Gelişmiş Arama
Ziyaret
29714
Güncellenme Tarihi: 2011/01/20
Soru Özeti
Siyah elbise giymenin İslam’daki hükmünün mekruh olup olmadığını sormak istiyorum. Ayetullah Behçet’in bu husustaki görüşü nedir?
Soru
Siyah elbise giymenin İslam’daki hükmünün mekruh olup olmadığını sormak istiyorum. Ayetullah Behçet’in bu husustaki görüşü nedir?
Kısa Cevap

Din öğretiler bütününden elde edildiği kadarıyla kadın elbisesi bedeni örtecek tarzda olmalı ve aynı şekilde namahrem ile karşılaşıldığında da dikkat çekici olmamalıdır. Çok açık olduğu üzere siyah renk diğer renklerle mukayese edildiğinde kullanışlı bir şekilde kadın için daha koyu ve iyi bir örtü sağlamaktadır. Bu esas uyarınca; Ayetullah Hamaney ve Ayetullah Tebrizi gibi fakih ve taklit mercileri kara çarşafın mekruh olmadığını açıkça söylemişlerdir. Ayetullah Fazıl Lenkerani gibi bazıları da mekruh olmamanın ötesinde kara çarşafın en iyi hicap türü olduğunu belirtmiştir. Dolayısıyla salt siyah giyinmenin mekruh oluşu, sadece erkeklere özgüdür. Ama matem merasiminde siyah renkten istifade etmek mekruh olmamakla kalmayıp, Peygamberin (s.a.a) ehli beytiyle hemdert olmadan dolayı sevap bile taşır. İmam Seccad’ın (a.s) bir evladından şöyle nakledilmiştir: Ceddim İmam Hüseyin (a.s) şehit olduğunda Beni Haşim kadınları onun mateminde siyah elbise giydiler ve bu elbiseyi soğuk ve sıcakta değiştirmediler.[i] Bazı büyük fakihlerin İmam Hüseyin’in (a.s) matemi günlerinde siyah elbise giydikleri, onun vesilesiyle kutsanmayı talep ettikleri, ciddiyetle onu koruyup kolladıkları ve vefat ettikten sonra da kutsanmak için onlarla defnedilmeyi vasiyet ettikleri hatırlatılmalıdır. Bundan dolayı imamların (a.s) matem günlerinde ve özellikle de Muharrem ve Sefer aylarında siyah elbise giymek mekruh olmamakla kalmayıp bu mukaddes zatlar ile hemdert olmadan ve onların davalarını ihya etmeden dolayı da büyük bir fazilet taşır.



[i] el-Bahrani, el-Hadaiku’n-Nazire Fi Ahkami’l-İtreti’z-Zahire, c. 7, s. 118.

Ayrıntılı Cevap

Her ne kadar bazı rivayetlerden genel ve külli olarak siyah elbisenin mekruh olduğu[1] anlaşılsa da belirtilen mekruh oluş tüm elbiseleri, kadın ve erkek tüm fertleri ve tüm zaman ve günleri kapsayacak şekilde yüzde yüz değildir; yani siyah elbisenin mekruh olma hükmü bazı durumlarda istisnaya tabi tutulmuştur. Bu durumların en önemlileri de şunlardır:

A. Bazı özel siyah elbiselerin mekruh olmayışı: Bir rivayette Peygamber-i Ekrem’in (s.a.a) üç istisna dışında siyah elbiseyi mekruh bildiği nakledilmiştir. Bu üç istisna haf (bir çeşit ince deri ayakkabı), sarık ve kisadan müteşekkildir.[2] Kisa, Peygamber-i Ekrem’den (s.a.a) nakledilen kisa hadisi karinesiyle uzun ve tüm bedeni kaplayan bir elbise olup aba ve hanımların çarşafını da kapsamaktadır. O halde müstesna edilen bu üç elbise mekruh değildir. Hz. Ayetullah Behçet Camiu’l- Mesail kitabında şöyle demektedir: Bil ki ashabın kitaplarında elbiseyle ilintili olarak namazda mekruh olan bazı hususlar zikredilmiştir. Sarık, haf ve kisa dışındaki siyah elbise bunlardandır.[3] 

