Gelişmiş Arama
Ziyaret
10055
Güncellenme Tarihi: 2009/04/08
Soru Özeti
'Allah'ın halifesi' ile 'Rabbin halifesi' arasında ki fark nedir?
Soru
Bakara suresinin 30. ayetinde şöyle buyuruluyor: 'Hani Rabbin meleklere 'Ben yeryüzünde bir halife karar kılacağım, demişti de melekler 'orada fesat çıkaracak ve kan akıtacak birini mi karar kılacaksın? Oysa biz seni överek yüceltiyor ve seni sürekli takdis ediyoruz' demişlerdi. Allah ise 'Ben şüphesiz sizin bilmediklerinizi bilirim' demişti.' Bu ayet göz önüne alındığında Hz. Adem, acaba Allah'ın mı halifesidir yoksa Rabbin mi halifesi?
Kısa Cevap

Bakara suresinin 31. ayeti insanın halife seçilmesinin sırrını, onun bütün ilahi isimleri bilmesine bağlıyor ve buyuruyor: 'Adem'e bütün isimleri öğretti.' Bütün bu isimleri kendisinde toplayan ve onların cilvesi olan tek isim 'Allah' lafzıdır. (Dolayısıyla) İnsan Allah'ın halifesidir, Rabbin halifesi değil; zira Rab, Esma-i İlahi'den biri ve Allah lafzının tecellisidir.

 

Belirtmek gerekir ki:

1-İsimlerden maksat, alemin bütün hakikatlerinin kendisinden kaynaklandığı yüce hakikatlerdir. Âlemin hakikatleri, gayb ve şuhudu da içine almaktadır.

2-İsimlerin öğretilmesi, onların insana verilmesi manasına gelmektedir.

3-İlahi hakikatler, isimlerle zahir olur ve onlarla tecelli etmektedirler.

Öyleyse insan gerçekte ilahi tüm sıfatların cilvegahı, ilahi işleri üstlenen ve Allah'ın diğer yarattıklarına bir halifesidir.

Ayrıntılı Cevap

Soruyu şu şekilde de sorabiliriz: Hz Adem (a.s) kimin halifesi idi ve insan kimin halifesidir? Halifenin manasının, birinin yerine geçen ve onun yerine oturan kişi olduğu göz önüne alınırsa halife olacak kimse, halife olduğu kimsenin vazife ve işlerini kendi çapında onun emriyle yapabilmesi ve onun sıfatlarıyla vasıflanması gerekir. Buna göre Allah-u Teala insana nereye kadar kendi sıfatlarıyla vasıflanması ve Onun işlerini üstlenme liyakatını vermiştir? Ve insanın Yüce Allah’ın bir tecellisi olması ne ölçüdedir?

 

İnsan[1] Kimin Halifesidir?

 

Bakara suresinin 30 ve 31. ayetleri, insanın halifetullah olduğunu ortaya koymaktadır.

 

Şöyle ki: 30. ayette geçen 'Ben yeryüzünde bir halife karar kılacağım' cümlesinden ve birinci tekil şahıs zamirinden bunu söyleyenin Allah-u Teala olduğu ve başkası için değil de kendisi için halife seçtiği anlaşılmaktadır. Bir sonra ki ayette[2] insanın halife seçilmesinin sırrını, onun bütün ilahi isimleri bilmesine bağlayarak buyuruyor: 'Adem'e bütün isimleri öğretti.' Başka bir deyişle ilk ayette insanın kendi halifesi olduğunu belirtiyor, ikinci ayette ise bu halifenin gücünün ölçüsünü ve halifeliğinin sınırlarını beyan ediyor. Allah-u Teala'nın hakikati isimlerle tecelli ettiği için isimler ve onların insana öğretilmesi konularına açıklık getirildiği zaman insan kimin halifesidir ve nereye kadar ilahi işleri üstlenebilir, onun sıfatlarına sahip olabilir ve kendisinde bunu zahir edebilir soruları da açıklığa kavuşacaktır.

