Gelişmiş Arama
Ziyaret
16710
Güncellenme Tarihi: 2008/10/31
Soru Özeti
Rububiyet yalnız Yüce Allah’a mı özgüdür?
Soru
Rububiyet (Rabb olma) yalnız Allah’a mı özgüdür, yoksa Allah’ın halifesi olma özelliğine sahip kullar da bu konuda bir nevi etkilidirler. (Elbette maska yaratıcılıktan başka işlerdir) Eğer bu şekilde bir etkileri var ise bunu tevhit akidesiyle çelişmeyecek şekilde nasıl açıklayabiliriz?
Kısa Cevap

Rububiyet Arapça bir sözcük olan rab kökünden türemiştir, rab; sahip ve eğitici anlamındadır. Allah bütün yaratılış aleminin sahibi olması hasebiyle, bu alemin yöneticiliğini de Ona aittir. O, kendisinden başka her şeyin rabbidir. Yaratılış aleminin tüm varlıkları Allah’ın bir simge ve mazharıdır ama bu mazharların da bir takım temelleri ve kaynakları vardır. Bu temellerden biri de Mutlak Kayyum olan Hak Teala’nın ilk tecellisi sayılan Rububiyet makamıdır.

Tevhidi görüşe göre hiçbir yaratık müstakil bir varlığa sahip değiller ve Ondan başka her şey onun tecellisi, mazharı ve simgesi sayılırlar, ister zatlarında ister sıfatlarında Ona bağlı ve muhtaçtırlar. Hatta onların zatları Allah’a ihtiyaçla özdeştir. Buna göre zati ve müstakil rububiyet Allah’a özgüdür. Bu vasıfları mahluklara isnat etmek sadece bunların Allah’ın sıfatlarının mazharı olmaları hasebiyle mümkündür.

Felsefe ve irfana göre şöyle denebilir: İnsan-i kamil (kamil insan) bütün cisim, misal ve nur aleminin simgeleyen bir varlıktır ve o rububiyet aleminin örneği olabilir. Bu yüzden kamil insan Allah isminin ve ilahi rububiyetin mazharı olduğu söylenmiştir. İmam Sadık (a.s) dan nakle göre şöyle buyurmuştur: “İnsan her ne kadar rububiyet ve fena yolunda hareket ederse o derece de rububi tecelli makamına erişir.”

Bu konuları anlamak ve tevhit ve şirkin sınırlarını birbirinden ayırmak halkın geneli için zordur, çoğu kimseler yeterli bilgiye sahip olmadıkları için tevhitten sapmış ve şirke düşmüşlerdir bu yüzden de Ehl-i Beyt imamları dostları tarafından kendileri hakkında rububiyet vasıflarının kullanılmasını yasaklamışlardır. Ama şunu da bilmek gerekir ki onların mahluk oldukları ve her hallerinde Allah’a muhtaç bir varlık oldukları ilkesini iyice kavradıktan sonra normal insanların ulaşamadığı bir takım sıfatları onlara isnat etmenin bir sakıncası yoktur.

Ayrıntılı Cevap

Konunun aydınlık kazanması için bazı hususlara değinelim:

1 – Rububiyetin anlamı:

Rububiyet sözcüğü Rab kökünden türemiştir ve sahip, efendi, düzenleyici, kayyim, nimet veren ve eğiten anlamlarında kullanılır.[1]  Lügatçiler Rab kelimesinin mutlak anlamda sadece Allah hakkında kullanıldığında söz birliği içindeler. Ancak “Rabbu’l-Beyt ve Rabbu’l-İbil de olduğu gibi isim tamamlaması şeklinde Allah’tan başkası hakkında da kullanılabilir.[2]

Ragib-i İsfahani, bu sözcüğün terbiyet kökünden türediğini savunur ve bundan bir şeyi an be an kemaline varıncaya kadar yaratmak murat olduğunu söyler. [3]

Allame Tabatabi rab sözcüğünü açıklarken şöyle diyor:

"Rab", sahip bulunduğu varlıkların işlerini düzenleyen maliktir. Dolayısıyla bu kavram, mülkiyet anlamını da içermektedir. Mülkiyet, içinde bulunduğumuz toplumsal koşullar çerçevesinde bir şeyin bir kimseye özgü olmasının özel bir türüdür. Yani, tasarruf yetkisine sahip olunacak şekilde bir şeyin bir kimseye ait olmasıdır. Söz gelimi, "Falan şey bizim mülkümüzdür." dediğimiz zaman, o şey bir şekilde bize özgü kılınmış ve bu sayede onun üzerinde tasarrufta bulunma hakkına sahibiz demektir. Eğer bu özgü kılınmışlık olmasaydı, böyle bir tasarruf yetkimiz de olamazdı. Toplumsal çerçevede bu, gerçekliği bulunmayan sözleşmeli ve itibarî anlamdır. Bu itibarî anlam, gerçekliği olan diğer bir anlamdan alınmıştır ki, ona da mülkiyet deriz. Bu mülkiyet, vücudumuzdaki organların ve güçlerin bizimle var olmaları şeklindeki mülkiyettir. Bizim gözümüz, kulağımız, elimiz ve ayağımız vardır, bunlara malikiz. Bunun anlamı şudur: Bunların varlığı bizim varlığımıza bağlıdır ve bunlar bizden bağımsız değiller, bizim bağımsızlığımızla bağımsızdırlar ve biz onların üzerinde dilediğimiz gibi tasarrufta bulunma yetkisine sahibiz. İşte gerçek mülkiyet budur.

Yüce Allah'a gerçeklik noktasında izafe edilebilecek mülkiyet, ger-çek mülkiyettir, sözleşme ve itibarın ortadan kalkmasıyla geçersiz olan itibarî mülkiyet değildir. Bilindiği gibi gerçek maliklik, tedbir ve yönetim olgularından ayrı düşünülemez. Çünkü bir şey varlığı açısından başka bir şeye muhtaç ise, varlığı açısından o şeyden bağımsız değilse, varlığının sonuçları açısından da o şeyden bağımsız olamaz. Yüce Allah, her şeyin Rabbidir ve Rab, yönetici malik (sahip) demektir.”[4]

İbn-i Sina da bu konuda şöyle diyor: Rabb’in Rububiyeti Allah’ın yaratıkları kamil şekilde eğitmesi anlamındadır. Terbiyet ve eğitim gövdedeki mizacın dengelenmesini ifade eder. Çünkü insanın gövdesi yetenekli bir duruma gelmediği takdirde kamil bir varlık sayılmaz. Bu yetenek aklın ve akil sahiplerinin idrakinden aciz oldukları şekilde güzel bir mizaç vermek ve eğitmekle mümkün olur.”[5]

2. Rububiyet’in Allah’ın sıfatları arasındaki yeri

Alemdeki bütün yaratıklar Yüce Hakkın mazharlarından bir mazhar olarak Onun kemal ve cemal sıfatlarından birinin tecellisi olmalarına rağmen arifler genelde “Hezarat-i Hams” (Beş makam)’dan söz etmekle yetinmişlerdir. Bu beş makam şunlardan ibarettir:

1-     Hazret-i gayb-i Mutlat: (Mutlak gayb makamı) Bu makam Allah’ın ilmi makamında yer alan a’yan-i sabite alemidir.

2-     Hazret-i şahadet (Muşahede makamı) Bu makam gayb makamının karşında yer alır ve mülk alemidir.

3-     Hazret-i gayb-i muzaf (izafi gayb makamı) ki bu da iki kısma ayrılır: Biri, gayb-i mutlaka yakın olandır. Bunun alemi de ceberuti ve melekuti ruhların yani akıl ve ruhların bulunduğu alemdir.

4-     Diğeri de Şuhut alemine yakın olan alemdir ve bunun alemi de misal alemidir.

5-     Hazret-i Camia, (Kuşatıcı Makam) Bu da yukarıda açıklanan dört hazreti kapsamına alan bir makamdır. İşte bu insan-i Kamil makamıdır.

