Gelişmiş Arama
Ziyaret
12188
Güncellenme Tarihi: 2011/08/17
Soru Özeti
İslam’ın Tebliğ Yöntemi Nasıldı?
Soru
İslam’ın Tebliğ Yöntemi Nasıldı?
Kısa Cevap

Tebliğ mesaj iletmek anlamındadır. Tüm ilahî peygamberlerin ve özellikle de yüce İslam Peygamberinin misyonu insanları karanlıklardan nura yöneltmek olduğundan, İslam’da tebliğ Allah’ın mesajını kullarına ulaştıran bir vesile olarak çok önemlidir. İslam’da tebliğ yöntemleri sözlü, yazılı ve amelî olarak üç kısma ayrılabilir. Bu her üç kısmın da değişik türleri vardır. Sözlü yöntem konuşma, matem, münazara, iyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmak gibi türleri içerir. Yazılı yöntem mektup, davetname, vb. türleri kapsar. Amelî yöntem ise ayrıntılı cevapta değinilecek olan bir takım türlere sahiptir.

Ayrıntılı Cevap

Tebliğ uygun ve etkili araçlardan istifade ederek mesaj ulaştırmaya denir. Tarih boyunca kendi mesajını başka insanlara ulaştırmak isteyen tüm mektep ve bireyler değişik yöntem ve araçlardan istifade etmiştir. Bugünkü dünyada da insanları muhtelif fikir ve inançlara kazandırmak için kapsamlı propagandalar yapılmaktadır. Mekteplerin müntesipleri uygun bir tebliğden istifade ederek insanları sahip oldukları düşünce, fikir ve inançlarıyla aşina kılmak ve kendi takipçikleri yapmak istemektedir. En son ve en kamil din sıfatıyla İslam ebedi ve evrensel bir misyon taşıması nedeniyle, insanlara (dini) tebliğ etmek, onları ilahi hüküm ve öğretiler ile tanıştırmak ve yanı sıra müjdeleyip uyarmak çok önemlidir. Çünkü İslam hidayet dinidir ve hidayeti çok değerli saymıştır. İnsanlar İslam öğretileri ve inançlarına aşina olmadıkları sürece onların hidayete ermesi mümkün değildir. Tebliğ yöntemleri sözlü, yazılı ve amelî olarak üç kısma ayrılabilir.

1- Sözlü Tebliğ:

Bu yöntem çok değişik olup konuşma, hutbeler, ezan, dualar, Kur’an-ı Mecid’in nurani ayetlerini tilavet etmek, bayramlarda sevindirici merasimler ve gam ve hüzün günlerinde de matem merasimleri düzenlemek, münazara, iyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmak gibi hususları içerir.

2- Yazılı Tebliğ

A. Kur’an Ayetleri Aracılığıyla:

Her zaman yazılı bir eser sıfatıyla tüm insanların yanında olan nurani Kur’an ayetleri insanları hidayete erdirmede önemli değere sahiptir. Onun hatta zamanımızda bile hidayet edici olduğu hususunda hiçbir şüphe yoktur. Nitekim şöyle buyuruyor: “İşte size Allah’tan bir nur ve apaçık bir kitap (Kur’an) gelmiştir. Allah, onunla rızası peşinde olanları selâmet yollarına iletir ve onları izniyle, karanlıklardan aydınlığa çıkarıp kendilerini dosdoğru bir yola iletir.”[1]

B. Peygamber (s.a.a) Ve İmamlardan Gelen Değerli Hadisler.

C. Mektup Göndermek:

Mektup göndermek, çağrısının başladığı ilk günlerden itibaren Hz. Peygamber (s.a.a) tarafından önemsenmiştir. Hz. Peygamberin (s.a.a) Habeşistan kralı Necaşi’ye gönderdiği mektup bunun bir numunesidir. Hudeybiye barışından ve müşriklerin saldırılarının durmasından emin olunduktan sonra, Hz.Peygamber (s.a.a) Hicaz dışında tebliğ etme düşüncesini hayata geçirdi ve elçi yollayarak ve mektup göndererek herkesi tek ilaha tapmaya ve İslam dinini kabul etmeye davet etti. Bu kapsamlı çağrı, kendisi dünyadan göçünceye dek devam etti. Büyük krallar, Hıristiyanlığın dinsel yöneticileri ve meşhur kabile reisleri bu mektupların asıl muhataplarıydı.[2]

