Gelişmiş Arama
Ziyaret
7034
Güncellenme Tarihi: 2012/04/02
Soru Özeti
Vilayet-i fakihin uygulamaya geçmesinin meşruiyeti nasıl açıklanabilir ve acaba vilayet-i fakih Allah tarafından mı yoksa halk tarafından mı naspediliyor?
Soru
Vilayet-i fakihin uygulamaya geçmesinin meşruiyeti nasıl açıklanabilir ve acaba vilayet-i fakih Allah tarafından mı yoksa halk tarafından mı naspediliyor?
Kısa Cevap

Çeşitli suretlerde “vilayet-i fakih” ve vilayeti fakihin uygulamaya geçmesinin meşruiyetini ispatlayabiliriz. İspatı için önemli olan ayrıntılı cevapta okuyacağınız akli ve nakli delillerdir.

Şia’nın görüşünde velayeti fakihi ispatlayan delillere dikkatle velayeti fakih gaybet döneminde (asri gaybet) vilayeti fakihin vilayeti, imamların velayeti Peygamberimizin (s.a.a) velayetinin devamında olduğu gibi, Masum imamların (a.s) velayetinin devamındır. İslam-ı tanıyan, ülke içinde ve ülke dışında gerçekleşen olaylardan haberdar ve toplumu idare etme gücüne sahip olan veliyi fakih velayeti meşru ve bir İslam hükümetinin idare etme sorumluluğunu taşır.  İşte bu veliyi fakih Allah’ın naspettiği veli ve hâkim unvanındadır. Ancak intisap (Allah tarafından atanmış) nazariyesini kabul etmekle birlikte dikkat edilmesi gereken nokta şudur ki eğer bir toplum için zamana ve mekâna has olmayacak bir şekilde bir kanun koymak istiyorsak o kanunun toplum tarafından kabul edilmesi gerekmektedir. Velayeti fakih nazariyesi de Allah tarafından belirtilmiş olmasına rağmen bundan müstesna değildir. Dolayısıyla uygulamaya geçebilmesi için toplum tarafından kabul görülmesi gerekmektedir.

Ayrıntılı Cevap

Velayeti Fakih’in Uygulamaya Geçmesinin Meşruiyeti:

Fakihin velayetini ve uygulamaya geçmesinin meşruiyetini çeşitli suret ve şekillerde ispatlayabiliriz ki bu ispatlama yöntemi akli ve nakli deliller içermektedir. Şimdi bu deliler aşağıda beyan edilmektedir:

  1. Akli Delil.

Şüphesiz bir açıdan bakıldığında toplumun bir yönetici ve rehbere ihtiyacı vardır. Diğer taraftan hükümet işleri de din çerçevesi dışında değildir; belki dinin dünya unsurları kapsaması bu alanda bir kamil nizam şeklinde sonuncu dinde sunulmuştur. Akıl dinin yönetmeliğe dehalet etmesine karşı hiçbir engel olmadığıyla yetinmiyor bilakis hikmet gereğince bunun zaruri olduğuna ısrar ediyor. Hal böyle olunca şimdi hükümete dini açıdan bakar ve dinin asıl vazifesinin ilahi değerleri, İslamın ideal hedefini ve şer’in hükümlerini korumak olduğunu kabul edersek akıl şuna hüküm eder: bu hükümetin başına ilahi hükümleri bilen ve dini vazifelere tasallutu olan ve hükümeti idare edecek birinin gelmesine gerekmektedir. Eğer toplumun arasında Masum olan bir kimse olursa tabii olarak akıl onun başa geçmesini uygun görür. Ama şimdi böyle bir kimsenin olmadığı için adil ve toplumu idare edebilecek bir fakihlerin bu makama geçmesine hüküm eder.

Başka bir tabirle akıl inançlı ve ideal hedefi olan bir hükümetin başına bu hükümetin ideal hedefini bilen bir kimsenin geçmesine hüküm eder. İlahi kanun ve hükümlerin ayini olan İslam şeri’atinde böyle bir kimseler fakihlere tekabül ediyor.[1]

  1. Nakli Delil:

Fakihin velayetinin ve yürürlüğe geçmesinin meşruiyetinin ispatlanması için birçok rivayete istinat edilmiştir.[2] Burada bir rivayeti zikrederek onunla yetiniyoruz:

  1. Merhum Saduk’un İmam Ali (a.s)’den naklettiğine göre Allah Resulü şöyle buyurmuştur:

Allahumme irhem hulafa-i, ellezine ye’tune min badi ve yervune hadisi ve sünneti”.  Yani “Allah’ım benim halifelerime (yerime geçenleri - varislerimi) merhamet et”. Peygamber Efendimizden sizin halifeleriniz kimlerdir diye soruldu? Allah Resulü şöyle buyurdu: “Benden sonra, benim hadis ve sünnetimi nakleden kimselerdir.”

