Gelişmiş Arama
Ziyaret
5925
Güncellenme Tarihi: 2012/01/23
Soru Özeti
“Bizim eğer az bir grup taraftarımız olsaydı, kıyam ederdik” diye imamların buyurduğu rivayetler, bir grup bilginin yöneticinin halkın çoğunluğu tarafından kabul edilme gerekliliğiyle ilgili görüşüyle çelişmemekte midir?
Soru
“Bizim eğer az bir grup taraftarımız olsaydı, kıyam ederdik” diye imamların buyurduğu rivayetler, bir grup bilginin yöneticinin alkın çoğunluğu tarafından kabul edilme gerekliliğiyle ilgili görüşüyle çelişmemekte midir?
Kısa Cevap

Devlet teşkil etmede çoğunluk şartı, kıyamı sınırlı bir gruba dayalı kılan rivayetler ile çelişmemektedir; zira evvela her kıyamın hedefi devlet teşkil etmek değildir ve bazen başka nedenler de olabilir, ikincisi her kıyam baştan itibaren kuşatıcı değildir ve devlet teşkil etmeye başlamak için sınırlı bir grup elit eşlik ederse, zamanla halkın genelinin kabulü için bir altyapı oluşur. Allah Resulü’nün (s.a.a) hayatına müracaat ettiğimizde, onun az bir kesimle tebliğe başladığını ve zamanla başkalarının kendisine katıldığını, ardından Medine’ye hicret ederek ve oradakilerin yardımıyla genel bir kıyamın altyapısının oluştuğunu gözlemleriz.

Ayrıntılı Cevap

Devlet teşkil etmede çoğunluk şartı, kıyamı sınırlı bir grubun varlığına dayalı kılan rivayetler ile çelişmez. Bu mevzua değinmeden önce, din önderlerinden ulaşan sözlerin iki kısma ayrıldığını hatırlatmamız gerekir.

Birinci Kısım: İstifade edilmesi ve anlaşılması için söylenme zaman ve mekânını bilmenin ve ondan önceki ve sonraki kelimelere dikkat etmenin gerekli olmadığı rivayetler; tıpkı birçok ahlakî rivayet gibi.

İkinci Kısım: Tam istifade etmek için zaman ve mekan şartları ve rivayetin tüm yönlerini bilmenin gerekli olduğu rivayetler.

Bu husus göz önünde bulundurulduğunda sizin işaret ettiğiniz rivayetin ikinci türden olduğu anlaşılmaktadır; zira İmam bu hutbeyi ömrünün son yılında okumuştur ve onda önemli noktalar mevcuttur. Biz ilkönce özet olarak hutbede belirtilen noktalara değinecek, ardından da İmamın “eğer kırk vefalı yarenim olsaydı” diye belirttiği sözün, devlet teşkil etmede halkın ekseriyetinin eşlik etmesi gerekliliğiyle çelişmediği konusunu inceleyeceğiz.

A) Selim b. Kays’ın Rivayetinin İncelenmesi:

Sözün başında İmam Ali (a.s), onları dünyevileşme, savaştan yorgunluk ve düzensizlik nedeniyle azarlıyor. Bu esnada münafıklardan olan Eş’as şöyle deyiverir: Halk sana muhalefet etmeye kalktığında neden Osman’ın işini yapmadın! Yani halkın yardımından el çekseydin ve öldürülseydin! İmam şöyle buyurdu: "وَیْلَکَ یَا ابْنَ قَیْسٍ إِنَّ الْمُؤْمِنَ یَمُوتُ کُلَّ مَیْتَةٍ غَیْرَ أَنَّهُ لَا یَقْتُلُ نَفْسَهُ، فَمَنْ قَدَرَ عَلَى حَقْنِ دَمِهِ ثُمَّ خَلَّى عَمَّنْ یَقْتُلُهُ فَهُوَ قَاتِلُ   

