Gelişmiş Arama
Ziyaret
11429
Güncellenme Tarihi: 2011/07/26
Soru Özeti
Cafer Kezzab'ın geçmişi neydi ve kimler ona uydular?
Soru
Cafer b. Ali (Kezzab) niçin imamet iddia etti? Onun geçmişi neydi ve kimler ona bağlandılar.
Kısa Cevap

 Cafer Kezzab olarak meşhur olan Cafer b. Ali, Hz. İmam Ali Naki'nin oğludur. 226 yılında dünyaya geldi o ayyaş ve içkici birisiydi. İmam Ali Naki (a.s) onun hakkında şöyle demiştir: "Oğlum Cafer'den uzak durun, onun bana nisbeti Ken'an'ın Hz. Nuh'a olan konumu gibidir." Cafer babasının şehit olmasından sonra imamet iddiasında bulundu. Ancak İmam Hasan Askeri (a.s) ona tezahür ve faaliyet fırsatı vermedi. Fakat İmam Hasan Askeri'nin (a.s) şehadetinden ve gayebet-i suğra'nın başlamasından sonra tekrar imamlık iddiasında bulunmak fırsatını ele geçirdi ve bir grup insanı kendi etrafında toplayarak saptırdı. Bu yüzden Şia arasında Cafer-i kezzap lakabını aldı. Tarihçiler onun akıbeti hakkında iki görüşe sahiptirler. Bazıları onun ömrünün sonuna kadar kendi yalan iddiası üzerinde ısrarlı olduğunu söylerken diğer bir grup araştırmacı, onun kendi iddiasından vazgeçtiğini ve tövbe ettiğini bu yüzden bunu bilen Şiiler ona Cafer-i Kezzap yerine Cafer-i taip (tövbe eden Cafer) lakabını verdiğini yazarlar.

Ayrıntılı Cevap

Cafer Kezzab olarak meşhur olan Cafer b. Ali Hz. İmam Ali Naki'nin oğludur. 226 yılında dünyaya geldi, o ayyaş ve içkici birisiydi. İmam Ali Naki (a.s) onun hakkında şöyle demiştir: "Oğlum Cafer'den uzak durun, onun bana nisbeti Ken'an'ın Hz. Nuh'a olan konumu gibidir."[1] İmam Hasan Askeri'nin yaranından biri olan Ebu'l-edyan Cafer-i Kezzap hakkında şöyle diyor: "O şarap içen, kumar oynayan ve çalgı çalan biriydi."[2]

Cafer babasının şehit düşmesi üzerine imamlık iddiasında bulundu. O: "Halkın imamı, kardeşim Hasan Askeri değil benim" diyordu. Bu yüzden dönemin halifesinin yanına giderek ona şöyle demiştir: "Sana yirmi bin altın sikke vereceğim kardeşimin değil de benim imam olduğumu dair emir yayınlayasın."[3] Ancak İmam Hasan Askeri (a.s) ona her türlü tezahür fırsatı vermedi. Fakat İmam Hasan Askeri (a.s) şehit düşüp gaybet-i suğra dönemi başlayınca o tekrar imamlık iddiasını yenilemek için fırsat buldu ve böylece halktan bir grubu saptırmayı başardı. İşte bu yüzden ona Cafer-i Kezzap (yalancı Cafer) ismini verdiler. İmam Zeynelabidin altıncı İmam olan Cafer-i Sadık'ın (a.s) Sadık lakabını alması hakkında şöyle demiştir. "Bunun sebebi onun beşinci soyundan Cafer isimli bir kişinin dünyaya geleceği ve onun yalan olarak imamlık iddiasında bulunacağıdır."[4]

