Gelişmiş Arama
Ziyaret
22033
Güncellenme Tarihi: 2009/07/04
Soru Özeti
Niçin bir erkeğin şahitliği iki kadının şahitliği ile eşittir?
Soru
Niçin bir erkeğin şahitliği iki kadının şahitliği ile eşittir?
Kısa Cevap

Yüce Allah tarafında insanlar için belirlenen kanunlar yaratılış âlemi, evrenin gerçekleri ve insanın yaratılışı ile uyum içindedir. Kadının yaratılışı erkeğin yaratılış ve yapısı ile farklı olduğu için Bu iki varlığın görev ve hükümleri de farklıdır. Bu görevlerden biri mahkemede şahitlik yapmaktır Bu görev hislerin etkisinde kalınmadan ve gerçeklere uygun şekilde yerine getirilmesi gereken bir görevdir. Ancak bu şekilde kimsenin hakkı zayi olmaz. Buna nazaran kadının bazı konularda şahitliği kabul edilmez Nitekim bazı durumlarda da erkeklerin şahitliği geçersizdir. Bazı durumlarda da iki kadının şahitliği bir erkek yerine geçerli sayılır…

Üstelik şu noktaya da dikkat etmek gerekir ki şahitlik bir görev ve sorumluluktur, bir hak değildir. Buna göre eğer birilerinin şahitliği mahkemede kabul edilmiyorsa bu onların görev ve sorumluluklarının az olduğunu gösterir haklarının çiğnendiğini değil.

Ayrıntılı Cevap

Bazı noktaları dikkate almak bizlerin gerçeği anlamamız için yardımcı olur.

1- İslam’ın belirlediği hak ve cezalarda kadın ve erkek birbirleriyle farklıdırlar. Örneğin bir erkek mürtet olursa onun cezası öldürülmektir. Ancak bir kadın mürtet olursa cezası öldürülmek değildir. Yine İslam, erkeğe yüklediği bir takım vazife ve görevleri kadınlara yüklememiştir. Bu farkların delili de onların yapı ve yaratılış yönünden farklı olmalarıdır. Çünkü kadın ve erkeğin ahlak yapıları, his ve duyguları birbirinden faklıdır. Buna göre Allah’ın kadından isteği yükümlülük erkeğe nazaran farklıdır. Yüce Allah kadını bir hedef ve erkeği daha farklı bir hedef ve görev için yaratmıştır. Bu ikisi aynı türden olmalarına rağmen birbirinden yapı olarak farklıdırlar. Buna göre adalet bunların yükümlülük ve görevlerinin birbirinden farklı olmasını gerektirir.

2- İslam açısından şahitlik etmek bir seçkinlik ölçüsü olarak değerlendirilmemektedir. Bu ancak bir görev ve sorumluluktan ibarettir. İslam bu görevi insanların aralarındaki ihtilaflardan iyice haberleri olan kimselerin üzerine koymuştur. Bu yüzden Kur’an şahitliği gizlemeyi haram kılmıştır.[1]

Buna göre bir kimsenin şahitliği mahkemede kabul edilmese bu onun sorumluluğunun az olduğu anlamına gelir hakkının zayi olduğunu ifade etmez.

3- Şahitlik etmek görevi erkek ve kadının ruh yapısı ve üstlendiği rol ile doğrudan ilişkilidir. Bu onlardan birinin kâmil ve diğerinin eksik olduğunu göstermez. Çünkü kadınları ilgilendiren konularda erkeklerin şahitliği geçerli değildir ve bu iş kadınlara aittir. Buna karşılık bazı konularda da kadınlardan şahitlik görevi kaldırılmış ve bu yükümlülük erkeklere bırakılmıştır. Bazı durumlarda da iki kadının şahitliği bir erkeğin şahitliğine eşdeğer kılınmıştır.

Bütün bu kanunlar hikmete dayalıdır. Ve yasama sistemiyle yaratılış sistemi arasındaki bir uyumu ifade eder. Çünkü yasama sistemi yaratılış sistemiyle ve varlıkların doğasıyla çelişki içinde olursa bu kanun değerli bir kanun olarak kabul edilmez. Bir yasama sisteminin değer ve gücü onun yaratılış nizamında yer alan varlıkların varlık kapasiteleriyle uyum içinde olmasına bağlıdır.

Yaratılış sisteminde erkek ve kadın arasında birkaç yönden birçok farklılıklar vardır:

1- Organlar bakımından: Erkek ve kadınlar bütün organları yönünden birbirlerinden farklıdırlar. İster cinsel ve türeme organları olsun isterse diğer organlar yönünden.