3- Amelî Tebliğ:

İslam bu yönteme çok önem vermiştir. Kur’an şöyle buyurmaktadır: “Siz Kitab’ı (Tevrat’ı) okuyup durduğunuz hâlde, kendinizi unutup başkalarına iyiliği mi emrediyorsunuz?”[3] Bir başka yerde ise şöyle buyuruyor: “Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz?[4] İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “İnsanları söz dışında başka bir şeyle Allah’ın dinine davet edin”[5] İslam Peygamberi ve temiz imamlar (a.s) İslam yolunda bu yöntemden çok yararlanmışlardır; zira söylenenlerin etki etme şartı bir tebliğcinin söylediği şey ile amel etmesidir. Aynı şekilde Hz. Peygamber (s.a.a) ve imamların (a.s) yapabildiği ve diğer insanların yapmaktan aciz kaldığı mucize ve kerametler de bir tür amelî tebliğdir ve halkın İslam’a yönelmesinde çok etkili olmuştur. Buna ek olarak, İslam tebliğde zarif nokta ve değişik şartları gözetmiştir. Bunlara riayet etmek tebliğsel faaliyetlerin eser bırakması ve mahsul vermesinde ve de neticede İslam’ın ilerlemesinde çok etkili olmuştur. Bu bağlamda aşağıdaki hususlara işaret edilebilir:

1. Tebliğ Mekânının Önemi:

Uygun mekânlarda dinsel meseleleri tebliğ etmek ve ilahi buyrukları kullara ulaştırmak daha çok etki bırakacaktır. Peygamber-i Ekrem (s.a.a) Allah’ın mesajını ve İslam’ın çağrısını hac günlerinde halka ulaştırmaktaydı. İmam Hüseyin (a.s) Kerbela’ya hareket etmeden önce hacıların gelmesi ve de kendi misyonunu ve Yezid’in cinayetlerini Allah’ın evini ziyarete gelen kimselere anlatmak için Mekke’de kaldı ve onlardan her birinin bu mesajı kendi bölge halkına ulaştırmasını hedefledi. İmam Sadık (a.s) Arafat çölünde hacılar topluluğu arasında durur, dört tarafına bakar ve her tarafta üç defa şöyle buyururdu: Ey insanlar sizin önderiniz Peygamber (s.a.a), ondan sonra Ali b. Ebu Talib (a.s), ondan sonra Hasan ve Hüseyin, onlardan sonra Ali b. Hüseyin, ondan sonra Muhammed b. Ali idi ve şimdi ise benim.”[6] Mekke ve mescit gibi yerler tebliğ için uygun yerlerdir. Tarih boyunca mescit ve minber yan yana olmuşlardır. Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurmuştur: Allah’ın mescitlerinin birinde oturan, Allah’ın kitabını okuyan ve kendi aralarında onu inceleyen hiçbir topluluk yoktur ki kendilerine sükûnet inmesin ve kendilerini rahmet kuşatmasın.”[7]

2. Tebliğ Zamanı:

Tebliğ için uygun zamanı seçmek tebliğcinin başarılı olmasında etkili amillerdendir. Kur’an ayetleri ve masum imamların dualarına bir göz atmayla işlerde ve özellikle de tebliğsel hareketlerde zamanın rolü kavranabilir. Yüce Allah Kur’an’ı Kadir gecesi nazil etmiştir.  [8]اِنَّا اَنْزَلْنَاهُ فى لَیْلَةِ الْقَدْرِ Kur’an’ın indirilmesi için bu zamanın seçilmesi, onun önemini artırmaktadır. Zira Kadir gecesi de en güzel zamanda yani mübarek Ramazan ayında yer almaktadır. Allah Resulü’nün (s.a.a) gönderilmesinden üç yıl sonra şu ayet nazil olmuştur: “Ey Muhammed! Şimdi sen, sana emrolunanı açıkça ortaya koy ve Allah’a ortak koşanlara aldırış etme.”[9] Bu ayetin üç yıl sonra nazil olması, ondan önce Allah’ın dinini aşikâr olarak ilan etmek ve de müşrik ve kâfirlerden uzak olmak için altyapı ve şartların hazır olmadığını göstermektedir. Kureyş inkârcıları, Allah Resulü’nün tebliğini engellemek istedikleri zaman, Hz. Peygamber (s.a.a) haram aylardan istifade etmekte, Ukaz, Micne ve Zilmecaz gibi pazarlara gitmekte, yüksek bir yere çıkmakta ve halkı İslam dinine davet etmekteydi.[10] Çünkü inkârcıların inancına göre bu aylarda savaş ve kan akıtmak haram idi ve bu yüzden Hz. Peygambere (s.a.a) bir zarar gelmiyordu.

