Gelişmiş Arama
Ziyaret
49985
Güncellenme Tarihi: 2010/05/19
Soru Özeti
Hayız kanın özelliklerini görmedim diye kendi adet dönemimin içinde namaz kılabilir miyim?
Soru
Âdetim çok düzensizdir. Gün içinde bazen geliyor, bazen gidiyor. Eğer kan görmezsem namaz kılmalı mıyım? Hatta bir iki saat sonra göreceğimi bilsemde mi? Yoksa adet dönemimin tamamen bittiğinden emin olmak için gün bitimine kadar beklemem mi gerekiyor?
Aslında şunu öğrenmek istiyorum: Eğer hayızın özelliklerini görmezsem adet dönemimin içinde namaz kılabilir miyim?
Kısa Cevap

Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız.

Ayrıntılı Cevap

Aşağıda değindiğimiz konular sorunuzun cevabını almakta size yardımcı olacaktır:

Hayız gören kadınlar birkaç kısıma ayrılırlar:

-İlk kez âdet gören kadın: Buna "mübtedia" denir.[1]

-Kendisine âdet edinememiş kadın: Bir kaç ay âdet görmüş, ama kendisine belli bir âdet edinemeyen veya âdeti değişmiş ve yeni bir âdet yerleşmemiş olan kadındır. Buna "muztaribe" denir.[2]

-Âdetini unutan kadın: Böyle birine ‘nâsiye’[3] denir.[4]

-Hamilelik ve çocuğa süt vermekten dolayı önceki âdetinden iki yıldan fazla geçtiğinden adetini unutma olasılığı çok olan kadın: Böyle birine ‘farziye’ denir

-Belli zaman ve sayıda âdet gören: Zamanı ve âdet gördüğü günlerin miktarı da aynı olan kadındır.

- Belli zamanda âdet gören: Her ay aynı zamanda âdet gören, ama gördüğü âdet günlerinin miktarı değişik olan kadındır.

-Belli sayıda âdet gören: Her ay âdet gördüğü günlerin sayısı eşit olan, ama kan görme zamanları değişik olan kadındır.

 

Hayızın bittiğini şu şekilde anlayabiliriz- burada kanın on günde durduğu farzedilmektedir-: Kan on güne kadar kesilirse tümü hayızdır ve hayızın altı kısmı arasında hüküm yönünden fark yoktur. Ancak (amelde) belli adetleri olan ve gördükleri kan, adet günlerini geçen kadınlar, bunun onu günü geçip geçmeyeceğini bilmiyorlarsa görevleri istihzardır.[5]

 

İstihzar, kadının kendisini hayız görmesi ve hayızın ahkâmına amel etmesidir. Yani durumu belli oluncaya kadar ibadet etmemeli ve hayızlı kadına haram olan şeylerden kaçınmalıdır. Ama âdeti düzenli olan ve âdet gördüğü günlerin miktarı hiç değişmeyen kadın için bu hüküm geçerli değildir.[6]

 

İstihzar hakkında başka görüşlerde var ki daha fazla bilgi için ilgili kitaplara başvurulabilir.[7]

 

Hayız olan kadının adet döneminde kanı kesildikten sonra, on günden önce vazifesi şöyle açıklanabilir:

Hayız kanı on günden önce kesilirse bu durumda çeşitli kısımlara ayrılır ki, aşağıda her birinin hükmünü ayrıntılı olarak getiriyoruz:[8]

1- Temizlendiğini biliyor ve içeride de kan yoktur (bunun dört kısmı vardır):

a) On gün dolmadan önce yeniden kan göreceğini biliyor. Hz. İmam Humeyni (r.a), Hz. Ayetullah Hoi (r.a), Hz. Ayetullah Eraki (r.a) ve Hz. Ayetullah Fazıl (r.a) gibi kimi fakihler ‘Arada temizlendiği günlerde de hayızdır’ derken, Hz. Ayetullah Gulpaygani (r.a), Hz. Ayetullah Sistani ve Hz. Ayetullah Mekarim ‘Arada temizlendiği günlerde ihtiyat etmelidir’ görüşündedirler.

b) On gün dolmadan önce yeniden kan görmeyeceğini biliyor. Bu durumda gusül almalı ve namaz kılmalıdır.

c) On gün dolmadan önce yeniden kan göreceği ihtimalini vermektedir. Bu durumda da gusletmeli ve namaz kılmalıdır.

d) On gün dolmadan önce her zaman yeniden kan görüyor. İmam Humeyni (r.a) gibi bazı fakihler bu konuda şöyle buyuruyorlar: ‘Farz ihtiyata göre temizlenmiş kimsenin amelleri ile hayız gören kadına haram olan işleri terketmeyi beraber yapmalıdır.’ Ayetullah Sistani: ‘Bu yeniden kan görme ilim veya itminana neden olursa temizlenmiş kimsenin amelleri ile hayızın terk etmesi gereken işleri beraber yapmalıdır.’ derken Ayetullah Hoi (r.a) ve Ayetullah Eraki (r.a) gibi kimi fakihlerde ‘Bu yeniden kan görme ilim veya itminana neden olursa hayızlı kimsenin amellerini yerine getirmelidir’ diye buyurmaktadırlar.

