Gelişmiş Arama
Ziyaret
6877
Güncellenme Tarihi: 2012/01/18
Soru Özeti
Ruhlar Âleminde Zamanın Olmayışı
Soru
Ruhlar âleminde zaman mevcut mudur?
Kısa Cevap

Zaman, aklî bir mefhum olup maddi varlıkların ontolojik tarzından elde edilir. Nitekim sebat mefhumu da soyut varlıkların ontolojik tarzından elde edilir. Ruh, soyut varlıklardandır ve soyut varlıklar âleminde zaman mevcut değildir; çünkü zaman tabiat âleminin özelliklerindendir. Elbette ruhlar (soyutlar) âleminde maddi varlıklar için kullanılan “zaman” kelimesinin yerine, soyut varlıklar için kullanılan “dehr” kelimesi yer alır.

Ayrıntılı Cevap

Takriben tüm İslam filozofları, zamanın bir tür birleşik miktar ve nicelik olduğu, geçici ve durmayan bir özelliği kendinde barındırdığı ve hareket vasıtasıyla[1] cisimlere yüklendiği görüşünde hemfikirdir.[2] Molla Sadra önceki filozofların zaman hakkında belirtmiş olduğu iki özelliği genel olarak kabul etmiştir ve bu iki özellik şunlardır:

1. Zaman bölünebilir bir olgu ve nicelik kabilindendir.

2. Zamanın hareket ile ayrılmayan bir ilişkisi vardır.

Molla Sadra, kendinden önceki filozofların belirttiği diğer iki özelliğe ise karşı çıkmıştır:

1. Önceki filozoflar zaman ve hareketi dış arazlardan saymaktaydı. Molla Sadra ise onları sadece zihnin tahlili ile birbirinden ayrılabilen maddi varlıkların tahlilî arazlarından bilmiştir.

2. Filozofların arazi hususlardaki hareketi ve özellikle feleğin dairesel hareketi olarak sandıkları zamanla eşgüdümlü hareketi, o cisimlerin cevhersel hareketi olarak değerlendirdi ve bu şekilde zamanı onların zatî hususlarından biri olarak tanıttı.

Bu nedenle Molla Sadra’nın bakışında zamanın hakikati şudur: Zaman, her cismin kendi zatında sahip olduğu akıcı olmayan boylam, enlem ve kalınlığa ek olarak taşıdığı akıcı bir boyut ve uzamadır. O, zamanı maddi varlıkların ontolojik tarzından elde edilen aklî bir mefhum bilmektedir. Nitekim sebat mefhumu da soyut varlıkların ontolojik tarzından elde edilmektedir.[3] Filozofların literatüründe “dehr” soyut varlıklar için bir kapsam olup maddi varlıklar için kullanılan zamanın karşısında yer alır. Nitekim Yüce Allah hakkında da “sermed” kavramı kullanılmaktadır.[4] Her halükarda evvela, zamansal öncelik ve sonralığın zamansal hususlara özgü olduğunu, zaman ufkundan ötede olan bir varlığın hiçbir fenomenle zamansal bir ilişki kurmayacağını, ona yönelik geçmiş, hal ve geleceğin bir olacağını ve zaman kapsamında bulunan dağınık varlıkların onun açısından toplu görüneceğini bilmek gerekir.[5] İkincisi; mekan ve zaman içinde olmak, değişkenlik ve hareket madde ve tabiat âleminin gereklerinden olan eksiklik ve sınırlamalardandır. Oysaki soyut varlıklar âlemi, tabiat âleminden daha yüksektir, kemaller âlemidir ve bu sınırlamalara sahip değildir. Çünkü araştırmacılar bir sınıflandırmayla, küllî âlemleri üç âleme ayırmaktadır: Birincisi, hem zat ve hem de fiil makamında madde ve maddenin eserlerinden soyut ve arı olan akıl âlemidir. İkincisi, madde âleminden soyut olan, ama şekil, boyut ve durum gibi onun bazı özelliklerini taşıyan misal âlemidir. Üçüncüsü ise madde ve tabiat âlemdir.[6] Bu sınıflandırma esasınca, üçüncü âlem olan madde ve tabiat âleminde bulunan varlıklar, maddeye bir tür ilgi ve yakınlık duyar. Bu, tümünü hareket, değişkenlik, zaman ve mekân içinde olmanın kuşattığı bu âlemin özellik ve hususiyetlerindendir. Madde âleminden daha üstün ve değerli olan diğer iki âlemde ise durum bunun tersinedir. Bu yüzden ruhlar âlemi olan soyut varlıklar âleminde zaman mevcut değildir, bilakis soyut varlıklar için “dehr” bir kapsam olup maddi varlıklar için bir kapsam olan zaman karşısında yer alır. Elbette ruhun soyut oluşu hususunda bir şüphe bulunmamaktadır[7] ve bu konuda birçok delil ileri sürülmüştür.[8] Bu delillerden birisine örnek sıfatıyla işaret etmemiz yerinde olacaktır: Her insan varlığında iki tür idrak mevcuttur. Bunlar cüzî ve külliden ibarettir. Cüzî, beş duyu organıyla (görmek, işitmek, koklamak, tatmak ve dokunmak) idrak edilir ve duyular ile idrak edilen şeylerin tümü bedenin dışındadır. İnsanın diğer idrak türü ise küllî hususlardır. Küllî sadece zihinde yer alır ve onun yeri, insan akıl ve ruhudur; mesela ilim ve apaçık birincil doğrular ve bu kabilden olan bütünün cüzden büyük olması bu türdendir. Elbette zihin, hafıza ve akıl insandaki ruhun boyutlardır. Ruh; külliler, kaideler ve apaçık birincil doğruların yüklendiği yerdir. Bu küllî hususlar dış dünyada mevcut değildir, sadece insan ruhuna yüklenmektedir. Bu nedenle, onların yüklenildiği yer de maddi olamaz. Bu açıklamayla, kapsam ile kapsanılan ve hal ile mahal arasında bir uyum ortaya çıkar ve bir mahzur da doğmaz.[9] Merhum Hacı Nasıruddin Tusi, bu nedenselliği kısa ve açık bir şekilde şöyle beyan etmektedir: “Ruh, maddeden soyut bir cevherdir; çünkü o (külli) maddeden soyuttur.”[10] Netice itibariyle, ruhun soyut ve soyut varlıklar âleminin daha üstün ve değerli olduğunun ispat edilmesiyle ve aynı şekilde zamanın tabiat âlemine özgü özelliklerden sayıldığının ve tabiat âleminin en alçak varlık âlemi olduğunun açıklanmasıyla, zaman kavramının sadece madde ve tabiat âleminde kullanıldığı ve madde ve maddenin özelliklerinden soyut olan ruhlar âleminde zamanın olmadığı açıklığa kavuşmuş oldu.  