3. Allah’ın Adıyla Başlamak:

Her işte gerçek müessir Allah olması ve her amelin başarılı olması tam olarak O’nun isteğine bağlı bulunması nedeniyle söz O’nun adıyla başlamalıdır. Bu şekilde söz ilahî bir dayanak bulacak ve halka direkt etki edecektir. Hz. Peygamberin (s.a.a) Allah tarafından aldığı ilk emir mesajı ve sözüne Allah’ın adıyla başlamasıydı. “Yaratan Rabbinin adıyla oku!”[11]

4. İlahî Vahiy İle İletişimde Olmak:

İlahi vahiy ile iletişimde olma dışında insan sözü hiçbir zaman hatadan yoksun değildir. Tebliğci, Allah Tebarek ve Taala’nın yüce elçisine vahyettiği şeylere sarılmalıdır. Bu doğru yoldur. Aksi takdirde sapma tehlikesi öndedir: “Öyle ise sana vahyedilene sımsıkı sarıl. Şüphesiz sen doğru bir yol üzeresin.”[12] Vahiy kaynağıyla iletişim içinde olan Peygamberin (s.a.a) söz ve tebliği arzu ve hevesten uzaktır. “O, nefis arzusu ile konuşmaz. (Size okuduğu) Kur'an ancak kendisine bildirilen bir vahiydir.”[13] Bu onun etkili olmasının sırlarından biridir.

5. Delilli Ve Mantıklı Konulardan Yararlanmak Ve Çürük, Payesiz Ve Edep İle İnsaniyete Aykırı Konulardan Uzak Durmak:

Kur’an-ı Kerim değişik ayetlerde konularını burhan ve delille beyan etmiş ve takipçilerine kâfirlerle en güzel şekilde tartışmalarını emretmiş[14] ve şöyle buyurmuştur: “Onların, Allah’ı bırakıp tapındıklarına sövmeyin, sonra onlar da haddi aşarak, bilgisizce Allah’a söverler.”[15] Kur’an hatta kendi muhaliflerinden bile iddiaları için delil getirmelerini istemekte ve şöyle buyurmaktadır: “Eğer doğru söyleyenler iseniz (iddianızı ispat edecek) delilinizi getirin.”[16] “(Kâfirlere), “Kesin delilinizi getirin” deriz. Onlar da gerçeğin Allah’a ait olduğunu bilirler ve (Allah’a ortak diye) uydurdukları şeyler kendilerini yüzüstü bırakıp kaybolup gitmişlerdir.”[17]

6. Müjde Ve Teşvik:

Kur’an-ı Kerim insanları infak etmeye davet için birçok müjde vermiştir: “Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, yedi başak bitiren ve her başakta yüz tane bulunan bir tohum gibidir. Allah, dilediğine kat kat verir. Allah, lütfü geniş olandır, hakkıyla bilendir.”[18] Bir başka yerde insanları salih amele ve namaz kılmaya teşvik etmek için şöyle buyuruyor: “Şüphesiz iman edip salih ameller işleyen, namazı dosdoğru kılan ve zekâtı verenlerin mükâfatları Rableri katındadır. Onlara korku yoktur. Onlar mahzun da olmayacaklardır.[19]

7.Uyarı:

Kur’an insanları iyi amele teşvik eder ve kötü amelden sakındırır. Hz. Peygamberin (s.a.a) en belirgin yönlendiriciliklerinden biri insanları her türlü arzu pereselikten sakındırmasıydı. Birçok ayette şiddetli azap vaadi verilerek kâfir ve günahkârlar uyarılmış ve şöyle buyrulmuştur: “Şüphesiz, Allah’ın ayetlerini inkâr edenler için şiddetli bir azap vardır. Allah, mutlak güç sahibidir, intikam sahibidir.”[20] 

