Gelişmiş Arama
Ziyaret
8578
Güncellenme Tarihi: 2011/01/25
Soru Özeti
Acaba hazret Zeynep (a.s.) ve Kerbela esirleri aşuradan sonra kerbelaya döndüler mi? Eğer dönmüşlerse hangi tarihte ve kaç defa?
Soru
Acaba hazret Zeynep (a.s.) ve kerbela esirleri aşuradan sonra kerbelaya döndüler mi? Eğer dönmüşlerse hangi tarihte ve kaç defa?
Kısa Cevap

İmam Hüseyin’in Ehlibeytinin (a.s.) esirler kervanının Kerbelaya döndüğüne inananlar bu dönüşün tarihinde ihtilafa düşmüşlerdir. Âlimlerden bazıları esirlerin Küfe ve Şama gitme zamanını ve hakeza onların Şam’da durmalarını dikkate alarak bu dönüşün birinci arbeinde (kırklık) gerçekleştiğini uzak bir ihtimal olduğunu kabul ederler. Ama âlimlerden bir kısmı da kendilerince getirmiş oldukları delillere göre bu dönüşün birinci arbainde gerçekleşmesinin mümkün olduğunu söylüyorlar.

Ayrıntılı Cevap

İmam Hüseyin’in Ehlibeytinin esirler kervanının kerbelaya döndüğüne inananlar, döndükleri tarih hakkında ihtilafa düşmüşlerdir. Âlimlerden bazıları esirlerin Küfe ve Şama gitme zamanını ve hakeza onların Şam’da durmalarını dikkate alarak bu dönüşün birinci kırkında (arbeinde) gerçekleştiğini uzak bilirler. Ama âlimlerden bir kısmı da kendilerince sunmuş oldukları delillerce bu dönüşün birinci arbainde (kırkında) gerçekleştiğini savunurlar.

Biz burada özet bir şekilde her iki görüşü de tahlil edeceğiz:

  1. Ehlibeytin Birinci Arbeinde Kerbelaya Döndüğünü Savunan Görüşe Yapılan İşkallar:

Merhum Mutahhari bu konu hakkında şöyle diyor: Esirlerin Kerbelaya döndükleri için zikir edilen delillerden birisi Hüsyeni kervanının Cabir b. Abdullah ve Atiye ile mülakata yaptığı olayıdır. Gerçi Cabir’in arbain ünündeki ziyaretinin aslı ki imam Hüseyin’in ilk ziyaretçisi idi, Muteber kitaplarda nakledilmiştir.[1]  Ama Cabir’in esirler kervanıyla karşılaştığı meselesini sadece seyit b. Tavus “el-Luhuf”[2] adlı kitabında nakletmiştir. Şehit Mutahhari konuyla alakalı zikir ettiği delillerden bir başkası da şöyledir ki Şam’ın yolu Kerbeladan olmadığıdır”.[3]

Şeyh Abbas Kumi (rh.a) İmam Hüseyin’in (a.s.) şahadetinden sonraki olayları anlatırken şöyle diyor: “Bazı tarihçiler nakledilmiş oldukları aşağıdaki nakil doğru değildir. Nakil şöyledir: “ehlibeyt (a.s), kafile için kılavuzluk yapandan kılavuzdan onları Kerbela yolundan Medine’ye götürmelerini istemiş, o da kabul etmiş (onları bu yoldan götürmüş ve) kervan Kerbelada Cabir ile mülakat etmiştir”. Zira Hüseyni kervan, asıl mesir ve yoldan hareket ettirilmiş ve bu arada yaklaşık kırk köy ve yerleşim yerler var olmuştur ve Seyit Tavusun “İkbal”[4] adlı kitabında naklettiği nakle göre ehlibeyt (a.s.) yaklaşık bir ay Şam’da kalmıştır. Bu nakli dikkate aldığımızda ehlibeytin kerbelaya döndükleri görüşünün çok uzak bir ihtimal olduğu anlaşılmaktadır. Seyit devamında şöyle yazıyor: Şeyh Mufit[5] ve ibn. Esir[6] ve diğerleri sadece Hüseyni kervanının Şam’dan Medine’ye hareket ettiklerini nakletmişler ama Irak’a yolculuk yaptığını yazmamışlardır. Şeyh Mufit[7], Tusi[8] ve Kafami[9] şöyle demişlerdir: “Ehlibeyt (a.s.) sefer ayının yirmisinde Şam’dan Medine’ye geri döndü ve aynı günde Cabir de ziyaret için Kerbelaya gelmişti”.[10]  