[1] Hareketin sade bir tanımı vardır: Hareket, tedrici değişimden ibarettir. Hareket hakkında başka tanımlar da yapılmıştır ve şeyin tedrici olarak kuvveden fiile geçişi bunlardan biridir. Muhammed Taki Misbah Yezdi, Amuzeş-i Felsefe, s. 266, Sazman-ı Tebliğat, çap-ı dovvom, Tahran, 1366.

[2] Muhammed Taki, Misbah, Amuzeş-i Felsefe, c. 2, s. 148.

[3] a.g.e. s. 139.

[4] Bu iki kavram bazen (Arapça’da) “meta” karşısında ve nispet mefhumu taşıyarak kullanılır; çünkü sabitlerin değişkenlere yönelik nispetinin dehr olduğu söylenmektedir.

[5] a.g.e. s. 149.

[6] Aştiyani, Mirza Ahmed, Teraifü’l-Hikem, c. 1, s. 22, İntişarat-ı Kitabhane-i Saduk, çap-ı sevvom, Tahran, 1362 ş.

[7] Kur’an ayetleri, insana üfürülen ruhun melekût âlemi cinsinden olduğu ve Allah’a isnat edildiği anlamını taşır. Bu, ruhun maddi varlıklardan üstün bir şey olduğunu ve zamanın da içinde olduğu maddi özelliklerin ruhlar âlemiyle bağdaşmadığını gösterir. Bkz: Muminun, 12 – 14, Secde, 7 – 9. «وَ لَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنْسانَ مِنْ سُلالَه مِنْ طِینٍ ثُمَّ جَعَلْناهُ نُطْفَه فِی قَرارٍ مَکِینٍ ثُمَّ خَلَقْنَا النُّطْفَه عَلَقَه فَخَلَقْنَا الْعَلَقَه مُضْغَه فَخَلَقْنَا الْمُضْغَه عِظاماً فَکَسَوْنَا الْعِظامَ لَحْماً ثُمَّ أَنْشَأْناهُ خَلْقاً آخَرَ فَتَبارَکَ اللَّهُ أَحْسَنُ الْخالِقِینَ»

Marifet, Muhammed Hadi, Ulum-i Kur’an, c. 1, s. 27 – 31, İntişaratu’t-Temhid, Kum, 1378.

[8] Örneğin Allame Hasan Zade ruhun soyut oluşu hakkında yemişten fazla delil ileri sürmektedir. Bkz: Hasan, Hasan Zade Amuli, Talike Be Keşfü’l-Murad, el-Maksadu’s-Sani, s. 278, Müessese-i Neşr-i İslamî, 1417 k.

[9] Hüseyni Cebeli, Seyid Ebu’l-Kasım, s. 84, İntişarat-ı Camia-i Müderrisin, Kum, 1387 ş.

