Gelişmiş Arama
Ziyaret
11517
Güncellenme Tarihi: 2010/09/22
Soru Özeti
İmam Hasan (a.s) daha büyük olmasına rağmen neden imamet İmam Hüseyin’in (a.s) evlatlarına intikal etmiştir?
Soru
İmam Hasan (a.s), İmam Hüseyin (a.s) gibi İmam Ali (a.s) ve Fatıma’nın (a.s) evladı, aba ehli, masum imamlardan olmasına ve bu açıdan aralarında bir fark olmamasına rağmen ve de İmam Hasan’ın (a.s) İmam Hüseyin’den (a.s) daha büyük olma ayrıcalığına sahip olmasına karşın neden imamet İmam Hasan’ın (a.s) evlatlarına intikal etmedi ve İmam Hüseyin’in (a.s) evlatlarında devam etti?
Kısa Cevap

Yanıta ulaşmak için bir takım noktalara dikkat etmek gerekmektedir:

1. İmamet makamına ulaşan bir şahıs masumiyet, ilim, cesaret, cömertlik vb. şart ve özellikler taşımalıdır. Bu şartların kimin karakterinde tahakkuk ettiğinin teşhisi insan için mümkün olmadığından, imamet makamı Allah tarafından atanılan bir makamdır, seçimle değildir. Bu yüzden Allah bu şartları İmam Hüseyin’in (a.s) evlatlarında müşahede ettiğinden imameti onlara vermiştir.

2. Bazı rivayetlerden anlaşıldığı kadarıyla bazı hususlar bu ilahî atamada etkisiz değildir. Elbette bu tür etkilerin imamet makamına nasıl yansıdığı hakkında yeterli bilgiye sahip değiliz. Örneğin rivayetlerde İmam Hüseyin’in (a.s) şahadeti nedeniyle Yüce Allah tarafından kendisine bahşedilen özel ayrıcalıklara sahip olduğu belirtilmiştir. Bu ayrıcalıklardan biri de imamet makamı ayrıcalığının onun evlatlarında sürmesidir.

Ayrıntılı Cevap

Yanıta ulaşmak için bir takım noktalara dikkat etmek gerekmektedir:

A. Ayet ve rivayetlerde imam için bir takım şartlar belirtilmiştir. Aşağıda onlardan bazılarına işaret ediyoruz:

1. Masumiyet: İmamlar için masumiyetin şart olduğu Bakara suresinin 124. ayetinden anlaşılmaktadır. Hz. İbrahim (a.s) Allah tarafından imam olarak atandıktan sonra, imamet makamının kendi soyunda devam etme isteğinde bulundu. Bunun üzerine Yüce Allah imamet makamının zalim ve günahkâr insanlara ulaşmayacağını buyurmuştur. Bu ayette Yüce Allah İbrahim’in (a.s) evlatlarını masum ve günahkâr diye iki kısma ayırmış ve imamet makamının günahkâra değil, masuma ulaşacağını buyurmuştur.[1]

2. İlim: Psikoloji biliminde her insanın yaşam seyrinde bazı hususları sanı (bir tür ilham) yoluyla öğrendiği bir takım anları olduğu ispat edilmiştir. Bu esrarengiz gücü Allah insana vermiştir. Değişik bireylerde ruh hallerindeki farklılığa göre güçlü ve zayıf olma açısından da muhteliftir. Biz, imamın en yüksek ilahî makama sahip olması nedeniyle, kendisinin bu ilhamın en yüksek derecesine sahip olduğunu ve kendisinden kutsal güç diye tabir edilen imam hakkındaki ilham gücünün de en yüksek derecede bulunduğunu söylemekteyiz.[2] Cesaret, cömertlik, canını koruma, doğru sözlülük, adalet, güzel idare ve akıllı olma vb. imametin diğer şartlarıdır[3].[4]

