla istifade edebilse de, dinsel öğretilerde ahlakî ...
  • Eğer Allah bir ferdi severse, halkın geneli de onu sever mi?!
    11796 Eski Kelam İlmi 2012/01/23
    Her ne kadar Allah’ın salih kullarının sevgisini halkın kalbine aktardığını yansıtan rivayetler olsa da, halkın ekseriyetinin bir şahsı desteklemesi zorunlu olarak onun Allah tarafından onaylandığı anlamına gelmez. Öte taraftan halkın ekseriyetinin bir şahsa düşman olması da onun Allah’ın gözünde düştüğü ve O’nun nezdinde bir değeri olmadığı şeklinde ...
  • Ödünç (karz) olarak verdiğimiz malın humusunu vermeli miyiz?
    5612 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/06/14
    Söz konusu olan para kesb ve kazancından birikilmiş durumda ve humus yılı üzerinden geçmiş ise bütün taklidi Mercilerin bu bağlamdaki fetvası şöyledir: Humus yılının başı geldiği zamanda ödünç olarak vermiş olduğu parayı kolaylıkla (zahmetsizce) alınması mümkün ise o paranın humusunu çıkartmalısın. Ama eğer humus yılının geldiği sırada ödünç verilmiş olan ...

En Çok Okunanlar