Gelişmiş Arama
Ziyaret
40467
Güncellenme Tarihi: 2009/07/22
Soru Özeti
Ulu'l-azm peygamberleri kimlerdir ve kitaplarının adları nedir? Bunlara niçin ulu’l-azm denir? Niçin Zerdüşt ve Davud ulu’l-azm değildirler.
Soru
Ulu'l-azm peygamberler kimlerdir ve kitaplarının adı nedir? Niçin Zerdüşt ve Davud kitap sahibi olmalarına rağmen ulu’l-azm değillerdir.
Kısa Cevap

Ulu'l-azm ifadesi Ahkaf suresinin 35 ayetinde yer alır. Azim hüküm ve şeriat anlamındadır. Ulu'l-azm peygamberler müstakil şeriat ve dini olan peygamberlerdir. Hadislerde ulu’l-azm peygamber için bir takım özellikler zikredilmiştir:

1- Cihanşumul bir davete sahip olmak

2- Din ve şeriat sahibi olmak

3- Allah tarafından gönderilen kitaba sahibi olmak

Sadece 5 peygamber bu özelliklere sahiptiler; yani genel bir davet ve misyona sahip olmanın yanı sıra kitap ve şeriat sahibidirler. Bunlar; Hz. Nuh, Hz. İbrahim, Hz. Musa, Hz. İsa, ve Hz. Muhammed’dir. Hadislerde Hz. Nuh ve İbrahim’in kitapları suhuf olarak anılır. Hz. Musa’nın kitabı Tevrat, Hz. İsa’nın kitabı İncil ve Hz. Muhammed’in kitabi Kur’an-ı Kerim’dir.

Ayrıntılı Cevap

Ulu'l-azm kelimesi bir defa Kur’an’da geçer. Allah Teala buyurmuştur ki: “Ulu'l-azm peygamberler gibi sen de sabret…”[1] Azim, irade ve kararlılık anlamındadır. Ragip İsfahani Müfredat’ta şöyle der: “Azm, bir işi yapmaya karar almak anlamındadır.”[2]

Lisanu’l-Arap adlı eserde şöyle geçer: “Ulu'l-azm peygamberler Allah’a yerine getirmesini söz verdikleri işi yapmada kararlı olan peygamberlerdir.”[3] Kur’an-ı Kerim’de ise azm bazen sabır[4] bazen de ahdine vefa anlamında kullanılmıştır.[5]

Tefsir kitaplarında yer alan açıklama ise şöyledir: Şeriat ve yeni din sahibi peygamberler daha fazla zorluklarla karşı karşıya geldikleri ve bu sıkıntı ve zorluklara karşı koyabilmek daha sağlam irade ve azmi gerektirdiği için bu peygamberlere ulu’l-azm denilmiştir. Bazıları azim ve azimeti hüküm ve şeriat olarak tefsir etmişlerse işte bu noktadan dolayıdır.[6] Yoksa azım lügatte şeriat anlamına gelmemiştir.[7]

Bir peygamberin ulu’l-azm oluşu onun şeriat sahibi oluşunun göstergesidir. Buna göre özel bir dine sahip olan bir peygamberden sonra gelen peygamberler yeni bir din sahibi peygamber zuhur edinceye kadar onun dinin yayarlar.[8]

Allah Teala Kur’an-i Kerim’de dinin yasanması ve peygamberler tarafından iletilmesine işaret ederek bu bağlamda dört Peygamber’in adını zikreder. Bu ayette son dinin getiricisi olan İslam Peygamber’ine hitap edildiği nazara alındığında beş peygamber’in bu özelliğe sahip oldukları ortaya çıkar. Allah Teala şöyle buyurur:

“Dinden Nuh'a tavsiye ettiğini, sana vahyettiğimizi, İbrahim'e, Musa'ya ve İsa'ya tavsiye ettiklerimizi size de din (ve kanun) olarak belirledi. Dini yaşatın ve onda ayrılığa düşmeyin…”[9]

Hadislerde Ulu'l-azm Peygamberler

Şia olmayan bazı ilk dönem müfessirler ulu’l-azm peygamberleri cihatla yükümlü olan veya mucizelerini açıklamakla görevli olan peygamberler olarak tarif etmiş ve bunun örneklerini açıklarken Nuh, İbrahim, İshak, Yakup, Yusuf, Eyyub’u veya İbrahim, Nuh, Hud, ve Muhammed’i zikretmiş olsalar da[10] ancak Ehl-i Beyt İmamlarından gelen hadislerde hem ulu’l-azm peygamberlerin vasıfları hem niçin bu isimle anıldıkları hem de kimler oldukları açıklanmıştır.

Bu hadisler uyarınca ulu’l-azm peygamberlerin özellik ve vasıfları şunlardan ibarettir:

1- Bütün insan ve cinlerin kapsayan cihanşümul bir davet sahibi olmak[11]

2- Yeni bir şeriat ve müstakil bir dine sahip olmak[12]

3- Kendisine kitap verilmiş olması[13]

Bazı hadislerde bu özelliklerden sadece ikisi zikredilmiş ancak diğer bazı hadislerde her üç özellik bir arada zikredilmiştir.

