Gelişmiş Arama
Ziyaret
18113
Güncellenme Tarihi: 2011/09/28
Soru Özeti
Acaba İslam Peygamberi şehit mı oldu?
Soru
Gençlikte İslam Peygamberinin (s.a.a.) şehit olduğunu duymuştum. Son zamanlarda da bir konuyu mütaale ederken bunu açık bir şekilde söyliyordu. Ama beni kani etmedi. Bu konunun doğru veya yanlış olduğunu öğrenmek istiyorum?
Kısa Cevap

Şia ve Ehlisünnet’in Rivayi ve tarihsel kaynaklarında Peygamber’in (s.a.a.), zehirlendiğinden dolayı şehit olduğunu teyit eden birçok delil var olmakta. Ama şu noktaya da dikkat etmek gerekir ki eğer şehitliği kuranın tarif ettiği; yani Allah ve Allah resulü yolunda öldürülmek şekilinde tarif edersek açıktır ki "Peygamberin" şahsiyeti ve makamı şehitlerin -yani Allah’a itaat etme yolunda öldürülenlerin- makamından mertebelerce üstün olacaktır. Hatta ilahi olan bu Adam tabii ölümle dünyadan gitmiş olsa bile.

Ayrıntılı Cevap

Sorduğunuz soruyu iki perspektiften değerlendirilmesi mümkün:

1-   Acaba Ehlisünnet ve Şia kataplarında Peygamberin şehit olduğuna delalet edecek güvenilir delil bulunabilinir mi? Ve bunun yanı sıra Onun şahadeti nasıl gerçekleşmiştir?

2-   Acaba “Peygamber (s.a.a) şehit olmadı” görüşü kabul görülürse Allah katında Peygamber’in (s.a.a)sahip olduğu makamından ve Ona olan yakınlığından bir şey aksaltıyor mu?

Bu nedenle konuyu bu iki perspektiften ele alıp incelemeye çalışacağız.

1-   Birinci perspektif bağlamında şunu söylemek lazım: Peygamberin (s.a.a.) zehirlendiğinden dolayı şehit olduğunu teyit eden bir çok delil var. Bu deliller ve rivayetler manevi tevatüre sahiptirler. Yani bu rivayetlerin sahip olduğu lafızlar ve vasıflar kamil bir şekilde bir birine müşabih olmasa bile, ama bir bütün olarak bu konuyu ispatlayabilir vaziyetteler. Şimdi her iki firkanin kataplarına dayanarak bu rivayetlerin bir kısmına işaret ediyoruz:

a)    Şia kitapları:

Birinci rivayet: İmam Sadık (a.s.) şöyle buyuruyor: “Peygamber (s.a.a.) kuyunun ön ayağını(n üzerindeki eti) seviyordu. Yahudi bir kadın bunu işitince peygamberi onunla zehirletti”.[1] Bu rivayette Peygamberin (s.a.a) zehirlendiğine tasrih edilmiştir. Ama bu rivayette bu zehirin tesirinden dolayı şehit olduğuna değinilmemiştir. İkinci rivayet: imam Sadık (a.s.) şöyle buyurmuşlardır: “Peygamber (s.a.a) hayber savaşında zehirlendi. Vefatı esnasında şöyle buyurdu: o gün hayberde yediğim lukma şimdi bedenimin organlarını yok etmiş durumdadır. Hiç bir peygamber ve peygamber halifesi şehadetsiz dünyadan gitmez”.[2] Bu rivayette perygamberin zihirlendiğine ve bu zehirin göstermiş olduğu tesirden dolayı vefat ettiğine söylemekle birlikte genel bir kurala işaret edilmektedir. Oda şu: Bütün Peygamber (s.a.a) ve onların vasileri şahadetle dünyadan gideceğine işatet etmektir. Yani bunlar tabii ölümle ölmeyeceğini vurgulanılıyor. Bu genel kaideyi destekleyen[3] başka rivayetler de vardır. Şia’nın bir çok düşünürü bu genel asla dayanarak her bir Masum’un vefatının nasıl gerçekleştiğini bir bir araştırma gereğini his etmemişlerdir.[4] Buna binaen Peygamberin (s.a.a.) şehit olduğuna kesin bir delil olmasa bile Onun vefatının tabii olmadığına inanabiliriz.

b)   Ehlisünnet Kitapları:

Pehgamberin (s.a.a) şehit olduğuna inananlar sadece Şialar değil. Bilakis ehlisünnetin sihah ve diğer kayank kitaplarında da bu konuyu teyid eden birçok rivayet var. Örnek babından bir kaçına ikisine işaret ediyoruz:

