Gelişmiş Arama
Ziyaret
6774
Güncellenme Tarihi: 2012/01/18
Soru Özeti
Ruhlar Âleminde Zamanın Olmayışı
Soru
Ruhlar âleminde zaman mevcut mudur?
Kısa Cevap

Zaman, aklî bir mefhum olup maddi varlıkların ontolojik tarzından elde edilir. Nitekim sebat mefhumu da soyut varlıkların ontolojik tarzından elde edilir. Ruh, soyut varlıklardandır ve soyut varlıklar âleminde zaman mevcut değildir; çünkü zaman tabiat âleminin özelliklerindendir. Elbette ruhlar (soyutlar) âleminde maddi varlıklar için kullanılan “zaman” kelimesinin yerine, soyut varlıklar için kullanılan “dehr” kelimesi yer alır.

Ayrıntılı Cevap

Takriben tüm İslam filozofları, zamanın bir tür birleşik miktar ve nicelik olduğu, geçici ve durmayan bir özelliği kendinde barındırdığı ve hareket vasıtasıyla[1] cisimlere yüklendiği görüşünde hemfikirdir.[2] Molla Sadra önceki filozofların zaman hakkında belirtmiş olduğu iki özelliği genel olarak kabul etmiştir ve bu iki özellik şunlardır:

1. Zaman bölünebilir bir olgu ve nicelik kabilindendir.

2. Zamanın hareket ile ayrılmayan bir ilişkisi vardır.

Molla Sadra, kendinden önceki filozofların belirttiği diğer iki özelliğe ise karşı çıkmıştır:

1. Önceki filozoflar zaman ve hareketi dış arazlardan saymaktaydı. Molla Sadra ise onları sadece zihnin tahlili ile birbirinden ayrılabilen maddi varlıkların tahlilî arazlarından bilmiştir.

2. Filozofların arazi hususlardaki hareketi ve özellikle feleğin dairesel hareketi olarak sandıkları zamanla eşgüdümlü hareketi, o cisimlerin cevhersel hareketi olarak değerlendirdi ve bu şekilde zamanı onların zatî hususlarından biri olarak tanıttı.

