Gelişmiş Arama
Ziyaret
12186
Güncellenme Tarihi: 2012/02/18
Soru Özeti
Rüyada bilinçli olma imkânı mevcut mudur? Bazı rüyaların gerçekleşmesinin nedeni nedir?
Soru
Rüyada bilinçli olma imkânı mevcut mudur? Bazı rüyaların gerçekleşmesinin nedeni nedir?
Kısa Cevap

Bilgelerin görüşüne göre uyku, zahiri duyuların tedricen dış dünyayla ilişkisinin kesildiği, ama batıni duyuların henüz aktif olduğu bir haldir. Uyku anında dış dünyayla uğraşmaktan ve değişik meşguliyetlerden uzaklaşması neticesinde insan nefsi, melekût âlemine odaklanır ve nefis madde âleminden ne kadar çok uzaklaşırsa, nefsin kendi âlemiyle irtibat kurması daha fazla ve şeffaf olur. Bazı durumlarda melekût âlemiyle irtibat kurmak, zihnin kendi hayalleriyle fazla meşgul olması nedeniyle gerçekleşmez. Bazı durumlarda da bu irtibat her ne kadar gerçekleşse de şahsi zihinselliklerin etkisinde dönüşüme uğrar. Özel bir takım durumlarda bu irtibat, nefsin tıpkı şeffaf ve arı bir ayna gibi ve artı tasavvur ve hayaller taşımaksızın amel etmesiyle gerçekleşir. Bu nedenle nefis gözlemlerinde hiçbir tasarruf yapmaz. Rüyaların karmakarışık rüyalar ile sadık veya salih rüyalar diye iki kısma ayrılması bu yüzdendir. Melekût âleminin evrenin metafizik mertebeleri için kullanılan genel bir ad olduğu ve değişik tabakaları içerdiği belirtilmelidir. Bu yüzden nefsin gelişmesi ve tekâmülüne göre bireyin gördüğü rüyalar da farklı olacaktır. Bu nedenle rüyada gerçekleşen her hadise, melekût âlemindeki farklı hakikatlerin tahlil edilmesi ve incelenmesini gerekli kılar. Mesela kehanetler veya bireyin bir takım şahısları görmesi ve daha sonra uyanıkken onlarla görüşmesi, nefsin nur levhaları veya zaman ve mekân etkisinin ötesindeki değişik gerçeklerin kayıt mahalli olan lavh-ı mahfuzun bir mertebesi ile irtibat kurmasının ürünüdür. Rüyada bilinçli olmanın imkânı hakkında şunları söylemek gerekir: Rüyada hazır olan nefis, uyanıkken hazır olan ve sadece cismani kayıtlardan kurtulmuş nefsin ta kendisidir. Bu iki durum yani bedensel ve dünyevi hususlara taalluk eden vaziyet ile bunlardan ayrılma vaziyeti arasındaki mevcut fark, zihnin mahiyetinde değil, sadece faaliyet kapsamındaki farklılıktır. Bu nedenle uyanık hafıza ile rüya hafızası arasında bulunan bu sınırı daha üstün bir bilinçle ortadan kaldırmak ve uyanıkken otomatik olarak çalışan iradeyle rüya âleminde kendi vaziyetimize yönelik bilinç taşımak ve de iradi faaliyette bulunmak mümkündür.

Ayrıntılı Cevap

Konunun doğru mantıksal bir düzen taşıması için ilkönce rüyanın felsefî mahiyetine değinmek gerekmektedir. Bu şekilde sadık rüya ve bazı rüyaların dış dünyada gerçekleşmesiyle ilgili konular kendiliğinden aydınlığa kavuşacaktır. Ardından belirttiğimiz esaslar uyarınca rüyada bilinç taşıma imkânına ve bundan kaynaklanan meselelere değineceğiz.