8. Dinî Öğretileri Tebliğ Ederken Korkmamak:

Kur’an-ı Kerim tebliğ işinde Allah’tan başka kimseden korkmayan doğru tebliğcileri övmüş ve şöyle buyurmuştur:

“Daha önce gelip geçen o peygamberler, Allah’ın vahiylerini tebliğ eden, Allah’tan korkan, başka hiç kimseden korkmayan kimselerdir. Allah, hesap görücü olarak yeter.”[21]

Bu zarif noktalara dikkat edilmesi ve masum önderler ile onların gerçek taraftarları tarafından bunların uygulanması, İslam’ın hızlı bir şekilde yayılmasını sağlamıştır.  



[1] Maide, 15 ve 16.

[2] Taberi, İbn. Cerid, Tarih-i Taberi, c. 2, s. 882, Tahkik: Nohbetün Mine’l-Ulemai’l-Ecilla, Müessese-i Elem’i Beyrut.

[3] Bakara, 44.

[4] Saf, 2; Kur’an Ve Tebliğ, Muhsin Kıraati, İntişarat-ı Dershayi Ez Kur’an’dan iktibas edilmiştir.

[5] Biharu’l-Envar, c. 5, s. 197, هَارُونُ عَنِ ابْنِ صَدَقَةَ عَنْ أَبِی عَبْدِ اللَّهِ ع أَنَّهُ قَالَ کُونُوا دُعَاةَ النَّاسِ بِأَعْمَالِکُمْ وَ لَا تَکُونُوا دُعَاةً بِأَلْسِنَتِکُمْ

[6] Kuleyni, Muhammed b. Yakub, Furu-i Kafi, c. 4, s. 466, Daru’l-Kütübi’l-İslamiye, Tahran.

[7] Nuri Tabersi, Hacı Mirza Hüseyin, Müstedrekü’l-Vesai, c. 3, s. 363, Çaphane-i İslamiye, Tahran.

[8] Kadir, 1.

[9] Hicr, 94.

[10] Hz. Ayetullah Sübhani, Cafer, Furuğ-ı ebediyet, c. 1, s. 326, Hedef. 1360 ş.

[11] Alak, 1.

[12] Zuhruf, 43.

[13] Necm, 3 ve 4.

[14] Nahl, 125, ادْعُ إِلى‏ سَبیلِ رَبِّکَ بِالْحِکْمَةِ وَ الْمَوْعِظَةِ الْحَسَنَةِ وَ جادِلْهُمْ بِالَّتی‏ هِیَ أَحْسَن‏

[15] Enam, 108, وَ لا تَسُبُّوا الَّذینَ یَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ فَیَسُبُّوا اللَّهَ عَدْواً بِغَیْرِ عِلْم‏

[16] Bakara, 111.

[17] Kasas, 75.

[18] Bakara, 261.

[19] Bakara, 277.

[20] Ali İmran, 4.

[21] Ahzab, 39, الَّذینَ یُبَلِّغُونَ رِسالاتِ اللَّهِ وَ یَخْشَوْنَهُ وَ لا یَخْشَوْنَ أَحَداً إِلاَّ اللَّهَ وَ کَفى‏ بِاللَّهِ حَسیباً