  1. Birinci Arbainde Ehlibeyt (A.S.) Kervanının Kerbela’ya Gittiğini Savunan Kimselerin Delilleri:

Birinci görüşe karşı bazı âlimler esirlerin birinci arbainde Kerbelaya döndüğüne inanmışlardır. Mihrapta şehit olana mihrap şehitlerinden olan Merhum şehit seyit Ali Kazi, “Esirlerin Birinci Arbainde Kerbelaya Döndükleri Hakkında” bir kitap yazmıştır. Konuyla alakalı söz konusu olan bu kitaba müracaat edebilirsiniz.[11] Elbette dikkat edilmesi gerekir ki eğer böyle bir durum söz konusu olmuş ise de bir defasına mahsustur.

 


[1] TABERİ, Omaduddin, “Beşaretl-Mustafa”, Necef: Kitabhanei Hayderiye, 1383, h.k., c. 1, s. 74.

[2] Seyit b. TAVUS, Ali, b. Musa, “el-Luhuf”, Tahran, İntişarati Cihan, 1348, h.ş., s, 196.

[3] MUTAHHARİ, Murtaza, “Mecmuai Asar”, c. 17, s. 79.

[4] Seyit b. TAVUS, Ali, b. Musa, “İkbalul-Amal”, Tahran: Darul-Kutubul-İslamiye, 1367, h.ş., c. 1, s, 589.

[5] MUFİT,  Muhammd b. Muhammed, “el-İrşat”, Kum: Kungrei şeyh Mufit, 1413, h.k, c. 2, s. 122.

[6] İbni ESİR, İzzuddin, “el-Kamil”, c. 4, s. 88.

[7] MUFİT,  Muhammd b. Muhammed, “Mesaru Şia”, Kum: Kungrei şeyh Mufit, 1413, h.k, s. 46.

[8] TUSİ, Muhammed b. Hasan, “Misbahul-Müçtehit”, Beyrut: Müesesei fıkhuş-Şia”, 1411, h.k., c. 1 s. 787. 

[9] KAFAMİ, İbrahim Ali, “el-Misbah”, Kum: İntişarat-i Rezi, 1405, s. 509.

[10] KUMİ, Şeyh Abbas, “Muntahel-Amal”, Kum: İntişarat-i Hicret, 1410, h.k., c. 1, s. 417.