[10] Allame Hilli, Şerh-i Tecridi’l-İtikadat, el-Kısmu’s-Sani, Maksad-ı Pencom, s. 185.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Cumartesi gününde ihtiyaçtan dolayı balık tutan bir şahsın cezası maymun olmak mıdır?
    42846 Tefsir 2012/05/16
    İsrail oğullarının şeklinin değiştirilmesinin salt gelir elde etmek için balık tutmaları olmadığı bilinmelidir; çünkü bu iş günah değildir ve şeklin değişmesi gibi bir neticesi de bulunmamaktadır. İslam’ın mantığında Allah katında bu amel ibadet sayılmaktadır. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: Ailesinin rızkını sağlamak için çalışan ve çaba gösteren ...
  • Cehennem ehlinin yüzü nasıldır?
    12869 Eski Kelam İlmi 2012/07/21
    Kur’an’ı kerim ayetlerini inceleme neticesinde şöyle bir netice alınabilinir: Bir taraftan cehennemliklerin yüzü yanma neticesinde derisi kendi kabuğuna çekilir, dudakları parçalanır çok çirkin ve korkunç bir hale gelir şekilde müşahede ediliyor. Bir diğer taraftan ilahi azabın yenilenmesi ve tekrarlanması için Allah u Teâlâ karar kılmış ki beden ...
  • Miktat b. Esved hakkında bilgi sahibi olmak istiyordum, acaba onun biyografisi ve hayatı hakkında bilgi bana göndere bilir misiniz?
    19223 تاريخ بزرگان 2009/01/10
    Miktat, Fil yılının 16'sında dünyaya geldi ve "Miktat b. Esved Keldi" olarak tanındı. Babasının ismi Amr'dır. Miktat, Allah Resulü'ne (s.a.a) iman eden on üçüncü Müslüman ve Müslümanlığını açıklayan ilk yedi kişiden biridir. Dolayısıylasabiqinden kabul edilmektedir. O, iki defa hicret etmiştir bu yüzden "Haceru'l-Hicreteyn" ...
  • Hacda neden ihram giymeliyiz?
    16033 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2012/03/11
    Hac insanı düşündüren ve fıtratına yönlendiren birçok sır ve alametlerle doludur. Hacda her adımda amellerin zahir ve batınına dikkat edilmelidir; zira onun zahiri için riayet edilmesi gereken bir takım özel hükümler vardır ve batına bakmayla bu sır ve gizemli amellerin felsefe ve nedeni kavranabilir. İhram elbisesi giymek, ...
  • Kur’an ayetlerinin tahrif edildiğine işaret eden Ehli Sünnete ait kaynaklar var mıdır?
    11109 Kur’anî İlimler 2011/08/03
    Ehli Sünnet kardeşlerin birçok kitabında ve bu cümleden olmak üzere onların en muteber kitapları sayılan altı sahih kitapta sayılı Kur’an-ı Kerim ayetlerinin kaybolduğunu gösteren birçok rivayet mevcuttur. Recim ayeti veya onların okuyuşlarında bulunan ve meşhur okuyucuların da tilavet ederken dikkat gösterdiği değişiklikler bu kabildendir. Ama böyle rivayetler ...
  • Allah Teala bir şahsiyete ve kendini bilme özelliğine sahip mi?
    6987 Teorik İrfan 2009/08/20
    İslam, Hıristiyanlık dininin aksine Allah Tealayı bir insan olarak görmemiş ve Allah Teala’yı sınırlı bir varlık olarak telakki etmemiştir. Onun insani bir vücuda sahip bir varlık olduğuna inanmaktadır. İşte bu yüzden İslam dininde Allah Teala:1.             İnsanla karşılaştırılmaz.
  • Cude’nin Hz. Hasan’dan (a.s) olma bir evladı var mıydı?
    19033 تاريخ بزرگان 2011/08/17
    Cude, Eş’as b. Kays Kindi’nin kızıdır. Eşas, İslam’ın ilk yıllarındaki meşhur şahıslardan olup o dönemin tehlikeli münafıklarından sayılmaktaydı. Belazeri’nin yazdığına göre Cude babasının hilesiyle İmam Hasan Mücteba (a.s) ile evlenmiştir.[1] Bir rivayette İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: Eşas, Müminlerin ...
  • İslam tüm sorunların çözmeye nasıl kadirdir?
    6100 Fıkıh 2012/02/18
    İslam’ın hüküm ve buyrukları âlim ve hikmet sahibi Allah tarafından olup insanlığın tüm sorunlarını halletmeye kadirdir. Ama bu, toplumdaki tüm fertlerin İslam’ın buyruklarıyla amel etmesi şartıyla tahakkuk eder. Bugün gençlerin evliliği önünde birçok sorun yer alsa da hem kız, hem oğlan ve hem de tarafların ailelerinin İslam’ın buyruklarına göre ...
  • Tesnim adlı tefsir kitabında kuranın sübut ve ispat makamına işaret edilmiştir. Bu iki makam arasındaki farkı nedir?
    9740 Tefsir 2012/04/02
    Kuran’ın sübut makamı, Kuran’ın kendi başına hüccet olduğu anlamındadır. Bu asılca bu mukaddes kitap kendi kendince asıl itibariyle hüccet sayılmaktadır. Ama Kuran’ın ispat makamı kuranı kerimin zati itibarıyla hüccet olmasının yanı sıra diğer metinleri ve farklı akideleri ispatlama ve onları değerlendirme ölçüsü kabiliyetine sahiptir olması anlamındadır. Çok ...
  • İmam ve peygamber'in farkı nedir?
    13026 Eski Kelam İlmi 2010/09/20
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...

En Çok Okunanlar