Gelişmiş Arama
Ziyaret
7988
Güncellenme Tarihi: 2010/08/14
Soru Özeti
Hz. Peygamber (s.a.a) hayattayken neden halifelere karşı bir şey yapmadı ve sustu?
Soru
Hz. Peygamber (s.a.a) hayattayken neden halifelere karşı bir şey yapmadı ve sustu? Vefatından sonra gerçekleşen olayların önüne geçmek için neden önceden onların niyetini ifşa etmedi?
Kısa Cevap

Sorunun cevabı için bir kaç noktaya dikkat çekmek zorundayız:

1- Peygamber (s.a.a) kendi risaletini yaymaya başladığı andan itibaren çeşitli yerlerde Hz.Ali’nin de faziletini ve halifelik meselesini defalarca halka duyurmuş, Onun (a.s) muhaliflerinin çehrelerini ifşa etmiş, onları Müslümanlara tanıtmıştı. Ancak İslam toplumunun durumu öyle bir şekildeydi ki, Peygamber muhaliflere karşı şiddet kullanamıyordu.

2- Peygamber (s.a.a) ve Hz. Ali, İslamın ve Peygamberin (s.a.a) neslinin korunmasına önem veriyordular; bu şekilde Resulullah’ın (s.a.a) son vasisinin risalet hedefini gerçekleştirmesine ortam hazırlıyorlardı.

3- Peygamber (s.a.a) ömrünün sonlarına doğru muhaliflere karşı şiddet kullansaydı, onlarda Peygamberin vefatından sonrası için hazırladıkları planları bozulacağından sessiz kalmayacak, Peygambere karşı büyük bir şiddet kullanacak ve belkide İslama telafisi mümkün olmayan zararlar vereceklerdi.

Ayrıntılı Cevap

Hz. Ali (a.s), Peygamberden sonra bütün ahlaki ve ilmi faziletlere sahip olan tek kişiydi. Savaş meydanlarında fırtına gibi eser, kafirleri ve asileri darmadağın ederdi. En cesur kimseler Onun kılıcının karşısında acizdi. İslamın başlangıcında ve Resul-ü Ekrem’in (s.a.a) zamanında Hz.Ali’de (a.s) bir çok üstün özellik görülmüştür. Aşağıda onlardan bazılarını getiriyoruz:

Yüce Peygamber deflarca Hz. Ali’nin liyakatından ve kemallerinden bahseder ve şöyle buyururdu: ‘Ali asla hata yapmaz.’[1]Ali hakla beraberdir, hakta Ali’yle.[2]

Bir çok yerde Ali’ye muhalefet etme konusunda uyarılarda bulunmuştu: ‘İster ailemden olsun, ister başkalarından, kim Ali’ye buğz ederse benim dinimdem çıkmıştır.’[3]

Ancak Peygamberin bütün bu tavsiyelerine rağmen bir grup Müslüman gelecek için ve Peygamberin vefatından sonra ümmetin başına geçmek için planlar yapmışlardı. Peygamber’in (s.a.a) onların bütün planlarından haberi vardı. Onlar Peygamberimiz hayattayken cezalandırılacak her hangi bir şey yapmadıklarından Peygamberde bir şey yapamıyordu, yani ‘cinayetten önce kısas olmaz’dı. Ama onları etkisiz hale getirmek için bazı girişimlerde de bulundu. Örneğin, Ğadir-i Hum’da ve Haccet-ul Veda’da, her şehirden Müslümanların geldiği o çok önemli ve hassas zamanda şöyle buyurdu: ‘Ey Müslümanlar! Bilin ki Allah, benden sonra Ali’yi size veli olarak seçti. Kimse Allah’ın desturuna karşı gelmesin. Kim Ali’nin halifeliğine muhalefet ederse, Allah’a muhalefet etmiştir...’[4]

Yine Resulullah (s.a.a) ömrünün son günlerinde Hz. Ali’nin imametine muhalif olanları Onun (a.s) imametinin ilk günlerinde sorun çıkarmasınlar diye Usame’nin ordusuyla Medine’nin dışına göndermeye çalıştı. Emir-ul Müminin’in imametine muhalif olanlar bunu anladıklarından Usame’nin ordusuna katılmadılar. Usame’nin ordusunun hareket etmesi o kadar gecikti ki, sonunda Resulullah dünyadan göçtü ve muhaliflerde isteklerine ulaştılar.

