Gelişmiş Arama
Ziyaret
9570
Güncellenme Tarihi: 2013/10/26
Soru Özeti
İslam dini zor ve çetin bir din midir?
Soru
Bazı insanlar İslam’ın zor ve çetin bir din olduğunu iddia etmektedirler. Bu dinin buyruklarına göre amel etmenin nasıl kolay olduğunu siz açıklar mısınız? Nitekim yüce Allah Bakara suresinin bir ayetinde İslam’ı diğer dinler ile karşılaştırın diye buyurmuştur. ”Allah sizin için zorluğu değil kolaylığı istemektedir.”
Kısa Cevap
En kâmil ilahi din olan İslam’ın temeli kolaylık ve yumuşaklık üzerine kurulmuştur. Kolaylık ve yumuşaklık İslam’ın hüküm ve kanunlarında mevcuttur. İslam’ın temellerinin apaçık ve kavramlarının da basitliği her akıllı ve uygar insan için anlaşılır niteliktedir ve her temiz ve sağlıklı fıtrat onun basit, anlaşılır, mantıklı ve makul şeriatının nidasına icabet eder. Bunun numuneleri İslam hükümlerinde apaçıktır; örneğin yüce Allah yılda bir defa bir Kameri ay süresince oruç tutmayı Müslümanlara farz kılmıştır ki bu dört mevsime denk gelir halde dönmektedir. Birey hasta yahut yolculukta olması durumunda oruç tutmayabilir ve gelecek Ramazan ayına kadar onu kaza etmek için bir fırsat taşır. Aynı şekilde iyi ve güzel fiiller için de bir takım sevaplar kararlaştırılmıştır. İslam’da yumuşaklık ve kolaylığın olmasına karşın bu kolaylık için bir takım had ve sınırlar da belirlenmiştir ve bu husus mutlak olarak ve her yerde kabul edilir değildir. Ne İslam ve ne de başka hiçbir semavi din ilahi hükümleri uygulama noktasında kolay davranmayı kabul etmez.
 
Ayrıntılı Cevap
Yumuşaklık ve kolaylık her semavi dinin özünde yer alır; çünkü Kur’an’ı Kerim’in tabiriyle ilahi din fıtri bir husustur. Başka bir ifadeyle insan yaratılışının talep ettiği bir cevherdir: “Hakka yönelen bir kimse olarak yüzünü dine çevir. Allah’ın insanları üzerinde yarattığı fıtrata sımsıkı tutun. Allah’ın yaratmasında hiçbir değiştirme yoktur. İşte bu dosdoğru dindir. Fakat insanların çoğu bilmezler.”[1] Bu yüzden, ilahi hükümler ve ameli programlar insanların fıtratına yatkındır; yani kutsal şeriatta kökeni insan fıtratının derinliklerinde olmayan bir çağrının olması ve insan varlığının derinliklerinde bir şeyin bulunup da şeriatın ona aykırılık göstermesi mümkün değildir.[2]
En kâmil ilahi din olan İslam’ın temeli kolaylık ve yumuşaklık üzerine kurulmuştur. Kolaylık ve yumuşaklık İslam’ın hüküm ve kanunlarında mevcuttur. İslam’ın temellerinin apaçık ve kavramlarının da basitliği her akıllı ve uygar insan için anlaşılır niteliktedir. Her temiz ve sağlıklı fıtrat onun basit, anlaşılır, mantıklı ve makul şeriatının nidasına icabet eder. Bu hakikat Hz. Peygamberi Ekrem’in (s.a.a) sözlerinde en güzel şekilde dile getirilmiştir. Hz. Peygamberin (s.a.a) Osman b. Mez’un adındaki bir sahabesi günleri oruç tutmayla ve geceleri de ibadetle geçiriyordu. Hayatına özen göstermiyordu. Bu mesele onun eşinin şikâyette bulunmasına neden oldu. Hz. Peygamberde (s.a.a) Osman’a hitap ederek şöyle buyurdu: “Ey Osman! Yüce Allah beni ruhbaniyet (halktan uzak durmak ve dünyayı terk etmek) üzerine göndermedi; bilakis beni dosdoğru ve kolay olan bir şeriat ve din üzerine gönderdi.”[3]
Kur’an’ı Kerim’de bu usulü kendi hükümlerinin temeli saymış ve kolaylığı İslam şeriatının ayrıcalıklı bir özelliği olarak tanıtmıştır; zira İslam’ın temel ve usulleri şöyledir:
“(O sayılı günler), insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur’an’ın kendisinde indirildiği Ramazan ayıdır. Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa, onu oruçla geçirsin. Kim de hasta veya yolcu olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez. Bu da sayıyı tamamlamanız ve hidayete ulaştırmasına karşılık Allah’ı yüceltmeniz ve şükretmeniz içindir.”[4]