Vücutta tüy çıkması, derinin altındaki yağ oranı, derinin yapısı ve zarifliği, kemiklerin hacmi, kemikleri oluşturan maddeler, kasların büyüklüğü, bilek gücü, beyinin geometrik şekli, hacmi ve ağırlığı, kalbin hacmi, atışı, tansiyon, vücudun ısısı, bir dakikada gerçekleşen solunum sayısı, boy, kilo, ses özellikleri, kandaki akyuvarların ve alyuvarların sayısı, akciğerin kapasite ve hacmi kısacası her şeyde hatta bedendeki bir tüyde bile kadın ve erkek birbirlerinden faklıdırlar.[2]

2- Hisler, eğilimler ve ahlak yapısı yönünden:

Ruhbilimcilerin verdikleri bilgilere göre sevgi, edilgin davranışlar ve hissi tutumlar kadınların özelliklerinden sayılır. Buna mukabil bağımsızlık, rekabet, sultacılık egemenlik ve şiddet erkeklerin özellikleri arasında sayılır.[3]

Yine muhabbet dolu bir yüreğe sahip olmak, aşırı duygusallık, cilvecilik, süslenme, güzel elbise ve ziynetler düşkünlük kadınların özelliklerindendir.[4]

Kadın taklitçilikte modaya uymakta, ağlama ve gülmede kadından daha ileridir.[5]

Kadınlar daha fazla duygusal oldukları için duygusal sahnelere karşı daha fazla etkilenir ve heyecana kapılırlar.[6]

Yaratılış sahasındaki bu fark ve özellikler nazara alındığında yasama alanında da işin sağlamlığı ve insanların haklarının zayi olmaması için gerekli tedbirlerin alınması gerekir. Burada üç faraziye söz konusu olabilir:

1- Kadınlarda his ve duyguların ağırlık bastığı, heyecanların unutkanlığa yol açtığı ve kadınların daha çabuk bir şeye güvendikleri ve çabuk etkilendikleri için kadınların şahitliğini her alanda geçersiz ilan edilmesi.

Bu yöntem bazı hakların zayi olmasın yol açabilir çünkü bazı konular kadınlara mahsus olduğundan onları kadınlar daha iyi bilebilir ve şahitlik edebilirler.

2- Her alanda kadının şahitlik yönünden erkek gibi kabul edilmesi.

Bu yöntem de yukarıda açıklanan deliller yüzünden yargının sağlamlığına kuşku getirir ve halkın haklarının zayi olmasına yol açar.

3- Orta yol: Allah insanları yaratmıştır ve onların bütün özellik ve sırlarından haberdardır. Buna göre de Allah insan haklarıyla ilgili konularda kadınların şahitliğini geçerli bilmiş ancak işi sağlama bağlamak için iki kadının şahitliğini bir erkeğin şahitliği ile eşdeğer kabul etmiştir. İşte yaratılış sistemi ve adalete uygun olan bu yol İslam’ın kabul ettiği yöntem ve kanundur.