Resulullah (s.a.a) ömrünün son günlerinde bazılarının Usame’nin ordusundan ayrıldıklarını, emrine uymadıklarını ve planlar yaptıklarını gördüğü için ‘Bana kalem kağıt getirin, size öyle bir şey yazayım ki, benden sonra asla sapmayasınız’ diye buyurdu. Birisi orada hemen atılıp: ‘Peygamberin hastalığı şiddetlendi. Allah’ın kitabı bize yeter; Peygamber hastalığın şiddetinden dolayı sayıklıyor’ dedi. Ehl-i Sünnet kardeşlerin kaynaklarındaki bazı rivayetler bu kişinin Ömer b. Hattap olduğunu söylüyor![5]

Velhasıl, makam ve riyaset sevdalısı olan bu grup Peygamberin (s.a.a) vefatından sonra hedeflerine ulaştılar. Onlar içlerinde geçmişten kalan ukdelerini boşaltmak için bu işi yaptılar. Savaş konularında ve fıkhi meselelerde mecbur kalıp Hz. Ali’yle (a.s) meşveret eder ve bazen Onun görüşüne göre hareket ederlerdi. Hatta iş öyle bir yere geldi ki Ebubekr çıkıp minberde şöyle dedi: ‘Ey insanlar! Biatınızı geri alın. Ali içinizde olduğu sürece ben sizden efdal değilim.’[6]

İslamı görüntüde kabul edenler, İslam’a ve Resul-ü Ekrem’e inançları olmayanlar ise İslamı tamamen yoketmek için hep bir fırsat peşindeydiler; onlar Peygamberimize (s.a.a), bir keresinde Ğadir olayından sonra, bir keresinde de Tebük seferinden dönerken suikast düzenlediler.[7]

İslam Peygamberi (s.a.a) kendi zamanındaki şartlar, olaylar ve bu gibi çeşitli grupların varlığından dolayı çeşitli yerlerde Hz. Ali’yi söz konusu etmiş, Onun velayet ve halifeliğini açıkca ilan etmiştir.

Sonuç olarak demek gerekir ki, halka söylenmesi gereken bir şey vardıysa, Müslümanlar İslamın geleceği hakkında uyarılması gerekiyorduysa, Peygamber (s.a.a) hepsini söylemiş, gereken uyarılarını yapmıştı. Öte yandan eğer bundan fazla bir girişimde bulunmadıysa nedeni, İslamın aslının tehlikeye girmesine engel olmak için olabilirdi. Bu yüzden İslamın baki kalması ve son vasinin hak olan görevini yerine getirmesi, küresel risaletini icra edebilmesi ve peygamberlerin asıl gönderilme hedeflerinin gerçekleştirmesi için neslinin ve ailesinin korunması adına bundan fazla bir şey yapmadı.



[1] -İbn-i Kesir, el-Bidaye ve’n Nihaye, c.2, s.316 (İhya-ut Teras baskısı)

[2] -Cafer Subhani, Füruğ-u Ebediyet, c.2, s.461 ve 475; Tarih-i Dimaşk, c.2, s.448-449; Müstedrek-ul Hakim, c.4, s.93, h.4604

[3] -Abdulfettah Abdulmaksut, el-İmam Ali b. Ebi Talib (a.s) (Seyyid Mehdi Caferi’nin tercümesi), c.3, s.94.

[4] -Füruğ-u Ebediyet, s.471

[5] -Sahih-i Buhari, c.1, s.22 ve c.2, s.414; Sahih-i Müslim, Kitab-ı Vasiyyet, 5. Bab; daha fazla bilgi için bk: 1527.soru (Site: 1692), Dizin: Peygamberin (s.a.a) Vasiyetinin Yazılmasına Engel Olunması.

[6] -el-İmam Ali b. Ebi Talib (a.s), c.1, s.282.