1. Rüyanın Mahiyeti Nedir?

Uyku ve rüya bilge, mütekellim ve ariflerin hakkında birçok hususu dile getirdiği ve dinlerde özel bir yeri olan meselelerdendir. Bilgelerin görüşüne göre uyku, zahiri duyuların tedricen dış dünyayla ilişkisinin kesildiği, ama batıni duyuların henüz aktif olduğu bir haldir.[1] Uyku anında dış dünyayla uğraşmaktan ve değişik meşguliyetlerden uzaklaşması neticesinde insan nefsi, melekût âlemine odaklanır ve nefis madde âleminden ne kadar çok uzaklaşırsa, nefsin kendi âlemiyle irtibat kurması daha fazla ve şeffaf olur.

2. Rüya Türleri

Bazı durumlarda melekût âlemiyle irtibat kurmak, zihnin kendi hayalleriyle fazla meşgul olması nedeniyle gerçekleşmez. Bazı durumlarda da bu irtibat her ne kadar gerçekleşse de şahsi zihinselliklerin etkisinde dönüşüme uğrar. Özel bir takım durumlarda bu irtibat, nefsin tıpkı şeffaf ve arı bir ayna gibi ve artı tasavvur ve hayaller taşımaksızın amel etmesiyle gerçekleşir. Bu nedenle nefis gözlemlerinde hiçbir tasarruf yapmaz.[2] Rüyanın değişik kısımlara taksim edilmesi bu yüzdendir. Nitekim değişik kitaplarda, rüya karmakarışık rüyalar (اضغاث احلام) ve sadık rüyalar veya salih rüyalar diye iki kısma ayrılmıştır.[3] Kur’an tabirlerinden biri olan اضغاث احلام, rüya gören şahsın hayal gücü faaliyetinin ürettiği ve ortaya çıkardığı ve melekût âleminden hiçbir hususun onda etkili olmadığı rüyalara denir. Rüyaların çoğu bu türdendir ve insan tarafından üretilen hayallerin üstünde bir değeri bulunmamaktadır. Nitekim insan uyanık haldeyken daimi bir şekilde bu hayalleri üretmekle meşguldür ve bu hayaller dünyevî meselelerin etkisiyle zihin tarafından inşa edilmektedir. Uyurken de bu faaliyet sürmektedir. Bu esnalarda her ne kadar nefis dünyevî hususlarla meşgul olmaktan fazlasıyla uzak olmasıyla birlikte kendi şahsi hayallerinden uzak kalmamaktadır. Bu yüzden melekût âlemiyle irtibat kurulmamaktadır. Eğer uyku süresince böyle bir irtibat kurumuş olsa bile bireyin zihninde bir şey kalmamaktadır. Ama bazı rüyalarda nefis kendi hayallerinden daha çok uzaklaşır ve melekût âlemiyle irtibat kurar. Bazen bu irtibat şu şekildedir: Nefis, melekût âleminin suret, nur, bilgi ve hakikatlerini aldıktan sonra düşünce ve zihniyetleri yoluyla idrak eder. Rüya görmenin bu mertebesinde insan muhayyilesi melekût âlemindeki hakikatlerin etkisi altına girer, taşıdığı yaratıcılık gücüyle değişik rüyalar yaratır ve tıpkı yaratıcı bir ayna gibi melekût âleminin hakikatlerini aktif bir yansıtmayla birlikte kendisi için mücessem kılar. Bu kısım rüyalar tabire gerek duyar ve bu değişiklik ve zihinde gerçekleşen misalî dönüşümleri bilen bir kimse tarafından tabir edilir ve bu şekilde tabir edildikten sonra âlemdeki hakiki hususlardan haber verir. Aynı şekilde Kur’an’da Hz. Yusuf (a.s) tarafından tabir edilmiş bir takım rüyalar zikredilmiştir. Lakin bazı rüyalar bireyin zihninin hiçbir müdahalesi olmaksızın vuku bulur. Bunun için bu rüyaların tabire ihtiyacı olmaz ve direkt bir şekilde değişik maddi ve manevi âlemlerden bir gerçeği haber verir.