“Allah uğrunda hakkıyla cihad edin. O, sizi seçti ve dinde üzerinize hiçbir güçlük yüklemedi. Babanız İbrahim’in dinine uyun. Allah, sizi hem daha önce, hem de bu Kur’an’da Müslüman diye isimlendirdi ki, Peygamber size şahit (ve örnek) olsun, siz de insanlara şahit (ve örnek) olasınız. Artık namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin ve Allah’a sarılın. O, sizin sahibinizdir. O, ne güzel sahip, ne güzel yardımcıdır!”[5]
“Allah, bir kimseyi ancak gücünün yettiği şeyle yükümlü kılar. Onun kazandığı iyilik kendi yararına, kötülük de kendi zararınadır. (Şöyle diyerek dua ediniz): “Ey Rabbimiz! Unutur, ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma! Ey Rabbimiz! Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği şeyleri yükleme! Bizi affet, bizi bağışla, bize acı! Sen bizim Mevlâmızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et.”[6]
“Allah, size ancak leş, kan, domuz eti ve Allah’tan başkası adına kesileni haram kıldı. Ama kim mecbur olur da, istismar etmeksizin ve zaruret ölçüsünü aşmaksızın yemek zorunda kalırsa, ona günah yoktur. Şüphesiz, Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”[7]
Bu ayetler ve başka rivayetler İslam dininin temellerinin kolay olduğunu ispat etmekle birlikte İslam’ın insanı gücünün ve kuvvetinin ötesinde olan bir şeyle mükellef kılmadığına ve gücünün ötesindeki sorumlulukları ona yüklemediğine delalet etmektedir. Bu yükümlülük ve sorumluluklar insan için olanaklı ve gücü oranındadır. Böylece insan şer’i hususları yapmama veya İslam buyruklarına aykırı işlere bulaşma noktasında hiçbir bahane ve özür ileri süremeyecektir. Bundan dolayı İslam hükümlerinin ruhu, kolaylıkla beraberdir ve bu husus değişik ulusların İslam dinini kabul etmesinin nedenidir. İslam dini ilk ortaya çıktığında her zaman küçük ve büyük direnişle, bidatler ve değişik uydurulmuş ekoller ile karşılaşmıştır. İslam’ın bir düşman ile karşı karşıya kalmadığı hiçbir dönem olmamıştır. Bununla birlikte, İslam’ın usul ve inançlarının kolay ve fıtri olması bir yana, hüküm ve yükümlülüklerinin kolay ve makul olması İslam’ın kendini güçlü ve ciddi bir şekilde savunmasının güvencesi olmuş ve tarih sahnesinde onun yayılmasını sağlamıştır. Bu hususta kolaylık ve yumuşaklığın belirgin bir şekilde göründüğü İslam dininin hüküm ve programlarındaki bir takım numuneleri aktarıyoruz:
1. İslam dini Ehli Kitaba yönelik (Hıristiyan, Yahudi ve Zerdüşt ve Sabiinler) olarak özel bir bakış taşır ve onlara büyük bir tolerans gösterir. Onların mal, can ve namuslarını saygın sayar ve onların İslam toplumunda mabet ve kiliseleri bulunabilir. İbadet edebilir ve ayrıca evlilik ve boşanmalarını dinleri hükümleri esasınca yerine getirebilirler. İslam’ın dinsel azınlıklar karşısındaki hoşgörü ve toleransı onların dinini saygın saymakla kalmaz; kendileri İslam hâkimiyeti altında bütün yurttaşlık haklarını taşırlar ve İslam tüm Müslümanları koruduğu gibi onları korumayı da gerekli sayar.
Muaviye’nin ordusunun bir bölüğü sınır şehri Anbar’a saldırınca ve orda bulunan kadınların halhal, künye, kolye ve küpelerini gasp edince İmam Ali’nin (a.s) feryadı yükselir ve kimi Müslüman olmayan ve İslam devletinin çatısı altında bulunan bu kadınları savunmak için kendi askerlerini kınayarak şöyle buyurur: “Eğer bu acı hadise için bir Müslüman esef ederek ölürse kınanmaz ve bana göre doğaldır.”[8]
2. İslam, cihad emri verdiğinde ve özellikle Hz. Peygamber (s.a.a) zamanındaki Müslümanların yaşadığı zor koşullarda savaşa katılmaya gücü olmayan bireyleri istisna etmiş[9] ve bunun nedenini de zorluk ve meşakkatin onlar üzerinden kaldırılması olarak dile getirmiştir; yani cihad onlar için çok zor ve çetin olduğu için bu ilahi hüküm onlardan istenmemiştir.[10] Aynı şekilde bireysel hükümleri beyan etme noktasında da bu esas üzerine hareket etmiştir. Örneğin su ile yapılması gereken abdest ve gusül hususlarının teşrii edilmesinde suyun zarar verdiği veya suya ulaşılmasının zor olduğu durumlarda istisna getirmiş ve orucu da yolcu ve hastalar için farz kılmamıştır.[11] Bu, dindarlık için kolay şartların yaratılması içindir.
