Gelişmiş Arama
Ziyaret
9848
Güncellenme Tarihi: 2009/04/08
Soru Özeti
'Allah'ın halifesi' ile 'Rabbin halifesi' arasında ki fark nedir?
Soru
Bakara suresinin 30. ayetinde şöyle buyuruluyor: 'Hani Rabbin meleklere 'Ben yeryüzünde bir halife karar kılacağım, demişti de melekler 'orada fesat çıkaracak ve kan akıtacak birini mi karar kılacaksın? Oysa biz seni överek yüceltiyor ve seni sürekli takdis ediyoruz' demişlerdi. Allah ise 'Ben şüphesiz sizin bilmediklerinizi bilirim' demişti.' Bu ayet göz önüne alındığında Hz. Adem, acaba Allah'ın mı halifesidir yoksa Rabbin mi halifesi?
Kısa Cevap

Bakara suresinin 31. ayeti insanın halife seçilmesinin sırrını, onun bütün ilahi isimleri bilmesine bağlıyor ve buyuruyor: 'Adem'e bütün isimleri öğretti.' Bütün bu isimleri kendisinde toplayan ve onların cilvesi olan tek isim 'Allah' lafzıdır. (Dolayısıyla) İnsan Allah'ın halifesidir, Rabbin halifesi değil; zira Rab, Esma-i İlahi'den biri ve Allah lafzının tecellisidir.

 

Belirtmek gerekir ki:

1-İsimlerden maksat, alemin bütün hakikatlerinin kendisinden kaynaklandığı yüce hakikatlerdir. Âlemin hakikatleri, gayb ve şuhudu da içine almaktadır.

2-İsimlerin öğretilmesi, onların insana verilmesi manasına gelmektedir.

3-İlahi hakikatler, isimlerle zahir olur ve onlarla tecelli etmektedirler.

Öyleyse insan gerçekte ilahi tüm sıfatların cilvegahı, ilahi işleri üstlenen ve Allah'ın diğer yarattıklarına bir halifesidir.

Ayrıntılı Cevap

Soruyu şu şekilde de sorabiliriz: Hz Adem (a.s) kimin halifesi idi ve insan kimin halifesidir? Halifenin manasının, birinin yerine geçen ve onun yerine oturan kişi olduğu göz önüne alınırsa halife olacak kimse, halife olduğu kimsenin vazife ve işlerini kendi çapında onun emriyle yapabilmesi ve onun sıfatlarıyla vasıflanması gerekir. Buna göre Allah-u Teala insana nereye kadar kendi sıfatlarıyla vasıflanması ve Onun işlerini üstlenme liyakatını vermiştir? Ve insanın Yüce Allah’ın bir tecellisi olması ne ölçüdedir?

 

İnsan[1] Kimin Halifesidir?

 

Bakara suresinin 30 ve 31. ayetleri, insanın halifetullah olduğunu ortaya koymaktadır.

 

Şöyle ki: 30. ayette geçen 'Ben yeryüzünde bir halife karar kılacağım' cümlesinden ve birinci tekil şahıs zamirinden bunu söyleyenin Allah-u Teala olduğu ve başkası için değil de kendisi için halife seçtiği anlaşılmaktadır. Bir sonra ki ayette[2] insanın halife seçilmesinin sırrını, onun bütün ilahi isimleri bilmesine bağlayarak buyuruyor: 'Adem'e bütün isimleri öğretti.' Başka bir deyişle ilk ayette insanın kendi halifesi olduğunu belirtiyor, ikinci ayette ise bu halifenin gücünün ölçüsünü ve halifeliğinin sınırlarını beyan ediyor. Allah-u Teala'nın hakikati isimlerle tecelli ettiği için isimler ve onların insana öğretilmesi konularına açıklık getirildiği zaman insan kimin halifesidir ve nereye kadar ilahi işleri üstlenebilir, onun sıfatlarına sahip olabilir ve kendisinde bunu zahir edebilir soruları da açıklığa kavuşacaktır.

 

İsimlerden Maksat Nedir?

İsim, alamet ve nişane demektir. İsim, zihni kavramların alamet ve nişanesi, zihni kavramlar hakikatlerin özünün ismidir, hakikatlerin özü ise -ister gaybi olsun ister şuhudi- yaratıcısının isim ve alametidir. Burada şu soru akla gelebilir: Söz konusu ayette insana öğretilen ilahi isimlerden maksat nedir? Acaba sözler mi, zihni kavramlar mı yoksa hakikatların özü mü?