Birinci rivayet: Ehlisünnetin en müteber kitabında şöyle nakledilmiştir: Peygamber (s.a.a.), vefatıyla sonuşlanan hastalık esnasında kendi hanımı Aişeye hitaben şöyle buyuruyor: “Heyberde yediğim zehirli yemekden kaynaklanan acıyı bedenimde sürekli his ediyorudum. Herhalde şimdi onun tesiriyle yok olacağım zaman gelmiştir”.[5] Bu konunun aynısı “süneni daremi”de de beyan edilmiştir. Bu kitapta (süneni daremi) bunun yanı sıra peygamber (s.a.a) bazı Asahabının da bu yemeğin tesiriyle şehit olduğuna işaret edilmiş.[6]

İkinci Rivayet: Ahmet b. Hanbel kendi “müsnedinde” şöyle bir olayı anlatıryor: “Ümü Mubbeşir adında bir kadın ki oğlu Peygamber (s.a.a) ile birlikte zehirli yemekten yediğinden dolayı şehit olmuştu, bu kadın Peygamberin son hastalığında Peygamberin iydetine geldi ve şöyle dedi: Büyük ihtimalle senin hastalığın kaynağı benim oğlumun şehadetine neden olan o zehirli yemektir. Peygamber (s.a.a) cevaben şöyle buyuruyor: “Bende hastalığıma neden olan amilin bundan başka bir şeyin olduğuna ihtimal vermiyorum. Sanki beni yok edeceği zaman gelmiştir””.[7]

Merhum Meclisi de yaklaşık buna benzer bir rivayeti beyan etmiş. Bu nedenden dolayıdır ki, Müslümanlar Peygambere hediye edilen nübbüvet faziletinin yanı sıra şehadet gibi bir nimete de nail olduğuna inanırlar.[8]

Üçüncü Rivayet: Müslümanların en eski tarihçilerinden olan Muhammed b. Sad Peygayberin (s.a.a.) zehirlenme olayını şöyle nakl ediyor: “Peygamber (s.a.a.) Hayberi fethedip durum adi şekline dönüştükten sonra Hayber savaşında öldürülen Marhab’ın kardeşinin kızı Zeynep adında yahudi olan bir kadın insanlardan Peygamber (s.a.a.) koyunun nerisini seviyor diye soruyor? Koyunun ön ayağının üzerindeki eti seviyor diye cevap alıyor. Bu cevabı aldıktan sonra gidip bir koyunu alıp kesiyor, parçalıyor, zehirlerin çeşitleri noktasında Yahudilerle meşveret ediyor. Her kesin ittifakla kim yeyerse kesinlikle ölecektir dozda olan bir zehir bağlamında görüş biliğine vardıktan sonra kadın koyunun etinin her terfaına özellikle peygamberin sevdiği kısmını zehirletiyor. Peygamber (s.a.a.) güneş battıktan sonra akşam namazını camaatle kılıyor ve artık dönmek üzere iken o Yahudi kadının yolunun üzerinde oturup beklediğini göriyor. Ondan burada oturmasının nedenini soruyor? Kadın, size bir hediye getirmişim diye cevap verdi. Paygamber (s.a.a.) ondan o hadiyeyi kabul edip Ashaplarıyla sofranın başına oturup kadının hediye etmiş olduğu yemeği yemekle meşgul oldular...biraz sonra Peygamber (s.a.a.) Ashabına seslenerek çekin ellerinizi! Sanki bu koyun zehirlidir buyuruyor”. Kitabın yazarı olayı naklettikten sonra Peygamberin (s.a.a.) şehadetine neden olan amil bu zehirin olduğu neticesini alıyor”.[9]

Böylelikle Şia ve Ehlisünnet kitaprlaından nakledilen rivayetlerin bütününden Peygamberin (s.a.a.) şehadetine neden olan amil zehirlenen zehirden ötürü olduğnu savunan görüşü güçlendirmek mümkündür. İttifaka yakın olan bu rivayetlerce peygaberin (s.a.a.) zehirlenmesi, hayber savaşında Yahudi bir kadın tarafından yapıldığı beyan edilmiştir.

Elbette zayıf olan başka rivayetler var olmaktadır ki Peygamberin (s.a.a.) şehadetini başka bir şekilde olduğunu söylemektedirler. Ancak bu türden olan rivayetler müteber kitaplarda bulunmamaktadır. Bu nedenle bunlara istinad edilemaz.