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Müçtehitlerin makamı konusunda bir ayet veya hadis var mı?
    10426 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/10/18
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Bu devirde temizliğe riayet etmemize rağmen, adet görme guslünün felsefesi nedir?
    6929 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2012/05/16
    İslam’ın tüm hüküm ve buyrukları insanların maddi ve manevi maslahat ve menfaatleri korumak için oluşturulmuş ve bundan başka hiçbir hedef gözetilmemiştir. Yüce Allah bu hükümler ile insanlar için hem manevi hem de cismani taharet ve temizliğin sağlanmasını istemektedir. Esasen guslün ve adet guslünün hikmet ve sırları, zahiri ...
  • Kumar aleti olmaktan çıkmış olan oyun kâğıtlarıyla kumar amacını gütmeksizin oyun oynamanın hükmü nedir, sakıncalı ve işkâlı var mıdır?
    8387 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/06/20
    Zikredilen sorunun cevabı bağlamında imma Humeyni (kuddise sırruh) ve diğer taklidi mercileri şöyle buyurmuşlardı: Örfün nezdinde kumar aleti olarak bilinen oyun kâğıtlarıyla oyun oynamak kesinlikle caiz değildir. (İster kazanmak ve kazanmamak amacını gütsün ister gütmesin). Ama örf nezdinde kumar aletlerinden sayılmayan; örneğin bir anlamda fikri geliştiren ve dini ve ilmi ...
  • Kadın zarif bir varlık mıdır yoksa zayıf bir insan mı?
    11792 Eski Kelam İlmi 2010/12/05
    Kur’an’a göre kadının makamı çok yüksektir. Kur’an yaratılış yönünden kadın ve erkeği aynı cinsten olduğunu söylemekte ve insanlıkta bir bilmektedir. Bu semavi kitap özel ilahi lütufa nail olan, vahiyin rububi makamınaçıkan ve meleklerin konuştuğu kadınlardan bahsetmiş, iman ve Allah yolunda mukavemetin örnekleri olan ...
  • İmamlara ait resimlerin şer’i hükmü nedir?
    7021 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/09/07
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Allah, bizi ölümden sonra tekrar bu dünyaya döndürecek olursa biz iyi işler yapar mıyız?
    11185 Eski Kelam İlmi 2010/07/07
    Birincisi, kişilerin isteğine bağlı olarak dünyaya dönebilmelerinin mümkün oluşu yaratılış nizamının bozulmasına ve Peygamberlerin gönderilişinin abes olmasına yol açar. İkincisi, bu kişilerin dünyaya dönmeleri farz-i mahal gerçekleşse bile onların iyi işler yapacakları belli değildir. Çünkü dünya aynı dünyadır ve onlar da aynı istek ve heveslere sahiptirler. Nitekim dünyada da ...
  • Allah’ın fertlere evlat verme ve vermemedeki hikmeti nedir?
    70480 Eski Kelam İlmi 2011/09/21
    Yüce Allah âlim ve hikmet sahibidir. İlahi sünnet her işin sebepler kanalıyla gerçekleşmesini gerektirir. İlahi sünnetlerden bir tanesi de kendine has nedenler aracılığıyla neslin üremesidir. Tarih boyunca evlendikten sonra veya genel olarak veyahut uzun bir müddet süresince evlat sahibi olmayan birçok insan vardır. Bu fertler arasında ömründe hiçbir günaha ...
  • İranda ne kadar Yahudi var ve İran devletinin onlara davranışı nasıldır?
    10619 Düzenler 2011/10/23
    İran İslam Cumhuriyetinde dini azınlıklar (Yahudi, Hıristiyan, Zerdüşt...) Müslümanlarla beraber yaşamaktalar. İran Yahudilerinin kendi istatistiklerine göre İranda şu anda 20 bin civarında Yahudi (Kelimi) vardır.[1] Onlarda diğer İran vatandaşlarının sahip olduğu tüm hak ve hukuka sahiptirler. Ekonomi, ibadet, sosyal ...
  • imamların makamı enbiyaların makamindan daha mi üstün?
    14340 Eski Kelam İlmi 2011/02/14
    İmamların ilmi makamları nebilerinkinden daha üstün olduğu meselesi birçok rivayetlerde konu edilmiş. Bunun asıl delili imamların (a.s.) nurani olan batini boyutlarının peygamber (s.a.a.) ile bir olmalarıdır. Peygamber (s.a.a.) diğer peygamberlerden üstün olduğu gibi, bu kaynaktan yararlanan imamların ilmi makamı da diğer tüm peygamberlerden ...
  • Hangi imam ferec duasını şahsen okumaktaydı?
    15018 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/04/04
    Ferec kavramı, (Arapça) sözlükte “gam ve hüzünden kurtulmak ve ferahlanmak” anlamına gelir.[1] Hadis kitaplarında ferec ve ferahlanmanın hâsıl olması için zikredilen dua ve ameller bu sözlük anlamını taşımaktadır. Burada “Ferec Duası” olarak adlandırılan üç dua ve de “Ferec Namazı” olarak isimlendirilen bir namazı zikretmekle ...

En Çok Okunanlar