İmam Rıza (a.s), “Bu peygamberler (Hz. Nuh, İbrahim ve…) niçin ulu’l-azm oldular, sorusuna şöyle cevap verir: “Çünkü bunlar özel bir kitap ve şeraitle gönderilmişlerdir.”[14]

Buna göre kitap sahibi olmak ulu’l-azm peygamber olmanın şartlarından biridir. Ancak bundan başka iki önemli şart da vardır. Yani bütün insan ve cinleri kapsayacak cihanşümul bir davete sahip olmak ve özel bir şeriatı olmak.

Şu noktayı unutmamak gerekir ki müstakil şeriatı olmak onun getirdiği şeriatın önceki peygamberlerin şeriatıyla tamamen farklı olduğu anlamına gelmez. Sadece zamanın şartlarına göre şeraitlerin birbirinden farklı olabileceğini ifade eder.

Hz. Davud (a.s) ilahi bir kitaba sahip olmasına rağmen onun kitabı yeni hükümleri ve müstakil bir şeriatı içermiyordu Nitekim Hz. Adem, Şeys ve İdris de kitap sahibi olmalarına rağmen ulu’l-azm peygamber değildiler.[15]

Hadislerde açıkça ulu’l-azm peygamberlerin isimleri açıklanmıştır. Hz. İmam Ali b. Hüseyn Zeynü’-Abidin’in şöyle dediği nakledilmiştir: “Ulu'l-azm peygamberler beş kişidirler Hz. Nuh, Hz. İbrahim, Hz. Musa, Hz. İsa Hz. Muhammed (s.a.a).”[16] Aynı manayı içeren bir hadis de İmam Cafer Sadık[17] ve İmam Riza’dan[18] nakledilmiştir. Hadislerde Hz. Nuh ve Hz İbrahim’in kitapları Suhuf olarak anılmıştır. Kur’an’da Hz. Musa’nın kitabından Suhuf olarak söz edilmesine rağmen[19] bu sahifelerin tümü Tevrat olarak adlandırılmıştır. Hz. İsa’nın kitabı İncil ve Hz. Muhammed’in kitabı Kur’an’dır.

Ama Evista Zerdüştilerin kitabıdır. Bu kitabın onların peygamberi olan Zerdüşt’e Allah tarafından verilen kitap olup olmadığı tartışılabilir konudur. Evista’nın çeşitli bölümlerinde onun sözleri, yaratıcı veya halkla konuşmaları nakledilir.[20] Bkz. Evista’nın eski bölümü olan Yesna Fasıl 46 b. 1-2 Elbette hadislerde Zerdüşt kitap sahibi bir peygamber olduğu kaydedilmiştir.[21]



[1] Ahkaf: 35

[2] Müfredat-i Rağip Azm maddesi

[3] و أُولُو العَزْمِ من الرُّسُلِ: الذینَ عَزَمُوا على أَمرِ الله فیما عَهِدَ إلیهم،  Bkz. Lisanu’l-Arap c. 12 s. 399

[4] Şura: 43

[5] Taha: 115

[6] Allame Tabatabi Azmin azimet yani şeriat ve hüküm anlamına geldiğinin hadislerce teyit edildiği görüşündedir. Tercüme-i El-Mizan c. 18 s. 332

[7] Tefsir-i Nümune: c. 21 s. 379

[8] Misbah-i Yezdi, Usul-i Akait, s. 339

[9] Şura: 13

[10] Biharu’l- Envar c. 11 s. 35 Beyrut Vefa yay.

