Please Wait
Ziyaret
10878
10878
Güncellenme Tarihi:
2013/02/14
Soru Özeti
Bazı ayetlerde insanlara şefaat edilmeyeceği buyurulmuştur. Bundan maksat berzah alemi midir?
Soru
Bazı ayetlerde insanlara şefaat edilmeyeceği buyurulmuştur. Peygamberlerin buyurduğu gibi bundan maksat berzah mıdır?
Kısa Cevap
Şefaat Kur’an da üç gruba ayrılmıştır. Bu üç gruptaki ayetlerin hepsini birden ele aldığımızda Allah’ın dışında kimsenin kendi başına şefaat edemiyeceği, Allah’tan başkaları şefaat edeceklerse bu da Allah’ın izniyle olacağı anlaşılmaktadır.
Ayet ve hadislerden, şefaatin yalnızca kıyamette olmayacağı, berzahta da şefaat edileceği çıkmaktadır.
Ayet ve hadislerden, şefaatin yalnızca kıyamette olmayacağı, berzahta da şefaat edileceği çıkmaktadır.
Ayrıntılı Cevap
Lügatte Şefaat
Şefaat kelimesinin aslı olan Şef’, bir şeyi bir şeye bağlamak demektir. Şefaat ise birinden yardım almak için birini birine bağlamaya denir. Genellikle makamı yüksek olan birinin makamı düşük olan birine bağlandığı yerlerde kullanılır.[1]
Istılahta Şefaat
Şefaat ıstılahta, bir yaratılmışın başka bir yaratılmışla Allah arasında ona hayır ulaştırmak veya ondan bir şerri defetmek için -bu ister dünyada olsun ister ahirette- vasıta olması demektir.[2]
Şefaatçiye tevessül eden kimse, kendi gücü tek başına hedefine ulaşmaya yeterli olmayan kimsedir. Bu yüzden kendi gücünü şefaatiçinin gücüyle birleştirir. Sonuçta onu iki katına çıkararak isteğine ulaşır. Eğer böyle yapmaz ve kendi gücüyle yetinseydi amacına ulaşmayacaktı. Çünkü kendi gücü tek başına eksik, zayıf ve yetersizdir.[3]
Kur’an’da Şefaat
Şefaat Kur’an da genel olarak üç gruba ayrılır:
1. Bazı ayetlerde şefaat tümüyle reddedilir. Örneğin: ‘Korkun o günden ki hiç kimse, hiç kimse adına bir şey ödeyemez; kimsenin kimseye şefaati kabul edilmez, kimseden karşılık da alınmaz, onlara yardım da edilmez.’[4]
Bir başka ayette şöyle buyuruluyor: ‘Ne alış-verişin, ne dostluğun ne de hiç bir şefaatin olmadığı gün gelmeden sizi rızıklandırdığımız şeylerden infak edin.’[5]
2. Bazı ayetlerde şefaat edileceği, ama bunu yalnızca Allah’a ait olduğu buyurulmaktadır: ’(Mahşerde) Rablerinden başka ne bir dost, ne de bir şefaatçileri vardır.’[6]
‘De ki: 'Şefaat tümüyle Allah'ındır.’[7]
3. Bazı ayetlerde ise Allah’ın izin verdiği kimselerin şefaatlerinin kabul edileceği bildirilmektedir: ‘O gün rahmanın izin verdiği ve sözünden hoşnut olduğu kimsenin dışında hiç kimse şefaat edemez. O, önlerinde ve arkalarında ne varsa bilir. Onların bilgisi bunu kavrayıp kuşatamaz.’[8]
Bu üç grup ayeti bir arada göz önüne aldığımızda şu sonuca ulaşırız: Allah’tan başka kimse kendi başına şefaat edemez. Birisi böyle bir güce sahip olursa o gücü ona Allah vermiştir.
Buradan anlaşılmaktadır ki, şefaatin olmadığını bildiren ayetler kıyamet günündeki şefaat içinse Allah izin verse de vermese de kimse kendi başına şefaat edemeyecektir. Şefaat edileceğini buyuran ayetler ise öncelikle şefaatin Allah’a ait olduğu, ardından Allah’tan başka şefaat edeceklerin ancak O’nun izniyle şefaat edebilecekleri buyurulmaktadır. Demek ki Allah’tan başkalarıda Allah’ın izniyle şefaat edebilecekler.[9]
Bir rivayette İmam Sadık (a.s) Şiileri berzah azabından korkutarak şöyle buyuruyor: ‘Andolsun Allah’a Ben yalnızca sizin berzahınızdan korkuyorum. İş bize düştüğünde biz sizden daha öncelikliyiz.’[10]
Rivayet demek istiyor ki, berzah alemi, bazı Şiiler için zorluklar alemidir. Öyle ki İmam (a.s) Şiileri için endişe duymaktadır. Ancak bu, orada şefaatin olmadığı anlamına gelmez. Mümin kimse şefaat şartlarına sahip olursa berzahta bile Resul-i Ekrem (s.a.a) ve Ehl-i Beyt (a.s) imdada yetişecekler.