3. Eğer bir Müslüman’ın ekonomik ve bedensel güç ve kudreti bulunuyorsa hayatı boyunca bir defa hacca gitmesi farzdır. Ama bir kimsenin bu gücü yoksa hac kendisine farz değildir.
4. Yüce Allah her yıl bir Kameri ayın orucunu Müslümanlara farz kılmıştır ki bu ay yer değiştirerek dört mevsimde yer alır. Eğer birey yolcu veya hasta ise oruç tutmayabilir ve gelecek Ramazan ayına kadar kaza etmek için fırsat taşır.
5. Yüce Allah, dürüstçe günahtan dönen herkesin tövbesini kabul eder. Eğer birey uzun yıllar boyunca küfür, günah ve isyana batmış olsa da fark etmez.
6. Müslüman birey güzel bir iş yaparsa, karşılığını birkaç katı alır; nitekim Kur’an’ı Kerim şöyle buyurmaktadır: “Kim bir iyilik yaparsa, ona on katı vardır. Kim de bir kötülük yaparsa, o da sadece o kötülüğün misliyle cezalandırılır ve onlara zulmedilmez.”[12] Aynı şekilde hadislerde Kur’an-ı Kerim okumak[13], salâvat çekmek[14], başkalarına borç vermek[15] ve…[16] gibi işler için çok büyük sevaplar karar kılındığını görmekteyiz.
Ama İslam’ın ameli programlarındaki yumuşaklık ve kolaylığın yanı sıra İslam’da bu kolaylık için bir takım had ve sınırlar da gözetilmiş ve mutlak olarak kolaylık her yerde kabul edilmiş değildir. Ne İslam ve ne de başka hiçbir semavi din ilahi hükümleri uygulama noktasında kolaycılığı kabul etmez. Aynı şekilde İslam’ın bazı buyrukları zorluklara tahammül etme esasınca şekillenmiştir; örneğin insanın zorluk çekmesi ve meşakkate tahammül etmesi gereken cihad ve oruç bu kabildendir. Esasen meşakkatsiz cihad etme ve sabır ve direnişsiz oruç tutmak mümkün değildir. Bu nedenle, “harec” (zor) kaidesi ibadi konularla ilgilidir, zorluğun ve sorunların bir parçası olduğu görevlerle ilintili değildir. Bunun açıklaması şudur: İlahi hükümlerin hedefi, insanların dünyevi ve uhrevi saadetidir. Kur’an-ı Kerim Allah’ın dinini insan yaşamının temin edicisi olarak görmekte ve gerçek hayatı da ilahi hüküm ve kanunlardan ibaret Allah’ın ve resulünün buyruklarına itaat etmek olarak değerlendirmektedir: “Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah’ın ve Resûlü’nün çağrısına uyun ve bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer. Yine bilin ki, O’nun huzurunda toplanacaksınız.”[17]
İmam Ali (a.s) ilahi hüküm ve kanunların önemi hakkında Maliki Eşter’e hitaben şöyle buyurmaktadır: “Bu Allah’ın kulu, müminlerin önderi Ali’nin, Haris oğlu Malik Eşter’e buyruğudur… Ona Allah’tan korkmayı, Allah’a itaat etmeyi, diğer işlerden önce bilmeyi, Allah’ın kitabında yer alan farz ve müstehaplara uymayı, ancak onlara uymakla kurtulacağı ve onları tanımakla ve zayi etmemekle sapmayacağını, Allah’a kalbiyle, eliyle ve diliyle yardım etmesini emreder; zira Allah kendisine yardım eden kimsenin başarısını garantiler ve kendisini yücelten kimseyi büyük kılar.”[18]
Bundan dolayı, eğer bir takım birey ve gruplar tüm alanlarda insanın hayatının temin edicisi olan ilahi kanunları ayakaltına alır ve bu vesile ile İslam kültür ve ahlakını tehdit ederse, İslam asla böyle bir durumda yumuşaklık ve kolaylığı kabul etmez ve bunu dinde bir tür basitlik ve gevşeklik olarak değerlendirir. İslam ilahi sınırları çiğneyen bazıları için bir takım ağır kanunlar karar kılmıştır.