Hz. Ali’nin divanının şerhinde Hazarat-i Hams (beş makam) şöyle sıralanmıştır: 1- Gaybu’l-Guyub Makamı 2- İsimler, sıfatlar, ceberut, berzu’l-berazih, berzehiyet-i ula, Mecmeu’l-Behreyn ve kabe kevseyn makamı 3- Af’al makamı ki alem-i emr, rububiyet ve gayb-i muzaf ve gayb-i batin makamıdır. 4- Misal, hayal-i munfasıl makamı 5- His ve mülk makamı[6]

Buna göre rububiyet Allah’ın ayrıntılarla ilgili sıfat, isim ve afal makamına denir. Nitekim uluhiyet (İlahlık) makamı, isimler, sıfatlar ve afala ayrıntısız ve icmal olarak bakıldığında denir. Demek ki rububiyet makamı uluhiyet makamından aşağıdır.[7] Başka bir ifade ile, rububiyet makamı, mümkün ve kendine uygun kemallerle dışarıda var olan objeler ve gerçeklerden ibaret olan isimlerin mazharını ulaştırma makamı olan vahidiyet mertebesidir.[8]

He halukarda Mırdamad’ın da dediği gibi Rububiyet makamı Mutlak ve Kayyum olan Hak Teala’nın ilk tecelli mertebesidir. Bu yüzden Ummu’l-Kitap olan Fatıha suresinde Rabbu’l-alemin sıfatı Allah isminden sonra gelen ilk sıfattır. (El-hamdu lillahi rabbil alemin)[9]

3.

Cevap olarak şöyle dememiz gerekir: Allah’tan başka hiçbir yaratık müstakil bir varlığa sahip değildir. Ondan başka ne varsa Onun tecellisi ve simgesi durumundalar ve özleri ve sıfatları itibariyle Ona bağımlı ve muhtaçtırlar. Hatta varlıkları ve özleri Ona bağlılıktan ibarettir. Buna göre zati ve müstakil rububiyet yalnız Allah’a aittir. Bu sıfatları yaratıklara isnat etmeği sadece onları Allah’ın mazharı olmaları hasebiyle mümkün biliriz.

Bu yüzden Felsefe ve irfana göre şöyle denebilir:

İnsan-i kamil (kamil insan) bütün cisim, misal ve nur aleminin simgeleyen bir varlıktır; o rububiyet alminin örneği olabilir. Bu yüzden kamil insan Allah isminin ve ilahi rububiyetin mazharı olduğu söylenmiştir.

Şöyle ki İlahi hekim ve filozoflar inanıyorlar ki: İnsan küçük alemdir ve büyük alem olan rububiyet aleminin bir örneğidir.  Yani insan mülk ve melekut aleminin varlıklarının ve ince yaratıklarının toplamıdır ve onların hepsinden üstündür. Buna göre rububiyet aleminde olan her şey insan da vardır ve insan cisim, misal ve nur alemlerine örnek ve simgesidir. Buna dayanarak kamil insanın “Allah” isminin tecellisi olduğu söylenmiştir. Çünkü “Allah” ismi bütün isimleri içermektedir. Bu da işte rububiyet makamıdır. Çünkü rububiyet alemi bütün varlıkları içerir. Elbette Allah Teala müstakil ve asli bir varlığa sahiptir ve kendi zatıyla kayyumdur; Ondan başka her şey Onun varlığının gölgesi ve fer’i durumundadır. [10]

Her halükarda İnsan-i kamil varlık yönünden kapsayıcı oluşu ve varlığın yüksek aşamasına sahip olduğu için aşağı mertebelerde olan varlıklara göre rububi bir konuma sahiptir onların yaratılıp eğitilmelerinde aracıdır.[11] Çünkü kamil insan Allah’ın yaratıklarına ulaşan feyzinin vasıtasıdır. İmam Sadık (a.s) dan da nakle göre şöyle buyurmuştur: “İnsan her ne kadar rububiyet ve fena yolunda hareket ederse o derece de rububi tecelli makamına erişir.”[12]

Açıklanması gereken son nokta da şudur: Bu konuları anlamak ve tevhit ve şirkin sınırlarını birbirinden ayırmak halkın geneli için zordur, çoğu kimseler yeterli bilgiye sahip olmadıkları için tevhitten sapmış ve şirke düşmüşlerdir, bu yüzden de Ehl-i Beyt imamları dostları tarafından kendileri hakkında rububiyet vasıflarının kullanılmasını yasaklamışlardır. Ama şunu da bilmek gerekir ki onların mahluk oldukları ve her hallerinde Allah’a muhtaç bir varlık oldukları ilkesini iyice kavradıktan sonra normal insanların ulaşamadığı bir takım sıfatları onlara isnat etmenin bir sakıncası yoktur.[13]



[1] İbn-i Menzur, Lisanu’l-Arab, Rabbe Maddesi; Tabersi, Ebu Ali Fazl b. Hasan, Mecmeu’l-Beyan, c. 1 s. 21 Mektebetu’l-İlmiye el-İslamiye; Ragib İsfahani, Mufredat- li- elfaz-i Kur’an el-Kerim.