B. Bayanlar için siyah elbisenin mekruh olmayışı: İslam’da tür, miktar ve hatta renk açısından kadın ve erkek elbisesinin fark ettiğinden bir şüphe yoktur. Örneğin altın dikili ve ipek elbise kadın için caiz ama erkek için caiz değildir. Bayanların farz örtünme ölçüsü fakihlerin meşhur görüşüne göre yüz, el ve ayaklar dışında tüm bedendir. Ama erkeklerin örtünme ölçüsü ise daha azdır. Elbise rengi açısından da hacda erkekler için beyaz ihram elbisesi müstehaptır. Ama kadınlar beyaz dışında başka bir renkte olsa da normal bir elbise giymede serbesttirler. Fıkıh kitaplarında da meşhur hiçbir Şia fakihi kadınların siyah elbise ve örtü kullanması hakkında bir fetva vermemiştir. Bunun aksine mekruh olmadığını ve bundan daha ötesini açıkça ifade etmişlerdir. Şia’nı derin fakihi merhum Cevahir yazarı meşhur kitabında şöyle nakletmektedir: İmamiye ashabı tarafından yazılan değişik kitapların açık ifadesiyle siyah elbisenin mekruh oluşu erkeklere özgüdür. Zira mukaddes şeriat namahrem ile karşılaştıkları esnada kadınlar için daha kalın ve çok örtünmeyi öngörmüştür. Siyah renk de diğer renklerle mukayese edildiğinde daha iyi bir şekilde daha kalın ve çok örtünmeyi sağlamaktadır.[4] Ayetullah Hamaney ve Ayetullah Tebrizi gibi günümüz fakih ve taklit mercileri kara çarşafın mekruh olmadığını açıkça söylemişlerdir. Ayetullah Fazıl Lenkerani gibi bazıları da mekruh olmamakla kalmayıp kara çarşafın en iyi hicap türü olduğunu belirtmiştir.[5] Yukarıdaki delillere ek olarak bugün renk psikolojisinde siyah rengin durgun ve pasif bir renk olup tahrik ve dikkat çekmeye sebebiyet vermediği kesin bir gerçektir. Bu özellik, hiçbir olumsuz etki taşımaksızın[6] dikkat çekmeme ve toplumda ruhsal sükûnetin icadından ibaret olan namahrem karşısındaki kadınların hicap ve örtüsünün hikmetiyle de uyuşmaktadır.

C. Matem merasiminde siyah elbisenin mekruh olmayışı: Matem merasiminde siyah renginden istifade etmek mekruh değildir. İmam Seccad’ın (a.s) bir evladından şöyle nakledilmiştir: Ceddim İmam Hüseyin (a.s) şehit olduğunda Beni Haşim kadınları onun mateminde siyah elbise giydiler ve bu elbiseyi soğuk ve sıcakta değiştirmediler.[7] Hatta masumların (a.s) dışındaki matem merasimlerinde bile dindar ve hatta dindar olmayan insanların âdeti matem merasiminde siyah elbise giymektir. Buna ek olarak siyah giyinmenin Ehli Beytin (a.s) davasını ihya etmek gibi başka bir yapıcı özelliği de bulunmaktadır. Bu, o mukaddes zatların istediği ve sevdiği bir şeydir. Şöyle buyurmuşlardır: “Davamızı ihya edenlere Allah rahmet etsin.”[8] Yani davamızı ihya eden kimse Hakk’ın rahmetine kavuşsun. Kuşkusuz ki bu günlerde yaşlı ve genç, büyük ve küçük siyah elbise giydiklerinde, bu, şehitlerin efendisinin mukaddes varlığına ulaşan can alıcı hüzün ve musibeti hatırlatmaktadır. İslam’ın bekasının Muharrem ve Sefer aylarına borçlu olduğu da bir gerçektir. Tarihi açıdan tarihçilerin yazdığına göre, yürek yakan Aşura vakıasından sonra Allah Resulü’nün (s.a.a) temiz ailesi, bir yıla kadar siyah elbise giyen ilk kimselerdi. Onlar o denli matem tutuyorlardı ki İmam Seccad (a.s) kendileri için yemek hazırlıyordu. Tarih boyunca Ehli Beytin (a.s) mateminde siyah elbise giymek Şiiler ve sevenler arasında değerli bir gelenek olarak yaygın olmuştur. Bazı büyük fakihlerin İmam Hüseyin’in (a.s) matemi günlerinde siyah elbise giyer, onun vesilesiyle kutsanmayı talep eder, ciddiyetle onu koruyup kollar ve vefat ettikten sonra da kutsanmak için onlarla defnedilmeyi vasiyet ederlerdi. Bundan dolayı imamların (a.s) matem günlerinde ve özellikle de Muharrem ve Sefer aylarında siyah elbise giymek mekruh olmamakla kalmayıp bu mukaddes zatlar ile hemdert olmadan ve onların davalarını ihya etmeden dolayı da büyük bir fazilet taşır. Yukarıdaki açıklamalar ile İslam dininde siyah renginin mekruh oluşu hakkında serdedilen görüşlerin ne denli genel, hesapsız, demagojik ve cahilce olduğu iyice açıklığa kavuşmuş olmaktadır.       