 

Sırf sözleri veya kavramları bilmek meleklere göre Adem'e secde etmek için yeterli şeyler değildi; zira 'sözleri kemal haddinde bilmek, kalplerdeki maksatlara ulaşmak içindir. Melekler ise kalplerdeki maksatları bilmek için sözlere gerek duymazlar. Onlar sözler aracı olmadan da kalplerdeki niyetleri bilirler.'[3]

 

Buna gore zihinsel kavramaları anlamak ve hakikatlerin suretini derketmek meleklerin makamından aşağıdır; zira onlar alemdeki bazı hakikatlerin kavramlarıyla değil kendisiyle irtibat halindedirler. Alemin bütün hakikatleri onlara meşhud olmasa da onların derki huzuridir (yani öğrenilerek değil bizzat varlıkla ilişki sayesinde oluşan bilgi), husuli (mefhum ve suretlerini idrak etmekle) değil. Bu yüzden onların insana secde etmesinin nedeni insanın yanlızca hakikatlerin mefhumunu bilmelerinden dolayı değildir. Öyleyse isimlerden maksat, hem hakikatlerdir, hem de hakikatlerin özüdür. Meleklerin onları yüklenmeye ve zirvesine kanat açmaya kabiliyetleri yoktu. Daha sonra gelen ayetler de isimler, alemin gaybi hakikatleri olarak nitelenmiştir. Söz konusu ayette buyuruluyor: 'Allah 'Ben göklerin ve yerin bütün gizliliklerini biliyorum; sizin açıkladığınızı ve gizlemekte olduğunuzu da bilirim, diye size söylememiş miydim' demişti.' [4]

Bazı müfessirlere göre Bakara suresinin 30 ila 33. ayetler gösteriyor ki, öğretilen isimlerden maksat 'Ben şüphesiz sizin bilmediklerinizi bilirim' [5] cümlesinden kastedilen şey ve gökelrin ve yerin gaybi diye nitelenen şeylerdir. Yani sizin bilmediğiniz, ama benim ilmimde olan şeyi insana verdim. Demek ki isimler, madde aleminin üstünde olan ve bazı gaybi mertebelere sahip meleklerin kavramlarının üstünde olan gaybi hakikatlerdir. Alemin bütün hakikatlerinin kaynaklandığı ister gaybi olsun ister şuhudi- alemin bütün hakikatlerine şamil olan hakikatler.[6]

 

Öğretmenin Anlamı

Yukarıda zikredilenlerden ve Hz. Adem (a.s)'ın isimleri vasıtasız öğrenmesinden[7] anlıyoruz ki, öğretmekten maksat:

1-İsimlerin, yanlızca mefhumları değil, aynı zamanda şuhudi ve huzuri olarak verilmesidir.

 

2-Burada İlm-i Ledunni yani Allah'tan doğrudan ilim almak söz konusudur; çünkü ilim, ister mefhum ve suret olarak olsun, isterse kendisi olsun, bir şeye sahip olmaktır.

İlahi öğretimin zikredilen (ledunni ve şuhudi) manasından olan bu iki özellik, Allah-u Teala'nın, Adem ve insana esma-i hüsnasının hakikatının özüne sahip etmiş, bütün isimlerinin ayet ve nişanesi yapmıştır.

 

Yukarıda söylenenler ve yine ayetin bütün isimlerin öğretilmesine delalet etmesi ve bütün isimleri kapsayan, bütün isimlerin cilvesi olan ismin 'Allah' lafzı olduğu göz önüne alındığında insan Rabbin halifesi değil Allah'ın halifesi olduğu görülecektir. Zira Rab, ilahi isimlerden biri ve Allah isminin bir cilvesidir. Gerçekte insane bütün ilahi sıfatların tecellisi ve yaratılmışlar arasında ilahi görevleri üstlenecek bir varlıktır.

 

Daha fazla bilgi için aşağıda ki kaynaklara başvurulabilir:

1-el-Mizan, Bakara suresi, 30 ila 34. ayetlerin tefsiri

2-Tefsir-i Tesnim, (Cevadi-i Amuli), c.3, s.17 ve 321



[1] -Söz konusu ayete ait diğer tefsiri delillerden, halifeliğin yalnızca Hz. Adem (a.s)'a özgü olmadığı, bütün insanların halife olma kabiliyeti olduğunu görmekteyiz. Bu yüzden konuyu Hz. Adem (a.s) açısından değil de genel olarak insan için ele aldık. Bkz: Tesnim, c.3, s.41 ve 293; Misdak-ı Halifetullah Ez Didgah-ı Kur'an, 1984. soru (Site:2023)

[2] -'Adem'e bütün isimleri öğretti, sonra onları meleklere sunarak, 'Eğer doğru sözlü iseniz, bunların isimlerin bana söyleyin' dedi.