Bu nedenle Molla Sadra’nın bakışında zamanın hakikati şudur: Zaman, her cismin kendi zatında sahip olduğu akıcı olmayan boylam, enlem ve kalınlığa ek olarak taşıdığı akıcı bir boyut ve uzamadır. O, zamanı maddi varlıkların ontolojik tarzından elde edilen aklî bir mefhum bilmektedir. Nitekim sebat mefhumu da soyut varlıkların ontolojik tarzından elde edilmektedir.[3] Filozofların literatüründe “dehr” soyut varlıklar için bir kapsam olup maddi varlıklar için kullanılan zamanın karşısında yer alır. Nitekim Yüce Allah hakkında da “sermed” kavramı kullanılmaktadır.[4] Her halükarda evvela, zamansal öncelik ve sonralığın zamansal hususlara özgü olduğunu, zaman ufkundan ötede olan bir varlığın hiçbir fenomenle zamansal bir ilişki kurmayacağını, ona yönelik geçmiş, hal ve geleceğin bir olacağını ve zaman kapsamında bulunan dağınık varlıkların onun açısından toplu görüneceğini bilmek gerekir.[5] İkincisi; mekan ve zaman içinde olmak, değişkenlik ve hareket madde ve tabiat âleminin gereklerinden olan eksiklik ve sınırlamalardandır. Oysaki soyut varlıklar âlemi, tabiat âleminden daha yüksektir, kemaller âlemidir ve bu sınırlamalara sahip değildir. Çünkü araştırmacılar bir sınıflandırmayla, küllî âlemleri üç âleme ayırmaktadır: Birincisi, hem zat ve hem de fiil makamında madde ve maddenin eserlerinden soyut ve arı olan akıl âlemidir. İkincisi, madde âleminden soyut olan, ama şekil, boyut ve durum gibi onun bazı özelliklerini taşıyan misal âlemidir. Üçüncüsü ise madde ve tabiat âlemdir.[6] Bu sınıflandırma esasınca, üçüncü âlem olan madde ve tabiat âleminde bulunan varlıklar, maddeye bir tür ilgi ve yakınlık duyar. Bu, tümünü hareket, değişkenlik, zaman ve mekân içinde olmanın kuşattığı bu âlemin özellik ve hususiyetlerindendir. Madde âleminden daha üstün ve değerli olan diğer iki âlemde ise durum bunun tersinedir. Bu yüzden ruhlar âlemi olan soyut varlıklar âleminde zaman mevcut değildir, bilakis soyut varlıklar için “dehr” bir kapsam olup maddi varlıklar için bir kapsam olan zaman karşısında yer alır. Elbette ruhun soyut oluşu hususunda bir şüphe bulunmamaktadır[7] ve bu konuda birçok delil ileri sürülmüştür.[8] Bu delillerden birisine örnek sıfatıyla işaret etmemiz yerinde olacaktır: Her insan varlığında iki tür idrak mevcuttur. Bunlar cüzî ve külliden ibarettir. Cüzî, beş duyu organıyla (görmek, işitmek, koklamak, tatmak ve dokunmak) idrak edilir ve duyular ile idrak edilen şeylerin tümü bedenin dışındadır. İnsanın diğer idrak türü ise küllî hususlardır. Küllî sadece zihinde yer alır ve onun yeri, insan akıl ve ruhudur; mesela ilim ve apaçık birincil doğrular ve bu kabilden olan bütünün cüzden büyük olması bu türdendir. Elbette zihin, hafıza ve akıl insandaki ruhun boyutlardır. Ruh; külliler, kaideler ve apaçık birincil doğruların yüklendiği yerdir. Bu küllî hususlar dış dünyada mevcut değildir, sadece insan ruhuna yüklenmektedir. Bu nedenle, onların yüklenildiği yer de maddi olamaz. Bu açıklamayla, kapsam ile kapsanılan ve hal ile mahal arasında bir uyum ortaya çıkar ve bir mahzur da doğmaz.[9] Merhum Hacı Nasıruddin Tusi, bu nedenselliği kısa ve açık bir şekilde şöyle beyan etmektedir: “Ruh, maddeden soyut bir cevherdir; çünkü o (külli) maddeden soyuttur.”[10] Netice itibariyle, ruhun soyut ve soyut varlıklar âleminin daha üstün ve değerli olduğunun ispat edilmesiyle ve aynı şekilde zamanın tabiat âlemine özgü özelliklerden sayıldığının ve tabiat âleminin en alçak varlık âlemi olduğunun açıklanmasıyla, zaman kavramının sadece madde ve tabiat âleminde kullanıldığı ve madde ve maddenin özelliklerinden soyut olan ruhlar âleminde zamanın olmadığı açıklığa kavuşmuş oldu.  



[1] Hareketin sade bir tanımı vardır: Hareket, tedrici değişimden ibarettir. Hareket hakkında başka tanımlar da yapılmıştır ve şeyin tedrici olarak kuvveden fiile geçişi bunlardan biridir. Muhammed Taki Misbah Yezdi, Amuzeş-i Felsefe, s. 266, Sazman-ı Tebliğat, çap-ı dovvom, Tahran, 1366.

[2] Muhammed Taki, Misbah, Amuzeş-i Felsefe, c. 2, s. 148.

[3] a.g.e. s. 139.

[4] Bu iki kavram bazen (Arapça’da) “meta” karşısında ve nispet mefhumu taşıyarak kullanılır; çünkü sabitlerin değişkenlere yönelik nispetinin dehr olduğu söylenmektedir.

[5] a.g.e. s. 149.

