Please Wait
31952
- paylaşmak
Çok evlilik İslam’dan önce yaygındı ve herhangi bir sınır ve kuralı yoktu. İslam insan hayatının gereksinimini göz önüne alarak onu sınırladı ve ağır şartlar koydu.
Islam’ın kanunları insanın gerçek ihtiyaçlarını karşılayacak ve toplumun tümünün faydasına olacak şekilde düzenlenmiştir. İnsan topluluklarında var olan ve inkar edilmeyecek bazı gerçekleri inceleyelim:
1-Erkekler, hayatın çeşitli alanlarında kadınlardan daha çok ölüm tehlikesiyle karşı karşıyadırlar. Savaşlarda ve diğer birçok olaylarda asıl kurbanlar erkeklerdir.
2- Cinsel isteğin kalıcılığı erkeklerde kadınlardan daha uzundur.
3- Kadınların aybaşı hallerinde ve hamileliklerinin bir döneminde cinsel ilişkiye girmeleri yasaktır.
4- Çeşitli nedenlerden dolayı kocalarını kaybeden kadınlar vardır, eğer çok eşlilik olmasa onlar hep eşsiz kalacaklardır.
Bu gerçekler ışığında toplumun ve bireyin selametinin korunması için şu üç yoldan birisini seçmek zorundayız:
a) Erkekler hep tek eşleri olacak, dul kadınlar ömürlerinin sonuna kadar kocasız kalacak ve bütün fıtri ihtiyaçlarını, isteklerini ve hislerini öldürecekler.
b) Erkeklerin yasal olarak yalnızca bir eşi olacak, ama kocasız kadınlarla özgür ve gayr-i meşru bir şekilde cinsel ilişkiye girip onlarla bir metres hayatı yaşayacaklar.
c) Birden fazla eşi idare edecek gücü olanlara, eşleri ve çocukları arasında adalete tam olarak riayet etmek kaydıyla birden fazla evlenmelerine izin verilecek.
İslam üçüncü yolu seçmiştir. Kadınların birden fazla erkekle evlenmesini caiz bilmiyorsa bunun nedenleri şunlardır:
1) Kadının çok eşli olması onun doğasına ve ruhsal yapısına terstir.
2) Öyle bir durumda çocukların selameti tehlikeye düşer.
3) Soylar tanınmaz…
İslam’dan önceki dönemlere baktığımızda çok eşliliğin herhangi bir kanun ve kural olmadan normal ve yaygın olduğunu görmekteyiz. İslam insan hayatının gereksinimleri doğrultusunda onu sınırlandırmış ve ona ağır şartlar koymuştur.
İslamın kanunları insanın gerçek ihtiyaçlarına göredir. Toplumun tümünün menfaatini göz önüne alıp, hissiyatları bir kenara bırakırsak çok eşliliğin felsefesi ortaya çıkar. Erkeklerin, yaşamın çeşitli alanlarında kadınlardan daha çok ölüm tehlikesiyle karşı karşıya olduklarını kimse inkar edemez. Savaşlarda ve diğer bir çok olaylarda asıl kurbanlar erkeklerdir.
Yine cinsel isteğin kalıcılığı erkeklerde kadınlardan daha uzundur; zira kadınların çoğu belli bir yaştan sonra cinsel isteklerini kaybediyorlar, oysa erkekler böyle değildir.
Yine kadınların aybaşı hallerinde ve çocuk doğurmalarının bir döneminde cinsel ilişkiye girmeleri yasaktır. Erkeklerde böyle bir yasak yoktur.
Bunların dışında eğer çok eşlilik olmazsa, çeşitli sebeplerden dolayı kocalarını kaybeden kadınlar hep eşsiz kalacaklardır.