[3] -el-Mizan, c.1, s.116-117

[4] -Bakara/33

[5] -Bakara/30

[6] -Tesnim, c.3, s.169

[7] -31. ayette geçen 'Alleme' (öğretti) kelimesi meleklerin isimlerin öğretilmesinde vasıta olmadığını göstermektedir.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Yemek yemek için ev sahibinden izin almak gerekir mi?
    6842 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/02/14
    İslami açıdan insanın yemeğinin helal ve pak olmasının yanı sıra mubah da olması gerekir yani o yemeğin sahibi de razı olmalıdır ve biz de onun razılığını bilmeliyiz. Başkalarını malını izinleri olmaksızın kullanmak haramdır. Ancak bir kimse başkasını yemek için evine davet etmiş yemek sofrasını açmış veya bir bağ sahibi ...
  • Bu asırda kızları köleliğe çekmek caiz midir?
    6938 Eski Kelam İlmi 2011/10/23
    Her şeyden önce köleliğin İslam dini tarafından temelleri atılan bir kurum olmadığını, bilakis bu fenomenin İslam’ın doğduğu çağda dünyanın tüm bölgelerinde yaygın olan bir realite olduğunu bilmeliyiz. İslam köle sahiplerine ciddi bir zarar vermeksizin ve mevcut toplumsal dengeyi ani ve hızlı bir girişimle ortadan kaldırmaksızın imkânların elverdiği ölçüde ve ...
  • Çocukken bir defa kız kardeşimin sütünü içmiş olan amcakızım ile evlenebilir miyim?
    7868 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/22
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Allah gerçekleşmeden önce insan amelini nasıl bilmektedir?
    6359 Eski Kelam İlmi 2011/08/21
    Bizim için böyle bir sorunun meydana gelmesinin sebebi, Allah ile zaman arasındaki bağı doğru anlamamamızdır. Allah ezeli, ebedi ve zaman üstüdür; yani Allah zamanı kuşatmıştır ve onunla sınırlı değildir. Esasen Allah geçmişte gelecek hakkında bilgi sahibidir diye bir şey söylememiz doğru değildir; çünkü Allah için geçmiş ve gelecek diye ...
  • Eğer birisi ramazan ayında tutmamış orucunu bir sonraki ramazan ayına kadar kaza etmezse hükmü nedir?
    6682 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2015/09/14
    sorunuzun üç sureti var: biz mercii taklitlerin görüşlerini dikkati nazarda tutarak sorununuzun her bir suretini ayrı ayrı cevaplandırırız. Bir: eğer hastalıktan ötürü orucunu tutmamış ve hastalığı bir sonraki ramazana kadar devam etmişse, tutmamış oruçlarının kazası farz değildir ve her gün yerine yaklaşık on sir (750 gram) denkliğinde ...
  • Eğer bir kız ve erkek evlenmeyi kararlaştırırlarsa ve aralarında ilişki olursa, ama erkek ahdine vefa göstermez ve kızı terk ederse günah işlemiş sayılır mı?
    9322 Pratik Ahlak 2011/08/21
    İslam ahit ve anlaşma dini olup ahde vefa göstermeyi müminlerin alamet ve sıfatlarından biri saymaktadır. Peygamber-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: Müminler şart ve taahhütlerine bağlıdır.[1] Maalesef bazı insanlar bu önemli hususa bağlı değildir ve menfaat, heves ve arzularının ...
  • Ben hastayım ve cep haclığımı da babamdan alıyorum. Bunun dışında param yoktur ki orucumun kefaretini verebileyim, Acaba yine orucumun kefaret üzerimde farz mıdır? Bu senenin kefaret miktarı kaç tümendir?
    6170 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/14
    Fukahanın (fıkıh âlimleri) fetvası esasınca orucunu kasten (amdi olarak) ve her hangi bir mazereti olmaksızın yiyen bir kimse üç çeşit kefaretten birisini seçmek arasında muhayyerdir. Birincisi: Bir köle azat etmek. Günümüz dünyasında köle konusu mevcut olmadığından dolayı bu şık kendiliğinden devre dışı kalıyor.
  • İmam Ca'fer Sadık'a göre Kur'an karisinin özellikleri
    12688 Kur’anî İlimler 2011/07/19
    İmam Cafer Sadık (a.s) Kur'an karisi için bir takım özellikler ve vasıflar zikretmiştir. Bu cümleden şu vasıfları zikredilebilir: Ehl-i Beyt'in velayetini bilmesi, Kur'an'ı doğru okuması, Kur'an'ı okurken ondan etkilenmesi, abdestli olması, doğru bir kimse olması ve yağcılıktan uzak durması, Kur'an'a karşı tevazu ve huşu göstermesi, ilim öğrenmek yolunda çaba göstermesi, ...
  • Hangi surede hay ve kayyum sıfatları yer almaktadır?
    17459 Tefsir 2010/11/08
    Hay ve kayyum Yüce Allah’ın iki zatî sıfatıdır. “Hay” “diri” manasında ve “kayyum” da “zatıyla kaim olan ve başkalarının kendisiyle kaim olduğu varlık” anlamındadır. Bu iki sıfat beraber bir şekilde Kur’an surelerinin üç ayetinde yer almaktadır:1. Bakara suresi 255. ayet: “
  • Dinin afetleri nelerdir?
    12217 Din Felsefesi 2010/08/22
    Din, kendisinde hata, yanlış, hasar ve afetin yer alamayacağı kutsî ve ilahî bir olgudur. Hata ve yanlış yapma beşerî hususlarla ilgilidir. Din ve dindarlığın hasarlarını bilme bahsindeki hasar ve afet, dinin hakikatiyle ilgili değildir. Bilakis insanların dine bakış tarzları, insanın dini anlama ve telaki etme şekli, ...

En Çok Okunanlar