Gelişmiş Arama
Ziyaret
8887
Güncellenme Tarihi: 2009/01/13
Soru Özeti
Bid'at nedir ve onunla ilgili İslam'ın hükümleri nelerden ibarettir?
Soru
Zehebiyye ve Ahmediyye fırkalarına ait bir gurup derviş; takkelerini, hüseyniye adı altında kendilerine ait olan bir mekânda yeniden inşa ettiler. Bu gurup tamamen İslami hükümlere bağlı olduklarını iddia etmektedirler. Fakat İslami hükümlere bağlılık, imamiye olmaları ve müçtehide taklit ettikleri iddialarına rağmen, yapılan araştırmalar sonucu; aşağıda belirtilen konularda yanlış düşünce ve inançlara sahiptirler:
1- Veli-i Fakih yahut müçtehitlerimiz İmamı Zamanın genel naipleri olmalarına rağmen bu fırkaya bağlı kimseler kendi Şeyhlerini, İmamı Zaman'ın vekili / naibi olarak kabul etmektedirler.
2- Humuslarını kendi taklit edilen müçtehit yerine şeyhlerine vermektedirler.
3- Genelde bilinen dua ve zikirlerin yanı sıra, kendilerine özel dua ve zikirleri bulunmaktadır.
4- İbadet yeri olarak camileri değil de kendi takkelerini kabul etmektedirler.
5-Din ile siyasetin bir birinden ayrı olduğuna inanmakta, İslam âlimlerine karşı ilgisiz hatta onlara muhaliftirler.
6- Tokalaşmak yerine bir birlerinin ellerini öperler.
Elbette yukarıda belirttiğimiz hususların dışında genelde amelleri Şialar ile aynıdır, sema ve zikir toplantıları yoktur, farz amelleri de yerine getirmeye çalışmaktadırlar.
Yukarıda belirtilen hususlardan kaynaklanarak aşağıdaki sorular ortaya çıkmaktadır:
1- Bu gurubu bid'at ehli kabul edip, İslam devletinden izin almadan, onlara ait olan yerler yıkılabilir mi?
2- Onları iyiliğe emretmek ve doğruya yönlendirmek için toplantılarına katılmak caiz midir?
3- Belirtilen yanlış inançları dolayısıyla onları Şia mezhebinden çıkmış kimseler olarak kabul edebilir miyiz?
4- Bid'at nedir ve onunla ilgili İslam'ın belirlediği hükümler nelerden ibarettir?
Kısa Cevap

Bid'at, sözlük manası olarak yeni yapılan ve geçmişi olmayan iş demektir ve ıstılahta ise; "Dinde olmayan bir şeyi dine sokmak demektir" yani aslında dinde ve şeriatta olmayan bir şeyi dine ve şeriata mal etmektir. Bid'at koymak dinde büyük günahlardan sayılmıştır. Onlara ait mekânları İslam devletinin izni olmadan yıkmak caiz değildir. Onları iyiliğe emredip, doğru yola hidayet etmek için aralarına girmek ve toplantılarına katılmak, ilmi yönden yeterli bilgiye sahip olan kimseler için caizdir. Bu guruplara bağlı olan kimselerin hepsi Şia mezhebinin dışında olmasa da geneli Şia mezhebinin dışındadır ve onlara Şia diyemeyiz.

Ayrıntılı Cevap

Sormuş olduğunuz soruların cevabı daha güzel anlaşılsın diye, öncelikle birkaç noktaya değinmemiz gerekmektedir:

1- Dinde bid'at koymak; dinden olmayan bir şeyi dine mal etmek, dinin emriymiş gibi göstermek, büyük günahlardandır, ayrıca haram ve yasak oluşu hususunda hiçbir şüphe bulunmamaktadır. Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurmaktadırlar:

"Dinde olmayan herhangi bir şeyi icad etmek bid'attır. Her bid'at sapıklıktır ve her sapıklığın sonu ateştir." [1]

2- Dinde olmayan, yeni konulmuş şeyden maksat, dindeki hiçbir kanun ve emirlerle uyuşmaması demektir. Öyleyse İslam'ın genel emirlerini sonradan ortaya çıkan yeni örneklere tatbik etmek bid'at değildir.[2]