[2] Ragib-i İsfahan-i el-Mufredat ade; İbn-i Menzur, ade Rebebe maddesi

[3] Ragib-i İsfahan-i Rebebe maddesi

[4] El-Mizan Türkçe Tercümesi c. 1 s.  60 - 61

[5] İbn-i Sina, Penç Risale, s. 59 Ebu Ali üniveristesi, Hemedan 2. Baskı 1383

[6] Seccadi, Seyyid Cafer, Ferhang-i Mearif-i İslami, c. 2 s. 732, 3. Baskı Danişgah-i Tehran, 1373

[7] Ade

[8] Ade c. 3 s. 1759

[9] Mir Muhammed Bakır Damad, Cezevat ve Mevakıt, Miras-i Mektup Yay. S. 198 Tahran, 1380 1. Baskı, Tashih Ali Evcebi

[10] Muhammed Şerif Nizamuddin Ahmed b. el- Harevi, Envariye, Suhreverdi’nin Hikmetu’l-İşrak kitabının tercüme ve şerhi, s. 188, Emir Kebir, Tahran, 1363, 2. Baskı

[11] Girami, Muhammed Ali, Levla Fatıma, s. 22 1. Baskı Daru’l-Fikr 1381

[12]  العبودیة جوهر کنهها الربوبیة فما فقد من العبودیة وجد فی الربوبیة"، Mibahu’ş-Şaria, A’lemi lilmatbuat Yay. Beyrut, 1400