 

İsimlerden Maksat Nedir?

İsim, alamet ve nişane demektir. İsim, zihni kavramların alamet ve nişanesi, zihni kavramlar hakikatlerin özünün ismidir, hakikatlerin özü ise -ister gaybi olsun ister şuhudi- yaratıcısının isim ve alametidir. Burada şu soru akla gelebilir: Söz konusu ayette insana öğretilen ilahi isimlerden maksat nedir? Acaba sözler mi, zihni kavramlar mı yoksa hakikatların özü mü?

 

Sırf sözleri veya kavramları bilmek meleklere göre Adem'e secde etmek için yeterli şeyler değildi; zira 'sözleri kemal haddinde bilmek, kalplerdeki maksatlara ulaşmak içindir. Melekler ise kalplerdeki maksatları bilmek için sözlere gerek duymazlar. Onlar sözler aracı olmadan da kalplerdeki niyetleri bilirler.'[3]

 

Buna gore zihinsel kavramaları anlamak ve hakikatlerin suretini derketmek meleklerin makamından aşağıdır; zira onlar alemdeki bazı hakikatlerin kavramlarıyla değil kendisiyle irtibat halindedirler. Alemin bütün hakikatleri onlara meşhud olmasa da onların derki huzuridir (yani öğrenilerek değil bizzat varlıkla ilişki sayesinde oluşan bilgi), husuli (mefhum ve suretlerini idrak etmekle) değil. Bu yüzden onların insana secde etmesinin nedeni insanın yanlızca hakikatlerin mefhumunu bilmelerinden dolayı değildir. Öyleyse isimlerden maksat, hem hakikatlerdir, hem de hakikatlerin özüdür. Meleklerin onları yüklenmeye ve zirvesine kanat açmaya kabiliyetleri yoktu. Daha sonra gelen ayetler de isimler, alemin gaybi hakikatleri olarak nitelenmiştir. Söz konusu ayette buyuruluyor: 'Allah 'Ben göklerin ve yerin bütün gizliliklerini biliyorum; sizin açıkladığınızı ve gizlemekte olduğunuzu da bilirim, diye size söylememiş miydim' demişti.' [4]

Bazı müfessirlere göre Bakara suresinin 30 ila 33. ayetler gösteriyor ki, öğretilen isimlerden maksat 'Ben şüphesiz sizin bilmediklerinizi bilirim' [5] cümlesinden kastedilen şey ve gökelrin ve yerin gaybi diye nitelenen şeylerdir. Yani sizin bilmediğiniz, ama benim ilmimde olan şeyi insana verdim. Demek ki isimler, madde aleminin üstünde olan ve bazı gaybi mertebelere sahip meleklerin kavramlarının üstünde olan gaybi hakikatlerdir. Alemin bütün hakikatlerinin kaynaklandığı ister gaybi olsun ister şuhudi- alemin bütün hakikatlerine şamil olan hakikatler.[6]

 

Öğretmenin Anlamı

Yukarıda zikredilenlerden ve Hz. Adem (a.s)'ın isimleri vasıtasız öğrenmesinden[7] anlıyoruz ki, öğretmekten maksat:

1-İsimlerin, yanlızca mefhumları değil, aynı zamanda şuhudi ve huzuri olarak verilmesidir.

 

2-Burada İlm-i Ledunni yani Allah'tan doğrudan ilim almak söz konusudur; çünkü ilim, ister mefhum ve suret olarak olsun, isterse kendisi olsun, bir şeye sahip olmaktır.

İlahi öğretimin zikredilen (ledunni ve şuhudi) manasından olan bu iki özellik, Allah-u Teala'nın, Adem ve insana esma-i hüsnasının hakikatının özüne sahip etmiş, bütün isimlerinin ayet ve nişanesi yapmıştır.

