Gelişmiş Arama
Ziyaret
9627
Güncellenme Tarihi: 2013/10/26
Soru Özeti
İslam dini zor ve çetin bir din midir?
Soru
Bazı insanlar İslam’ın zor ve çetin bir din olduğunu iddia etmektedirler. Bu dinin buyruklarına göre amel etmenin nasıl kolay olduğunu siz açıklar mısınız? Nitekim yüce Allah Bakara suresinin bir ayetinde İslam’ı diğer dinler ile karşılaştırın diye buyurmuştur. ”Allah sizin için zorluğu değil kolaylığı istemektedir.”
Kısa Cevap
En kâmil ilahi din olan İslam’ın temeli kolaylık ve yumuşaklık üzerine kurulmuştur. Kolaylık ve yumuşaklık İslam’ın hüküm ve kanunlarında mevcuttur. İslam’ın temellerinin apaçık ve kavramlarının da basitliği her akıllı ve uygar insan için anlaşılır niteliktedir ve her temiz ve sağlıklı fıtrat onun basit, anlaşılır, mantıklı ve makul şeriatının nidasına icabet eder. Bunun numuneleri İslam hükümlerinde apaçıktır; örneğin yüce Allah yılda bir defa bir Kameri ay süresince oruç tutmayı Müslümanlara farz kılmıştır ki bu dört mevsime denk gelir halde dönmektedir. Birey hasta yahut yolculukta olması durumunda oruç tutmayabilir ve gelecek Ramazan ayına kadar onu kaza etmek için bir fırsat taşır. Aynı şekilde iyi ve güzel fiiller için de bir takım sevaplar kararlaştırılmıştır. İslam’da yumuşaklık ve kolaylığın olmasına karşın bu kolaylık için bir takım had ve sınırlar da belirlenmiştir ve bu husus mutlak olarak ve her yerde kabul edilir değildir. Ne İslam ve ne de başka hiçbir semavi din ilahi hükümleri uygulama noktasında kolay davranmayı kabul etmez.
 
Ayrıntılı Cevap
Yumuşaklık ve kolaylık her semavi dinin özünde yer alır; çünkü Kur’an’ı Kerim’in tabiriyle ilahi din fıtri bir husustur. Başka bir ifadeyle insan yaratılışının talep ettiği bir cevherdir: “Hakka yönelen bir kimse olarak yüzünü dine çevir. Allah’ın insanları üzerinde yarattığı fıtrata sımsıkı tutun. Allah’ın yaratmasında hiçbir değiştirme yoktur. İşte bu dosdoğru dindir. Fakat insanların çoğu bilmezler.”[1] Bu yüzden, ilahi hükümler ve ameli programlar insanların fıtratına yatkındır; yani kutsal şeriatta kökeni insan fıtratının derinliklerinde olmayan bir çağrının olması ve insan varlığının derinliklerinde bir şeyin bulunup da şeriatın ona aykırılık göstermesi mümkün değildir.[2]
En kâmil ilahi din olan İslam’ın temeli kolaylık ve yumuşaklık üzerine kurulmuştur. Kolaylık ve yumuşaklık İslam’ın hüküm ve kanunlarında mevcuttur. İslam’ın temellerinin apaçık ve kavramlarının da basitliği her akıllı ve uygar insan için anlaşılır niteliktedir. Her temiz ve sağlıklı fıtrat onun basit, anlaşılır, mantıklı ve makul şeriatının nidasına icabet eder. Bu hakikat Hz. Peygamberi Ekrem’in (s.a.a) sözlerinde en güzel şekilde dile getirilmiştir. Hz. Peygamberin (s.a.a) Osman b. Mez’un adındaki bir sahabesi günleri oruç tutmayla ve geceleri de ibadetle geçiriyordu. Hayatına özen göstermiyordu. Bu mesele onun eşinin şikâyette bulunmasına neden oldu. Hz. Peygamberde (s.a.a) Osman’a hitap ederek şöyle buyurdu: “Ey Osman! Yüce Allah beni ruhbaniyet (halktan uzak durmak ve dünyayı terk etmek) üzerine göndermedi; bilakis beni dosdoğru ve kolay olan bir şeriat ve din üzerine gönderdi.”[3]
Kur’an’ı Kerim’de bu usulü kendi hükümlerinin temeli saymış ve kolaylığı İslam şeriatının ayrıcalıklı bir özelliği olarak tanıtmıştır; zira İslam’ın temel ve usulleri şöyledir:
“(O sayılı günler), insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur’an’ın kendisinde indirildiği Ramazan ayıdır. Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa, onu oruçla geçirsin. Kim de hasta veya yolcu olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez. Bu da sayıyı tamamlamanız ve hidayete ulaştırmasına karşılık Allah’ı yüceltmeniz ve şükretmeniz içindir.”[4]
“Allah uğrunda hakkıyla cihad edin. O, sizi seçti ve dinde üzerinize hiçbir güçlük yüklemedi. Babanız İbrahim’in dinine uyun. Allah, sizi hem daha önce, hem de bu Kur’an’da Müslüman diye isimlendirdi ki, Peygamber size şahit (ve örnek) olsun, siz de insanlara şahit (ve örnek) olasınız. Artık namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin ve Allah’a sarılın. O, sizin sahibinizdir. O, ne güzel sahip, ne güzel yardımcıdır!”[5]
“Allah, bir kimseyi ancak gücünün yettiği şeyle yükümlü kılar. Onun kazandığı iyilik kendi yararına, kötülük de kendi zararınadır. (Şöyle diyerek dua ediniz): “Ey Rabbimiz! Unutur, ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma! Ey Rabbimiz! Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği şeyleri yükleme! Bizi affet, bizi bağışla, bize acı! Sen bizim Mevlâmızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et.”[6]
“Allah, size ancak leş, kan, domuz eti ve Allah’tan başkası adına kesileni haram kıldı. Ama kim mecbur olur da, istismar etmeksizin ve zaruret ölçüsünü aşmaksızın yemek zorunda kalırsa, ona günah yoktur. Şüphesiz, Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”[7]
Bu ayetler ve başka rivayetler İslam dininin temellerinin kolay olduğunu ispat etmekle birlikte İslam’ın insanı gücünün ve kuvvetinin ötesinde olan bir şeyle mükellef kılmadığına ve gücünün ötesindeki sorumlulukları ona yüklemediğine delalet etmektedir. Bu yükümlülük ve sorumluluklar insan için olanaklı ve gücü oranındadır. Böylece insan şer’i hususları yapmama veya İslam buyruklarına aykırı işlere bulaşma noktasında hiçbir bahane ve özür ileri süremeyecektir. Bundan dolayı İslam hükümlerinin ruhu, kolaylıkla beraberdir ve bu husus değişik ulusların İslam dinini kabul etmesinin nedenidir. İslam dini ilk ortaya çıktığında her zaman küçük ve büyük direnişle, bidatler ve değişik uydurulmuş ekoller ile karşılaşmıştır. İslam’ın bir düşman ile karşı karşıya kalmadığı hiçbir dönem olmamıştır. Bununla birlikte, İslam’ın usul ve inançlarının kolay ve fıtri olması bir yana, hüküm ve yükümlülüklerinin kolay ve makul olması İslam’ın kendini güçlü ve ciddi bir şekilde savunmasının güvencesi olmuş ve tarih sahnesinde onun yayılmasını sağlamıştır. Bu hususta kolaylık ve yumuşaklığın belirgin bir şekilde göründüğü İslam dininin hüküm ve programlarındaki bir takım numuneleri aktarıyoruz:
1. İslam dini Ehli Kitaba yönelik (Hıristiyan, Yahudi ve Zerdüşt ve Sabiinler) olarak özel bir bakış taşır ve onlara büyük bir tolerans gösterir. Onların mal, can ve namuslarını saygın sayar ve onların İslam toplumunda mabet ve kiliseleri bulunabilir. İbadet edebilir ve ayrıca evlilik ve boşanmalarını dinleri hükümleri esasınca yerine getirebilirler. İslam’ın dinsel azınlıklar karşısındaki hoşgörü ve toleransı onların dinini saygın saymakla kalmaz; kendileri İslam hâkimiyeti altında bütün yurttaşlık haklarını taşırlar ve İslam tüm Müslümanları koruduğu gibi onları korumayı da gerekli sayar.