2- Temizlendiğini bilmiyor. Bu durumda kendisini kontrol etmelidir. Kontroldan sonra iki hal ortaya çıkar:

a) Temiz olduğunu görür (önceki şıkta olduğu gibidir).

b) Temizlenmediğini görür (bununda iki kısmı vardır):

I) Belli âdeti vardır; bu durumda da üç kısmı ayrılır:

a) On güne kadar mutlaka kesileceğini biliyorsa kan kesilinceye kadar beklemelidir.

b) On günü geçeceğini biliyorsa adet günlerinden fazlasını istihaze saymalıdır.

c) On günü geçip geçmeyeceğinde emin değilse, bu durumda istihzar etmelidir.

II) Belli bir adeti yoktur. O zaman (on güne kadar) kanın kesilmesini beklemelidir.

 

Bu aşamada önemiden dolayı iki meseleye dikkat çekiyoruz:

Mesele-1: Kontrol etmek şu şekilde olmalıdır: Kan kesildikten sonra fercine bir miktar pamuk sokup biraz bekledikten sonra çıkarmalıdır. Eğer pamuk temiz ise temizlenmiş kimsenin hükmünü uygular.[9]

Mesele-2: Kontrol etmez ve namaz kılarsa namazı batıldır, hatta sonradan temizlendiğini bilse bile. Ancak her ne kadar vazifesini yerine getirmemişse de kurbet kastı etmiş idiyse o zaman (temiz halde) kıldığı namaz geçerlidir.[10]

 

Daha fazla bilgi için bk:

-Tevzih-ul Mesail-i Meraci, c.1, s.252-295

-Ahkam-ı Banuvan (Kadınların Hükümleri). Muhammed Vahidi, s.67-90



[1] -Tevzih-ul Mesail-i Meraci’, Mesele:496

[2] -a.g.e. Mesele: 478 ve 494

[3] - Nasiye’ye mutahayyire ve muztaribe’de denir. Bu durumda ‘mübtedia’nın genel manasını almış ve iki kısıma ayırmışlardır:

a) Kadının ilk defa kan görmesi.

b) Kendisine belli bir âdet edinemeyen kadın (muztaribe’nin ilk manası), el-Urvet-ul Vuska, c.1, Fi’l Hayz, Mesele:8

[4] -Tevzih-ul Mesail-i Meraci’, Mesele:499

[5] - el-Urvet-ul Vuska, c.1, Fi’l Hayz, Mesele:17, 20 ve 23

[6] -Tevzih-ul Mesail-i Meraci’, Mesele:480

[7] - a.g.e. Mesele: 480 ve 506; el-Urvet-ul Vuska, c.1, Fi’l Hayz, Mesele:23

[8] - el-Urvet-ul Vuska, c.1, Fi’l Hayz, Mesele:23, 24 ve 25; Tevzih-ul Mesail-i Meraci’, Mesele:505-506

[9] - a.g.e. mesele:23; Tahrir-ul Vesile, c.1, Fi’l Hayz, Mesele:18; Tevzih-ul Mesail-i Meraci’, Mesele:506