[11] Ade s. 32

[12] Ade. 34; İleluş’şerai, c. 1 s. 149 Bab. 101

[13] Ade. 35

[14] Ade. 56

[15] El-Mizan c. 2 s. 142

[16] Biharu’l-Envar, c. 11 s. 32

[17] Ade. C 11 s. 56

[18] İlelu’ş-Şerai c. 1 s. 149 Bab 101

[19] A’la: 19

[20] Rabert Hum; Edyan-i Zinde-i Cihan, s. 278

[21] Men Layehzeruhu’l-Fakıh, c. 2 s. 53 H. 1678; Sefinetu’l-Bihar, c. 4 s. 346

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • İslam dini niçin var?
    13395 Eski Kelam İlmi 2011/07/14
    Din, akaid ve Peygamberlerin insanların hidayet ve saadeti için Allah’tan getirdikleri bir dizi ameli ve ahlaki hükümlerdir.Dini öğretilerde dinin gerekliliği insan fıtratıyla ilişkilendirilmiş, Kur’an-ı Kerim’de de insan fıtratı ilahi fıtrat olarak tanımlanmış ve bütün ilahi kanunların Allah’a inanma ve tapınma hissi üzerine kurulduğu ...
  • Rivayette müminlerin birbirleriyle ilişkilerinde sevinçli ve güler yüzle davrandıkları gelmiştir. Acaba bu mesele, yaşamda karı-koca arasında da geçerli midir?
    6096 Pratik Ahlak 2012/09/09
    Müminin sıfatlarının birisi hakkında zikredilen rivayetlerde, onun başkalarına karşı sevinçli ve güler yüzlü davrandığı ve hüzün ve gamını kalbinde gizlediği; bu sıfatın dostluk eğilimini çektiği buyrulmuştur. Bu konunun müşterek yaşamda ve aile içinde başka bir şekilde olduğunu; evli çiftlerin birbirlerinin gam ve hüznüne ortak olduğunu; eşlerin birbirine ...
  • Acaba kadın yargıç olabilir mi?
    11168 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/05/06
    Fakihler ve din uzmanları kadının yargıç olması gibi bazı konular hakkında farklı görüşlere sahiptirler. Bu gibi konular, dinin zaruri ve zorunlu konularından sayılmamaktadır.Kadının yargıç olamayacağını söyleyenler, bu hususta nakledilen rivayetlere ve icma delililine dayanmışladır.
  • Sonucun öznesel nedene muhtaç oluşunun ölçüsü sadece varlıksal yoksulluk mudur? Yoksa tam neden için de yeterli midir? Felsefî kavramların neden tür ve ayrımı bulunmamaktadır? Ve…
    5633 İslam Felsefesi 2011/09/21
     Aşağıdaki noktalara dikkat etmek, yanıtı kavramada size yardımcı olacaktır.      1. Tüm nedenler öznesel nedene döndüğünden bu konuda tam neden ile öznesel neden arsında bir fark bulunmamaktadır.2. Felsefî kavramlar varlıktan alınmıştır ve varlığın mahiyeti yoktur. Tür ve ayrım mahiyetin kısımlarıdır ve mahiyetten yoksun bir şey mahiyetin kısımlarından da ...
  • Raksetmenin haram olduğunu söyleyen hadisleri senetleriyle beraber zikrediniz.
    7034 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/06/16
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Velayet-i fakihi dile getiren rivayetler veliyy-i fakihin bir olmasını da yansıtmakta mıdır?
    6332 Düzenler 2012/06/16
    Rivayetler ve velayet-i fakihin kelam eksenli diğer referanslarından veliyy-i fakihin bir veya çok oluşu anlaşılmamaktadır. Düzenin korunması ve kaosun engellenmesi durumunda birkaç fakihin ayrı bir şekilde veya şura şeklinde velayetlerini icra etmesi mümkündür. Şura türü İslam cumhuriyetinin ilk anayasasında (1980) mevcut idi, lakin bir takım sorunların önüne ...
  • Vesilelerin Allah'a Yakınlaşmakta ki Önemi Nedir?
    12727 Eski Kelam İlmi 2009/12/20
    Vesilenin çok geniş manası vardır. Allah'a yakınlaşmaya neden olan her şey ve her işe şamil olmaktadır. Dünya yaşayışı, insanların hidayeti ve ilerlemesi için sebep ve sonuç düzeni üzerine kurulduğu, yine insanların doğal ihtiyaçları maddi sebeplerle karşılandığı için Allah'ın, hidayet, mağfiret, bağışlanma, yakınlaşma ve ...
  • Bedensel esenlik sırrını nasıl araştırabiliriz?
    7133 Eski Kelam İlmi 2011/08/21
    Allah tarafından konulan tabiat kanunları bu dünyada hiçbir insanın baki kalmamasını ve değişik nedenlerle ve bu cümleden olmak üzere bedensel esenliği kaybederek dünyayı terk edip ebedi âleme geçmesini muayyen kılmıştır. Öte taraftan her ne kadar peygamberler ve imamlar (a.s) bir takım özel durumlarda Allah’ın izniyle hastalara (sadece Allah’ın evliyalarının ...
  • Humus yılının başlangıcından birgün önce alınan yiyeceklerin humusunun verilmesi neden gereklidir?
    5580 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/14
    Herkes humus yılı boyunca şanına uygun şekilde ve israf etmeden gelirinden yaptığı -ailesine yiyecek almak gibi- harcamalarına humus gelmez. Ancak humus yılının sonunda humus yılından birkaç gün önce alınmış olsa bile bu yiyeceklerden fazla kalan kısmının humusunu vermesi gerekir. Zira sonuçta elindeki sermayeyle onları almıştır. Almasaydı ve ...
  • Kendimden nasıl şehvani düşünce ve hayalleri uzaklaştırmalıyım?
    46781 Pratik İrfan 2011/10/29
    Şeytansal fikirler ve düşünceler herkesin zihnine hutur ediyor. Ama insan bu fikir ve düşüncelerin yerini dolduracak ve insanı iyiliklere sevk eden başka düşünce ve fikirler bulmalıdır. Böylece insanı pislik ve kötülüklere duçar etmeden bu şeytansal fikirlerin önünü kesip onlardan fasıla almalıdır. ...

En Çok Okunanlar