[6] Aştiyani, Mirza Ahmed, Teraifü’l-Hikem, c. 1, s. 22, İntişarat-ı Kitabhane-i Saduk, çap-ı sevvom, Tahran, 1362 ş.

[7] Kur’an ayetleri, insana üfürülen ruhun melekût âlemi cinsinden olduğu ve Allah’a isnat edildiği anlamını taşır. Bu, ruhun maddi varlıklardan üstün bir şey olduğunu ve zamanın da içinde olduğu maddi özelliklerin ruhlar âlemiyle bağdaşmadığını gösterir. Bkz: Muminun, 12 – 14, Secde, 7 – 9. «وَ لَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنْسانَ مِنْ سُلالَه مِنْ طِینٍ ثُمَّ جَعَلْناهُ نُطْفَه فِی قَرارٍ مَکِینٍ ثُمَّ خَلَقْنَا النُّطْفَه عَلَقَه فَخَلَقْنَا الْعَلَقَه مُضْغَه فَخَلَقْنَا الْمُضْغَه عِظاماً فَکَسَوْنَا الْعِظامَ لَحْماً ثُمَّ أَنْشَأْناهُ خَلْقاً آخَرَ فَتَبارَکَ اللَّهُ أَحْسَنُ الْخالِقِینَ»

Marifet, Muhammed Hadi, Ulum-i Kur’an, c. 1, s. 27 – 31, İntişaratu’t-Temhid, Kum, 1378.

[8] Örneğin Allame Hasan Zade ruhun soyut oluşu hakkında yemişten fazla delil ileri sürmektedir. Bkz: Hasan, Hasan Zade Amuli, Talike Be Keşfü’l-Murad, el-Maksadu’s-Sani, s. 278, Müessese-i Neşr-i İslamî, 1417 k.

[9] Hüseyni Cebeli, Seyid Ebu’l-Kasım, s. 84, İntişarat-ı Camia-i Müderrisin, Kum, 1387 ş.