3- Bid'atın bu manasını (dinin hiçbir ahkâm ve emirlerine uymayan bir şeyi din adına sunmak) dikkatle incelediğimizde; kültürel, siyasi ve toplumsal konularda büyük bir önem taşıyan şu neticeye varıyoruz; batıl gerçek yüzüyle ortaya çıkarsa kesinlikle taraftar kazanamaz zira içi boş ve dayanaksızdır, bu yüzden kendisini başkalarına kabullendirmek ve onların dikkatini çekmek için kendini hakikat rengine boyayıp, gerçekmiş gibi görünmektedir. Gerçekte bütün insanlar hatta bütün varlıklar hakikat ve gerçek peşindedirler, işte bu yüzden bid'at, tarih boyunca kültür dalında batılın en yoğun çalışma alanı olmuş ve çirkin yüzünü örterek güzel ve hakikat olarak göstermeye çalışmıştır.

Kuran-ı Kerim yaklaşık 20 yerde batılın elindeki bu oyundan ve hileden söz etmiş ve onu "tezyin/süslemek ve güzel göstermek" diye adlandırmıştır. Örneğin şöyle buyurmaktadır:

"Şeytan, kendilerine yaptıklarını süslü göstermiş de onları doğru yoldan alıkoymuş. Bunun için doğru yolu bulamıyorlar." [3]

"Kötü işi kendisine güzel gösterilip de onu güzel gören kimse (kötülüğü hiç istemeyen kimseye benzer) mi?" [4]

Bu yüzden sömürgeci ve zalim hâkimlerin geçmişten günümüze kadar kullandıkları en etkili silahlardan biri de din üretmek ve yeni mezhep çıkarmak olmuştur. Bu vesileyle ilahi dinler karşısında direnip hak cephesini çökertmeye çalışmışlardır.

Elbette hak düşmanlarının çeşitli tebliğ metodunu dikkatli bir şekilde incelemek ve batılın gizli yüzünü süslü ve aldatıcı yüzler arasından ortaya çıkarıp insanlar tanıtmak kolay değildir.  Bunu yapabilecek kimselerin ilim ve fikirsel olarak yüksek dereceye sahip olmaları gerekmektedir. Belki de İslam'da âlimlerle oturup kalkmanın ve onlarla ilişki halinde olmanın ısrarla vurgulanmasının nedeni bu olsa gerek,[5] zira gerçek âlimlerle oturup kalkmak sonucunda insanlar hakikatten sapma tehlikesinden kurtulmuş olurlar.

4- Fikirsel inanç bozukluklarında ve sapmalarda dikkate alınacak husus; onun başlangıç noktası ve ilk etkileri değildir, bilakis o düşüncenin uzun zaman akışı içerisinde bırakacağı etkiler ve eserler dikkate alınmalıdır. Örneğin, düz bir çizginin yanından ona bitişik olarak az bir aralıklar ayrı bir çizgi çizilirse başlangıçta aralık dikkati çekmeyecek kadar azdır ama bu çizgiler uzadıkça aradaki fark artacaktır ve ilk baştaki az fark binlerce kilometreye ulaşacaktır.

İşte burada geleneksel fıkıh ilmine (şu an ilim havzalarında uygulanan sistem) ve mercii taklitlere uymanın önemi ve nedeni ortaya çıkmaktadır. Bununla beraber masum imamlarımızın bu yöntemi (geleneksel fıkıh ilmine ve merci-i taklide uyma)onaylamalarının sebebi de budur.[6]Zira bu yöntem, dinin hakikatini anlamak ve onun hakikatine ulaşmak için mantıksal olarak en sağlam metottur.[7]

Her halükarda dine bid'at koymak siyasi, toplumsal ve kültürel olarak yıkıcı etkilere sahiptir ve toplumda dini çökerten en büyük etkendir. Belki de bu etkenden dolayı Peygamber (s.a.a) efendimiz Dirar mescidinin yıktırmasını emretmişti.[8]Kuran-ı Kerim bu konuda şöyle buyurmaktadır:

"(Münafıklar arasında) bir de (müminlere) zarar vermek, (hakkı) inkâr etmek, müminlerin arasına ayrılık sokmak ve daha önce Allah ve Resûlüne karşı savaşmış olan adamı beklemek için bir mescid kuranlar ve: (Bununla) iyilikten başka bir şey istemedik, diye mutlaka yemin edecek olanlar da vardır. Hâlbuki Allah onların kesinlikle yalancı olduklarına şahitlik eder. " [9]

Onların farklı amaçlar için yapmış olduğu caminin yıkılması emrini peygamber efendimiz vermişti, günümüzde ise bu tür işler için masum imamın genel naipleri olan müçtehitlere müracaat etmeli ve İslam devletinden de izin alınmalıdır. İzin almadan bu işe girişmek kesinlikle caiz değildir. Aksi halde toplumda kargaşa çıkacaktır.