[1] Bu hadisler ile tanışmak için Furu’ Kafi, c. 2, Kitabu’s-Salat, Babu’l-Libas ellezi tekrehu es-salat fihi ve ma la tekrehu, s. 397, Furu Kafi, c, 6, Kitabu’z-Zey ve’t-Tecemmül Bab-u Lebesi’s-Sevad, s. 449, Vesailü’ş-Şia, c. 3, Kitabu’s-Salat Ebvabu Libasui’l-Musalli, bap. 19, Babu Kerahet-i Labesi’l-Sevad ella ve … Müstedrekü’l-Vesail, belirtilen cilt ve baba müracaat edin.  

[2] Bir grup ashabımız Ahmed b. Ebi Abdullah’tan o da ismini zikretmediği bazı ashabından şöyle nakletmiştir: Allah Resulü ayakkabı, sarık ve aba dışında siyahı mekruh görürdü. Kuleyni, Furu Kafi, c. 6, Kitabu’z-Zey ve’t-Tecemmül, Babu Lebesi’s-Sevad, hadis. 1, s. 449.

[3] Camiu’l-Mesail (lil-Behçet), c. 1, s. 314.

[4] Muhammed Hasan Necefi, Cevahiru’l-Kelam Fi Şerh-i Şerai’l-İslam, c. 8, s. 235.

[5] Vijename-i Ferheng-i İslam, Bahar 1379, s. 7.

[6] Hiçbir delil ve kanıt olmadan ve çarşaf aleyhine kültürel bir atmosfer yaratmak için kara çarşaf ve hicabın depresyon ve kemik yumuşaması gibi bir takım ruh ve beden hastalıklarına neden olduğunu iddia etmişlerdir. Bu fertlerin iddialarının yanlış olduğunu anlamak için “Nakd-ı Edille-ı Muhalifin-ı Çadır-ı Meşki” Ruzneme-i Cumhuri İslami, 4 Behmen 79 makalesinin ikinci kısmına müracaat edin.  

[7] el-Bahrani, el-Hadaiku’n-Nazire Fi Ahkami’l-İtreti’z-Zahire, c. 7, s. 118.