Yazıklar olsun sana ey Kays’ın oğlu! Mümin her ölüm (şekli) ile ölür, ama kendini öldürmez. Her kim kendi kanını korumaya kadir ise ve kendi ile katili arasını serbest kılarsa, o gerçekte kendini öldürmüştür… Sonra İmam (a.s) Muaviye ashabını ve Haricileri, “savaşa hayır” sloganı atan Samiri’nin yarenlerine benzetti! Onlar yalan söylemektedir, Allah kitap ve elçisinin sünnetinde onlar ile savaşmayı emretmiştir. Bu sırada Eş’as öfkelendi, konuyu değiştirdi ve Peygamberin (s.a.a) vefatı ve önceki üç halife dönemindeki olaylara girdi ve sonra şöyle dedi: Sen Irak’a geldiğinden beri mazlum oluşundan söz ediyorsun, mazlum oluşunu kılıcınla savunmana sebep olan nedir? İmam şöyle buyurdu: Sorduğuna göre cevabı duy: Benim kıyam etmemem korkudan veya Allah’a kavuşmadan kaçınmam nedeniyle değildi, bilakis Allah Resulü’nün (s.a.a) buyurduğu tavsiye üzerineydi: "إِنْ وَجَدْتَ أَعْوَاناً فَانْبِذْ إِلَیْهِمْ وَ جَاهِدْهُمْ وَ إِنْ لَمْ تَجِدْ أَعْوَاناً یَدَکَ وَ احْقِنْ دَمَکَ حَتَّى تَجِدَ عَلَى إِقَامَةِ الدِّینِ وَ کِتَابِ اللَّهِ وَ سُنَّتِی أَعْوَانا"

Eğer taraftar bulursan onlara karşı savaş ve cihad ilan et ve eğer taraftar bulmazsan din, Allah’ın kitabı ve benim sünnetimi ikame etmek için taraftar buluncaya dek yerine otur ve kanını koru… Devamında Allah Resulü (s.a.a) şunu hatırlattı: Senin bana yakınlığın Harun’un Musa’ya yakınlığıdır. Halk Harun’u yalnız bıraktığı gibi, seni de yalnız bırakacaktır… Ben, Zehra, Hasan ve Hüseyin (a.s) birlikte yardım için Muhacir ve Ensar’ın kapısına gittim ve Selman, Ebuzer, Mikdad ve Zübeyir dışında kimse bize eşlik etmedi. Elbette Zübeyir birinci biatine vefa etti; çünkü o bana iki defa biat etti. Birinci biatte onlar kırk kişiydi ve sonraki günün sabahında saçları tıraş edilmiş şekilde benim evimin önüne gelmeleri kararlaştırılmıştı. Oysaki bu dört fertten başka kimse gelmedi![1] Hadisin bu bölümünde Allah Resulü’nün (s.a.a) tavsiyelerinde yer alan nokta şudur: Devlet teşkil etmek için kıyam etmek, Allah’ın dini, kitabı ve Peygamberin sünnetini ikame etmeyle sonuçlanması durumunda caizdir ve bu eylem iş salahiyeti taşıyan yarenlerin varlığıyla mümkündür. İmam Ali (a.s) böyle yarenlerinin olmamasını kıyam etmemesinin nedeni olarak beyan etmektedir.

B) Halkın Eşlik Etmemesinin Rivayet İle Çelişmemesi:

Bu rivayetin Hz. Ali’nin (a.s) kıyam etmedeki hedefinin İslam devleti teşkil etmek olduğuna delalet etmediği beyan edildi. Dolaysıyla kırk kişinin varlığı varsayımımdan hareketle bunun halkın ekseriyeti tarafından kabul görmemesiyle çeliştiği eleştirisi yapılamaz. Kıyam etmedeki hedefi, kendisinin İslam toplumuna önderlik etmesi olmayabilir ve sadece dinin varlığını ve Peygamberin sünnetini korumak için olması da mümkündür. Bu yüzden tarihe müracaat etmeyle, birinci ve ikinci halife döneminde değişik meselelerde İslam maslahatı için, İmam Ali’nin (a.s) sadece kendi kesin hakkından sarf-ı nazar etmekle kalmayıp, İslam’ın korunması için onlardan hiçbir yardımı esirgemediğini anlamaktayız. İmam Sadık’tan (a.s), Hz. Ali’nin (a.s) halkı kendine davet etmesine engel olan neydi diye soruldu ve İmam şöyle cevap verdi: Halkın mürtet olmasından korkmak.[2] İmam Bakır (a.s) şöyle buyuruyor: Ali’yi (a.s) halkı kendine davet etmekten hiçbir şey alıkoymadı, ama o halkın İslam’dan çıkmadan sapmış olarak kalmasını, kendisinin onları davet etmesi ve onların buna kulak asmayıp kafir olmasından daha iyi gördü.[3] İmam Hüseyin (a.s) da az bir grupla kıyam etti, ama kıyam etmedeki hedefi devlet kurmak değildi, sadece Allah’ın dini, ve Allah Resulü’nün sünnetini ve iyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmayı diriltmek için kıyam gayesiyleydi. İmamın hedefinin İslam devleti kurmak olduğu varsayımını kabul etsek bile, bu sizin sözünüz ile çelişmeyecektir; zira belirtilen sayının kıyamın başlangıcı için şart olması mümkündür. Başka bir ifadeyle bir hareketin başlangıcı için toplumdaki bir grup elit şahsın faaliyete geçmesi, zamanla halk yığınlarını da sahneye taşıyacak ve kıyam genel bir meşruiyet kazanacaktır. İslamî kıyamların önderlerinin hayatlarını incelemeyle, onların faaliyetlerinin başlangıcının az bir grupla start aldığına, zamanla sayılarının arttığına ve toplumun ekseriyetini kendilerine kattıklarına tanıklık etmekteyiz. Allah Resulü (s.a.a) çağrısına başladığında Hz. Ali’den (a.s) ve Hz. Hatice’den başka yaveri yoktu. Ama zamanla başka fertler onun etrafında toplanmaya başladı ve Medine’ye hicret etmeyle ve onların yardımıyla İslam devletini teşkil etmenin altyapısı oluştu ve devlet teşkil oldu. Belki de İmam Ali (a.s) “eğer kırk istikrarlı yaverim olsaydı, kapsayıcı bir kıyam için altyapı oluşurdu ve ben kıyam ederdim” demek istemekteydi. Elbette bu rivayette bu açıkça belirtilmemiştir, ama