 

[1]Rum Suresi, 30. ayet.
[2]Mekarim Şirazi, Nasır, Tefsiri Numune, c. 16, s. 418, Daru’l Kutubu’l İslamiye, Tahran, çapı evvel, 1374 h.ş.
[3]Kuleyni, Muhammed b. Yakup, el-Kafi, Muhakkık ve Musahhih: Gaffari, Ali Ekber, Ahundi, Muhammed, c. 5, s. 494, Daru’l Kutubu’l İslamiye, Tahran, çapı evvel, 1407 h.k.
[4]Bakara Suresi, 185. ayet.
[5]Hac Suresi, 78. ayet.
[6]Bakara Suresi, 286. ayet.
[7]Bakara Suresi, 173. ayet.
[8]Seyyid Rezi, Muhammed, Nehcü’l Belağa, Muhakkık ve Musahhih: Atarudi, Azizullah, Hutbe 27, s. 35, Müessesetü Nehcü’l Belağa, Kum, çapı evvel, 1414 h.k.
[9]Feth Suresi, 17. ayet.
[10]Tabatabai, Seyyid Muhammed Hüseyin, el-Mizan fi Tefsiri’l Kur’an, c. 9, s. 362, Defteri İntişaratı İslami, Kum, çapı pencum, 1417 h.k.
[11]“Ey iman edenler! Namaza kalkacağınız zaman yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın ve başlarınızı ve inci kemiklerine kadar ayaklarınızı mesh edin. Eğer cünüp iseniz, iyice yıkanarak temizlenin. Hasta olursanız veya seferde bulunursanız veya biriniz abdest bozmaktan (def-i hacetten) gelir veya kadınlara dokunur (cinsel ilişkide bulunur) da su bulamazsanız, o zaman temiz bir toprağa yönelin. Onunla yüzlerinizi ve ellerinizi mesh edin (Teyemmüm edin). Allah, size herhangi bir güçlük çıkarmak istemez. Fakat O, sizi tertemiz yapmak ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak ister ki şükredesiniz.” Maide Suresi, 6. ayet.
[12]En’am Suresi, 160. ayet.
[13] “Kur’an Surelerini Okumanın Sevabı”, Soru: 872.
[15] Bakınız: “Borç Vermek ve Onun Sadakadan Üstünlüğü”, Soru: 13033; “Borç Vermenin Adap ve Şartları”, Soru: 15215.
[17]Enfal Suresi, 24. ayet.
[18]Nehcü’l Belağa, Name 52, s. 366.
Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Hatim merasimi ve mezarlığa çocukları götürmenin bir keraheti var mıdır?
    24562 Pratik Ahlak 2012/04/04
    Çocukları dinsel meclis ve merasimlere ve de mescide veya Muharrem ayındaki matem merasimlerine götürmek veyahut bayram namazı ve dinsel bayramlara katılmasını sağlamak kendilerinin dinsel duygularının gelişmesi için çok önemlidir. Ergin gençleri hatim merasimi ve mezarlığa götürmek hakkında ise, rivayetlerde ve fıkhi kitaplarda yaptığımız inceleme neticesinde bu işin ...
  • Akika kurbanının şartları ve sünnetleri nelerdir?
    9489 Pratik Ahlak 2019/11/10
    Akika: Yeni doğan çocuğun doğumunun yedinci günü belalardan korunması için bir koyunun veya kurban etmeye salahiyeti olan bir hayvanın kurban edilmesidir.Kurban kesmek yerine para bağışlanması akika yerine geçmez. Münasip olan kız çocuğuna dişi, erkek çocuğuna ise erkek koyunun kurban edilmesidir. Eğer mümkün değilse dişi ...
  • İranlıların matem, şenlik ve dini bayramlardaki gelenekleri neden diğer Müslümanlarla ve hatta diğer Şiilerle farklıdır?
    8187 Eski Kelam İlmi 2009/07/11
    Dini kutlamalar için genel kurallar olmasının yanı sıra ancak mukaddes İslam dininin görüş belirtmediği yerlerde her bölge örf ve adetlerine göre bu merasimleri yerine getirilebilir. Başka bir deyişle dinin önem verdiği şey örneğin İmam Hüseyin (a.s) için matem merasimlerinin düzenlenmesidir. Ama bunun yapılma şekli halkın kendisine bırakılmıştır. ...