Zikredilen rivayet farklı senetlerle çeşitli kitaplarda nakledilmiştir.[3] Bu hadisin sadır olduğuna itimadımız vardır ve itibarında şüphe yoktur.[4]

Bu hadisin “ Velayeti fakih” konusuna delalet ettiğinin nasıllığını açıklamak için önce iki noktaya değinmemiz gerekmektedir:

  1. Resulü Ekrem (s.a.a) genel anlamda üç temel şana (makama) sahiptir:

Risalet: İlahi ayetleri tebliğ etme ve şer’i hükümleri ulaştırma ve halkın kılavuzluğu.

Yargı: İhtilaflı konularda hüküm verme ve husumeti yok etmek.

Vilayet: İslam toplumunu sevk ve idare etmektir.

  1. “Peygamber Efendimizden (s.a.a) sonra gelen ve onun hadis ve sünnetini nakledenlerden ” kasıt fakihlerdir,  raviler ve muhaddisler değil; zira sadece hadisi nakleden bir ravi naklettiği hadisin Peygamber Efendimizin kendi sünneti ve hadisi olup olmadığını teşhis edemez. O sadece duyduğu lafızları yâda gördüğü amelleri bu lafızların ve amellerin neden sadır olduğunu, muarız ya muhassız yada onun kayıtlandıranını tanımaksızın ve muarız olduğu zaman onu nasıl birleştireceğini bilmeksizin nakleder. Bu konulardan haberdar olan kişi içtihat ve fetva verme makamına ulaşmış birisidir ve yüce fakihlik derecesine nail olmuştur.

Bu iki noktayı göz önünde bulundurduğumuz zaman hadisten elde edilen anlam şöyle olmaktadır: “Fakihler Peygamber Efendimizin (s.a.a) varisleridirler” ve Peygamberimizin (s.a.a) farklı yönleri olup varisleri için özel bir yön belirtmemiştir. Netice itibarı ile fakihler bütün yönleri ile Peygamber Efendimizin (s.a.a) varisleridirler.[5]

Sonuç itibari ile Şia’nın görüşünde fakihlerin velayetini (velayeti fakihin) ispatlayan deliller gereğince fakihlerin velayeti gaybet döneminde Masum imamların (a.s) velayetinin devamıdır, nasıl ki masum imamların velayeti Peygamberimizin (s.a.a) velayetinin devamı olduğu gibi. Sonuçta İslam toplumunun başında ve ağır idarecilik makamının başında, eğer Masum (a.s) varsa kendisi eğer yoksa fakihler bu sorumluluğu üstlenmeleri inancı hâsıl olmaktadır. Bu görüş, İslam’ın görüşüne göre hükümetin asli vazifesinin toplumda ilahi hüküm ve değerleri genişletmesi noktasının kabul edilmesinin neticesidir ve böyle bir hedefin tahakkuku için karar alma makamının en tepesinde dini tanıyan birinin olmasına ihtiyaç vardır. Elbette şüphesiz bu şahsın ülke dışı durumlarından haberdar olması ve aynı şekilde toplumu idare etme yeteneğine sahip olması gerekmektedir.[6]

Yukarıda belirtilen konular esasınca, gaybet asrında, ülke içi ve dışı konulardan haberdar ve toplumu idare etmeye gücü olan veliyi fakihin velayeti meşru olup, İslam hükümetinin yürütme sorumluluğunu üstlenebilir.

Velayeti Fakih’in İntisabı:

Velayeti fakihin gaybet asrındaki velayeti, Masum imamların (a.s) velayetinin devamıdır, nasıl ki masum imamların velayeti Peygamberimizin (s.a.a) velayetinin devamında olduğu gibi ve açıklanan konulara bakıldığında, velayeti fakih, veli ve idareci[7] unvanıyla Allah tarafından naspedilmiştir.  Başka bir tabirle velayeti fakih, vilayet makamına sahip ve İslami toplumların işlerinin idarecisi olmaktadır ve mukaddes şeriat onu bu makama seçmiştir.[8]

İşte bu veliyi fakih Allah’ın naspettiği veli ve hâkim unvanındadır. Ancak intisap (Allah tarafından atanmış) nazariyesini kabul etmekle birlikte dikkat edilmesi gereken nokta şudur ki eğer bir toplum için zamana ve mekâna has olmayacak bir şekilde bir kanun koymak istiyorsak o kanunun toplum tarafından kabul edilmesi gerekmektedir. Velayeti fakih nazariyesi de Allah tarafından belirtilmiş olmasına rağmen bundan müstesna değildir. Dolayısıyla uygulamaya geçebilmesi için toplum tarafından kabul görülmesi gerekmektedir.[9]