2-   Ama bütün bunlara rağmen şu noktayı bilmek gerekir ki, Peygaberin (s.a.a) şehadet konusu usul-i din veya dinin bedihiyattan değildir. Dolayısıyla ona inanmak ve itikat etmek vacip değil ve onun inkarı da kimsenin küfrüne neden olmuyor. Bu nedenden dolayı azda olsa bir kısım Müslümanlar Peygamberin (s.a.a.) şehit olduğunda şek etmiş ve vefatını tabii amillere bağlamışlardır; zatul cenb (güğüs yanı) hastalığı veya şiddetli ateş ve baş ağrısı gibi hastalıkların tesiriyle vafat ettiğini söylemişlerdir.[10] Oysa Peygamber (s.a.a) bu tür hastalıklardan hiçbirine mübtela olmayacağını bizatihi Peygamberin (s.a.a.) kendisi buyurmuştu.[11]

Ama her halükarda ilahi ve büyük olan bu adam (peygamber) ister şehadet nimetine nail olmuş olsun ister tabii ve doğal nedenlerden dolayı dünyadan gitmiş olsun bilmeliyiz ki Onun makamı diğer şehitlerein makamından çok çok üstündür. Zira Allah u teala kuranı kerimde; ilkin: Peygamberlerin makamını şehitlerin makamından daha üstün olduğunu beyan etmektedir.[12] İkinci olarak: şehitler Allahın yolu ve Resulününe tabi oldukları için canlarını elden vermişlerdir. Eğer Allah u teala şehitlerin sonsuz sevap ve rahmete layık olduklarını Peygamberleri takip edip onlara tabi olduklarına bağlamışsa çok açıktır ki oğrunda canlarını vermiş olan peygamberlerin makamı onlarınkinden çok çok daha üstündür. Buna binaen bizim peygamber (tüm yaşantısını Allah yolunda vakıf eden bu adam, öyleki müritleri bile bu sayede ilahi dergahda yüce makamlara ulaşabilmişler) bırakın bu makamdan nasıpsiz kalmasını belki çok çok daha yüce ve yüksek makama sahip olduğu kesindir.  



[1] KULEYNİ, Muhammed b. Yakup, “kafi”, Taharan: darul-kutubul-islamiye, 1365 ş., c. 6, s. 315, hadis no: 3.

[2] SAFFAR, Muhammed b. Hüseyin b. Furuh, “besairu’d-derecat”, Kum: kitaphanei Ayetullah Meraşi, c. 1, s. 503.

[3] MECLİSİ, Muhammed Bakır, “biharu’l-envar”, Beyrut: müesesetulvefa, 1404 k., c. 27, s. 216, hadis no: 18, c. 44, s. 271 hadis no: 4.

[4] A.g.e. c. 27, s. 209, hadis no: 7.

[5] BUHARİ, “sahihu’l-buharı” Beyrut: darulfikr, 1401 k., c. 5, s. 137.

[6]Sünenü’d-daremi”, Dımışk: mektebetul-itidal, c. 1, s. 33.

[7] Ahmet b. Hanbel, “müsned”, Beyrut: daru sadır, c. 6, s. 18.

[8] MECLİSİ, Muhammed Bakır, “biharu’l-envar”, Beyrut: müesesetulvefa, 1404 k., c. 21, s. 7.

[9] Muhammed b. Sad, “et-tebekatu’l-kubra”, Beyrut: daru sadır, c. 2, s. 201-202.

[10] İbni Ebul-hadid, “şerhu nehcü’l-balaga”, Kum: kitaphanei Ayetullah Meraşi, 1404 k., c. 10, s. 266.

[11] A.g.e. c. 13, s. 31; KULEYNİ, Muhammed b. Yakup, “kafi”, c. 8, s. 193, hadis no: 229.