 

Yukarıda söylenenler ve yine ayetin bütün isimlerin öğretilmesine delalet etmesi ve bütün isimleri kapsayan, bütün isimlerin cilvesi olan ismin 'Allah' lafzı olduğu göz önüne alındığında insan Rabbin halifesi değil Allah'ın halifesi olduğu görülecektir. Zira Rab, ilahi isimlerden biri ve Allah isminin bir cilvesidir. Gerçekte insane bütün ilahi sıfatların tecellisi ve yaratılmışlar arasında ilahi görevleri üstlenecek bir varlıktır.

 

Daha fazla bilgi için aşağıda ki kaynaklara başvurulabilir:

1-el-Mizan, Bakara suresi, 30 ila 34. ayetlerin tefsiri

2-Tefsir-i Tesnim, (Cevadi-i Amuli), c.3, s.17 ve 321



[1] -Söz konusu ayete ait diğer tefsiri delillerden, halifeliğin yalnızca Hz. Adem (a.s)'a özgü olmadığı, bütün insanların halife olma kabiliyeti olduğunu görmekteyiz. Bu yüzden konuyu Hz. Adem (a.s) açısından değil de genel olarak insan için ele aldık. Bkz: Tesnim, c.3, s.41 ve 293; Misdak-ı Halifetullah Ez Didgah-ı Kur'an, 1984. soru (Site:2023)

[2] -'Adem'e bütün isimleri öğretti, sonra onları meleklere sunarak, 'Eğer doğru sözlü iseniz, bunların isimlerin bana söyleyin' dedi.

