Please Wait
10395
Dinsel öğreti ve tavsiyelerde günahtan korunmak ve sakınmak için insana yasaklanan hususlardan birisisi, namahrem ile yalnız başına kalmaktır. İblis’in Hz. Musa’ya vasiyetinde şöyle okumaktayız: Ey Musa! Yabancı kadın ile yalnız kalma; zira her kim böyle yaparsa, yarenlerim değil, bizzat ben onun yareni olurum.[1] Aynı şekilde onun Hz. Nuh’a verdiği nasihatlerin bir yerinde şöyle yer almaktadır: Her ne zaman yabancı bir kadın ile yalnız kalırsan ve yanınızda hiç kimse bulunmazsa, beni hatırla.[2] Bundan dolayı, namahrem ile yalnız başına kalındığı yerde şeytanın insan ile birlikte olması nedeniyle, şeytanın vesveselerine kanmamak için namahrem kadınlar ile yalnız başına kalmaktan sakınılmalıdır. Burada hatırlatılması elzem olan bir nokta şudur: Bazen namahrem bir bayan ile yalnız başına kalmak tahsil, danışma vb. hedefler için olabilir, bu gibi durumlarda dinsel ve şerî ölçülere riayet ederek şeytanın kötü istifadesinin önünü almak için genel mekânlarda bu işlerin görülmesi gerekir. Hatırlatılmalıdır ki; her ne kadar şeytan insanın açık düşmanı olsa da ve birçok konuda onun sözü dinlenilmemesi gerekiyorsa da dinsel öğretilerde Allah’ın düşmanlarından da olsa hikmeti kabul etmek tavsiye edilmiştir. İmam Ali (a.s) şöyle buyuruyor:
1. Söyleyeni müşrik de olsa hikmetli konuları öğren.[3]
2. Söyleyene değil, söylenene bak; yani doğru sözü her kim söylerse alınız.[4]
3. İlim ve hikmet mümin insanların yitiğidir ve onlar onu ararlar. Müşrikin yanında olsa da onu talep edin.[5]
İlgili Başlıklar:
1. Erkek Ve Kız Arasında Doğru Cinsel İlişki, Soru, 6607 (Site: 6727).
2. İslam Ve Kız İle Erkek Arasındaki Sağlıklı İlişki, Soru, 1044 (Site: 1110).
[1] Mufid, Muhammed b. Muhammed, el-Amali, s. 157, Kongre-i Şeyh Mufid, Kum, 1413 k.
[2] Şeyh Saduk, Hisal, c. 1, s. 132, İntişarat-ı Camia-i Müderrisin, Kum, 1403 k.
[3] Ebu’l-Fazl, Ali b. Hasan Tabersi, Mişkatu’l-Envar, s. 135, Kitabhane-i Haydariye, Necef, 13854 k.
[4] Temimi Amedi, Abdulvahid, Ğureru’l-Hikem, h. 612, s. 58, İntişarat-ı Defter-i Tebliğat, Kum, 1366 ş.
[5] Şeyh Tusi, el-Amali, s. 625, İntişaratr-ı Daru’s-Sakafe, Kum, 1414 k.