[13]  فَقَالَ (الصادق ع) "اعْلَمَا أَنَّ لَنَا رَبّاً یَکْلَؤُنَا بِاللَّیْلِ وَ النَّهَارِ نَعْبُدُهُ یَا مَالِکُ وَ یَا خَالِدُ قُولُوا فِینَا مَا شِئْتُمْ وَ اجْعَلُونَا مَخْلُوقِینَ فَکَرَّرَهَا عَلَیْنَا مِرَاراً وَ هُوَ وَاقِفٌ عَلَى حِمَارِهِ . Biharu’l-Envar, c. 47 s. 148.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Namazı terk etmek orucu bozar mı?
    5628 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/12/19
    İslam’ın tüm hüküm ve buyrukları insanın gelişmesi ve erginleşmesi için teşrii edilmiştir ve onlara göre amel edilmesi durumunda da bunun fayda ve yararı insana dönecektir. Bu hükümlerin tümü bir külliyattır ve ancak bütün buyruklarla amel edilmesi durumunda kâmil neticeye ulaşılır. Netice itibariyle oruçsuz namaz veya namazsız orucun hiçbiri, ideal ...
  • Akika kurbanının şartları ve sünnetleri nelerdir?
    9776 Pratik Ahlak 2019/11/10
    Akika: Yeni doğan çocuğun doğumunun yedinci günü belalardan korunması için bir koyunun veya kurban etmeye salahiyeti olan bir hayvanın kurban edilmesidir.Kurban kesmek yerine para bağışlanması akika yerine geçmez. Münasip olan kız çocuğuna dişi, erkek çocuğuna ise erkek koyunun kurban edilmesidir. Eğer mümkün değilse dişi ...
  • Gençte depresyonun göstergeleri ve tedavi yolu nedir?
    11648 Pratik Ahlak 2011/10/22
    Depresyon, bireylerdeki bir tür davranış veya duygusal bozukluğa denir. Çocuk ve gençliğe yeni adım atmış kimseler, çevrelerindeki birisinin (özellikle anne veya baba) ölmesinden kaynaklanan ruhsal baskı, ailenin anormal ve tabii olmayan tutumu, şiddet, baba veya annenin uyuşturucu bağımlısı olması sebebiyle ailenin güven ve sebattan yoksun olması veya ailevî uyuşmazlıklar ...
  • Mersiye okuyucuların her yıl mersiyelerine ekledikleri yeni şeylerin sakıncası yok mudur?
    8594 تاريخ بزرگان 2009/01/29
    Aşura kıyamı ve Kerbela tarihinin iki sayfası vardır: Biri yiğitlik ve iftiharla dolu nurlu ve beyaz bir sayfa, diğeri benzersiz veya eşine az rastlanır bir cinayetin işlendiği bir facia oluşu. Bu yüzden Kerbela’da meydana gelen musibetleri imkansız ve akla aykırı olarak algılamamak gerekir. ...
  • Vesveseyi tedavi etme yolu nedir?
    13993 Pratik Ahlak 2011/04/11
    Sözlerinizde belirttiğiniz gibi vesveseye müptelasınız. Belirttiğiniz ruhsal ve psikolojik sorunlarınızın çoğu kesinlikle bu hastalıktan kaynaklanmaktadır. Bu sorunlardan kurtulmak için ilk etapta hastalığınızı tedavi etmeye yönelin. Vesvesenin şeytanın desise ve tuzaklarından olduğunu bilmeli ve ona itina etmemelisiniz. Ondan kurtulmak ve bu tür hallerin bertaraf edilmesi için, kendinizi ...
  • Rum ordusunu başında (İran’la olan savaşta) imparator Heraklüyus vardı. Bu imparator, Allah’ın sevgili kullarından ve mümin midir? Acaba cennete gidecek midir?
    8493 تاريخ بزرگان 2008/08/12
    Müslümanların, Rumluların zaferinden sonraki sevinçleri, onların ve imparatorlarının müslüman oldukları anlamına gelmez. Ama iman getiren ve iyi amel yapan herkes cennete gitmeyi hak edecektir. ...
  • İnternetten film ve müzik indirmenin hükmü nedir?
    7599 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/10/17
    Film müstehcen ve müzik haram türden olursa onları indirmek, izlemek ve dinlemek, site sahiplerinin izniyle ve parasını ödeyerek olsa bile haramdır. Ama izlenmesi ve dinlenmesi caiz olan film ve müziklerin indirilmesi, site sahiplerinin koyduğu şartlara uyularak ve parasını ödeyerek olursa sakıncasızdır. Yoksa hırsızlık olur ve caiz değildir. ...
  • Aceleyi gidermek için ne yapılmalıdır?
    6672 Teorik Ahlak 2012/05/03
    Acele, dinsel öğretilerin men ettiği hususlardandır. Bu, işleri yapmada erken girişimde bulunmak anlamına gelir. Acele etmek hız ve işleri zamanında yapmak ile fark eder. Hız, öncüllerin ve gerekli şartların hazır olmasından sonra insanın fırsatı elden vermemesi ve işi yapmak için girişimde bulunmasıdır. Acelenin karşısında ise soğukkanlılık ve ...
  • İkamet ettiğimiz evimizin dışında iki parça da arsamız var. Sattıktan sonra onların humusunu vermemiz gerekir mi?
    5571 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/07/10
    Ayetullah el-Uzma Hamanei’nin Bürosu: Elde edilen kazançtan ticaret yapmak ve değerinin yükselmesi için satın alınmışsa satıldıktan sonra humusunun verilmesi gerekir. Ayetullah el-Uzma Mekarim Şirazi’nin Bürosu: Şimdi de humusunu verebilirsiniz, ama sıkıntıdaysanız sattıktan hemen sonra da verebilirsiniz. Ayetullah el-Uzma Hadevi Tahrani’nin Cevabı: Arsa sahibi ...
  • Acaba bir insan cinle evlilik yapabilir mi?
    4518 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2019/05/28
    Öncelikle sagılarımızı sunarak şu noktayı hatırlatmayı gerek görmekteyiz.bu be benzeri konuları öğrenmenin hayatımıza hiçbir faydası yoktur. Bunun hükmünü öğrenmek bize hiçbir maddi ve manevi fayda sağlamayacaktır. “~~55.56~ فٖيهِنَّ قَاصِرَاتُ الطَّرْفِ لَمْ يَطْمِثْهُنَّ اِنْسٌ قَبْلَهُمْ وَلَا جَانٌّ”

En Çok Okunanlar