  • Mastürbasyonun evlilikten farkı nedir?
    18619 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2010/08/08
    Mastürbasyon insanın ihtiyacını gerçek şekilde gidermez ve sahte bir doyumdur. İnsanın şehvanî ihtiyacı sadece meninin çıkmasıyla giderilmez. Bunun aşk, duygu, yakınlık ve sevgi ile beraber olması gerekir. Bu nedenle bu fiili işleyenler içlerinde eksiklik hissederler. Bu da cismanî ve ruhî hastalıkları peşinden getirebilir. Ama evlilik şehvanî ...
  • Yüzüğü sağ ele takmak mutlaka gerekli mi?
    53679 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/05/20
    Peygamber (s.a.a) ve Ehl-i Beyt İmamları(a.s)’nın sünnetlerinden biri ele yüzük takmaktır. Rivayetlerde yüzüğün çeşidi ve üzerindeki nakış hakkında da çeşitli bilgiler verilmiştir. Bir de yüzüğün sağ ele takılması tavsiye edilmiştir. Ancak İslam’daki yüzük takmak ile ilgili hükümlerin hepsi müstehap türündendir ve farz değildir. Sadece erkeklerin ...
  • Dinî ilimleri öğrenmenin önemi nedir?
    16342 Pratik Ahlak 2011/05/21
    Öğrenmek bazen amel ve yükümlülüğü yerine getirmek için ve bazen de başkalarını eğitmek ve yetiştirmek içindir. Birinci kısım genel bir sınıflandırmayla iki bölüme ayrılmaktadır: Birinci bölüm tüm Müslümanlar ile ilgili hükümler olup özel bir iş, uzmanlık ve cinsiyetle bağlantılı değildir. İlk etapta tüm yükümlüler ile ilgilidir. Namaz, oruç ve ...
  • Hamd suresinden sonra Elhamdülillah Rabbi’l-Alemin söylemek sadece tabi olanlar için mi müstehaptır, yoksa cemaat imamı için de müstehap mıdır?
    7350 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/18
    Hz. Ayetullah Uzma Hamaney’in (ömrü uzun olsun) Bürosu:Tabi olanlar için müstehaptır.  Hz. Ayetullah Uzma Sistani’nin (ömrü uzun olsun) Bürosu:Namazda müstehap olan şey, imamın arkasında namaz kılan fertlerin imamın Hamd suresini okumasının ardından Elhamdülillah Rabbi’l-Alemin cümlesini söylemesi ve namazda tevhid suresini şahsen okuyan kimsenin de ”kezalik Allah” ...
  • Küfe mescidinin amellerinin çokluğu göz önüne alındığında kimi kafilelerin çeşitli makamların amellerini bir mekanda yerine getirmeleri doğru mudur? Böyle yaptıklarında tam sevap alabilirler mi?
    9026 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/07/10
    Küfe ve Sehle mescidlerindeki amellerin faziletleri hakkındaki rivayetlere baktığımızda Masum İmamlardan (a.s) bu mescitlerin bütün amellerinin bir arada yapılmasına dair bir emir gelmemiştir. Bir sahabesine bir dua ve namaz öğretirken, bir başkasına başka bir namaz ve dua öğretmiştir. Bu yüzden ziyaretçileri mescitlerin tüm amellerini yerine getirmek veya ...
  • Eğer idrar sonrası istibra yapılıp abdest alınırsa ve daha sonrasında bir damla idrar gelirse hükmü nedir?
    8890 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2019/08/06
     Ayetullah uzma Hamaney’in bürosu:Eğer gelen sıvının idrar olduğuna eminseniz abdest batıldır ve o bölge necis olmuştur. Eğer idrar olduğuna emin değilseniz taharete hükmedilir ve abdesti bozmaz.Ayetullah uzma Sistani’nin bürosu:Eğer idrar olduğundan şüpheniz varsa taharete hükmedilir.Ayetullah ...
  • Kendimizi yetiştirmeye ve nefsimizi arındırmaya nereden başlamalıyız?
    11343 Pratik Ahlak 2010/05/06
    Tezkiye, nefsi arındırmak ve temizlemek anlamına gelmektedir. Kur’an-ı Kerim’de nefsi arındırmanın önemi hakkında birçok ayet bulunmaktadır. Ama şu bilinmelidir ki; nefsi arındırmaya başlama noktası her insana göre değişir. İslam’ı henüz kabul etmemiş birisinin nefsi temizlemeye başlayacağı ilk aşama, İslam’ı kabul etmesidir. Müminler için ilk basamak, ...

En Çok Okunanlar