Muaviye’nin ordusunun bir bölüğü sınır şehri Anbar’a saldırınca ve orda bulunan kadınların halhal, künye, kolye ve küpelerini gasp edince İmam Ali’nin (a.s) feryadı yükselir ve kimi Müslüman olmayan ve İslam devletinin çatısı altında bulunan bu kadınları savunmak için kendi askerlerini kınayarak şöyle buyurur: “Eğer bu acı hadise için bir Müslüman esef ederek ölürse kınanmaz ve bana göre doğaldır.”[8]
2. İslam, cihad emri verdiğinde ve özellikle Hz. Peygamber (s.a.a) zamanındaki Müslümanların yaşadığı zor koşullarda savaşa katılmaya gücü olmayan bireyleri istisna etmiş[9] ve bunun nedenini de zorluk ve meşakkatin onlar üzerinden kaldırılması olarak dile getirmiştir; yani cihad onlar için çok zor ve çetin olduğu için bu ilahi hüküm onlardan istenmemiştir.[10] Aynı şekilde bireysel hükümleri beyan etme noktasında da bu esas üzerine hareket etmiştir. Örneğin su ile yapılması gereken abdest ve gusül hususlarının teşrii edilmesinde suyun zarar verdiği veya suya ulaşılmasının zor olduğu durumlarda istisna getirmiş ve orucu da yolcu ve hastalar için farz kılmamıştır.[11] Bu, dindarlık için kolay şartların yaratılması içindir.
3. Eğer bir Müslüman’ın ekonomik ve bedensel güç ve kudreti bulunuyorsa hayatı boyunca bir defa hacca gitmesi farzdır. Ama bir kimsenin bu gücü yoksa hac kendisine farz değildir.
4. Yüce Allah her yıl bir Kameri ayın orucunu Müslümanlara farz kılmıştır ki bu ay yer değiştirerek dört mevsimde yer alır. Eğer birey yolcu veya hasta ise oruç tutmayabilir ve gelecek Ramazan ayına kadar kaza etmek için fırsat taşır.
5. Yüce Allah, dürüstçe günahtan dönen herkesin tövbesini kabul eder. Eğer birey uzun yıllar boyunca küfür, günah ve isyana batmış olsa da fark etmez.
6. Müslüman birey güzel bir iş yaparsa, karşılığını birkaç katı alır; nitekim Kur’an’ı Kerim şöyle buyurmaktadır: “Kim bir iyilik yaparsa, ona on katı vardır. Kim de bir kötülük yaparsa, o da sadece o kötülüğün misliyle cezalandırılır ve onlara zulmedilmez.”[12] Aynı şekilde hadislerde Kur’an-ı Kerim okumak[13], salâvat çekmek[14], başkalarına borç vermek[15] ve…[16] gibi işler için çok büyük sevaplar karar kılındığını görmekteyiz.
Ama İslam’ın ameli programlarındaki yumuşaklık ve kolaylığın yanı sıra İslam’da bu kolaylık için bir takım had ve sınırlar da gözetilmiş ve mutlak olarak kolaylık her yerde kabul edilmiş değildir. Ne İslam ve ne de başka hiçbir semavi din ilahi hükümleri uygulama noktasında kolaycılığı kabul etmez. Aynı şekilde İslam’ın bazı buyrukları zorluklara tahammül etme esasınca şekillenmiştir; örneğin insanın zorluk çekmesi ve meşakkate tahammül etmesi gereken cihad ve oruç bu kabildendir. Esasen meşakkatsiz cihad etme ve sabır ve direnişsiz oruç tutmak mümkün değildir. Bu nedenle, “harec” (zor) kaidesi ibadi konularla ilgilidir, zorluğun ve sorunların bir parçası olduğu görevlerle ilintili değildir. Bunun açıklaması şudur: İlahi hükümlerin hedefi, insanların dünyevi ve uhrevi saadetidir. Kur’an-ı Kerim Allah’ın dinini insan yaşamının temin edicisi olarak görmekte ve gerçek hayatı da ilahi hüküm ve kanunlardan ibaret Allah’ın ve resulünün buyruklarına itaat etmek olarak değerlendirmektedir: “Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah’ın ve Resûlü’nün çağrısına uyun ve bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer. Yine bilin ki, O’nun huzurunda toplanacaksınız.”[17]
İmam Ali (a.s) ilahi hüküm ve kanunların önemi hakkında Maliki Eşter’e hitaben şöyle buyurmaktadır: “Bu Allah’ın kulu, müminlerin önderi Ali’nin, Haris oğlu Malik Eşter’e buyruğudur… Ona Allah’tan korkmayı, Allah’a itaat etmeyi, diğer işlerden önce bilmeyi, Allah’ın kitabında yer alan farz ve müstehaplara uymayı, ancak onlara uymakla kurtulacağı ve onları tanımakla ve zayi etmemekle sapmayacağını, Allah’a kalbiyle, eliyle ve diliyle yardım etmesini emreder; zira Allah kendisine yardım eden kimsenin başarısını garantiler ve kendisini yücelten kimseyi büyük kılar.”[18]
Bundan dolayı, eğer bir takım birey ve gruplar tüm alanlarda insanın hayatının temin edicisi olan ilahi kanunları ayakaltına alır ve bu vesile ile İslam kültür ve ahlakını tehdit ederse, İslam asla böyle bir durumda yumuşaklık ve kolaylığı kabul etmez ve bunu dinde bir tür basitlik ve gevşeklik olarak değerlendirir. İslam ilahi sınırları çiğneyen bazıları için bir takım ağır kanunlar karar kılmıştır.
 

[1]Rum Suresi, 30. ayet.
[2]Mekarim Şirazi, Nasır, Tefsiri Numune, c. 16, s. 418, Daru’l Kutubu’l İslamiye, Tahran, çapı evvel, 1374 h.ş.
[3]Kuleyni, Muhammed b. Yakup, el-Kafi, Muhakkık ve Musahhih: Gaffari, Ali Ekber, Ahundi, Muhammed, c. 5, s. 494, Daru’l Kutubu’l İslamiye, Tahran, çapı evvel, 1407 h.k.
[4]Bakara Suresi, 185. ayet.
[5]Hac Suresi, 78. ayet.
[6]Bakara Suresi, 286. ayet.
[7]Bakara Suresi, 173. ayet.
[8]Seyyid Rezi, Muhammed, Nehcü’l Belağa, Muhakkık ve Musahhih: Atarudi, Azizullah, Hutbe 27, s. 35, Müessesetü Nehcü’l Belağa, Kum, çapı evvel, 1414 h.k.
[9]Feth Suresi, 17. ayet.
[10]Tabatabai, Seyyid Muhammed Hüseyin, el-Mizan fi Tefsiri’l Kur’an, c. 9, s. 362, Defteri İntişaratı İslami, Kum, çapı pencum, 1417 h.k.
[11]“Ey iman edenler! Namaza kalkacağınız zaman yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın ve başlarınızı ve inci kemiklerine kadar ayaklarınızı mesh edin. Eğer cünüp iseniz, iyice yıkanarak temizlenin. Hasta olursanız veya seferde bulunursanız veya biriniz abdest bozmaktan (def-i hacetten) gelir veya kadınlara dokunur (cinsel ilişkide bulunur) da su bulamazsanız, o zaman temiz bir toprağa yönelin. Onunla yüzlerinizi ve ellerinizi mesh edin (Teyemmüm edin). Allah, size herhangi bir güçlük çıkarmak istemez. Fakat O, sizi tertemiz yapmak ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak ister ki şükredesiniz.” Maide Suresi, 6. ayet.
[12]En’am Suresi, 160. ayet.
[13] “Kur’an Surelerini Okumanın Sevabı”, Soru: 872.
[15] Bakınız: “Borç Vermek ve Onun Sadakadan Üstünlüğü”, Soru: 13033; “Borç Vermenin Adap ve Şartları”, Soru: 15215.
[17]Enfal Suresi, 24. ayet.
[18]Nehcü’l Belağa, Name 52, s. 366.
Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Lütfen Hz. Yusuf kıssasındaki önemli noktaları açıklar mısınız?
    45081 Masumların Siresi 2010/11/08
    Kur’an’daki en güzel kıssa olarak nitelendirilen Hz. Yusuf (a.s) kıssası ders, ibret ve şahsi, ahlakî, içtimai ve ailevî erdemleri içermektedir. Bu erdemlerden bazıları şunlardır: 1. İnsanları Allah’a doğru çağırma yolunda Peygamberlerin ifa ettikleri rolü ve çektikleri sıkıntıyı tanımak
  • Mü’minun Suresinin 101. Ayeti ile Saffat surenin 27 ve 50. ayetleri arasında var olan çelişkiyi nasıl bertaraf ediyorsunuz?
    8956 Tefsir 2012/06/10
    Genel anlamda kuranı kerim ayetleri arasında ve özel anlamda soruda zikredilen ayetler arasında çelişki ve tezat bulunmamaktadır. Zira “o günde hiç kimse başka bir kimseden sual etmez ve yârdim dilemez” şeklindeki ayetler, dirilmenin ilk merhalesine işaret etmektedir. Bu da o günün çok dehşetli bir gün ve o ...
  • Hz. Abbas su getirirken hangi şiiri okudu?
    15574 Büyük Şahsiyetlerin Siresi 2011/12/20
    Eskiden savaşçılar savaşlarda kendi safındakilere moral vermek, düşmanların da moralini bozmak için şiarlar verir, kahramanlık şiirleri okurlardı. İmam Hüseyin (a.s) ve ashabı da aşura günü anlamlı ve etkili şiarlar verir, kahramanlık şiirleri okurlardı. İmamın (a.s) değerli kardeşi Hz. Ebulfazl Abbas da aşura gününde güzel ve eşsiz şiirler ...
  • 'Her gün Aşuradır, her yer Kerbela' sözü bir hadis midir? Hadis ise senet ve itibarı ne ölçüdedir?
    11651 Masumların Siresi 2009/02/22
    Hadis kitaplarında 'Her gün Aşuradır, her yer Kerbela' sözünün Masumlara (a.s) ait olduğuna dair bir delile rastlamadık. Ancak bu söz Kerbela olayı hedef ve maksadını ifade etmek yönünden güzel bir anlamı ifade eden anlamlı mesajlar içeren bir sözdür. Zira İmam Mehdi (a.s) zuhur edip zalimlerin kökünü ...
  • Bir insan Cuma gecesi veya günü ölürse, her zaman için kabir baskısından güvende olur, diye söylenen söz doğru mudur?
    10870 Eski Kelam İlmi 2012/01/18
    Hafta içinde Cuma gecesi ve gününün özel bir üstünlük ve değeri vardır ve bunlardan birisi şudur: Eğer mümin bir insan bu vakitte dünyadan göçerse, onun bereket ve değeriyle kabir ve berzah âlemindeki bazı sorun ve hadiseler ondan uzak kılınır. Peygamber-i Ekrem’den (s.a.a) şöyle rivayet edilmiştir: Cuma, günlerin efendisidir ve ...
  • Neden Allah cennetin çoğunu maddi hususlar ile nitelemiştir?
    6922 Eski Kelam İlmi 2012/05/27
    Kur’an-ı Kerim’de cennet ve cehennem hem maddi özellikler ve hem de ruhani ve manevi özellikler ile betimlenmiştir. Maddi nimetler ile nitelemek, birçok insanın manevi ve ruhani nitelemeler aracılığıyla bilgi edinmesinin zor ve hatta imkânsız olması nedeniyledir. Zira insanların zihni daha çok maddi konulara alışıktır ve bu nedenden ...
  • Evrendeki boylamsal silsileyi açıklar mısınız?
    7155 İslam Felsefesi 2010/09/22
    Meşa, İşrak ve Aşkın Hikmet ekolü taraftarı dâhil tüm ilahî bilgeler “bir kaidesi” esasınca şöyle demektedir: Yüce Allah yalın ve birdir. Hakeza bir cihete sahiptir. Bu nedenle yaratılış evreni ve birçok sonucun bir ve yalın olan ilahî zattan sadır olması muhaldir. Bundan dolayı bilgeler akıllar ...
  • İmam Hüseyin’in (a.s) kıyamında şehitlerden kaç tanesi Allah Resulü’nün (s.a.a) ashabındandı?
    7876 Büyük Şahsiyetlerin Siresi 2012/08/26
    Son Aşura araştırmacıları arasında ve yaptıkları tahkikat sonucu, İmam Hüseyin’in (a.s) yarenleri arasında beş kişinin Peygamber’in (s.a.a) ashabından olduğu ve Aşura kıyamında şahadete eriştikleri meşhurdur. Bu beş kişi şunlardır: Enes b. Haris, Hani b. Urve, Müslim b. Evsece, Habip ibni Mezahir ve Abdullah b. Yektar ...
  • Pak ve tertemiz olan ehlibeyt İmamlarının (a.s.) kabirleri hangi şehirlerdedir?
    13840 تاريخ بزرگان 2011/09/21
    Pak ve tertemiz olan ehlibeyt İmamlarının (a.s.) kabirleri aşağıdaki Şehir ve Ülkelerdedir:1-  İmam Ali’nin (a.s.) mübarek kabri Irak’ın Necef şehrinde.
  • Niçin bir erkeğin şahitliği iki kadının şahitliği ile eşittir?
    21658 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2009/07/04
    Yüce Allah tarafında insanlar için belirlenen kanunlar yaratılış âlemi, evrenin gerçekleri ve insanın yaratılışı ile uyum içindedir. Kadının yaratılışı erkeğin yaratılış ve yapısı ile farklı olduğu için Bu iki varlığın görev ve hükümleri de farklıdır. Bu görevlerden biri mahkemede şahitlik yapmaktır Bu görev hislerin etkisinde kalınmadan ve ...

En Çok Okunanlar