B. İmam atama yoluyla belirlenir ve Allah tarafından atanır:

İmamın atama yoluyla belirlenmesi, imamet için istenen şartların gereğinden anlaşılabilir. Çünkü bu şartların hangi şahsın varlığında tahakkuk ettiğini teşhis etmek insan için mümkün değildir ve bu sıfatların hangi bireyin varlığında tahakkuk ettiğini sadece Allah bilmektedir. Ebu Caverd, İmam Bakır’dan (a.s) imamı tanıma alametleri hakkında bir soru sorar ve bunun üzerine İmam Bakır (a.s) şöyle cevap verir: İmam birkaç alamet ile tanınır ve onun ilk alameti nass ve ilahî atamadır.[5] Bu atama hakkında İmam Seccad (a.s) şöyle buyurmaktadır: Bizim soyumuzdan olan tüm imamlar masumdur ve masumiyet yaratılışın zahirinde tanınacak bir şey değildir. Bu yüzden imamın atanması gerekir; yani imamı atayan Allah’tır ve sonraki imam da önceki imam tarafından atanır.[6] Bu rivayetten anlaşıldığı üzere imam masumiyet melekesi taşımalıdır. İnsanların masumu teşhis edememesi, sadece Allah’ın insan varlığının tüm boyutlarını bilmesi ve masumu teşhis etmeye kadir olması nedeniyle, imamı imamet makamına atamak Allah’a aittir ve insanın işi değildir.[7] Mufazzal, her ikisi de Peygamberin (s.a.a) evladı, torunu ve cennet gençlerinin efendileri olmasına rağmen neden imamet İmam Hüseyin’in (a.s) evlatlarına verildi ve İmam Hasan’ın (a.s) evlatları imam olmadılar, diye İmam Sadık’a (a.s) bir soru sorar. İmam Sadık (a.s) bunun üzerine şöyle buyurur: Musa ve Harun’un her ikisi de peygamber ve elçi olup kardeştiler. Ama Allah peygamberliği Musa’nın değil Harun’un soyundan sürdürdü ve hiç kimse niye böyle yaptı diye soramaz. İmamet Allah’ın halifeliğidir ve hiç kimse neden Allah onu İmam Hüseyin’in (a.s) evlatlarına verdi ve İmam Hasan’ın (a.s) evlatlarına vermedi diyemez; zira bu hikmet sahibi Allah’ın işidir ve O’ndan neden böyle yaptın diye sorulamaz. Kendi işlerinden sorulacak olanlar insanların kendileridir.[8] Netice itibariyle, imam bir takım şartlar taşımalıdır ve bu şartların kimde tahakkuk ettiğini sadece Allah bildiği için, imamet makamı Allah tarafından belirlenen bir makamdır. İmam Sadık’ın (a.s) tabiriyle[9] imamet Allah’ın belirgin ve tayin edilmiş erkeklerden aldığı bir ahit ve sözdür ve imam onu kendi kararıyla kendinden sonra bir başkasına veremez.

C. . Bazı rivayetlerden anlaşıldığı kadarıyla bazı hususlar bu ilahî atamada etkisiz değildir. Elbette bu tür etkilerin imamet makamına nasıl yansıdığı hakkında yeterli bilgiye sahip değiliz. Örneğin rivayetlerde İmam Hüseyin’in (a.s) şahadeti nedeniyle Yüce Allah tarafından kendisine bahşedilen özel ayrıcalıklara sahip olduğu belirtilmiştir. Bu ayrıcalıklardan biri, imamet makamı ayrıcalığının onun evlatlarında sürmesidir.[10]  


[1] Çünkü günah ya nefse, ya başkalarına ya da Allah’a zulmetmektir.

[2] Mesail-i İtikadi Az Didgah-ı Taşayyu’, Muhammed Rıza Muzaffer, Tercüme-i Muhammed İştihardi, s. 84-85.

[3] Biharu’l-Envar, Allame Meclisi, c. 25, s. 164.

[4] -i İtikadi Az Didgah-ı Taşayyu’, s. 83.

[5] Biharu’l-Envar, c. 25, s. 141; Maaniu’l-Ahbar, s. 101; Asaru’s-Sadikin, Sadık İhsan Bahş, çap-ı evvel, İntişarat-ı Daru’l-İlm, s. 163, hadis. 3.

[6] Biharu’l-Envar, c. 25, s. 194; Maaniu’l-Ahbar, s. 132, hadis. 2.

[7] Şerh-i Bab-ı Hadi Aşer, Fazıl Mikdad, Tercüme-i Abdurrahman Akiki Bahşayişi, çap-ı pencom 84, Neşr-i Novid-ı İslam, s. 104.

[8] Meclisi, Biharu’l-Envar, c. 63, s. 66.

[9] Usul-i Kafi, Kuleyni, Tercüme-i Seyid Cevad Mustafavî, çap-ı evvel 1382, İntişarat-ı Vefa, c. 2, s. 25, hadis. 3.

[10] Bir rivayette şöyle okumaktayız: Fatıma Zehra (a.s) Peygamber (s.a.a) ümmetinden bir grubun rahminde taşıdığı evladını şahadete ulaştıracağını öğrenince, böyle bir hamilelikten dolayı rahatsızlığını dile getir ve acı çeker. Yüce Allah, Peygamber (s.a.a.) vasıtasıyla Fatıma Zehra’ya (a.s) imamet makamının İmam Hüseyin’in (a.s) evlatlarında devam edeceğini bildirir. (Usul-i Kafi, c. 2, s. 365, hadis. 4.)