3. Bazı Rüyaların Gerçekleşmesinin Nedeni

Sadık rüyalarda insan nefsinin melekût âlemiyle irtibat kurduğunu belirttik. Melekût âlemi evrenin metafizik mertebeleri için kullanılan genel bir addır ve değişik tabakaları içermektedir. Bu yüzden nefsin gelişmesi ve tekâmülüne göre bireyin gördüğü rüyalar da farklı olacaktır. Rüya âleminde gözlemlenen hadise ve enteresanlıkların haddi ve hesabı yoktur; bazen rüyada cennet manzaraları görünmekte, peygamber ve evliyalar ile görüşme gerçekleşmekte, bazen özel bir hadiseyi bildiren günlük hayattan bir sahne gözlenmekte ve bazen de bireyin daha önce tanımadığı ve sonra kendileriyle tanıştığı özel çehre ve şahıslar müşahede edilmektedir. Bu hususlardan her birinin gerçekleşme nedeni, melekût âlemindeki farklı hakikatlerin tahlil edilmesi ve incelenmesini gerekli kılar. Mesela kehanetler veya bireyin bir takım şahısları görmesi ve daha sonra uyanıkken onlarla görüşmesi, nefsin nur levhaları veya zaman ve mekânın etkisinin ötesindeki değişik gerçeklerin kayıt mahalli olan lavh-ı mahfuzun[4] bir mertebesi ile irtibat kurmasının ürünüdür. Aynı şekilde rüyada müşahede edilen cennet manzaraları ve diğer şeyler, nefsin misal âleminin bazı mertebeleriyle irtibat kurmasından kaynaklanıyor olabilir. Bu nedenle insan rüya halinde taşıdığı varlıksal tekâmül hasebince gaybi âlemlerin değişik mertebesiyle irtibat kurar ve muhtelif rüya türleri bu âlemlerin tür ve mertebesini ifade eder.

4. Rüyada Bilinçli Olma İmkânı

Rüyadayken ve uyanıkken mevcut olan hafıza felsefî ve irfanî açıdan birbiriyle zati olarak pek farklılık arz etmez. Aynı şekilde zihin bu vaziyette ortak bir menşeden kaynaklanır ve farklılık sadece faaliyet kapsamında yer alır. Bu nedenle uyanık hafıza ile rüya hafızası arasında bulunan bu sınırı daha üstün bir bilinçle ortadan kaldırmak ve uyanıkken otomatik olarak çalışan iradeyle rüya âleminde kendi vaziyetimize yönelik bilinç taşımak ve de iradi faaliyette bulunmak mümkündür. Başka bir ifadeyle, rüyada hazır olan nefis, uyanıkken hazır olan ve sadece cismani kayıtlardan kurtulmuş nefsin ta kendisidir. Bu iki durum yani bedensel ve dünyevi hususlara taalluk eden vaziyet ile bunlardan ayrılma vaziyeti arasındaki mevcut fark, bu iki vaziyette birçok bireyde bulunan idraki fasılanın çok olmasından kaynaklanır. Bununla birlikte maddeden kurtulma vaziyetini daha çok fark eden bireyler, tabii olarak bu mevcut ihtilafı bir ölçüye dek ortadan kaldırmaktadırlar. Aynı şekilde rüyayı anımsamak veya unutmak da insanın rüya vaziyetine yönelik taşıdığı bilinçten kaynaklanır. Çoğu zaman zihin, “rüya bilinci” halini ikincil, önemsiz ve tevehhüme dayalı bir husus addeder ve maddi dünyayı gerçek âlem bilir. Bu nedenle rüyada bulunan nefsi hakkında ikincil bir sıfatla bahseder. Ama zihin eşzamanlı olarak batın ve zahire, dışarıya ve içeriye yönelik bilinç taşırsa, tabii olarak rüya halinde de iradi ve bilinçli bir vaziyet taşıyacak ve kendi amel, hareket, düşünce ve isteklerini büyük ölçüde bilinç ve iradeyle yönlendirebilecektir. Bu vaziyette rüya ve uyanıklık arasındaki sınır pratikte ortadan kalkacaktır. Bu halin diğer versiyonu da bireyin uyanık haldeyken derunî âlemlere yönelik bilinç taşımasıdır. Gaybi hususların uyanık haldeyken bile birey için aşikâr olması muhtemeldir. Nitekim evliya ve arifler için genellikle böyle haller gerçekleşmektedir. Mevlana şöyle demektedir:

Uyanık olan ve güzel rüya gören ariftir

Onun toprağını gözüne sür[5]