İbn-i Babeveyh muteber bir senetle Ebu'l-edayan'dan şöyle nakleder: Ben İmam Hasan Askeri'nin huzuruna gelir ve onun mektuplarını şehirlere ulaştırırdım. Vefatıyla sonuçlanan hastalığı döneminde İmam beni çağırdılar ve Medain'e birkaç mektup yazdılar, mektupları Medain şehrine götürmemi emrettiler ve şöyle buyurdular: "On beş gün sonra sen tekrar bu şehre (Samira'ya) döneceksin. O zaman benim evimden ağlamak sesinin duyulduğunu göreceksin. Ebu'l-adyan diyor ki ben böyle bir olay olursa İmamlık görevini kim üstlenecek, diye sordum İmam şöyle buyurdu: "Mektupların cevabını senden isteyen kişi benden sonra İmamdır." Ben: "Başka bir alamet de buyurun", dedim. İmam şöyle buyurdu: "Kim bana namaz kılarsa o benim halifemdir." Ben: Başka bir alamet de buyurun, dedim. İmam: Kim keselerde ne olduğunu derse o sizin İmamınızdır", dedi. Ebu'l-edyan diyor ki İmam'ın heybeti hangi keselerden söz ettiğini sormama engel oldu. Oradan dışarı çıktım ve mektupları Medain'deki adamlara ulaştırdım ve cevaplarını aldım İmam'ın dediği üzere geri döndüm. On beşinci gün Samira'ya vardım. Ağlama ve figan sesi İmam'ın evinden duyuluyordu. Oraya varınca Cafer-i Kezzab'ın evin kapısında oturduğunu ve Şiilerin onun etrafına toplanıp ona taziyette bulunduklarını ve İmametini tebrik ettiklerini gördüm. Ben kendi kendime şöyle dedim "Eğer bu adam imam ise artık imamlık da değişmiş demek, dedim; çünkü ben bu adamı tanıyordum o şarap içer, kumar oynar ve çalgı çalardı. Ben ileri gidip ona taziyette bulundum. Bu durumda Akıd isimli hizmetçi dışarıya çıktı ve Cafer-i Kezzab'a "Kardeşini kefenlediler gel ona namaz kıl" dedi Cafer kalktı ve şiiler de onunla birlikte kalktılar evin avlusuna varınca İmam Hasan Askeri'nin mübarek bedenini kefene sardıklarını ve tabuta bırakmış olduklarını gördük. Cafer öne geçip cenaze namaz kılmak istedi tekbir almak istediğinde buğday tenli, saçları kıvırcık ve dişleri hafif aralı bir çocuk çıka geldi onun yüzü ay gibi parlıyordu. Cafer'in abasında tutup çekti ve "Ey amca! arkaya çekil, ben babamın cenazesine namaz kılmada senden daha evlayım," dedi. Bunu üzerine Cafer geri çekildi ve yüzünün rengi değişti. O çocuk önde durup babasının cenaze namazı kıldırdı. Sonra bana dönerek "Ey Basralı yanında mektupların cevaplarını ver" dedi. Ben de ona teslim ettim. ve Kendi kendime: "Bu iki alamet dedim. Kaldı keseler," dedim…  

   Ebu'l-Edyan yine şöyle diyor: "Ertesi gün Kum'lulardan bir grubun İmam Hasan Askeri'yle görüşmek için Samira'ya geldiklerini gördüm. Onlar İmam'ın dünyadan gittiğini öğrenince "Bugün yeryüzünün İmam'ı ve hücceti kimdir?" diye sordular. Bir grup Cafer-i Kezzab'ı gösterdiler. Kumlular Cafer'in yanına gelip ona selam verdiler ve: "Yanımızda İmam'a vermek için getirdiğimiz büyük bir meblağ vardır, dediler onu size getirdik." O paraların alınması için emir verdi. Onlar şöyle dediler: "Biz İmam Askeri'nin yanın vardığımızda ve nakit para getirdiğimizde o paraların sahiplerinin ismini söyler ve meblağın miktarını da dirhem ve dinar olarak bize açıklardı siz de İmam iseniz ve kardeşinizin halifesi iseniz paraların miktarını ve sahiplerinin isimlerini söyle, dediler" Cafer: (sinirlenerek) "Halk bizden gayb ilmini istiyor, kardeşim gayb ilmini mi biliyordu", dedi. Kumlular: "O zaman biz paraları sana veremeyiz", dediler. Onlar şehirden ayrılmak istediklerinde on ikinci İmam'ın hizmetçisi onlarla görüşüp onları İmam Mehdi'nin huzuruna çıkmaları için davet etti…[5]

İmam Hasan Askeri'nin şehadetinden sonra Cafer zalim Abbasi Devletinin memurlarını İmam Mehdi'yi bulup yakalamaları için İmam'ın evine getirtmiş ama Allah'ın iradesiyle İmam'ı bulamamışlardır.