[10] Allame Hilli, Şerh-i Tecridi’l-İtikadat, el-Kısmu’s-Sani, Maksad-ı Pencom, s. 185.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Göğe ne kadar çok çıkılsa oksijenin o oranda azaldığı bilimsel bir gerçektir. Kur’an’da bu gerçeğe işaret eden bir ayet var mı?
    13874 Tefsir 2010/12/28
    ‘Kur’an’ın kapsamlılığı’ hakkında görüş bildiren alim ve müfessirler, Kur’an’ın, pozitif bilimlerin bütün mesele ve ayrıntılarını ele alıp almadığı konusunda aralarında görüş birliği yoktur.Kimileri Kur’an’ın -bir ansiklopedi gibi- bilimsel konuların bütün detaylarını içerdiğini söylemekte, kimileri Kur’an, hiç bir bilimsel konuya değinmemiştir demekte, ...
  • Hazreti Muhammed’in (s.a.a) dokuz yaşında eşimi vardı?
    3807 پیامبر اکرم ص 2018/11/14
    İslam peygamberinin hayatını, eşlerinin özeliklerini ve peygamberin onlar ile olan ilişkilerini incelemek şu noktayı açığa çıkarır: Eğer Peygamber müteaddit eş edinmiş ise bu eylemin çeşitli hikmetleri bulunmaktadır. Burada onlardan bazılarına işaret edeceğiz. Öncelikle Peygamberin Ayşe ile olan evliliğinde şunu bilmemiz gerekir ki bu evlilik Ayşe’nin ...
  • Acaba din bir tane midir yoksa çeşitli midir?
    7115 Yeni Kelam İlmi 2010/01/02
    Dinden kasıt, Allah tarafından gönderilen ve Peygamberler (a.s.)'ın vasıtasıyla tebliğ edilen akaid, ahlak, kanunlar topluluğu ise bu durumda din tektir. Dinler arasında ki fark sadece hükümler arasında ki küçük ayrıntılardır ki, bireysel ...
  • Yüksek düzeyde kârla muzarebe yapmak doğru mudur?
    5646 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/29
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Peygamberin buyruğuna göre Kur’an’ın batın ve tefsirini açıklayan kimdir?
    9396 Eski Kelam İlmi 2011/08/17
    Bu içerik değişik tabirlerle imamlar (a.s) hakkında zikredilmiştir. Oların imanın temsilcileri, Kur’an’ın gerçek müfessirleri, konuşan Kur’an ve Kur’an’ın emirlerini aşikâr kılanlar oldukları ve başlarında da İmam Ali’nin (a.s) yer aldığı belirtilmiştir. Elbette bu hususun İslam inançlarında kanıtsal bir desteği de mevcuttur. Buna örnek teşkil edecek rivayetler vardır. Bu cümleden ...
  • Ehl-i kitap, meadın cismani olduğuna inanıyor mu? Lütfen bu alanda bir kaç kitap tanıtır mısınız?
    7999 Tefsir 2010/12/28
    Cevabın daha iyi anlaşılabilmesi için birkaç noktaya dikkat çekmek gerekiyor:1-Ehl-i kitabın (ister Yahudi olsun, ister Hıristiyan, ister Zerdüşt) öğretilerinde cismani mead adı altında bir konudan özel olarak bahsedilmemiştir. Bu yüzden bu konuda söyleyeceğimiz şeyler Ehl-i kitabın dini kitaplarından mead inancı hakkında anladıklarımızdır.
  • Berzah âleminde ilmî tekâmül gerçekleşebilmektedir, ama amelî tekâmül mümkün değildir. Bu konu felsefî açıdan ispat edilebilir mİ?
    11767 İslam Felsefesi 2012/01/23
    Kur’an ve rivayet açısından berzah eksenli tekâmül kabul edilmiş bir konudur. Felsefe de buna değinmiş ve onun hakkında değişik bahisler dile getirilmiştir. İnsanın berzah âleminde farzları yerine getirerek ve haramlardan sakınarak daha yüksek bir tekâmüle ulaşması anlamında olan ilmî tekâmülün mümkün olmadığını ilkönce hatırlatmak gerekir; çünkü berzah âlemi yükümlülük ...
  • Şia’daki adaletin Mutezile ile farkı nedir?
    10518 Eski Kelam İlmi 2012/01/23
    Şia ve Mutezile’den ibaret her iki okul da adaleti kendi mezhep usullerinden biri olarak ilan etmekte ve her ikisi de aklî iyi ve çirkine inanmaktadır; yani bir takım konular hakkında hatta mukaddes şeriat tarafından bir hüküm belirtilmemişse dahi, insan aklı yalnız başına onların iyi veya kötü olduğunu ...
  • Ölümden sonra ruhun, dünyanın işleri ve olaylarından haberi olabilir mi?
    39809 Eski Kelam İlmi 2010/06/12
    Kur’an-ı Kerim’den ve Masum İmamların (a.s) rivayetlerinden, öldükten sonra ruhların dünyaya gelebildikleri, yakınlarının, eş ve dostlarının vs. durumlarından haberdar oldukları anlaşılmaktadır. Meleklerinde bu işteki rolü reddedilmediği gibi buna açıkca değinilmiştirde.Rivayetlerde bu konuda şöyle buyurulmaktadır:1- ‘Şüphe yok ...
  • İkinci Halife, Hz. Ali (a.s)’ın damadı mıydı?
    12708 تاريخ بزرگان 2010/01/16
    İkinci halifenin Hz. Ali (a.s)’ın kızı Ümmü Kulsümle evlendiği konusu hem Şii, hem de Sünni rivayetlerde gelmiştir. Ama bu olayı anlatan rivayetler aynı olmayıp, birbirlerinden farklıdırlar. Sünni ve Şii rivayetlerde ortak olan nokta ikinci halifenin Ümmü Kulsüm’ü istediği, ama ...

En Çok Okunanlar