Bu esasla, uyku ve uyanıklık arasındaki sınırın insan zihni için ortadan kalkması ve onun kendi iç ve dış âlemlerine yönelik şuur ve bilinç taşıması, bir marifet derecesi sayılır. Bu yüzden uyanıkken veya rüyadayken bilinç taşırken batıni hususları müşahede etmek, az çok benzer bir konu olup uyku ve uyanıklık arasındaki sınırın ortadan kalkabileceği hakikatini ifade eder. Nitekim irfan ve marifet sultanı Ali (a.s) şöyle buyuruyor: Eğer gayb perdeleri kalkarsa, benim yakinim artmaz.[6] Esasen İslam irfanında bilinç ile bilinçaltı arasındaki böyle bir fasılanın varlığı kabul edilmemiştir. Bu husus, insan bilgisizliğive bilincinin suskunluğundan kaynaklanır. Nitekim İslam Peygamberi (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: “İnsanlar uykudadır ve ölünce uyanacaklardır.”[7] Yani insanların çoğu üst bilinçte hazır bulunmamaktadır ve onu bilinçaltı durumuna yollamıştır.

 



[1] Bediu’z-Zaman Firuzanfer, Şerh-i Mesnevi, c. 1, s. 179.

[2] Şerh-i Hikmet-i İşrak, Kutbuddin Şirazi, s. 503, İntişarat-ı Encümen-i Asar-ı Mefahir-i Ferhengi.

[3] Seyid Cafer Seccadi, Ferheng-i Maarif-i İslamî, c. 1, s. 231, İntişarat-ı Danışgah-ı Tahran.

[4] Her gece ruhları tenden özgür kılarsın

Levhaları müşahede edersin

Her gece bu kafesten ruhları özgür kılarsın

Özgürler ne kimseye egemen ve ne de kimsenin esiri olmaz

Mesnevi Manevi, Defter-i Evvel, s. 22.

[5] a.g.e. Defter-i Dovvom, s. 273.

[6] " لَوْ کُشِفَ الْغِطَاءُ مَا ازْدَدْتُ یَقِیناً" Meclisi, Biharü’l-Envar, c. 40, s. 153, Müessesetü’l-Vefa, Beyrut, 1404.