diğer rivayetlere ve bu cümleden olmak üzere İmam-ı Zaman (a.s) ile ilgili olarak nakledilen rivayetlere müracaat etmeyle bu tespit teyit edilmektedir. Ebu Basir şöyle buyurmaktadır: Bir şahıs İmam Sadık’tan (a.s) Hz. Mehdi’nin (a.s) yoldaşlarının sayısı hakkında bir soru sordu ve halkın bu konudaki görüşünün Bedir ashabı sayısınca yani üç yüz on üç kişi olduğunu belirtti. İmam şöyle buyurdu: "وَ مَا یَخْرُجُ إِلَّا فِی أُولِی قُوَّةٍ وَ مَا تَکُونُ أُولُو الْقُوَّةِ أَقَلَّ مِنْ عَشَرَةِ آلَاف Onlar güçlü bir gruptur ve güçlü bir grup on bin kişiden az değildir.[4] Başka detaylı bir hadiste İmam Sadık (a.s), zuhur zamanı olaylarını şöyle açıklamakta ve şöyle devam etmektedir: O zaman rükün ve makam arasında duracak ve gür sesle şöyle diyecektir: Ey seçilmişler ve bana yakın olanlar ve Allah’ın ben gelmeden önce yeryüzünde bana yardım etmek için zahire kıldığı kimseler, bana itaat etmek için yanıma gelin! Onun sesi bu fertlere ulaşacaktır. Onların bazıları dünyanın batı ve doğusunda bulunacak, bazıları mihrapta ibadette olacak ve bazıları da uykuda bulunacaktır, ama bununla birlikte duydukları bir sesle ve bir göz kırpmasıyla rükün ve makam arasında onun yanında hazır olacaklardır.[5] Bu rivayetten anlaşıldığı kadarıyla onlar normal insanlar değildir. Sonuç olarak Şia’nın, İslam devletinin meşruiyeti için değil, sadece makbul olması için ekseriyeti şart koştuğunu belirtmek gerekir. “Abdullah b. Ömer, Saad b. Vakkas, Muhammed b. Mesleme, Hasan b. Sabit (meşhur şair) ve Usame b. Zeyd” gibi bazıları kendisine biat etmekten kaçındığında bir takım açıklamalar eşliğinde şöyle buyurdu: :"أَیُّهَا النَّاسُ إِنَّکُمْ بَایَعْتُمُونِی عَلَى مَا بُویِعَ عَلَیْهِ مَنْ کَانَ قَبْلِی وَ إِنَّمَا الْخِیَارُ لِلنَّاسِ قَبْلَ أَنْ یُبَایِعُوا فَإِذَا بَایَعُوا فَلَا خِیَارَ لَهُمْ وَ إِنَّ عَلَى الْإِمَامِ الِاسْتِقَامَةَ وَ عَلَى الرَّعِیَّةِ التَّسْلِیمَ وَ هَذِهِ بَیْعَةٌ عَامَّةٌ مَنْ رَغِبَ عَنْهَا رَغِبَ عَنْ دِینِ الْإِسْلَامِ وَ اتَّبَعَ غَیْرَ سَبِیلَ أَهْلِه‏" Ey insanlar siz benden önceki insanların biat ettiği şey üzerine bana biat ettiniz. Elbette halk bir insana biat etmeden önce özgür ve serbesttir. Ama biat ettiğinde artık serbest değildir. İslam yöneticisinin görevi, istikamet taşımasıdır ve halkın görevi de itaat ve kabul etmektir. Bu genel bir biattir ve bundan yüz çeviren kimse, İslam’dan yüz çevirmiştir ve Müslümanların kat ettiği yoldan başka bir yolu kat etmiştir…[6]  