Onları doğru yola hidayet edip iyiliğe yönlendirmek için toplantılarına ve merasimlerine katılmak; ilmi ve ameli olarak yüksek derecede olan kimseler için eğer etkili olacaklarına inanıyorlarsa caiz olmak bir yana hatta farzdır.[10]

Ama onların bu itikadi sapmaları onları Şia mezhebinden çıkarır mı? Sorusuna gelince; öncelikle şunu açıklamalıyız ki: bu guruplara bağlı olan kimseler bir kaç kısımdır. Bunlardan bazıları Şia'nın hak mezhep olduğunu kabul etmemektedir, ama şartlar gereği görünüşte Şia mezhebine bağlı olduğunu ve inançlarını taşıdığı iddiasında bulunmaktadırlar. Bunlar, genelde bu gibi gurupları başında yer alan ve işleri idare eden kimselerdir, hiç şüphesiz bunlar Şia mezhebinin dışındadırlar ve kendileri de bunu çok iyi bilmektedirler. Ama bazıları gerçekten de Şia mezhebini ve inancını kabul etmekte, ama fikirsel ve ameli olarak bir yanlışlığa ve hataya düşmüşlerdir, bazı meselelerde hata etmeleri onları Şia mezhebinden çıkarmaz.



[1] Bihar'ul-Envar c.2 s.263;Müsned-i Ahmed bin Hanbel c.4 s.126.

[2] Subhani, Cafer, Menşur-u Akaid kitabından faydalanılmıştır, s.219 ve devamı

[3] Neml,24

[4] Fatır,8

[5] Usulu Kâfi, c.1,Alimlerle oturmak ve onlarla sohbet etmek babı.

[6] Vesail el-Şia, c.18,s.19 İmam Cafer Sadık (a.s) 'dan şöyle rivayet etmiştir: “Bizim sözlerimizi nakl edip bizim beyan ettiğimiz helal ve haramları öğrenen… Kimseyi size hâkim karar kıldım." Kemalu'd-din ve Temau'n-Nimet kitabında c.2 s.844 Şeyh Saduk İmam Mehdi'den şöyle rivayet etmektedir: "Karşılaştığınız hadiselerde bizim hadislerimizi nakl eden ravilere müracaat edin; zira onlar benim size hüccetlerimdir ve bende Allahın hüccetiyim."

[7] Daha fazla bilgi için bkz.Usulu Fıkıh ve delilli fıkıh kitaplarına müracaat ediniz.

[8] Sire-i İbn-i Hişam, c.2,s.530;Bihar-ul Envar, c.20 s.253

[9] Tövbe,107.

