Please Wait
5687
İmamet makamı, mezhebin makamını ve mezhebin hedefini hayata geçirmek ve hidayette, maksat olan yere ve makama ulaştırmak anlamında olduğuna dikkatle sadece yol gösterme ve kılavuzluk yapmak imamet makamının vazifesi değildir, bilakis bunun yanı sıra tekvini hidayete de şamil geliyor. Yani imamın batini nüfuzu ve batini tesiri ve vücudundaki parıltıları kalplerini amade etmiş ve manevi hidayet olma duruma getirmiş olan kimselerin kalplerine yansıyor ve onları etkiliyor hidayet bulmalarına neden olur. Masum imamın manevi makamından etkilenerek hidayet bulmuş insanlar tarihte örneği çok olmuştur.
İmamet makamı, mezhebin makamını ve mezhebin hedefini hayata geçirmek ve hidayette, maksat olan yere ve makama ulaştırmak anlamında olduğuna dikkatle sadece yol gösterme ve kılavuzluk yapmak imamet makamının vazifesi değildir, bilakis bunun yanı sıra tekvini hidayete de şamil geliyor. Yani imamın batini nüfuzu ve batini tesiri ve vücudundaki parıltıları kalplerini amade etmiş ve manevi hidayet olma duruma getirmiş olan kimselerin kalplerine yansıyor ve onları etkiliyor hidayet bulmalarına neden olur. Şöyle ki: peygamberlerin ve resullerin (s.a.a) gönderilişlerinden maksat insanlık camiasını hidayet etmektir. Bu hidayet iki boyutta gerçekleşir:
- Hidayet her peygamberin vazifesi olan “yol göstermek ve kılavuzluk yapmak” anlamındadır.
- Matluba ulaştırmak ve maksada kavuşturmanın da iki şıkı vardır:
- Teşrii hidayet ve dini programları hayata geçirmek, ister hükümeti kurmakla yani ilahi hükümlerini ve ilahi had ve hudutlarını icra etmekle olsun ister pratik ve ameli olarak insanları ve nefisleri terbiye ve eğiterek olsun, bunların her ikisi de peygamberlerin peşinde oldukları hedefin gerçekleşmesine ve tahakkuk bulmasına neden olur. Elbette bunun kendisi çok zor bir programdır. Bunun icra edilmesi için ilim, takva, yiğitlik ve müdüriyet bakımında birçok niteliklere ve özelliklere gerek duyulmaktadır.
- Tekvini hidayet ve maksada kavuşturmak manevi ve ruhani tesir ve nüfuz, hazır durumda olan insanların kalplerine hidayet şualarının yansımasıyla gerçekleşir. İşte bu deruni ve içsel bir seyirdir. Kesinlikle böyleli bir programın daha fazla özellikler ve daha fazla hazırlık ister.[1]
İmamın hidayetteki rolüne dikkatle birçok insan vardır ki masum imamın (a.s.) manevi makamından etkilenerek hidayet bulmuşlardır. Örnek babında burada birisine işaret edeceğiz:
Hasan b. Ali b. Fuzal şöyle diyor: Ben mezhebi vakifi olan bir kimse idim. Bu akideyle Mekke’ye gittim. Mekke’ye girer girmez içimde bir fikir oluştu. Mültezem[2] denilen yere sarıldım ve şöyle dedim: Allah’ım sen benim düşüncemin ve anlayışımın ne olduğunu iyi biliyorsun!. Beni yolların en güzeline ve en iyisine hidayet et. Bir an hazreti imam Rızaya gitmek kalbimden geçti. Medine’ye gittim ve imam rızanı kapısının önünde durdum ve hizmetçiye (köleye) şöyle dedim: Mevlandan içeri girmem için izin iste. Ona Iraktan olan birisi kapının önünde bekliyor de. Bu esnada İmamın sesini duydum ve içeri girmemi istedi. İçeri girdim gözü bana takılır takılmaz şöyle buyurdu: Allah senin duanı kabul etti ve seni kendi dinine hidayet etti. Şöyle dedim: Allah için şahitlik ederim ki sen insanlar içinde Allahın güvenilir kimsesi (emin) ve hüccetisin.[3]
[1] Bir grup yazar (doktor Yedi Mutlak gözetiminde), “İmamet Pejohi (beresi didgahayi İmamiye, Mutezile, ve Aşaire”, baskı, 1, Meşhet: danışgahi ulumi İslami rezevi, 1381, h.ş., s. 80.
[2] Kabenin kapısı ile hacerul-esvat arasında olan yere deniliyor. Bu isimle isimlendirilmesinin nedeni oraya yapışmanı müstahap oluşundan dolayıdır.
[3] Şeyh Saduk, “uyunu’l ahbar-i er-rza (a.s.”, baskı, 1, Tahran: intişarati ilmiye islamiye, c. 2, s. 219.