[1] Bkz: Selim b. Kays, Kitab-ı Selim, s. 664, İntişarat-ı el-Hadi, Kum, 1415 k.

[2] Saduk, Muhammed b. Ali, İlelü’ş-Şerayi’, s. 149, İntişarat-ı Mektebetü’d-Devari, Kum.

[3] a.g.e. s. 150.

[4] Saduk, Muhammed b. Ali, Kemalu’d-Din, c. 2, s. 654, Daru’l-Kütübi’l-İslamiye, Kum, 1395 k.

[5] Meclisi, Muhammed Bakır, Biharü’l-Envar, c. 53, s. 7, Müessesetü’l-Vefa, Beyrut, 1404 k.

[6] Mufid, Muhammed, el-İrşad, c. 1, s. 243, Kongre-i Şeyh Mufid, Kum, 1413 k.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • İslam dini niçin var?
    13395 Eski Kelam İlmi 2011/07/14
    Din, akaid ve Peygamberlerin insanların hidayet ve saadeti için Allah’tan getirdikleri bir dizi ameli ve ahlaki hükümlerdir.Dini öğretilerde dinin gerekliliği insan fıtratıyla ilişkilendirilmiş, Kur’an-ı Kerim’de de insan fıtratı ilahi fıtrat olarak tanımlanmış ve bütün ilahi kanunların Allah’a inanma ve tapınma hissi üzerine kurulduğu ...
  • Rivayette müminlerin birbirleriyle ilişkilerinde sevinçli ve güler yüzle davrandıkları gelmiştir. Acaba bu mesele, yaşamda karı-koca arasında da geçerli midir?
    6096 Pratik Ahlak 2012/09/09
    Müminin sıfatlarının birisi hakkında zikredilen rivayetlerde, onun başkalarına karşı sevinçli ve güler yüzlü davrandığı ve hüzün ve gamını kalbinde gizlediği; bu sıfatın dostluk eğilimini çektiği buyrulmuştur. Bu konunun müşterek yaşamda ve aile içinde başka bir şekilde olduğunu; evli çiftlerin birbirlerinin gam ve hüznüne ortak olduğunu; eşlerin birbirine ...
  • Acaba kadın yargıç olabilir mi?
    11168 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/05/06
    Fakihler ve din uzmanları kadının yargıç olması gibi bazı konular hakkında farklı görüşlere sahiptirler. Bu gibi konular, dinin zaruri ve zorunlu konularından sayılmamaktadır.Kadının yargıç olamayacağını söyleyenler, bu hususta nakledilen rivayetlere ve icma delililine dayanmışladır.
  • Sonucun öznesel nedene muhtaç oluşunun ölçüsü sadece varlıksal yoksulluk mudur? Yoksa tam neden için de yeterli midir? Felsefî kavramların neden tür ve ayrımı bulunmamaktadır? Ve…
    5633 İslam Felsefesi 2011/09/21
     Aşağıdaki noktalara dikkat etmek, yanıtı kavramada size yardımcı olacaktır.      1. Tüm nedenler öznesel nedene döndüğünden bu konuda tam neden ile öznesel neden arsında bir fark bulunmamaktadır.2. Felsefî kavramlar varlıktan alınmıştır ve varlığın mahiyeti yoktur. Tür ve ayrım mahiyetin kısımlarıdır ve mahiyetten yoksun bir şey mahiyetin kısımlarından da ...
  • Raksetmenin haram olduğunu söyleyen hadisleri senetleriyle beraber zikrediniz.
    7034 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/06/16
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Velayet-i fakihi dile getiren rivayetler veliyy-i fakihin bir olmasını da yansıtmakta mıdır?
    6332 Düzenler 2012/06/16
    Rivayetler ve velayet-i fakihin kelam eksenli diğer referanslarından veliyy-i fakihin bir veya çok oluşu anlaşılmamaktadır. Düzenin korunması ve kaosun engellenmesi durumunda birkaç fakihin ayrı bir şekilde veya şura şeklinde velayetlerini icra etmesi mümkündür. Şura türü İslam cumhuriyetinin ilk anayasasında (1980) mevcut idi, lakin bir takım sorunların önüne ...
  • Vesilelerin Allah'a Yakınlaşmakta ki Önemi Nedir?
    12727 Eski Kelam İlmi 2009/12/20
    Vesilenin çok geniş manası vardır. Allah'a yakınlaşmaya neden olan her şey ve her işe şamil olmaktadır. Dünya yaşayışı, insanların hidayeti ve ilerlemesi için sebep ve sonuç düzeni üzerine kurulduğu, yine insanların doğal ihtiyaçları maddi sebeplerle karşılandığı için Allah'ın, hidayet, mağfiret, bağışlanma, yakınlaşma ve ...
  • Bedensel esenlik sırrını nasıl araştırabiliriz?
    7133 Eski Kelam İlmi 2011/08/21
    Allah tarafından konulan tabiat kanunları bu dünyada hiçbir insanın baki kalmamasını ve değişik nedenlerle ve bu cümleden olmak üzere bedensel esenliği kaybederek dünyayı terk edip ebedi âleme geçmesini muayyen kılmıştır. Öte taraftan her ne kadar peygamberler ve imamlar (a.s) bir takım özel durumlarda Allah’ın izniyle hastalara (sadece Allah’ın evliyalarının ...
  • Humus yılının başlangıcından birgün önce alınan yiyeceklerin humusunun verilmesi neden gereklidir?
    5580 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/14
    Herkes humus yılı boyunca şanına uygun şekilde ve israf etmeden gelirinden yaptığı -ailesine yiyecek almak gibi- harcamalarına humus gelmez. Ancak humus yılının sonunda humus yılından birkaç gün önce alınmış olsa bile bu yiyeceklerden fazla kalan kısmının humusunu vermesi gerekir. Zira sonuçta elindeki sermayeyle onları almıştır. Almasaydı ve ...
  • Kendimden nasıl şehvani düşünce ve hayalleri uzaklaştırmalıyım?
    46781 Pratik İrfan 2011/10/29
    Şeytansal fikirler ve düşünceler herkesin zihnine hutur ediyor. Ama insan bu fikir ve düşüncelerin yerini dolduracak ve insanı iyiliklere sevk eden başka düşünce ve fikirler bulmalıdır. Böylece insanı pislik ve kötülüklere duçar etmeden bu şeytansal fikirlerin önünü kesip onlardan fasıla almalıdır. ...

En Çok Okunanlar