[10] İmam Humeyni, Tahrir'ul Vesile, c.1,s.362-365

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Tevrat ve İncil’de beş ferdin isimleri zikredilmiş midir?
    27447 Eski Kelam İlmi 2010/11/08
    Bazı hadislere göre Peygamber-i Ekrem (s.a.a), İmam Ali (a.s), Hz. Zehra (a.s), İmam Hasan (a.s) ve İmam Hüseyin’den (a.s) ibaret olan aba ehli beş ferdin isimleri İncil ve Tevrat’ta zikredilmiştir. Bu cümleden olmak üzere İmam Rıza’nın (a.s) Caslik (kilise önderlerinden bir fert) ve Rasu’l-Calut (Yahudilerin önderi) ...
  • Kartlar, kumar aletlerinden midir?
    6176 Eski Kelam İlmi 2011/12/10
    Sorunuz taklit mercilerinin bürolarına gönderildi ve aşağıda şimdiye kadar elimize ulaşan cevapları yayınlıyoruz.Hz. Ayetullah Hamanei’nin Bürosu: Kartlar örfte kumar aletlerinden sayılmaktadır ve onunla oynamak her halükarda hatta bahis şartı olmazsa bile haramdır. Hz. Ayetullah Mekarim Şirazi’nin ...
  • Din neden siyasete müdahale eder?
    12471 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/08/21
    Dinin siyasetten ayrı olduğu görüşü, insanın değişik hayat alanlarında dinin rolünü silme ve minimum dereceye indirmeyi savunur. Bu görüş esasınca insan akıl ve bilim aracılığıyla kültür, siyaset, hukuk, ekonomi, iletişim, adap ve birlikte yaşam kanunlarını öğrenip yasalaştırabilir ve hayatı idare etmede dinin müdahale etmesine bir gerek yoktur. ...
  • Hz. Adem (a.s)’ın çocukları kimlerle evlendiler?
    51967 Kur’anî İlimler 2010/03/07
    Hz. Adem (a.s)’ın çocuklarının evlenmesi konusunda İslam alimleri arasında iki görüş vardır: 1-     O zamanlar Allah tarafından kız ve oğlan ...
  • Rad suresinin 31. Ayetin “Kendisiyle dağların yürütüleceği veya yeryüzünün parçalanacağı, ya da ölülerin konuşturulacağı bir Kur’an olacak olsaydı (o yine bu kitap olurdu). Fakat bütün emir yalnız Allah’ındır” açıklaması nasıldır benim için açıklar mısınız?
    11568 Tefsir 2012/02/15
    Şu ayetten “kendisiyle dağların yürütüleceği veya yeryüzünün parçalanacağı, ya da ölülerin konuşturulacağı bir Kur’an olacak olsaydı (o yine bu kitap olurdu). Fakat bütün emir yalnız Allah’ındır” maksadın ne olduğu konusunda müfessirler tarafından iki görüş ortaya atılmıştır:1-
  • Musa Mubarka’nın yaşamı hakkında kısaca bilgi verir misiniz?
    6954 تاريخ بزرگان 2010/12/28
    Ebu Cafer Musa Mubarka’, İmam Muhammed Cevad b. Ali Rıza b. Musa b. Cafer’in (a.s) oğludur. O, h.k. 296 yılının rebiü’s sani’ ayında vefat etmiştir.[1]Umdet-ut Talib kitabında onun hakkında şöyle yazılıdır: O, İmam ...
  • Oruç insan üzerinde ne gibi eğitici eserler bırakır?
    7212 Pratik Ahlak 2012/05/12
    Oruç, nefsin tehzip (ruhi temizlik) ve tezkiyesi için bir çeşit alıştırma ve insanın kendi nefsine tasallutunun tahakkuku için uygun bir yöntem ve nefsanî heveslerle mücadeledir. Oruç, ferdi ve içtimai iki boyutta olmak üzere, insanın bedensel boyutta bıraktığı eserlerin yanı sıra insanın ruhi boyutunda da eğitici ...
  • Acaba Allame Meclisi Safeviye hükümetinin övücüsü müydü? Yoksa dinin tebliğcisi miydi?
    8163 تاريخ بزرگان 2012/02/14
    Şia âlimlerinin Safeviye hâkimleri ya da diğer yöneticilerle işbirliği içinde olmaları bu hâkimlere meşruiyet vermek veya onları teyit etmek cihetiyle değil, Şia Mezhebi ve Şia camiası için son derece olumlu faydaları olan toplumsal ve dini maslahatları dikkate almaları cihetiyledir.Allame Meclisinin siyasi kimliği ve siyasi faaliyetlerine yapılan eleştiriler onun Safevi ...
  • İnsanın bilgisi nispî midir yoksa mutlak mıdır?
    7603 Yeni Kelam İlmi 2011/08/17
    Göründüğü kadarıyla nispî bilgi ve mutlak bilgi hakkında hissî ve tecrübî örnekler ile aklî örnekler arasına fark koymamız gerekmektedir; zira hissî ve tecrübî örneklerde bilgimizin nispî ve sadece özel hususların tecrübe edilmiş olması mümkündür. Bazı hususlarda his ve tecrübenin hata yapması muhtemeldir. Ama aklî hususlar böyle değildir; zira aklî ...
  • Ebu Süfyan zorlamayla mı Müslüman oldu?
    7411 Tarih 2014/05/28
    Hiçbir muteber tarihi kaynakta Mekke fethinden önce Ebu Süfyan’ın Müslüman olması nakledilmemiştir. Ancak Ebu Süfyan önderliğindeki Kureyş kâfirlerinin merkezi karargâhı ve siyasi başkentinin düşmesinden sonra o ve kendisi gibi düşünenler Müslüman olduklarını ilan etmişlerdir. Doğal olarak bu, onların Müslümanlığının bir tür mecburiyetten kaynaklandığına delalet etmektedir. Kendilerinin sonraki ...

En Çok Okunanlar