 

Tarihçiler Cafer b. Ali'nin sonu hakkında farklı görüşler ortaya atmışlardır. Bazıları onun ömrünün sonuna kadar kendi yalan iddiası üzerinde ısrarlı olduğunu söylerken, diğer bir grup onun kendi iddiasından vazgeçtiğini, tövbe ettiğini ve bunu bilen şiilerin ona Cafer-i Kezzap yerine Cafer-i taip (tövbe eden Cafer) lakabını verdiğini yazmışlardır.

Hz. Mehdi'nin (Allah zuhurunu yakın eylesin) özel naiplerinden olan Muhammed b. Osman'nın naklettiği bir rivayet göre, Hz. Mehdi bir tevki'inde onun tövbe ettiğine işaret ederek şöyle buyurmuştur: "Cafer'in durumu Yusuf'un kardeşlerinin durumu gibidir. O sonunda tövbe etmiştir".

Cafer'in yaşayışı kısa sürmüş ve o 271 yılında Samira'da dünyadan gitmiştir.[6]



[1] Muhammedi İştihardi, Muhammed, Hz. Mehdi, Furuğ-i Tavan-i velayet, Mescid-i Mukaddes-i Cemkeran yay. 2. baskı

[2] Kemalu'd-din ve tamau'n-nime, tashih Ali Ekber Gaffari, s. 476

[3] Kummi, H. Şeyh Abbas, Munteha'l-A'mal, c. 2 s. 261

[4] Dairetu'l-Mearif teşeyyu, c. 5

[5] Kemalu'd-din ve tamau'n-nime, tashih Ali Ekber Gaffari, s. 476

[6] Dairetu'l-Mearif teşeyyu, c. 5; Kamusu'r-Rical, c. 2; el-Maarif ve Maariif c. 2; Dairetu'l-Maarif eş-Şia el –amme c. 7