Burada dikkatlerinizi birkaç noktaya çekmek istiyoruz:
1. Bedaiu’l-Kelam Fi-Tefsir-i Ayati’l-Ahkam[11] adlı eserde yukarıdaki rivayetin sağlıklı olmadığını söylüyor. Ayrıca rivayetin senedi de mürseledir. Böyle rivayetlerin alimlerin nezdinde pek itibarı yoktur.
2. Şefaat hakkındaki rivayetlerden, şefaatin yalnızca kıyametle sınırlı olmadığı, şefaat şartlarına sahip olanların berzahta bile Resul-i Ekrem (s.a.a) ve Ehl-i Beyt’in (a.s) şefaatine nail olacakları anlaşılmaktadır.
Çeşitli rivayetlerde muhtazar halinde veya öldükten sonra bazıları için, Resul-i Ekrem (s.a.a) ve Ehl-i Beyt’in (a.s) istiğfar edecekleri ve Onların (a.s) duasıyla azaptan kurtulacakları buyurulmuştur. Resul-i Ekrem (s.a.a) ve Ehl-i Beyt’in (a.s) istiğfarı, merhameti, ölüm meleğinden istekleri, insanların cenazesinin başında bulunmaları, Onların (a.s) berzahta da şefaat edeceklerini gösterir.[12]
Resul-i Ekrem (s.a.a), Hz. Ali (a.s)’a şöyle buyurmuştur: ‘...Seni sevenler öldüklerinde seni görecekler. Sen onlara şefaat edeceksin ve gözlerinin nuru olacaksın.’[13]
Son olarak diyoruz ki, berzahta şefaati reddeden bir rivayet görmedik. Bu konudaki ayet ve rivayetlere baktığımızda berzahta da şefaatin olacağı anlaşılmaktadır.
İlgili dizinler:
-Kıyamette Şefaat, 5303 (Site:470)
-İslamda Şefaat Kavramı, 5010 (Site:350)
Şefaat kelimesinin aslı olan Şef’, bir şeyi bir şeye bağlamak demektir. Şefaat ise birinden yardım almak için birini birine bağlamaya denir. Genellikle makamı yüksek olan birinin makamı düşük olan birine bağlandığı yerlerde kullanılır.[1]
Istılahta Şefaat
Şefaat ıstılahta, bir yaratılmışın başka bir yaratılmışla Allah arasında ona hayır ulaştırmak veya ondan bir şerri defetmek için -bu ister dünyada olsun ister ahirette- vasıta olması demektir.[2]
Şefaatçiye tevessül eden kimse, kendi gücü tek başına hedefine ulaşmaya yeterli olmayan kimsedir. Bu yüzden kendi gücünü şefaatiçinin gücüyle birleştirir. Sonuçta onu iki katına çıkararak isteğine ulaşır. Eğer böyle yapmaz ve kendi gücüyle yetinseydi amacına ulaşmayacaktı. Çünkü kendi gücü tek başına eksik, zayıf ve yetersizdir.[3]
Kur’an’da Şefaat
Şefaat Kur’an da genel olarak üç gruba ayrılır:
1. Bazı ayetlerde şefaat tümüyle reddedilir. Örneğin: ‘Korkun o günden ki hiç kimse, hiç kimse adına bir şey ödeyemez; kimsenin kimseye şefaati kabul edilmez, kimseden karşılık da alınmaz, onlara yardım da edilmez.’[4]
Bir başka ayette şöyle buyuruluyor: ‘Ne alış-verişin, ne dostluğun ne de hiç bir şefaatin olmadığı gün gelmeden sizi rızıklandırdığımız şeylerden infak edin.’[5]
2. Bazı ayetlerde şefaat edileceği, ama bunu yalnızca Allah’a ait olduğu buyurulmaktadır: ’(Mahşerde) Rablerinden başka ne bir dost, ne de bir şefaatçileri vardır.’[6]
‘De ki: 'Şefaat tümüyle Allah'ındır.’[7]
3. Bazı ayetlerde ise Allah’ın izin verdiği kimselerin şefaatlerinin kabul edileceği bildirilmektedir: ‘O gün rahmanın izin verdiği ve sözünden hoşnut olduğu kimsenin dışında hiç kimse şefaat edemez. O, önlerinde ve arkalarında ne varsa bilir. Onların bilgisi bunu kavrayıp kuşatamaz.’[8]
Bu üç grup ayeti bir arada göz önüne aldığımızda şu sonuca ulaşırız: Allah’tan başka kimse kendi başına şefaat edemez. Birisi böyle bir güce sahip olursa o gücü ona Allah vermiştir.