Bütün bu gerçekleri göz önüne aldığımızda kadınla erkek arasındaki dengeyi bozan böyle durumlarda aşağıdaki üç yoldan birini seçmek zorunludur:
a) Erkeklerin hep tek eşleri olacak, dul kadınlar ömürlerinin sonuna kadar kocasız kalacak ve bütün fıtri ihtiyaçlarını, isteklerini ve hislerini öldürecekler.
b) Erkeklerin yasal olarak yalnızca bir eşi olacak, ama kocasız kadınlarla özgür ve gayr-i meşru bir şekilde cinsel ilişkiye girip onlarla bir metres hayatı yaşayacaklar.
c) Birden fazla eşi idare edecek gücü olanlara eşleri ve çocukları arasında adalete tam olarak riayet ederek birden fazla evlenme izin vermek.
Eğer birinci yolu seçmek, toplumsal sorunların ortaya çıkmasına sebep olur ve insanın fıtrat, güdü, ruhsal ve bedensel ihtiyaçlarıyla mücadele etmeyi gerektirir. Ama bu, kazananı olmayan bir mücadeledir. Böyle bir yol pratiğe dökülse onun gayr-i insani yönü kimseye gizli kalmaz.
Çok eşliliğe, zaruret zamanlarında ilk eşin açısından bakmamak lazım; olaya ikinci eşin ve toplumsal menfaat ve gereklilikler açısından da bakmak gerek. Çok eşlilik olduğunda birinci eşin sorunlarını ortaya koyanlar, gerçekte üç boyutlu bir meseleye tek boyutuyla bakmaktadırlar. Çok evlilik hem erkeğin, hem birinci eşin, hem de ikinci eşin açısından ele alınmalı, sonra tümünün menfaatleri göz önüne alınarak hüküm verilmelidir.
İkinci yolu seçersek o zaman fuhuşu kabullenmemiz gerekir. O zaman da yine bu yanlış kararın kurbanı kadınlar olur çünkü metres olarak kullanılan kadınların güvence ve gelecekleri olmaz. Öte yandan şahsiyetleri de ayaklar altına alınmış olur. Bunlar düşünen insanın kabul edebileceği şeyler değildir.
Dolayısıyla yalnızca üçüncü yol kalıyor. Yani kadınların hem fıtri ve garizi ihtiyaçlarına olumlu cevap verebilmek gerekir, hem de böyle kadınları fuhuşun kötülüğünden ve yaşamın sorunlarından kurtarıp, toplumu günah bataklığından çıkarmak gerekir.
Batılı toplumlarda insani duygu ve hislerin azalmasının bir göstergesi de onların insan yerine hayvanlara sevgi göstermeye yönelmeleridir. Yoksa onların hayvanları sevmeleri insani hislerinin güçlü olduğundan kaynaklanmıyor.
Kadınların birden fazla erkekle evlenmelerinin caiz olmadığı konusuna gelince cevap olarak diyoruz ki:
1) Kadının çok eşli olması onun doğasına ve ruhsal yapısına terstir. Zira psikolojik olarak kadınla erkeğin arasında ruhsal yapı, yönelişler ve duygular bakımında çok farklılıklar vardır. Psikologlar kadınların tabii olarak ‘tek eşli’liğe meyilli olduklarına inanmakta ve fıtri olarak çok eşlilikten kaçındıklarını söylemekteler. Onlar bir erkeğin duygu ve himayeti altında olmak isterler. Birden çok erkekle olmayı istemek bir çeşit hastalıktır. Ama erkeklerin zati olarak çeşitlilik ve çok eşlilik eğilimleri vardır. Bilindiği üzere İslami hükümlerin tümü insanın gerçek ihtiyaçları ve özellikleri üzerine kurulmuştur.
2) Çocukların selameti tehlikeye düşer.
3) Soylar tanınmaz, kimin hangi soya ait olduğu bilinmez. Bunun kötü sonuçlarından biri ailevi duyguların ölmesidir. Bu da nüfusun azalmasına sebep olur; çünkü insan doğal olarak kendi çocuğunu sevmekte ve onun için yatırım yapmaktadır. Kendisine ait olup olmadığı belli olmayan birine, hatta gerçekte kimden olduğu belli olmayan birine karşı yabancı kalacak ve ona karşı kendisini sorumlu hissetmeyez.
Bunlar İslamın çok eşliliği erkekler için caiz bildiği ama kadınlara caiz bilmediği hikmet ve faydalarından bazılarıdır.