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • İslam dini niçin var?
    13395 Eski Kelam İlmi 2011/07/14
    Din, akaid ve Peygamberlerin insanların hidayet ve saadeti için Allah’tan getirdikleri bir dizi ameli ve ahlaki hükümlerdir.Dini öğretilerde dinin gerekliliği insan fıtratıyla ilişkilendirilmiş, Kur’an-ı Kerim’de de insan fıtratı ilahi fıtrat olarak tanımlanmış ve bütün ilahi kanunların Allah’a inanma ve tapınma hissi üzerine kurulduğu ...
  • Rivayette müminlerin birbirleriyle ilişkilerinde sevinçli ve güler yüzle davrandıkları gelmiştir. Acaba bu mesele, yaşamda karı-koca arasında da geçerli midir?
    6096 Pratik Ahlak 2012/09/09
    Müminin sıfatlarının birisi hakkında zikredilen rivayetlerde, onun başkalarına karşı sevinçli ve güler yüzlü davrandığı ve hüzün ve gamını kalbinde gizlediği; bu sıfatın dostluk eğilimini çektiği buyrulmuştur. Bu konunun müşterek yaşamda ve aile içinde başka bir şekilde olduğunu; evli çiftlerin birbirlerinin gam ve hüznüne ortak olduğunu; eşlerin birbirine ...
  • Acaba kadın yargıç olabilir mi?
    11168 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/05/06
    Fakihler ve din uzmanları kadının yargıç olması gibi bazı konular hakkında farklı görüşlere sahiptirler. Bu gibi konular, dinin zaruri ve zorunlu konularından sayılmamaktadır.Kadının yargıç olamayacağını söyleyenler, bu hususta nakledilen rivayetlere ve icma delililine dayanmışladır.
  • Sonucun öznesel nedene muhtaç oluşunun ölçüsü sadece varlıksal yoksulluk mudur? Yoksa tam neden için de yeterli midir? Felsefî kavramların neden tür ve ayrımı bulunmamaktadır? Ve…
    5633 İslam Felsefesi 2011/09/21
     Aşağıdaki noktalara dikkat etmek, yanıtı kavramada size yardımcı olacaktır.      1. Tüm nedenler öznesel nedene döndüğünden bu konuda tam neden ile öznesel neden arsında bir fark bulunmamaktadır.2. Felsefî kavramlar varlıktan alınmıştır ve varlığın mahiyeti yoktur. Tür ve ayrım mahiyetin kısımlarıdır ve mahiyetten yoksun bir şey mahiyetin kısımlarından da ...
  • Raksetmenin haram olduğunu söyleyen hadisleri senetleriyle beraber zikrediniz.
    7034 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/06/16
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Velayet-i fakihi dile getiren rivayetler veliyy-i fakihin bir olmasını da yansıtmakta mıdır?
    6332 Düzenler 2012/06/16
    Rivayetler ve velayet-i fakihin kelam eksenli diğer referanslarından veliyy-i fakihin bir veya çok oluşu anlaşılmamaktadır. Düzenin korunması ve kaosun engellenmesi durumunda birkaç fakihin ayrı bir şekilde veya şura şeklinde velayetlerini icra etmesi mümkündür. Şura türü İslam cumhuriyetinin ilk anayasasında (1980) mevcut idi, lakin bir takım sorunların önüne ...
  • Vesilelerin Allah'a Yakınlaşmakta ki Önemi Nedir?
    12727 Eski Kelam İlmi 2009/12/20
    Vesilenin çok geniş manası vardır. Allah'a yakınlaşmaya neden olan her şey ve her işe şamil olmaktadır. Dünya yaşayışı, insanların hidayeti ve ilerlemesi için sebep ve sonuç düzeni üzerine kurulduğu, yine insanların doğal ihtiyaçları maddi sebeplerle karşılandığı için Allah'ın, hidayet, mağfiret, bağışlanma, yakınlaşma ve ...
  • Bedensel esenlik sırrını nasıl araştırabiliriz?
    7133 Eski Kelam İlmi 2011/08/21
    Allah tarafından konulan tabiat kanunları bu dünyada hiçbir insanın baki kalmamasını ve değişik nedenlerle ve bu cümleden olmak üzere bedensel esenliği kaybederek dünyayı terk edip ebedi âleme geçmesini muayyen kılmıştır. Öte taraftan her ne kadar peygamberler ve imamlar (a.s) bir takım özel durumlarda Allah’ın izniyle hastalara (sadece Allah’ın evliyalarının ...
  • Humus yılının başlangıcından birgün önce alınan yiyeceklerin humusunun verilmesi neden gereklidir?
    5580 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/14
    Herkes humus yılı boyunca şanına uygun şekilde ve israf etmeden gelirinden yaptığı -ailesine yiyecek almak gibi- harcamalarına humus gelmez. Ancak humus yılının sonunda humus yılından birkaç gün önce alınmış olsa bile bu yiyeceklerden fazla kalan kısmının humusunu vermesi gerekir. Zira sonuçta elindeki sermayeyle onları almıştır. Almasaydı ve ...
  • Kendimden nasıl şehvani düşünce ve hayalleri uzaklaştırmalıyım?
    46781 Pratik İrfan 2011/10/29
    Şeytansal fikirler ve düşünceler herkesin zihnine hutur ediyor. Ama insan bu fikir ve düşüncelerin yerini dolduracak ve insanı iyiliklere sevk eden başka düşünce ve fikirler bulmalıdır. Böylece insanı pislik ve kötülüklere duçar etmeden bu şeytansal fikirlerin önünü kesip onlardan fasıla almalıdır. ...

En Çok Okunanlar