[3] -el-Mizan, c.1, s.116-117

[4] -Bakara/33

[5] -Bakara/30

[6] -Tesnim, c.3, s.169

[7] -31. ayette geçen 'Alleme' (öğretti) kelimesi meleklerin isimlerin öğretilmesinde vasıta olmadığını göstermektedir.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Yabancı ülkelerde ve İslami olmayan muhitlerde nasıl imanımızı koruyabiliriz?
    3762 Pratik Ahlak 2019/09/23
    İnsani, İslami değerlere sahip çıkmak, dini desturlara amel etmek ve onları ihya etmek dünya hayatındaki saadet ve afiyete direkt etkisi olan unsurlardır. Beşerin hayvani güdülerle kurduğu aşağılık ve rezil hayatı temiz, pak bir yaşama dönüştürmektedir. İfrat ve tefritte kalmadan, hurafelereden uzak saf ve sahih dine gerçekten uyan ...
  • Berzahta veya kıyamette ezan okunacak mı?
    7663 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/04/03
    1- Berzah aleminde ezan okunması konusunda hadis kaynaklarında herhangi bir şey yoktur. 2- Bir rivayette İmam Bakır (a.s) şöyle buyuruyor: ‘Resul-i Ekrem (s.a.a) miraca gittiğinde geçmiş bütün Peygamberler Onun yanına geldiler. Cebrail, Allah’ın emriyle ezan okudu ve kamet getirdi.[1] 3- ...
  • Peygamber Efendimizin (a.s.s) mubarek dişinin kırılmasından sonra Üveysi\'n, kendisi de kendi dişini kırdığı şeklinde söylentiler derde doğru mudur? Üveys Karani\'nin hayatı ve şahsiyeti hakkında bilgi verebilirmisiniz?
    21869 تاريخ بزرگان 2012/05/12
    Künyesi Ebu Amr olan Üveys Bin Amir Muradi Karani, tabiinlerin büyüklerinden olup ünlü zahitlerdendi. Öyleki, ühdü, takvası ve ahlaki faziletleri havas ve avam için emsal olmuştu. Üveys, İslam Peygamber'i (a.s.s) zamanında iman getirmiş Onun ziyaretine muvaffak olmadı. Annesine itiatkar oluşu nediyle Medine'den ...
  • Şer’i yükümlülük için erginliğin şart olmasına binaen, çocukların yaptığı iyi ve kötü işlerin hükmü nedir?
    7318 Eski Kelam İlmi 2012/05/27
    Her ne kadar insanın Allah tarafından belirlenmiş şer’i yükümlülük şartı erginlik yaşına ermek olsa da tüm çocukların bütün çocukluk döneminde tamamen başıboş oldukları ve her işi yapabilecekleri sanısı akla gelmemelidir. İslam fakihleri iyi ve kötüyü anlayabilecek olan çocukları istisna etmişlerdir. Onların fetvasına göre eğer işleri ayırt edebilen ...
  • Yüzüğün kaşını avuç içine döndürmenin (çevirmenin) kaynağı nedir?
    10256 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/11/13
    Bu konuda “Vesailu’ş-Şia” kitabında rivayet zikredilmiştir, rivayet şöyledir:Hz. İmam Rıza (a.s) şöyle buyurur: “Parmağında akik yüzüğüyle sabahlayan ve hiç kimseyle görüşmeden önce yüksüğün kaşını avuç içine döndürerek “Kadir” Suresini sonuna kadar okuyup ardından “ Amentü billahi vahdehu la şerikeleh ve amentü bıserri âli muhammedi ve alaniyyetihim” duasını tilavet eden ...
  • Gusül alırken bedenin mutlaka yıkanması gereken yerleri neresidir?
    10067 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/01/17
    Guslün doğru olmasının şartlarından biri suyun bedenin görünen dış yüzünün tümüne ulaşmasıdır. Nitekim Tevzih-ul Mesail’de şöyle yazar: ‘Gusül alırken bedende iğne ucu kadarda yıkanmayan yer kalırsa gusül batıldır. Ama kulak ve burun içi gibi görünmeyen yerlerini yıkamak farz değildir.’
  • Aceleyi gidermek için ne yapılmalıdır?
    6800 Teorik Ahlak 2012/05/03
    Acele, dinsel öğretilerin men ettiği hususlardandır. Bu, işleri yapmada erken girişimde bulunmak anlamına gelir. Acele etmek hız ve işleri zamanında yapmak ile fark eder. Hız, öncüllerin ve gerekli şartların hazır olmasından sonra insanın fırsatı elden vermemesi ve işi yapmak için girişimde bulunmasıdır. Acelenin karşısında ise soğukkanlılık ve ...
  • Mübarek Ramazan ayının 21’inde yolculuk yapmanın hükmü nedir?
    5485 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/08/14
    Mübarek ramazan ayında yolculuk yapmanın sakıncası yoktur, ancak oruçtan kaçmak için olursa mekruhtur.[1] insan yolculuktan dolayı tutamadığı orucunu ramazan ayından sonra tutmalıdır. Bu hükümderamazanın ayının 21’i ile diğer ...
  • Ahlakla tevekkülün arasında nasıl bir bağlantı vardır?
    9932 Teorik Ahlak 2011/03/03
    İnsanın nefsinde ‘meleke’ haline gelen sıfatlara ahlak denir. Meleke ise, insanın ruhunda nüfuz eden öyle bir sıfattır ki, o sıfata uygun amel ve davranışlar kendiliğinden yapılır. Ahlak, fazilet ve rezalet olmak üzere ikiye ayrılır. Tevekkül ise, ahlaki faziletlerden biri olup kulun Allah’a güvenmesi ve bütün işlerini ona havale ...
  • Kısaca Hz. Nuh (a.s)’ın kıssasını açıklarmısınız?
    9179 نوح 2019/10/21
     Bazı tarihi nakiller ‘Muteşelh’in oğlu ‘Lemek’in Nuh (a.s)’ın babası olduğunu ve ‘Brakil’in kızı ‘Kaynuş’unda annesi olduğunu yazmaktadır.[1]Ayrıca Hz. Nuh (a.s)’ın Hz. Adem (a.s)’ın vefatından 126 yıl sonra doğmuştur. Böylece Hz. Adem (a.s)’ın dünyaya gelmesinden  1056 yıl sonra doğmuş olmaktadır.[2]

En Çok Okunanlar