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • İslam dini niçin var?
    13395 Eski Kelam İlmi 2011/07/14
    Din, akaid ve Peygamberlerin insanların hidayet ve saadeti için Allah’tan getirdikleri bir dizi ameli ve ahlaki hükümlerdir.Dini öğretilerde dinin gerekliliği insan fıtratıyla ilişkilendirilmiş, Kur’an-ı Kerim’de de insan fıtratı ilahi fıtrat olarak tanımlanmış ve bütün ilahi kanunların Allah’a inanma ve tapınma hissi üzerine kurulduğu ...
  • Rivayette müminlerin birbirleriyle ilişkilerinde sevinçli ve güler yüzle davrandıkları gelmiştir. Acaba bu mesele, yaşamda karı-koca arasında da geçerli midir?
    6096 Pratik Ahlak 2012/09/09
    Müminin sıfatlarının birisi hakkında zikredilen rivayetlerde, onun başkalarına karşı sevinçli ve güler yüzlü davrandığı ve hüzün ve gamını kalbinde gizlediği; bu sıfatın dostluk eğilimini çektiği buyrulmuştur. Bu konunun müşterek yaşamda ve aile içinde başka bir şekilde olduğunu; evli çiftlerin birbirlerinin gam ve hüznüne ortak olduğunu; eşlerin birbirine ...
  • Acaba kadın yargıç olabilir mi?
    11168 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/05/06
    Fakihler ve din uzmanları kadının yargıç olması gibi bazı konular hakkında farklı görüşlere sahiptirler. Bu gibi konular, dinin zaruri ve zorunlu konularından sayılmamaktadır.Kadının yargıç olamayacağını söyleyenler, bu hususta nakledilen rivayetlere ve icma delililine dayanmışladır.
  • Sonucun öznesel nedene muhtaç oluşunun ölçüsü sadece varlıksal yoksulluk mudur? Yoksa tam neden için de yeterli midir? Felsefî kavramların neden tür ve ayrımı bulunmamaktadır? Ve…
    5633 İslam Felsefesi 2011/09/21
     Aşağıdaki noktalara dikkat etmek, yanıtı kavramada size yardımcı olacaktır.      1. Tüm nedenler öznesel nedene döndüğünden bu konuda tam neden ile öznesel neden arsında bir fark bulunmamaktadır.2. Felsefî kavramlar varlıktan alınmıştır ve varlığın mahiyeti yoktur. Tür ve ayrım mahiyetin kısımlarıdır ve mahiyetten yoksun bir şey mahiyetin kısımlarından da ...
  • Raksetmenin haram olduğunu söyleyen hadisleri senetleriyle beraber zikrediniz.
    7034 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/06/16
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Velayet-i fakihi dile getiren rivayetler veliyy-i fakihin bir olmasını da yansıtmakta mıdır?
    6332 Düzenler 2012/06/16
    Rivayetler ve velayet-i fakihin kelam eksenli diğer referanslarından veliyy-i fakihin bir veya çok oluşu anlaşılmamaktadır. Düzenin korunması ve kaosun engellenmesi durumunda birkaç fakihin ayrı bir şekilde veya şura şeklinde velayetlerini icra etmesi mümkündür. Şura türü İslam cumhuriyetinin ilk anayasasında (1980) mevcut idi, lakin bir takım sorunların önüne ...
  • Vesilelerin Allah'a Yakınlaşmakta ki Önemi Nedir?
    12727 Eski Kelam İlmi 2009/12/20
    Vesilenin çok geniş manası vardır. Allah'a yakınlaşmaya neden olan her şey ve her işe şamil olmaktadır. Dünya yaşayışı, insanların hidayeti ve ilerlemesi için sebep ve sonuç düzeni üzerine kurulduğu, yine insanların doğal ihtiyaçları maddi sebeplerle karşılandığı için Allah'ın, hidayet, mağfiret, bağışlanma, yakınlaşma ve ...
  • Bedensel esenlik sırrını nasıl araştırabiliriz?
    7133 Eski Kelam İlmi 2011/08/21
    Allah tarafından konulan tabiat kanunları bu dünyada hiçbir insanın baki kalmamasını ve değişik nedenlerle ve bu cümleden olmak üzere bedensel esenliği kaybederek dünyayı terk edip ebedi âleme geçmesini muayyen kılmıştır. Öte taraftan her ne kadar peygamberler ve imamlar (a.s) bir takım özel durumlarda Allah’ın izniyle hastalara (sadece Allah’ın evliyalarının ...
  • Humus yılının başlangıcından birgün önce alınan yiyeceklerin humusunun verilmesi neden gereklidir?
    5580 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/14
    Herkes humus yılı boyunca şanına uygun şekilde ve israf etmeden gelirinden yaptığı -ailesine yiyecek almak gibi- harcamalarına humus gelmez. Ancak humus yılının sonunda humus yılından birkaç gün önce alınmış olsa bile bu yiyeceklerden fazla kalan kısmının humusunu vermesi gerekir. Zira sonuçta elindeki sermayeyle onları almıştır. Almasaydı ve ...
  • Kendimden nasıl şehvani düşünce ve hayalleri uzaklaştırmalıyım?
    46781 Pratik İrfan 2011/10/29
    Şeytansal fikirler ve düşünceler herkesin zihnine hutur ediyor. Ama insan bu fikir ve düşüncelerin yerini dolduracak ve insanı iyiliklere sevk eden başka düşünce ve fikirler bulmalıdır. Böylece insanı pislik ve kötülüklere duçar etmeden bu şeytansal fikirlerin önünü kesip onlardan fasıla almalıdır. ...

En Çok Okunanlar