[12]Kim Allah’a ve Peygambere itaat ederse, işte onlar, Allah’ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerle, sıddîklarla, şehidlerle ve iyi kimselerle birliktedirler. Bunlar ne güzel arkadaştır”. (nisa 69). Bu bağlamda bkz: “el-mizan” ve “tefsiri nümüne”.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Yemek yemek için ev sahibinden izin almak gerekir mi?
    6842 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/02/14
    İslami açıdan insanın yemeğinin helal ve pak olmasının yanı sıra mubah da olması gerekir yani o yemeğin sahibi de razı olmalıdır ve biz de onun razılığını bilmeliyiz. Başkalarını malını izinleri olmaksızın kullanmak haramdır. Ancak bir kimse başkasını yemek için evine davet etmiş yemek sofrasını açmış veya bir bağ sahibi ...
  • Bu asırda kızları köleliğe çekmek caiz midir?
    6938 Eski Kelam İlmi 2011/10/23
    Her şeyden önce köleliğin İslam dini tarafından temelleri atılan bir kurum olmadığını, bilakis bu fenomenin İslam’ın doğduğu çağda dünyanın tüm bölgelerinde yaygın olan bir realite olduğunu bilmeliyiz. İslam köle sahiplerine ciddi bir zarar vermeksizin ve mevcut toplumsal dengeyi ani ve hızlı bir girişimle ortadan kaldırmaksızın imkânların elverdiği ölçüde ve ...
  • Çocukken bir defa kız kardeşimin sütünü içmiş olan amcakızım ile evlenebilir miyim?
    7868 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/22
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Allah gerçekleşmeden önce insan amelini nasıl bilmektedir?
    6359 Eski Kelam İlmi 2011/08/21
    Bizim için böyle bir sorunun meydana gelmesinin sebebi, Allah ile zaman arasındaki bağı doğru anlamamamızdır. Allah ezeli, ebedi ve zaman üstüdür; yani Allah zamanı kuşatmıştır ve onunla sınırlı değildir. Esasen Allah geçmişte gelecek hakkında bilgi sahibidir diye bir şey söylememiz doğru değildir; çünkü Allah için geçmiş ve gelecek diye ...
  • Eğer birisi ramazan ayında tutmamış orucunu bir sonraki ramazan ayına kadar kaza etmezse hükmü nedir?
    6682 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2015/09/14
    sorunuzun üç sureti var: biz mercii taklitlerin görüşlerini dikkati nazarda tutarak sorununuzun her bir suretini ayrı ayrı cevaplandırırız. Bir: eğer hastalıktan ötürü orucunu tutmamış ve hastalığı bir sonraki ramazana kadar devam etmişse, tutmamış oruçlarının kazası farz değildir ve her gün yerine yaklaşık on sir (750 gram) denkliğinde ...
  • Eğer bir kız ve erkek evlenmeyi kararlaştırırlarsa ve aralarında ilişki olursa, ama erkek ahdine vefa göstermez ve kızı terk ederse günah işlemiş sayılır mı?
    9322 Pratik Ahlak 2011/08/21
    İslam ahit ve anlaşma dini olup ahde vefa göstermeyi müminlerin alamet ve sıfatlarından biri saymaktadır. Peygamber-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: Müminler şart ve taahhütlerine bağlıdır.[1] Maalesef bazı insanlar bu önemli hususa bağlı değildir ve menfaat, heves ve arzularının ...
  • Ben hastayım ve cep haclığımı da babamdan alıyorum. Bunun dışında param yoktur ki orucumun kefaretini verebileyim, Acaba yine orucumun kefaret üzerimde farz mıdır? Bu senenin kefaret miktarı kaç tümendir?
    6170 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/14
    Fukahanın (fıkıh âlimleri) fetvası esasınca orucunu kasten (amdi olarak) ve her hangi bir mazereti olmaksızın yiyen bir kimse üç çeşit kefaretten birisini seçmek arasında muhayyerdir. Birincisi: Bir köle azat etmek. Günümüz dünyasında köle konusu mevcut olmadığından dolayı bu şık kendiliğinden devre dışı kalıyor.
  • İmam Ca'fer Sadık'a göre Kur'an karisinin özellikleri
    12688 Kur’anî İlimler 2011/07/19
    İmam Cafer Sadık (a.s) Kur'an karisi için bir takım özellikler ve vasıflar zikretmiştir. Bu cümleden şu vasıfları zikredilebilir: Ehl-i Beyt'in velayetini bilmesi, Kur'an'ı doğru okuması, Kur'an'ı okurken ondan etkilenmesi, abdestli olması, doğru bir kimse olması ve yağcılıktan uzak durması, Kur'an'a karşı tevazu ve huşu göstermesi, ilim öğrenmek yolunda çaba göstermesi, ...
  • Hangi surede hay ve kayyum sıfatları yer almaktadır?
    17459 Tefsir 2010/11/08
    Hay ve kayyum Yüce Allah’ın iki zatî sıfatıdır. “Hay” “diri” manasında ve “kayyum” da “zatıyla kaim olan ve başkalarının kendisiyle kaim olduğu varlık” anlamındadır. Bu iki sıfat beraber bir şekilde Kur’an surelerinin üç ayetinde yer almaktadır:1. Bakara suresi 255. ayet: “
  • Dinin afetleri nelerdir?
    12217 Din Felsefesi 2010/08/22
    Din, kendisinde hata, yanlış, hasar ve afetin yer alamayacağı kutsî ve ilahî bir olgudur. Hata ve yanlış yapma beşerî hususlarla ilgilidir. Din ve dindarlığın hasarlarını bilme bahsindeki hasar ve afet, dinin hakikatiyle ilgili değildir. Bilakis insanların dine bakış tarzları, insanın dini anlama ve telaki etme şekli, ...

En Çok Okunanlar