Rehberlik şartlarına sahip olan fakihi seçmek için iki yol vardır:

  1. Direk seçme.
  2. Dolaylı seçme.

Hatta intisap (Allah tarafından atanmış) nazariyesine göre bile her ne kadar fakihin başında bulunduğu hükümetin meşruiyeti Allah ve Masum imamlar (s.a.a) tarafından sağlanılıyor ve meşruiyeti halkın seçimine kaynaklanmamıştır ama halkın rehberi belirtmek noktasında büyük bir rolü vardır. Elbette halkın rolü sadece nizamı işlevli hale getirmek ve rehberin arzularını yerine getirmekle sınırlı değildir. Bilakis dolaysız veya dolaylı olarak “gerekli şartlara haiz olan fakihi” keşif etmek ve toplumun rehberliğini üstlenecek emir sahibi olan kimsenin (veliyi emrin) kim olduğunu reel âlemde tayin etmek ve örneğini bulmak onların işidir. Fakihin kendi mesuliyetini ve vazifelerini yerine getirme imkânını tanıyan yine halktır.[10]

Bu konu hakkında daha geniş bilgi için yazarı Mehdi Hadevi Tahrani olan “Velayet ve Diyanet” kitabının 59. – 64.- 102. ve 107. sayfalarına müracaat edebilirsiniz.

 


[1] Hadevi Tahrani, Mehdi, “Vilayet ve Diyanet”, baskı, 5, Kum:  müessesei ferhengiyi hanei hired, 1389, s. 94 – 95.

[2] A.g.e s. 95 - 102

[3]  Saduk, “Men La Yehduru’l Fakih” c. 4, s: 420, (Babu’n Nevedir, hadis 5919); Saduk, “Kitabu’l Amali”, s: 109, (34. Meclis, hadis 4); Saduk, “Uyun-i Ahbari’r Rıza” c: 2, s: 37, hadis 94; Saduk, “Meaniu’l Ahbar”, c: 2, s: 374, bab 423; El-Hürrü’l Amuli, “Vesailu’ş Şia” c: 18, s. 65 ve 66 (Kitabu’l kada, Ebvabı Sıfatu’l kadi, bab 8, hadis 50 ve 53); Merhum Nuri, “Müstedreku’l Vesail” (Kitabu’l Gaza, Ebvabı Sıfatu’l Gazi, bab 8, hadis 52, 48, 11, 10); Meclisi, “Biharu’l Envar”, c: 20, s: 25, (Kitabu’l ilm, bab 8, hadis 83); Hindi, “Kenzu’l Ummal”, c: 10, s: 229 (Kitabu’l İlm min gısmıl Egval, bab 3, hadis 29209).    

[4] “Velayet ve Diyanet”, s: 96.

[5] Fıkıh literatüründe bu konuya “mütaallakın silinmesinden kaynaklanan itlak” denilmektedir. Daha fazla bilgi için: İmam Humeyni (r.a), “Kitabu’l Bey”, c. 2, s: 468; Hairi, Seyit Kazım, “Esasu’l Hükümetu’l İslamiye”, s. 150; Muntezeri, “Vilayetu’l Fakih”, c: 1, s: 463.

[6] Hadevi Tahrani, Mehdi, “Velayet ve Diyanet”, s: 63 – 64.

[7] A.g.e, s: 102.

[8] A.g.e, s: 111.

[9] A.g.e, s: 107 – 108.