[7] -Füruğ-u Ebediyet, c.2, s.390 ve 404.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • İslam dini niçin var?
    13395 Eski Kelam İlmi 2011/07/14
    Din, akaid ve Peygamberlerin insanların hidayet ve saadeti için Allah’tan getirdikleri bir dizi ameli ve ahlaki hükümlerdir.Dini öğretilerde dinin gerekliliği insan fıtratıyla ilişkilendirilmiş, Kur’an-ı Kerim’de de insan fıtratı ilahi fıtrat olarak tanımlanmış ve bütün ilahi kanunların Allah’a inanma ve tapınma hissi üzerine kurulduğu ...
  • Rivayette müminlerin birbirleriyle ilişkilerinde sevinçli ve güler yüzle davrandıkları gelmiştir. Acaba bu mesele, yaşamda karı-koca arasında da geçerli midir?
    6096 Pratik Ahlak 2012/09/09
    Müminin sıfatlarının birisi hakkında zikredilen rivayetlerde, onun başkalarına karşı sevinçli ve güler yüzlü davrandığı ve hüzün ve gamını kalbinde gizlediği; bu sıfatın dostluk eğilimini çektiği buyrulmuştur. Bu konunun müşterek yaşamda ve aile içinde başka bir şekilde olduğunu; evli çiftlerin birbirlerinin gam ve hüznüne ortak olduğunu; eşlerin birbirine ...
  • Acaba kadın yargıç olabilir mi?
    11168 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/05/06
    Fakihler ve din uzmanları kadının yargıç olması gibi bazı konular hakkında farklı görüşlere sahiptirler. Bu gibi konular, dinin zaruri ve zorunlu konularından sayılmamaktadır.Kadının yargıç olamayacağını söyleyenler, bu hususta nakledilen rivayetlere ve icma delililine dayanmışladır.
  • Sonucun öznesel nedene muhtaç oluşunun ölçüsü sadece varlıksal yoksulluk mudur? Yoksa tam neden için de yeterli midir? Felsefî kavramların neden tür ve ayrımı bulunmamaktadır? Ve…
    5633 İslam Felsefesi 2011/09/21
     Aşağıdaki noktalara dikkat etmek, yanıtı kavramada size yardımcı olacaktır.      1. Tüm nedenler öznesel nedene döndüğünden bu konuda tam neden ile öznesel neden arsında bir fark bulunmamaktadır.2. Felsefî kavramlar varlıktan alınmıştır ve varlığın mahiyeti yoktur. Tür ve ayrım mahiyetin kısımlarıdır ve mahiyetten yoksun bir şey mahiyetin kısımlarından da ...
  • Raksetmenin haram olduğunu söyleyen hadisleri senetleriyle beraber zikrediniz.
    7034 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/06/16
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Velayet-i fakihi dile getiren rivayetler veliyy-i fakihin bir olmasını da yansıtmakta mıdır?
    6332 Düzenler 2012/06/16
    Rivayetler ve velayet-i fakihin kelam eksenli diğer referanslarından veliyy-i fakihin bir veya çok oluşu anlaşılmamaktadır. Düzenin korunması ve kaosun engellenmesi durumunda birkaç fakihin ayrı bir şekilde veya şura şeklinde velayetlerini icra etmesi mümkündür. Şura türü İslam cumhuriyetinin ilk anayasasında (1980) mevcut idi, lakin bir takım sorunların önüne ...
  • Vesilelerin Allah'a Yakınlaşmakta ki Önemi Nedir?
    12727 Eski Kelam İlmi 2009/12/20
    Vesilenin çok geniş manası vardır. Allah'a yakınlaşmaya neden olan her şey ve her işe şamil olmaktadır. Dünya yaşayışı, insanların hidayeti ve ilerlemesi için sebep ve sonuç düzeni üzerine kurulduğu, yine insanların doğal ihtiyaçları maddi sebeplerle karşılandığı için Allah'ın, hidayet, mağfiret, bağışlanma, yakınlaşma ve ...
  • Bedensel esenlik sırrını nasıl araştırabiliriz?
    7133 Eski Kelam İlmi 2011/08/21
    Allah tarafından konulan tabiat kanunları bu dünyada hiçbir insanın baki kalmamasını ve değişik nedenlerle ve bu cümleden olmak üzere bedensel esenliği kaybederek dünyayı terk edip ebedi âleme geçmesini muayyen kılmıştır. Öte taraftan her ne kadar peygamberler ve imamlar (a.s) bir takım özel durumlarda Allah’ın izniyle hastalara (sadece Allah’ın evliyalarının ...
  • Humus yılının başlangıcından birgün önce alınan yiyeceklerin humusunun verilmesi neden gereklidir?
    5580 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/14
    Herkes humus yılı boyunca şanına uygun şekilde ve israf etmeden gelirinden yaptığı -ailesine yiyecek almak gibi- harcamalarına humus gelmez. Ancak humus yılının sonunda humus yılından birkaç gün önce alınmış olsa bile bu yiyeceklerden fazla kalan kısmının humusunu vermesi gerekir. Zira sonuçta elindeki sermayeyle onları almıştır. Almasaydı ve ...
  • Kendimden nasıl şehvani düşünce ve hayalleri uzaklaştırmalıyım?
    46781 Pratik İrfan 2011/10/29
    Şeytansal fikirler ve düşünceler herkesin zihnine hutur ediyor. Ama insan bu fikir ve düşüncelerin yerini dolduracak ve insanı iyiliklere sevk eden başka düşünce ve fikirler bulmalıdır. Böylece insanı pislik ve kötülüklere duçar etmeden bu şeytansal fikirlerin önünü kesip onlardan fasıla almalıdır. ...

En Çok Okunanlar