Please Wait
12469
Bu soruyu cevaplandırmak için iki noktaya dikkat etmek gerek:
1- Hadislerimiz bizi İmam-ı Zamanı (a.f.) Muhammed ismiyle zikir etmekten men ediyor; ama bu yasaklık hiçbir halette Muhammed ismini kollanamazsınız, hatta kendi çocuklarınız için isim olarak seçemezsiniz anlamında değildir.
2- Şia âlimleri arasında takkiye ve korku olmadığı bizim dönemimizde de İmam-ı Zamanı (a.f.) kendi ismiyle (Muhammed Mehdi) yâd etmek işkâllı mıdır değil midir noktasında alimlerimiz ihtilaf var olmakta. Bazı âlimler hadislerde var olan yasaklık küçük gaybet (gaybeti sugra) dönemine hatır ki o dönemde, Şialar takkiye yapmakla mükellef idiler diyorlar.
Sorunuzu cevaplandırmak için iki önemli noktaya dikkat edilmesi lazım:
Bir: İlkin bu bağlamda var olan rivayetleri incelemeliyiz:
1- Bir rivayette İmam Cafer Sadık’tan (a.s.) şöyle nakledilmiş: “Kâfir dışında hiç kimse emir sahibi olanının (sahibe’l-emr) ismini dile getirmez”.[1]
2- Sahibe’z-Zaman hazretlerinin (a.f.) kendi imzasıyla teyit edilmiş yazıların (tevki’at) birisinde şöyle yazılmakta: “ismimi toplum arasında zikredenler mel’undur, mel’undur (lanet edilmiştir)”.[2]
3- Şia’nın kaynak kitaplarında bu türden rivayetler var olmaktadır. Öyle ki Allame Meclisi “biharul-envar” adlı eserinde bu bağlamda bir başlık atmış.[3]
Hal böyle olunca önemli nokta şu: Rivayetlerde İmam-ı Zamanın ismini dile getirilmemesine tekitle vurgu yapılmış olmasının nedenini öğrenmektir. Yani neden bu ismin dile getirilmesi yasaklanmış?
“Peygamber efendimizden (s.a.a.) nakledilen rivayetlerin birisinde şöyle denilmektedir: “Mehdi benim çocuklarımdandır, onun ismi benim ismimdir, onun künyesi de benim künyemdir”.[4]
Bu son rivayeti dikkate aldığımızda Hz. Mehdinin (a.f.) isminin Muhammed ve ilk iki rivayetleri dikkate aldığımızda da onun bu isimle çağırmasının caiz olmadığını anlıyoruz.
Dolayısıyla yukarıdaki konularda biraz dikkat ettiğimizde Hz. Mehdi’nin (a.f.) asıl ismini dile alarak onu çağırmak caiz olmadığını anlıyoruz. Ama bu, Muhammed ismini mutlak bir şekilde dile alamayız veya bu ismi kendi çocuklarımız için seçemeyiz şeklinde bir şey anlaşılmamaktadır. Bilakis kesin olarak anlaşılan mana şu: Hz. Mehdi (a.f.), yâd edilmek istendiği her zaman Onun asıl isminin (Muhammed) kullanılmaması gerekir.
İki: İmame’l-Asr’ın (Asrın imam (a.f.)) değerli ismini yâd etmek birkaç şekilde mümkündür: 1- Kitaplarda; 2- Kinaye şeklinde, örneğin; Onun ismi Peygamberin ismi gibidir denmesi, 3- imam’ın kendisi için veya ismini yâd eden kimsenin kendi canı için zarar getireceği mümkün olduğu durumlarda; gaybeti suğra döneminde olduğu gibi, 4- Takkiyenin gerekli ve korkunun olmadığı durumlarda; günümüz dünyasında olduğu gibi.
Birinci ve ikinci durumlarda ittifakla imamın ismini zikretmek işkâlsız ve her hangi bir sakıncası yok. Zira Şia âlimlerinin bütünü (icma) bunun caiz olduğuna ittifak etmemiştir.[5] Üçüncü halette Şia âlimlerinin bütünü işkâllı ve haram olduğunu söylemişlerdir.[6] Dördüncü halet hakkında ise ihtilaf var. Şia âlimlerinin bir kısmı işkâllı olduğunu söylerken bir diğer kısım da işkâlsız olduğuna inanıyor. Örneğin; Allame Meclisi İmam-ı Zamanı (a.f.) Muhammed ismiyle zikretmek her halükarda; ister gaybeti sugra döneminde ister gaybeti kubra döneminde olsun her iki halette de işkâllıdır.[7] Bunun tam karşısında yer alan Ali b. İsa Erbili ki Şia’nın büyük fakihlerindendir Mehdi (a.f.) ismini dile getirmenin yasaklığı sadece takkiyeden dolayı idi. Günümüzde ise bu takkiye söz konusu olmadığı için bu yasaklık bertaraf olmuştur.[8]
Buna binaen konuyu şu şekilde özetleyip düzenlemek mümkündür: İlkin: Rivayetlerde yasaklanan şey İmam-ı Zamanı, Muhammed ismiyle yâd etmektir. Bu yasaklık mutlak bir şekilde Muhammed ismini zikretmek hatta kendi çocuklarımız için bu ismi isim olarak seçemeyiz şeklinde değildir. İkinci olarak: Korku ve takkiyenin söz konusu olmadığı günümüz dünyasında İmam-ı Zamanı (a.f.) Muhammed ismiyle yâd etmek işkâllı mıdır işkâlsız mıdır noktasında Şia âlimleri arasında ihtilaf var olmakta. Bir kısmı işkâllı olduğunu savunurken büyük fakihlerinden olan bazı âlimler de günümüz dünyasında bunun her hangi bir sakıncası yoktur, zira rivayetlerde zikredilen yasaklık gaybeti sugra (küçük gaybet) dönemine hastır ki bu dönemde Şia takkiye yapmakla mükellef kılındığı bir dönemdir, günümüz dünyasında ise bu durum söz konusu değildir diyorlar.
[1] KURANİ, Ali, “el-mucemu el-medui li ahadisi’l-imam el-mehdi”, b. 1, naşiri şahsi, s. 890.
[2] A.g.e.
[3] Allame MECLİSİ, “biharu’l-envar”, Tahran: darul kitabu’l-islamiye, 1362, c. 51, s. 31-33.
[4] KURANİ, Ali, “el-mucemu el-medui li ahadisi’l-imam el-mehdi”, s. 176.
[5] TUNE’İ, Muçteba, “mevud name”, b. 1, intişarat-i meşhur, s. 101.
[6] A.g.e., s. 102.
[7] Allame MECLİSİ, “biharu’l-envar”, c. 51, s. 32.
[8] TUNE’İ, Muçteba, “mevud name”, s. 102.