[10] A.g.e, s: 107 – 108.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • İslam dini niçin var?
    13395 Eski Kelam İlmi 2011/07/14
    Din, akaid ve Peygamberlerin insanların hidayet ve saadeti için Allah’tan getirdikleri bir dizi ameli ve ahlaki hükümlerdir.Dini öğretilerde dinin gerekliliği insan fıtratıyla ilişkilendirilmiş, Kur’an-ı Kerim’de de insan fıtratı ilahi fıtrat olarak tanımlanmış ve bütün ilahi kanunların Allah’a inanma ve tapınma hissi üzerine kurulduğu ...
  • Rivayette müminlerin birbirleriyle ilişkilerinde sevinçli ve güler yüzle davrandıkları gelmiştir. Acaba bu mesele, yaşamda karı-koca arasında da geçerli midir?
    6096 Pratik Ahlak 2012/09/09
    Müminin sıfatlarının birisi hakkında zikredilen rivayetlerde, onun başkalarına karşı sevinçli ve güler yüzlü davrandığı ve hüzün ve gamını kalbinde gizlediği; bu sıfatın dostluk eğilimini çektiği buyrulmuştur. Bu konunun müşterek yaşamda ve aile içinde başka bir şekilde olduğunu; evli çiftlerin birbirlerinin gam ve hüznüne ortak olduğunu; eşlerin birbirine ...
  • Acaba kadın yargıç olabilir mi?
    11168 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/05/06
    Fakihler ve din uzmanları kadının yargıç olması gibi bazı konular hakkında farklı görüşlere sahiptirler. Bu gibi konular, dinin zaruri ve zorunlu konularından sayılmamaktadır.Kadının yargıç olamayacağını söyleyenler, bu hususta nakledilen rivayetlere ve icma delililine dayanmışladır.
  • Sonucun öznesel nedene muhtaç oluşunun ölçüsü sadece varlıksal yoksulluk mudur? Yoksa tam neden için de yeterli midir? Felsefî kavramların neden tür ve ayrımı bulunmamaktadır? Ve…
    5633 İslam Felsefesi 2011/09/21
     Aşağıdaki noktalara dikkat etmek, yanıtı kavramada size yardımcı olacaktır.      1. Tüm nedenler öznesel nedene döndüğünden bu konuda tam neden ile öznesel neden arsında bir fark bulunmamaktadır.2. Felsefî kavramlar varlıktan alınmıştır ve varlığın mahiyeti yoktur. Tür ve ayrım mahiyetin kısımlarıdır ve mahiyetten yoksun bir şey mahiyetin kısımlarından da ...
  • Raksetmenin haram olduğunu söyleyen hadisleri senetleriyle beraber zikrediniz.
    7034 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/06/16
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Velayet-i fakihi dile getiren rivayetler veliyy-i fakihin bir olmasını da yansıtmakta mıdır?
    6332 Düzenler 2012/06/16
    Rivayetler ve velayet-i fakihin kelam eksenli diğer referanslarından veliyy-i fakihin bir veya çok oluşu anlaşılmamaktadır. Düzenin korunması ve kaosun engellenmesi durumunda birkaç fakihin ayrı bir şekilde veya şura şeklinde velayetlerini icra etmesi mümkündür. Şura türü İslam cumhuriyetinin ilk anayasasında (1980) mevcut idi, lakin bir takım sorunların önüne ...
  • Vesilelerin Allah'a Yakınlaşmakta ki Önemi Nedir?
    12727 Eski Kelam İlmi 2009/12/20
    Vesilenin çok geniş manası vardır. Allah'a yakınlaşmaya neden olan her şey ve her işe şamil olmaktadır. Dünya yaşayışı, insanların hidayeti ve ilerlemesi için sebep ve sonuç düzeni üzerine kurulduğu, yine insanların doğal ihtiyaçları maddi sebeplerle karşılandığı için Allah'ın, hidayet, mağfiret, bağışlanma, yakınlaşma ve ...
  • Bedensel esenlik sırrını nasıl araştırabiliriz?
    7133 Eski Kelam İlmi 2011/08/21
    Allah tarafından konulan tabiat kanunları bu dünyada hiçbir insanın baki kalmamasını ve değişik nedenlerle ve bu cümleden olmak üzere bedensel esenliği kaybederek dünyayı terk edip ebedi âleme geçmesini muayyen kılmıştır. Öte taraftan her ne kadar peygamberler ve imamlar (a.s) bir takım özel durumlarda Allah’ın izniyle hastalara (sadece Allah’ın evliyalarının ...
  • Humus yılının başlangıcından birgün önce alınan yiyeceklerin humusunun verilmesi neden gereklidir?
    5580 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/14
    Herkes humus yılı boyunca şanına uygun şekilde ve israf etmeden gelirinden yaptığı -ailesine yiyecek almak gibi- harcamalarına humus gelmez. Ancak humus yılının sonunda humus yılından birkaç gün önce alınmış olsa bile bu yiyeceklerden fazla kalan kısmının humusunu vermesi gerekir. Zira sonuçta elindeki sermayeyle onları almıştır. Almasaydı ve ...
  • Kendimden nasıl şehvani düşünce ve hayalleri uzaklaştırmalıyım?
    46781 Pratik İrfan 2011/10/29
    Şeytansal fikirler ve düşünceler herkesin zihnine hutur ediyor. Ama insan bu fikir ve düşüncelerin yerini dolduracak ve insanı iyiliklere sevk eden başka düşünce ve fikirler bulmalıdır. Böylece insanı pislik ve kötülüklere duçar etmeden bu şeytansal fikirlerin önünü kesip onlardan fasıla almalıdır. ...

En Çok Okunanlar