[1] Bakara: 283

[2] Paknejad, Seyid Reza, Evvelin Daneşgah ve Aherin peyamber, c. 19 s. 280- 293

[3] Revanşinasi Rüşd, c. 1 s. 330 Semt yayınları

[4] Paknejad, Ade s. 281

[5] Ade, s. 295

[6] Kitab-i Nekd, S. 12 s. 59

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Zifaf gecesinin adabı nasıldır?
    23925 Pratik Ahlak 2011/07/18
    Zifaf gecesi gelinle güveyin (damat) şer’i yolla karı koca olama akdini yaptıktan sonra birlikte kalacakları ilk gecedir. Bu gece her fert için kendi hayatında çok önemli ve çok mübarek bir gecedir. Bu nedenle İslami kaynaklarda bu gece için birçok adap zikredilmiştir. Mübarek oluşuna kaynaklık yapan evlilik hakkında ...
  • Niçin Hz. Âdem’in (a.s) hatası yüzünden yer küresinde kalmaya mecbur olup sonuçta günaha bulaşıp cezalandırılmalıyız?
    15204 Eski Kelam İlmi 2010/06/02
    Hz. Âdem başta olmak üzere bütün Enbiyalar (a.s) her çeşit günah ve hatalardan masum ve beridirler. Hz. Âdemin yaptığı şey ise irşad-i bir emre muhalefetti. Dolaysıyla yapılan bu muhalefete günah denilmez. Aslında insanın ve Hz. Âdemin yeryüzüne gelişi ilahi bir takdir olup ...
  • “Dinde zorlama yoktur, olgunluk sapıklıktan ayrılmış belli olmuştur” ayetinin anlamının çeşitli tefsirleri dikkate alarak açıklayınız.
    12521 Tefsir 2007/10/25
    Farklı tefsirleri nazara aldığımızda ayetin anlamı ile ilgili beş ana görüş ortaya konulmuştur. Bu görüşler arasında doğru olan görüş şudur ki, ayet genel, kapsamalı ve insani bir anlam taşımaktadır. O da şudur: Din bir inançla ilgili kalbi bir konudur. Bu konuyla ilgili zorlama gerçekleşmesi mümkün değildir. Kul ...
  • Ahbaricileri nasıl cevaplandırmalıyız?
    6636 Eski Kelam İlmi 2012/08/01
    Ahbariciliğin mebnasını iki kısma ayırabiliriz: Birincisi epistemolojiktir. Diğeri dini öğretileri elde etmek için takip edilen yöntem problemidir. Epistemolojik bağlamda ahbariler dini öğretileri elde etmek için kabul gördükleri tek bilgi kaynağı rivayetlerdir. Ahbariler “kütübi arb’ada”; dört kitapta (Şianın rivayetler bazında kabul gördükleri dört kaynak kitap) zikredilen tüm rivayetler ...
  • İlahi meşiyyet ile insanın iradesinin ilişkisi nasıldır?
    10850 Eski Kelam İlmi 2007/11/24
    İnsan, varlığını ve varlığıyla ilgili bütün özelliklerini yüce Allah'tan alan mümkün bir varlıktır. Allah, kendi tekvini iradesi ile onu seçme özgürlüğü ve iradesi olan bir varlık olarak yarattı. Bu ayrıcalığı ile ona diğer varlıklar karşısında üstünlük bağışladı. O halde insan, Allah'ın teşrii iradesine (kanun koyma iradesine) muhatap olan en üstün ...
  • Ehlisünnet arasında değişik şekillerde yaygın olan teravih namazının Ehlibeyt mezhebindeki yeri nedir?
    8227 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/05/27
    Teravih, Ramazan ayı gecelerinde yatsı namazında sonra kılınan nafile namazlara denir.[1] Ehlisünnet bu namazlara ikinci halifelerinin emriyle başlamış ve onu cemaatle kıla gelmişlerdir.[2] Belirttiğiniz gibi onun rekât sayısı farklıdır.[3] Ama Ehlibeytten gelen rivayetler esasınca, aziz İslam Peygamberi (s.a.a) ...
  • Neden Şia geçici evliliği (muta) caiz bilmektedir?
    27933 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2013/04/23
    Başlangıçta bu meselenin fıkhi konulardan olduğuna ve özel bir alan ve ortamda ilgili uzmanlar tarafından incelenmesi gerektiğine dikkat etmeliyiz. Burada kısaca konuları beyan edecek ve konunun detaylarını ayrıntılı cevaba bırakacağız. 1. Geçici evlilik, hiçbir evlilik engeli taşımayan, iki tarafın rızasıyla ve belirli bir zamana kadar belirlenmiş bir ...
  • Şia’nın bakışında sihir nedir? Nasıl iptal edilebilir?
    12586 Tefsir 2011/01/20
     Sihir olağanüstü bir fiil olup bazen bir tür hipnotizma ve hokkabazlıktır ve bazen de sadece ruhsal, hayali ve telkinsel yöne sahiptir. Bazen tanınmamış fiziksel ve kimyasal özelliklerden yararlanarak, bazen bir takım cisim ve unsurlardan istifade ederek ve bazen de şeytanlardan yardım alma yoluyla gerçekleşir. Sihirbazlar sapık ...
  • Neden baldızla evlenmenin haram oluşu zamanın değişmesiyle birlikte değişmemektedir?
    14073 فلسفه غرب 2009/12/20
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Bir annenin çocuğuna süt verme süresi ne kadardır?
    8528 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/08
    Bu konuda fakihlerin bazı görüşlerine yer veriyoruz: Fakihlerin çoğuna göre çocuğa süt vermenin en az süresi yirmi bir aydır.[1] Bazılarına göre ise iki yıla kadar süt vermek caiz ve müstehaptır. Bu açıdan baktığımızda fakihlerin çoğunun bu konudaki görüşlerinin arasında fazla bir fark ...

En Çok Okunanlar