[8] Vesailu’ş-Şia, c. 12, s. 20.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Zifaf gecesinin adabı nasıldır?
    23925 Pratik Ahlak 2011/07/18
    Zifaf gecesi gelinle güveyin (damat) şer’i yolla karı koca olama akdini yaptıktan sonra birlikte kalacakları ilk gecedir. Bu gece her fert için kendi hayatında çok önemli ve çok mübarek bir gecedir. Bu nedenle İslami kaynaklarda bu gece için birçok adap zikredilmiştir. Mübarek oluşuna kaynaklık yapan evlilik hakkında ...
  • Niçin Hz. Âdem’in (a.s) hatası yüzünden yer küresinde kalmaya mecbur olup sonuçta günaha bulaşıp cezalandırılmalıyız?
    15204 Eski Kelam İlmi 2010/06/02
    Hz. Âdem başta olmak üzere bütün Enbiyalar (a.s) her çeşit günah ve hatalardan masum ve beridirler. Hz. Âdemin yaptığı şey ise irşad-i bir emre muhalefetti. Dolaysıyla yapılan bu muhalefete günah denilmez. Aslında insanın ve Hz. Âdemin yeryüzüne gelişi ilahi bir takdir olup ...
  • “Dinde zorlama yoktur, olgunluk sapıklıktan ayrılmış belli olmuştur” ayetinin anlamının çeşitli tefsirleri dikkate alarak açıklayınız.
    12521 Tefsir 2007/10/25
    Farklı tefsirleri nazara aldığımızda ayetin anlamı ile ilgili beş ana görüş ortaya konulmuştur. Bu görüşler arasında doğru olan görüş şudur ki, ayet genel, kapsamalı ve insani bir anlam taşımaktadır. O da şudur: Din bir inançla ilgili kalbi bir konudur. Bu konuyla ilgili zorlama gerçekleşmesi mümkün değildir. Kul ...
  • Ahbaricileri nasıl cevaplandırmalıyız?
    6636 Eski Kelam İlmi 2012/08/01
    Ahbariciliğin mebnasını iki kısma ayırabiliriz: Birincisi epistemolojiktir. Diğeri dini öğretileri elde etmek için takip edilen yöntem problemidir. Epistemolojik bağlamda ahbariler dini öğretileri elde etmek için kabul gördükleri tek bilgi kaynağı rivayetlerdir. Ahbariler “kütübi arb’ada”; dört kitapta (Şianın rivayetler bazında kabul gördükleri dört kaynak kitap) zikredilen tüm rivayetler ...
  • İlahi meşiyyet ile insanın iradesinin ilişkisi nasıldır?
    10850 Eski Kelam İlmi 2007/11/24
    İnsan, varlığını ve varlığıyla ilgili bütün özelliklerini yüce Allah'tan alan mümkün bir varlıktır. Allah, kendi tekvini iradesi ile onu seçme özgürlüğü ve iradesi olan bir varlık olarak yarattı. Bu ayrıcalığı ile ona diğer varlıklar karşısında üstünlük bağışladı. O halde insan, Allah'ın teşrii iradesine (kanun koyma iradesine) muhatap olan en üstün ...
  • Ehlisünnet arasında değişik şekillerde yaygın olan teravih namazının Ehlibeyt mezhebindeki yeri nedir?
    8227 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/05/27
    Teravih, Ramazan ayı gecelerinde yatsı namazında sonra kılınan nafile namazlara denir.[1] Ehlisünnet bu namazlara ikinci halifelerinin emriyle başlamış ve onu cemaatle kıla gelmişlerdir.[2] Belirttiğiniz gibi onun rekât sayısı farklıdır.[3] Ama Ehlibeytten gelen rivayetler esasınca, aziz İslam Peygamberi (s.a.a) ...
  • Neden Şia geçici evliliği (muta) caiz bilmektedir?
    27933 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2013/04/23
    Başlangıçta bu meselenin fıkhi konulardan olduğuna ve özel bir alan ve ortamda ilgili uzmanlar tarafından incelenmesi gerektiğine dikkat etmeliyiz. Burada kısaca konuları beyan edecek ve konunun detaylarını ayrıntılı cevaba bırakacağız. 1. Geçici evlilik, hiçbir evlilik engeli taşımayan, iki tarafın rızasıyla ve belirli bir zamana kadar belirlenmiş bir ...
  • Şia’nın bakışında sihir nedir? Nasıl iptal edilebilir?
    12586 Tefsir 2011/01/20
     Sihir olağanüstü bir fiil olup bazen bir tür hipnotizma ve hokkabazlıktır ve bazen de sadece ruhsal, hayali ve telkinsel yöne sahiptir. Bazen tanınmamış fiziksel ve kimyasal özelliklerden yararlanarak, bazen bir takım cisim ve unsurlardan istifade ederek ve bazen de şeytanlardan yardım alma yoluyla gerçekleşir. Sihirbazlar sapık ...
  • Neden baldızla evlenmenin haram oluşu zamanın değişmesiyle birlikte değişmemektedir?
    14073 فلسفه غرب 2009/12/20
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Bir annenin çocuğuna süt verme süresi ne kadardır?
    8528 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/08
    Bu konuda fakihlerin bazı görüşlerine yer veriyoruz: Fakihlerin çoğuna göre çocuğa süt vermenin en az süresi yirmi bir aydır.[1] Bazılarına göre ise iki yıla kadar süt vermek caiz ve müstehaptır. Bu açıdan baktığımızda fakihlerin çoğunun bu konudaki görüşlerinin arasında fazla bir fark ...

En Çok Okunanlar