[10] - el-Urvet-ul Vuska, c.1, Fi’l Hayz, Mesele:157.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Tevrat ve İncil’de beş ferdin isimleri zikredilmiş midir?
    27447 Eski Kelam İlmi 2010/11/08
    Bazı hadislere göre Peygamber-i Ekrem (s.a.a), İmam Ali (a.s), Hz. Zehra (a.s), İmam Hasan (a.s) ve İmam Hüseyin’den (a.s) ibaret olan aba ehli beş ferdin isimleri İncil ve Tevrat’ta zikredilmiştir. Bu cümleden olmak üzere İmam Rıza’nın (a.s) Caslik (kilise önderlerinden bir fert) ve Rasu’l-Calut (Yahudilerin önderi) ...
  • Kartlar, kumar aletlerinden midir?
    6176 Eski Kelam İlmi 2011/12/10
    Sorunuz taklit mercilerinin bürolarına gönderildi ve aşağıda şimdiye kadar elimize ulaşan cevapları yayınlıyoruz.Hz. Ayetullah Hamanei’nin Bürosu: Kartlar örfte kumar aletlerinden sayılmaktadır ve onunla oynamak her halükarda hatta bahis şartı olmazsa bile haramdır. Hz. Ayetullah Mekarim Şirazi’nin ...
  • Din neden siyasete müdahale eder?
    12471 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/08/21
    Dinin siyasetten ayrı olduğu görüşü, insanın değişik hayat alanlarında dinin rolünü silme ve minimum dereceye indirmeyi savunur. Bu görüş esasınca insan akıl ve bilim aracılığıyla kültür, siyaset, hukuk, ekonomi, iletişim, adap ve birlikte yaşam kanunlarını öğrenip yasalaştırabilir ve hayatı idare etmede dinin müdahale etmesine bir gerek yoktur. ...
  • Hz. Adem (a.s)’ın çocukları kimlerle evlendiler?
    51967 Kur’anî İlimler 2010/03/07
    Hz. Adem (a.s)’ın çocuklarının evlenmesi konusunda İslam alimleri arasında iki görüş vardır: 1-     O zamanlar Allah tarafından kız ve oğlan ...
  • Rad suresinin 31. Ayetin “Kendisiyle dağların yürütüleceği veya yeryüzünün parçalanacağı, ya da ölülerin konuşturulacağı bir Kur’an olacak olsaydı (o yine bu kitap olurdu). Fakat bütün emir yalnız Allah’ındır” açıklaması nasıldır benim için açıklar mısınız?
    11568 Tefsir 2012/02/15
    Şu ayetten “kendisiyle dağların yürütüleceği veya yeryüzünün parçalanacağı, ya da ölülerin konuşturulacağı bir Kur’an olacak olsaydı (o yine bu kitap olurdu). Fakat bütün emir yalnız Allah’ındır” maksadın ne olduğu konusunda müfessirler tarafından iki görüş ortaya atılmıştır:1-
  • Musa Mubarka’nın yaşamı hakkında kısaca bilgi verir misiniz?
    6954 تاريخ بزرگان 2010/12/28
    Ebu Cafer Musa Mubarka’, İmam Muhammed Cevad b. Ali Rıza b. Musa b. Cafer’in (a.s) oğludur. O, h.k. 296 yılının rebiü’s sani’ ayında vefat etmiştir.[1]Umdet-ut Talib kitabında onun hakkında şöyle yazılıdır: O, İmam ...
  • Oruç insan üzerinde ne gibi eğitici eserler bırakır?
    7212 Pratik Ahlak 2012/05/12
    Oruç, nefsin tehzip (ruhi temizlik) ve tezkiyesi için bir çeşit alıştırma ve insanın kendi nefsine tasallutunun tahakkuku için uygun bir yöntem ve nefsanî heveslerle mücadeledir. Oruç, ferdi ve içtimai iki boyutta olmak üzere, insanın bedensel boyutta bıraktığı eserlerin yanı sıra insanın ruhi boyutunda da eğitici ...
  • Acaba Allame Meclisi Safeviye hükümetinin övücüsü müydü? Yoksa dinin tebliğcisi miydi?
    8163 تاريخ بزرگان 2012/02/14
    Şia âlimlerinin Safeviye hâkimleri ya da diğer yöneticilerle işbirliği içinde olmaları bu hâkimlere meşruiyet vermek veya onları teyit etmek cihetiyle değil, Şia Mezhebi ve Şia camiası için son derece olumlu faydaları olan toplumsal ve dini maslahatları dikkate almaları cihetiyledir.Allame Meclisinin siyasi kimliği ve siyasi faaliyetlerine yapılan eleştiriler onun Safevi ...
  • İnsanın bilgisi nispî midir yoksa mutlak mıdır?
    7603 Yeni Kelam İlmi 2011/08/17
    Göründüğü kadarıyla nispî bilgi ve mutlak bilgi hakkında hissî ve tecrübî örnekler ile aklî örnekler arasına fark koymamız gerekmektedir; zira hissî ve tecrübî örneklerde bilgimizin nispî ve sadece özel hususların tecrübe edilmiş olması mümkündür. Bazı hususlarda his ve tecrübenin hata yapması muhtemeldir. Ama aklî hususlar böyle değildir; zira aklî ...
  • Ebu Süfyan zorlamayla mı Müslüman oldu?
    7411 Tarih 2014/05/28
    Hiçbir muteber tarihi kaynakta Mekke fethinden önce Ebu Süfyan’ın Müslüman olması nakledilmemiştir. Ancak Ebu Süfyan önderliğindeki Kureyş kâfirlerinin merkezi karargâhı ve siyasi başkentinin düşmesinden sonra o ve kendisi gibi düşünenler Müslüman olduklarını ilan etmişlerdir. Doğal olarak bu, onların Müslümanlığının bir tür mecburiyetten kaynaklandığına delalet etmektedir. Kendilerinin sonraki ...

En Çok Okunanlar