[11] KAZI, Seyit Muhammed Ali, “Tahkiki derbare’i evel arbai-i Hazreti Seyidiş- Şuheda  ve Ziyareti Ferhengi ve irşad-i İslami”, Tahran: Vezareti Ferhengi ve İrşadi İslami, Sazıman Çap ve İntişarat, 1383, h.ş.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Sevgi ve muhabbetin önemi ve sınırları nedir?
    2672 Hadis 2020/01/19
  • İnsanlar yaratılırken (dünyaya gelip gelmemede) seçme hakları olmuş mudur? Nasıl?
    25835 Eski Kelam İlmi 2012/11/17
    İnsan kendi yaratılışında mecburdur ve dünyaya gelmede hiçbir rolü ve etkisi bulunmaz. Lakin yaratıldıktan sonra özgür ve irade sahibidir. Elbette insanın mutlak şekilde irade sahibi olduğuna inanan Mutezile mütekellimlerinin bakışı ve insanın fiil ve amellerinde bile mecbur olduğuna inanan Eşa’ire mütekellimlerinin bakışının tersine İmamiye Şiiliği insanın yaratıldıktan ...
  • Bir amelin mustehap oluşunda ölçü nedir?
    6929 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/07/19
    Teklifi hükümler beş tanedir: Farz, haram, mustehap, mekruh ve mubah. Bu kısımlar her işin gerçek manada maslahat veya zararıyla ilişkilidir. Yani bir işi yapmak veya terk etmekte olan maslahat veya zararın azlık veya çokluk derecesi o işin hükmünü belirler. Açıktır ki işlerdeki maslahat derecesini bilmek genelde insan için mümkün olmadığına ...
  • Acaba Allah’tan başka kimse gayb ilminden haberdar olabilir mi?
    13130 Eski Kelam İlmi 2009/05/13
    Gayb, bir şeyin duyu organlarına ve idraka gizli olması ve şahadet de aşikâr olması anlamına gelmektedir. Bir şeyin bir kimse için gayb ve bir başka kimse için de aşikâr olması mümkündür. Bu konu o kimsenin varlığının sınırına bağlıdır. Ama Allah’tan başka diğer bütün varlıkların kapsamlarının sınırlı olmasını ve sadece Allah’ın ...
  • İslam dini tüketüm için hangi olguyu sunmaktadır?
    3410 اسراف و تبذیر 2019/10/09
  • Bazı ruhların başka bir bireyin varlığına girmesi mümkün müdür? Aynı şekilde savunma ışınları nedir?
    6794 Teorik İrfan 2012/09/24
    İslam mektebinde hulul ve reenkarnasyon meselesi ahiret, cennet ve cehennemi inkar etmeyi getirmesi nedeniyle reddedilmiştir, ancak ruhların varlığını idrak etmek ve bir tür onlar ile irtibata geçmek her ne kadar tavsiye edilmemişse de imkan dâhilindedir. Aynı şekilde bireyin içinin ıslah edilmesi ve bu tür fenomenlerin ortaya çıkmasının ...
  • Ehli kitabı öldürmekle irtibatlı olan tevbe suresinin 29. ayetini nasıl tefsir ediliyor?
    6105 Tefsir 2015/04/19
    kuranı kerimedeki ayet şöyledir: “Kendilerine kitap verilenlerden Allah'a ve ahiret gününe iman etmeyen, Allah'ın ve Resulünün haram kıldığını haram saymayan ve hak din İslâm'ı din edinmeyen kimselerle, küçülerek (boyun eğerek) kendi elleriyle cizyeyi verinceye kadar savaşın”.[1] Ayeti kerimede savaş anlamını veren “katilu” kelimesi öldürmek ...
  • Zikir nedir ve türleri nelerdir?
    16609 Pratik İrfan 2012/09/24
    Zikir ve Allah’ı anmanın birçok ruhi ve ahlaki yapıcı etkisi vardır ve bunun karşısında Allah’ın kulunu hatırlaması, kalbin aydınlanması, kalp huzuru, Allah’a itaatsizlik etmeden korkmak, günahların bağışlanması ve ilim ve hikmet bunlardan sayılır. Genellikle zikir kalpsel ve dilsel olarak iki türe ayrılır. Dille yapılan zikre “vird” de ...
  • arapça dilinin en kamil dil olduğuna dair delil var mıdır?
    7675 Kur’anî İlimler 2011/03/01
    Arapça dilinin kuran dili olarak seçilmesi elbette ki bu dilin değerli ve şerefli olmasına neden olamuştur. Ancak arapça dilinin kamilliği kuranın kamil olduğ için değildir. Lügat ve kavramdaki genişliği, dilsel sisteminin mühkemliği, türlü tabirlere haiz olması, irabı (kelimenin cümledeki farklı konumlarını belirtilmesi içun son harfının üzerindeki ...
  • Vahdeti vücuttan kastedilen nedir?
    10897 İslam Felsefesi 2010/03/03
    Arif ve hakimler, vahdeti vücutla varlık aleminin bütününün Allah olduğunu kastetmezler; zira bütünün gerçek bir varlığı ve birliği yoktur, aynı şekilde vahdeti vücut, Allah ile varlıkların birlikteliği anlamında da değildir, nasıl ki tecafiden / gayri ve ayrılıktan maksat bir makamdan diğer bir makama bürünmek değildir; belki vahdeti ...

En Çok Okunanlar