[7]قَالَ النَّبِیُّ ص النَّاسُ نِیَامٌ فَإِذَا مَاتُوا انْتَبَهُوا " a.g.e. c. 50, s. 134.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Tevrat ve İncil’de beş ferdin isimleri zikredilmiş midir?
    27447 Eski Kelam İlmi 2010/11/08
    Bazı hadislere göre Peygamber-i Ekrem (s.a.a), İmam Ali (a.s), Hz. Zehra (a.s), İmam Hasan (a.s) ve İmam Hüseyin’den (a.s) ibaret olan aba ehli beş ferdin isimleri İncil ve Tevrat’ta zikredilmiştir. Bu cümleden olmak üzere İmam Rıza’nın (a.s) Caslik (kilise önderlerinden bir fert) ve Rasu’l-Calut (Yahudilerin önderi) ...
  • Kartlar, kumar aletlerinden midir?
    6176 Eski Kelam İlmi 2011/12/10
    Sorunuz taklit mercilerinin bürolarına gönderildi ve aşağıda şimdiye kadar elimize ulaşan cevapları yayınlıyoruz.Hz. Ayetullah Hamanei’nin Bürosu: Kartlar örfte kumar aletlerinden sayılmaktadır ve onunla oynamak her halükarda hatta bahis şartı olmazsa bile haramdır. Hz. Ayetullah Mekarim Şirazi’nin ...
  • Din neden siyasete müdahale eder?
    12471 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/08/21
    Dinin siyasetten ayrı olduğu görüşü, insanın değişik hayat alanlarında dinin rolünü silme ve minimum dereceye indirmeyi savunur. Bu görüş esasınca insan akıl ve bilim aracılığıyla kültür, siyaset, hukuk, ekonomi, iletişim, adap ve birlikte yaşam kanunlarını öğrenip yasalaştırabilir ve hayatı idare etmede dinin müdahale etmesine bir gerek yoktur. ...
  • Hz. Adem (a.s)’ın çocukları kimlerle evlendiler?
    51967 Kur’anî İlimler 2010/03/07
    Hz. Adem (a.s)’ın çocuklarının evlenmesi konusunda İslam alimleri arasında iki görüş vardır: 1-     O zamanlar Allah tarafından kız ve oğlan ...
  • Rad suresinin 31. Ayetin “Kendisiyle dağların yürütüleceği veya yeryüzünün parçalanacağı, ya da ölülerin konuşturulacağı bir Kur’an olacak olsaydı (o yine bu kitap olurdu). Fakat bütün emir yalnız Allah’ındır” açıklaması nasıldır benim için açıklar mısınız?
    11568 Tefsir 2012/02/15
    Şu ayetten “kendisiyle dağların yürütüleceği veya yeryüzünün parçalanacağı, ya da ölülerin konuşturulacağı bir Kur’an olacak olsaydı (o yine bu kitap olurdu). Fakat bütün emir yalnız Allah’ındır” maksadın ne olduğu konusunda müfessirler tarafından iki görüş ortaya atılmıştır:1-
  • Musa Mubarka’nın yaşamı hakkında kısaca bilgi verir misiniz?
    6954 تاريخ بزرگان 2010/12/28
    Ebu Cafer Musa Mubarka’, İmam Muhammed Cevad b. Ali Rıza b. Musa b. Cafer’in (a.s) oğludur. O, h.k. 296 yılının rebiü’s sani’ ayında vefat etmiştir.[1]Umdet-ut Talib kitabında onun hakkında şöyle yazılıdır: O, İmam ...
  • Oruç insan üzerinde ne gibi eğitici eserler bırakır?
    7212 Pratik Ahlak 2012/05/12
    Oruç, nefsin tehzip (ruhi temizlik) ve tezkiyesi için bir çeşit alıştırma ve insanın kendi nefsine tasallutunun tahakkuku için uygun bir yöntem ve nefsanî heveslerle mücadeledir. Oruç, ferdi ve içtimai iki boyutta olmak üzere, insanın bedensel boyutta bıraktığı eserlerin yanı sıra insanın ruhi boyutunda da eğitici ...
  • Acaba Allame Meclisi Safeviye hükümetinin övücüsü müydü? Yoksa dinin tebliğcisi miydi?
    8163 تاريخ بزرگان 2012/02/14
    Şia âlimlerinin Safeviye hâkimleri ya da diğer yöneticilerle işbirliği içinde olmaları bu hâkimlere meşruiyet vermek veya onları teyit etmek cihetiyle değil, Şia Mezhebi ve Şia camiası için son derece olumlu faydaları olan toplumsal ve dini maslahatları dikkate almaları cihetiyledir.Allame Meclisinin siyasi kimliği ve siyasi faaliyetlerine yapılan eleştiriler onun Safevi ...
  • İnsanın bilgisi nispî midir yoksa mutlak mıdır?
    7603 Yeni Kelam İlmi 2011/08/17
    Göründüğü kadarıyla nispî bilgi ve mutlak bilgi hakkında hissî ve tecrübî örnekler ile aklî örnekler arasına fark koymamız gerekmektedir; zira hissî ve tecrübî örneklerde bilgimizin nispî ve sadece özel hususların tecrübe edilmiş olması mümkündür. Bazı hususlarda his ve tecrübenin hata yapması muhtemeldir. Ama aklî hususlar böyle değildir; zira aklî ...
  • Ebu Süfyan zorlamayla mı Müslüman oldu?
    7411 Tarih 2014/05/28
    Hiçbir muteber tarihi kaynakta Mekke fethinden önce Ebu Süfyan’ın Müslüman olması nakledilmemiştir. Ancak Ebu Süfyan önderliğindeki Kureyş kâfirlerinin merkezi karargâhı ve siyasi başkentinin düşmesinden sonra o ve kendisi gibi düşünenler Müslüman olduklarını ilan etmişlerdir. Doğal olarak bu, onların Müslümanlığının bir tür mecburiyetten kaynaklandığına delalet etmektedir. Kendilerinin sonraki ...

En Çok Okunanlar