Buradan anlaşılmaktadır ki, şefaatin olmadığını bildiren ayetler kıyamet günündeki şefaat içinse Allah izin verse de vermese de kimse kendi başına şefaat edemeyecektir. Şefaat edileceğini buyuran ayetler ise öncelikle şefaatin Allah’a ait olduğu, ardından Allah’tan başka şefaat edeceklerin ancak O’nun izniyle şefaat edebilecekleri buyurulmaktadır. Demek ki Allah’tan başkalarıda Allah’ın izniyle şefaat edebilecekler.[9]
Bir rivayette İmam Sadık (a.s) Şiileri berzah azabından korkutarak şöyle buyuruyor: ‘Andolsun Allah’a Ben yalnızca sizin berzahınızdan korkuyorum. İş bize düştüğünde biz sizden daha öncelikliyiz.’[10]
Rivayet demek istiyor ki, berzah alemi, bazı Şiiler için zorluklar alemidir. Öyle ki İmam (a.s) Şiileri için endişe duymaktadır. Ancak bu, orada şefaatin olmadığı anlamına gelmez. Mümin kimse şefaat şartlarına sahip olursa berzahta bile Resul-i Ekrem (s.a.a) ve Ehl-i Beyt (a.s) imdada yetişecekler.
Burada dikkatlerinizi birkaç noktaya çekmek istiyoruz:
1. Bedaiu’l-Kelam Fi-Tefsir-i Ayati’l-Ahkam[11] adlı eserde yukarıdaki rivayetin sağlıklı olmadığını söylüyor. Ayrıca rivayetin senedi de mürseledir. Böyle rivayetlerin alimlerin nezdinde pek itibarı yoktur.
2. Şefaat hakkındaki rivayetlerden, şefaatin yalnızca kıyametle sınırlı olmadığı, şefaat şartlarına sahip olanların berzahta bile Resul-i Ekrem (s.a.a) ve Ehl-i Beyt’in (a.s) şefaatine nail olacakları anlaşılmaktadır.
Çeşitli rivayetlerde muhtazar halinde veya öldükten sonra bazıları için, Resul-i Ekrem (s.a.a) ve Ehl-i Beyt’in (a.s) istiğfar edecekleri ve Onların (a.s) duasıyla azaptan kurtulacakları buyurulmuştur. Resul-i Ekrem (s.a.a) ve Ehl-i Beyt’in (a.s) istiğfarı, merhameti, ölüm meleğinden istekleri, insanların cenazesinin başında bulunmaları, Onların (a.s) berzahta da şefaat edeceklerini gösterir.[12]
Resul-i Ekrem (s.a.a), Hz. Ali (a.s)’a şöyle buyurmuştur: ‘...Seni sevenler öldüklerinde seni görecekler. Sen onlara şefaat edeceksin ve gözlerinin nuru olacaksın.’[13]
Son olarak diyoruz ki, berzahta şefaati reddeden bir rivayet görmedik. Bu konudaki ayet ve rivayetlere baktığımızda berzahta da şefaatin olacağı anlaşılmaktadır.
İlgili dizinler:
-Kıyamette Şefaat, 5303 (Site:470)
-İslamda Şefaat Kavramı, 5010 (Site:350)
[1] -Ragıb İsfahani, Hasan b. Muhammed, el-Müfredat Fi Garibi’l-Kur’an, s.457, Daru’l-İlm ed-Daru’ş-Şamiyye, Dimeşk, Beyrut, HK.1412.
[2] -Porsiman Yazılımı-2
[3] -Tabatabai, Muhammed Hüseyin, el-Mizan (Farsça çevirisi, Musavi Hemedani, Seyyid Muhammed Bakır) c.1, s.238, Defter-i İntişarat-ı İslami, Kum, 5. Baskı, HŞ.1374.
[4] -Bakara/48
[5] -Bakara/254
[6] -En’am/51
[7] -Zümer/44
[8] -Taha/109-110
[9] -el-Mizan (Farsça çevirisi) c.1, s.238,
[10] -Meclisi, Muhammed Bakır, Biharu’l-Envar, c.6, s.214, Müessesetü’l-Vefa, Beyrut, HK.1404
[11] -Meliki Meyaneci, Muhammed Bakır, Bedaiu’l-Kelam Fi-Tefsir-i Ayati’l-Ahkam, s.158, Müessesetü’l-Vefa, Beyrut, HK.1400.
[12] -Bu konuda daha fazla bilgi için Bedaiu’l-Kelam Fi-Tefsir-i Ayati’l-Ahkam, s.158’e bakınız.
[13] -Biharu’l-Envar, c.6, s.194.
Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar